Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/532 E. 2022/779 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/532
KARAR NO : 2022/779

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 29/06/2022
KARAR TARİHİ : 06/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin iş makinesi çalıştırarak geçimini sağladığını, dava dışı …’in davalı eşi adına hareket ederek müvekkiline …….model iş makinesinin Giresin ili Gürelede ilçesinde …… adında bir şahısta bulunduğunu ve bu makineyi eşinin satın aldığını, makinenin muayyen hiç kusursuz bir makine olduğunu beyan ettiğini, iş makinesinin fotoğraflarını gönderdiğini, fotoğraflarda iş makinesinin çalışır durumda olduğunun görüldüğünü, müvekkilinin iş makinesini ekspertize kontrol ettirilmesini istediğini, da dışı … tarafından iş makinesinin ekspertize kontrolünün yaptırıldığını, bir problemi olmadığını beyan etmesi üzerine müvekkilinin iş makinesini 450.000,00-TL karşılığında almayı kabul ettiğini, davalının hesabına 11/02/2022 tarihinde 25.000,00-TL, 18/02/2022 tarihinde 325.000,00-TL olmak üzere ekskavatör parası açıklamasıyla havale yaptığını, ayrıca bakiye borç için 50.000,00-TL elden ödeme yaptığını, iş makinesinin 20/02/2022 tarihinde Rize’den ……plakalı kamyon ile Demirdereye getirilerek müvekkiline teslim edildiğini, müvekkilinin iş makinesini denediğinde bir problem olduğunu gördüğünü, nasıl olsa henüz makinenin resmi satışının yapılmadığını, bir problem varsa geri iade edeceği düşüncesiyle makineyi tekrar kamyona yükleyip Ödemiş Sanayi Sitesinde bu tür iş makinelerinin servis hizmetlerini yapan ……’ın iş yerine indirdiğini, satış yapıldığında ödenecek olan bakiye borçtan düşülmek üzere makinedeki arızalar nedeniyle müvekkilinin 72.450,00-TL masraf yaptığını, iş makinesini geri vermek istediğinde olumsuz yanıt aldığını, bunun üzerine Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin ….D. İş sayılı dosyası ile tespit yapıldığını, iş makinesinin arızalı ve çalışamaz durumda olduğunu, makinenin çalışma saatinin 4.667,4 olarak görülmesine rağmen çalışma saatinin doğru çalışma süresini göstermediğini ve çok daha fazla olduğunu, motorunun birçok parçasının değiştirilmiş ve orijinal parçalar olmadığını, birçok sisteminde arızaların bulunduğunu ve iş makinesinin Türkiye’de resmi tescilinin bulunmadığını, ülkeye kaçak olarak getirilmiş makinelerden olduğunun tespit edildiğini belirterek müvekkili tarafından davalıya ödenen toplam 11/02/2022 tarihinde 20.000,00-TL, 18/02/2022 tarihinde 325.000,00-TL ve elden ödenen 50.000,00-TL olmak üzere toplam 400.000,00-TL’nin iş makinesinin müvekkiline teslim edildiği 20/02/2022 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, 72.450,00-TL tamirat giderinin 11/03/2022 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline ve sözleşmenin feshine, iş makinesinin müvekkiline teslim tarihi olan 20/02/2022 tarihinden dava tarihine kadar müvekkilinin iş makinesinin çalıştıramaması neticesi olmuşmuş bulunan kazanç kaybının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin hafriyatçılık işi ile uğraşan ….. Esnaf odasına kayıtlı bir vergi mükellefi olduğunu, müvekkilinin eşi …’den ortak bir tanıdık aracılığıyla kendisine iş makinesi bulmasını talep ettiğini, yapılan araştırma neticesinde Giresun’da …… adlı kişide bulunan ve kendisi için almayı düşündüğü iş makinesini kendisine müracaat eden davacı için müvekkili tarafından parası ödenerek fatura karşılığında satın alındığını ve müvekkili tarafından faturası kesilerek davacıya teslim edildiğini, dava konusu iş makinesinin teslim sırasında çalışır vaziyette olduğunu, ayrıca iş makinesi operatörü …… tarafından davacının yanında kalmak suretiyle iş makinesini dört gün kadar çalıştırdığını ve herhangi bir sorun çıkmadığını, davalının satıcıya herhangi bir ihbarda bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
1-Aydın Arabuluculuk Bürosunun ….Dosya …… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin ….D. İş sayılı dosyası,
3-Taraflara ait ticaret sicil kayıtları,
4-Taraflara ait vergi sicil kayıtları,
5-Taraflara ait esnaf ve sanatkarlar odaları kayıtları,
6-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, taraflar arasındaki …marka 2008 model … plakalı iş makinesinin alım satımına dair yapılan anlaşma kapsamında davalı tarafından davacıya teslim edilen aracın arızalı ve çalışamaz durumda olduğu, makinenin çalışma saatinin 4.667,4 olarak görülmesine rağmen, çalışma saatinin doğru çalışma süresini göstermediği, makinenin gerçek çalışma saatinin 4.667,4 saatten çok daha fazla olduğu, iş makinesinin motorunun birçok parçasının değiştirilmiş olduğu, orijinal parçalar olmadığı, birçok sisteminde arızaların bulunduğu, iş makinesinin Türkiye’de resmi tescilinin bulunmadığı, kaçak olarak getirilmiş makinelerden olduğu, bu kapsamda makinenin gizli ayıplı olduğu iddiası çerçevesinde, davacı tarafından davalıya ödenen 400.000,00-TL satış bedeli ile davacı tarafından aracın tamiratı için harcandığı iddia olunan 72.450,00-TL bedelin ve iş makinesi ile çalıştığı iddiası çerçevesinde davaya konu aracın gizli ayıplı olması sebebiyle çalışamadığı ve davacının bu sebeple mahrum kaldığı kazanç bedelinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Satım sözleşmesi, dava konusu uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 182. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
Borçlar Kanunu’nun 182/1. maddesinde düzenlenen satım sözleşmesiyle; alıcı satış bedeli olarak bir miktar para vermeyi borçlanır; satıcı ise satıma konu malı alıcıya teslim ederek mülkiyeti ona geçirme borcu altına girer.
Taşınır bir malın satışına ilişkin sözleşmede satıcının taşınırı teslim etmek ve mülkiyeti alıcının üzerine geçirmek gibi asıl borcu yanında satılan malı saklama ve gerektiğinde taşıma masraflarını ödeme borcu gibi tali nitelikte borçları da bulunmaktadır.
Davanın dayanağının, taraflar arasındaki anlaşma kapsamında davalı tarafından davacıya satılan ……. marka 2008 model ……. plakalı iş makinesinin ayıplı olması dikkate alınarak, ayıp kavramından ve ayıp sebebiyle taraflara tanınan hak ve yüklenen borçlardan bahsetmekte fayda görülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23.maddesinde; “Bu maddedeki özel hükümler saklı kalmak şartıyla, tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde de Türk Borçlar Kanununun satış sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanır…
c) Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.
Ayıba ilişkin hukuki düzenlemenin bulunduğu, Borçlar Kanunu’nun 194. maddesinde “Ayıba Karşı Tekeffül” başlığı altında:
“Bayi müşteriye karşı mebiin zikir ve vadettiği vasıflarını mütekeffil olduğu gibi maddi veya hukuki bir sebeple kıymetini veya maksut olan menfaatini izale veya ehemmiyetli bir suretle tenkis eden ayıplardan salim bulunmasını da mütekeffildir.
Bayi, bu ayıpların mevcudiyetini bilmese bile onlardan mesuldür.” hükmü yer almaktadır.
Anılan düzenlemede “Satıcı alıcıya karşı satılanın zikir ve vaadettiği vasıflarını mütekeffil olduğu gibi maddi veya hukuki bir sebeple kıymetini veya maksut olan menfaatini izale veya ehemmiyetli bir surette tenkis eden ayıplardan salim bulunmasını da mütekeffildir. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan mesuldür” denilmektedir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 223. maddesinde; “Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır.
Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219. maddesinde de; “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Öğretide ayıp; satılanda, hasarın geçtiği anda, vaad edilen nitelikleri bir diğer ifade ile bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bir kusurun ya da eksikliğin bulunması ya da dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen lüzumlu vasıfları taşımaması hâli olarak tanımlanmakta ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp şeklinde sınıflandırılmaktadır. Maddi ayıp bir malda madden hata bulunmasıdır (örneğin malın yırtık, kırık, bozuk, lekeli olması gibi). Hukuki ayıp malın kullanımının hukuken sınırlandırılmış olmasıdır (malın üzerinde rehin, haciz, intifa hakkı gibi kısıtlamalar bulunması gibi). Ekonomik ayıp ise malın iktisadi vasıflarında eksiklik olmasıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanun’un 5. maddesinde de ticari davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları yer almaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanun’da düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar. (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı-İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir.
Davaya konu uyuşmazlığın, taraflar arasındaki … marka 2008 model 28 RG 540 plakalı iş makinesinin alım satımına dair yapılan anlaşma kapsamında davalı tarafından davacıya teslim edilen aracın arızalı ve çalışamaz durumda olduğu, makinenin çalışma saatinin 4.667,4 olarak görülmesine rağmen, çalışma saatinin doğru çalışma süresini göstermediği, makinenin gerçek çalışma saatinin 4.667,4 saatten çok daha fazla olduğu, iş makinesinin motorunun birçok parçasının değiştirilmiş olduğu, orijinal parçalar olmadığı, birçok sisteminde arızaların bulunduğu, iş makinesinin Türkiye’de resmi tescilinin bulunmadığı, kaçak olarak getirilmiş makinelerden olduğu, bu kapsamda makinenin gizli ayıplı olduğu iddiası çerçevesinde, davacı tarafından davalıya ödenen 400.000,00-TL satış bedeli ile davacı tarafından aracın tamiratı için harcandığı iddia olunan 72.450,00-TL bedelin ve iş makinesi ile çalıştığı iddiası çerçevesinde davaya konu aracın gizli ayıplı olması sebebiyle çalışamadığı ve davacının bu sebeple mahrum kaldığı kazanç bedelinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, davanın mutlak ticari dava vasfı taşımadığı, davanın nispi ticari dava vasfının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi noktasında ise tarafların gerçek kişi oldukları, taraflar arasındaki ilişkinin tarafları işletmeleri ile ilgili olup olmadığı, tarafların işletmelerinin ticari işletme vasfında olup olmadıkları ve bu itibarla tarafların tacir sayılıp sayılmayacaklarının tespiti için 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11. maddesi ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi kapsamında esnaf işletmesi için ön görülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi için Ödemiş Vergi Dairesine, Ödemiş Esnaf ve Sanatkarlar Odasına, Ödemiş Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevaplarında yer alan veriler çerçevesinde davacının ticaret sicil kaydının bulunmadığı, pazarcılık mesleği çerçevesinde esnaf siciline kayıtlı olduğu, yine davacının Tezgah ve Pazar Yerleri Vasıtasıyla Sebze ve Meyve Perakende Ticareti faaliyeti kapsamında vergi siciline kayıtlı olduğu, işletme hesabına göre defter tuttuğunun mahkememize bildirildiği, davacının vergi sicil kayıtlarının incelenmesinde 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11. maddesi ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi kapsamında esnaf işletmesi için ön görülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamadığının görüldüğü, açıklanan hususlar dolayısıyla davacının tacir sıfatını haiz olmadığı, Aydın Vergi Dairesine, Aydın Esnaf ve Sanatkarlar Odasına, Aydın Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevaplarında yer alan veriler çerçevesinde davalının ticaret sicil kaydının bulunmadığı, hafriyatçılık mesleği çerçevesinde esnaf siciline kayıtlı olduğu, davalının vergi sicil kayıtlarının ise mahkememize gönderilmediği, davacının tacir sıfatının bulunmadığı tespiti doğrultusunda davalının tacir sıfatının bulunup bulunmadığının herhangi bir önem teşkil etmediği, bahsi geçtiği üzere davacının tacir sıfatının ve ticari işletmesinin bulunmadığı ve bu sebeple uyuşmazlığın davacının ticari işletmesi ile ilgili de olmadığı, davanın nispi ticari dava olarak kabulü için her iki tarafın da tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirir mahiyette bulunması gerektiği, açıklanan gerekçeler dikkate alındığında mahkememizin görevli olmadığı, davaya dayanak alım satım ilişkisinin konusunun iş makinesi olması sebebiyle davacının tüketici sıfatının da bulunmadığı, bu sebeple taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü noktasında görevli mahkemenin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesinde; ”Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.
Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükmü düzenlenmiştir.
Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan haller, dava (yargılama) şartlarıdır. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (kesin hüküm gibi). Dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi (davanın esasına girebilmesi) için gerekli olan da denir.
Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür. Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hakim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür.
Esasa ilişkin nihai karar ile taraflar arasındaki uyuşmazlık (esastan) sona erer ve hüküm kesinleşince (kesin hüküm ortaya çıkınca), artık o uyuşmazlık (dava konusu) hakkında, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz; açılırsa, kesin hükümden dolayı reddedilir (HMK m.303) (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt:3, s.3005).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesinde mahkemenin görevli olması da dava şartları arasında sayılmıştır.
Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesinde ise; ”Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” hükmü yer almaktadır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, Aydın Arabuluculuk Bürosunun ……Dosya ….Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin……D. İş sayılı dosyası, taraflara ait ticaret sicil kayıtları, taraflara ait vergi sicil kayıtları, taraflara ait esnaf ve sanatkarlar odaları kayıtları ile sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu uyuşmazlığın taraflar arasındaki … marka 2008 model…….plakalı iş makinesinin alım satımına dair yapılan anlaşma kapsamında davalı tarafından davacıya teslim edilen aracın arızalı ve çalışamaz durumda olduğu, makinenin çalışma saatinin 4.667,4 olarak görülmesine rağmen, çalışma saatinin doğru çalışma süresini göstermediği, makinenin gerçek çalışma saatinin 4.667,4 saatten çok daha fazla olduğu, iş makinesinin motorunun birçok parçasının değiştirilmiş olduğu, orijinal parçalar olmadığı, birçok sisteminde arızaların bulunduğu, iş makinesinin Türkiye’de resmi tescilinin bulunmadığı, kaçak olarak getirilmiş makinelerden olduğu, bu kapsamda makinenin gizli ayıplı olduğu iddiası çerçevesinde, davacı tarafından davalıya ödenen 400.000,00-TL satış bedeli ile davacı tarafından aracın tamiratı için harcandığı iddia olunan 72.450,00-TL bedelin ve iş makinesi ile çalıştığı iddiası çerçevesinde davaya konu aracın gizli ayıplı olması sebebiyle çalışamadığı ve davacının bu sebeple mahrum kaldığı kazanç bedelinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, davanın mutlak ticari dava vasfı taşımadığı, davanın nispi ticari dava vasfının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi noktasında ise tarafların gerçek kişi oldukları, taraflar arasındaki ilişkinin tarafları işletmeleri ile ilgili olup olmadığı, tarafların işletmelerinin ticari işletme vasfında olup olmadıkları ve bu itibarla tarafların tacir sayılıp sayılmayacaklarının tespiti için 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11. maddesi ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi kapsamında esnaf işletmesi için ön görülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi için Ödemiş Vergi Dairesine, Ödemiş Esnaf ve Sanatkarlar Odasına, Ödemiş Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevaplarında yer alan veriler çerçevesinde davacının ticaret sicil kaydının bulunmadığı, pazarcılık mesleği çerçevesinde esnaf siciline kayıtlı olduğu, yine davacının Tezgah ve Pazar Yerleri Vasıtasıyla Sebze ve Meyve Perakende Ticareti faaliyeti kapsamında vergi siciline kayıtlı olduğu, işletme hesabına göre defter tuttuğunun mahkememize bildirildiği, davacının vergi sicil kayıtlarının incelenmesinde 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11. maddesi ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi kapsamında esnaf işletmesi için ön görülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamadığının görüldüğü, açıklanan hususlar dolayısıyla davacının tacir sıfatını haiz olmadığı, Aydın Vergi Dairesine, Aydın Esnaf ve Sanatkarlar Odasına, Aydın Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevaplarında yer alan veriler çerçevesinde davalının ticaret sicil kaydının bulunmadığı, hafriyatçılık mesleği çerçevesinde esnaf siciline kayıtlı olduğu, davalının vergi sicil kayıtlarının ise mahkememize gönderilmediği, davacının tacir sıfatının bulunmadığı tespiti doğrultusunda davalının tacir sıfatının bulunup bulunmadığının herhangi bir önem teşkil etmediği, bahsi geçtiği üzere davacının tacir sıfatının ve ticari işletmesinin bulunmadığı ve bu sebeple uyuşmazlığın davacının ticari işletmesi ile ilgili de olmadığı, davanın nispi ticari dava olarak kabulü için her iki tarafın da tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirir mahiyette bulunması gerektiği, açıklanan gerekçeler dikkate alındığında mahkememizin görevli olmadığı, davaya dayanak alım satım ilişkisinin konusunun iş makinesi olması sebebiyle davacının tüketici sıfatının da bulunmadığı, açıklanan gerekçeler dahilinde taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü noktasında görevli mahkemenin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmakla, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesi yollamasıyla 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğu sebebiyle açılan davanın usulden reddine vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın USULDEN REDDİ İLE, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi kapsamında İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 115/2. maddesi gereğince mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesi gereğince, tarafların görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep edebileceklerinin, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
3-Tarafların görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri durumunda dosyanın görevli İZMİR NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
4-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.06/10/2022

Katip …
¸e-imza

Hakim …
e-imza