Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/516 E. 2023/96 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/516
KARAR NO : 2023/96

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/06/2022
KARAR TARİHİ : 23/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin akaryakıt almak için 23/06/2021 tarihinde … Bankası Anonim Şirketi İzmir Şubesine ait, 23/06/2021 tarihli, … seri numaralı 300.000,00-TL bedelli çeki davalıya ciro yoluyla verdiğini, davalının bu çek karşılığında hiçbir akaryakıt vermeden ve teslim etmeden işbu çek nedeniyle İzmir 22. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, müvekkilinin işbu çekten dolayı davalı şirkete bir borcu olmadığını, taraflar arasında cari hesap ilişkisi bulunmadığını belirterek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, İzmir 22. İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasının iptaline ve %20 icra tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin uzun yıllardır akaryakıt sektöründe faaliyet göstermekte olan, hem İzmir hem de çevre illerde yüksek tanınırlığa ve saygınlığa sahip, sürekli büyümekte olan köklü bir şirket olduğunu, davacının ise bir süre … Petrol ve Petrol Ürünleri Taşımacılık Sanayi Ticaret Limited Şirketinin yetkilisi olarak görev aldığını ve müvekkili şirket ile ikili ilişkisi bulunan bir şahıs olduğunu, her ne kadar davacı tarafça taraflar arasında hiçbir ilişki olmadığı ileri sürülmekte ise de ilişki olmadığı halde neden böyle yüklü bir çekin müvekkiline teslim edildiğinin davacı tarafça açıklanamadığını, çekin teslimi, taraflar arasındaki ilişkiye ilişkin karine teşkil etmekte olup taraflar arasındaki ilişkinin sabit olduğunu, taraflar arasındaki ilişki ve davacının müvekkiline olan borcu şahsi nitelikte olup verilen çek de bu borcuna karşılık teslim edildiğini belirterek davanın reddine ve %20’den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
1-İzmir 22. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası,
2-… Bankası Anonim Şirketi İzmir Şubesine ait, 23/06/2021 tarihli, … seri numaralı, 300.000,00-TL bedelli çek sureti,
3-Taraflara ait ticaret sicil kayıtları,
4-Davacıya ait vergi sicil kayıtları,
5-Davacıya ait esnaf sicil kayıtları,
6-Davalı şirkete ait ticari defter ve belgeler,
7-Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 19/01/2023 havale tarihli raporu,
8-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, davacının, davalı şirketten akaryakıt alma iradesi doğrultusunda davalı şirkete ciro ettiği ve akaryakıtın kendisine teslim edilmediği iddiası çerçevesinde … Bankası Anonim Şirketi İzmir Şubesine ait, 23/06/2021 tarihli, … seri numaralı, 300.000,00-TL bedelli çekten dolayı davalı şirkete borçlu olmadığının tespiti taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit ve istirdat davalarına ilişkin hususlar 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesinde; ”Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.
İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.
İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmisinden aşağı olamaz.
Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.
Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.
Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki yararın bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması hâlinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu hâlde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Pekcanıtez, H./ Atalay, O./ Sungurtekin Özkan, M./ Özekes, M.: İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında icra mahkemesinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarihli ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 tarihli ve 2011/13-576 E., 2011/747 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Davacı ile davalı arasındaki sözleşmenin niteliği itibariyle rüzgar enerji santrali kulelerinin imalatı kapsamında olduğu ve eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. Eser sözleşmesini düzenleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. maddesi uyarınca yüklenicinin edimi bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin edimi ise, karşılığında bedel ödemeyi üstlenmesidir. Eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmektedir. Burada sözleşme yapılmasının nedeni belli bir sonucun ortaya çıkmasıdır. Eser yüklenicinin sanat ve becerisini gerektiren bir emek sarfı ile gerçekleşen sonuç olup, yüklenici eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmek yükümlülüğü altındadır.
Diğer yandan yüklenicinin borçları 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 471. maddesinde; ”Yüklenici, üstlendiği edimleri iş sahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.” şeklinde düzenlenmiş olup, yüklenici olan hekimin de bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere edimini sadakat ve özenle ifa etmek yükümlülüğü bulunmaktadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunda benzer alanlardaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kuralların esas alınacağı da açıklanmıştır. Yine eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmiş sayılmalıdır.
İzmir 22. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının davalı … Petrol Ticaret Limited Şirketi olduğu, borçluların davacı … ile dava dışı … Petrolcülük Anonim Şirketi ve … Petrol ve Petrol Ürünleri Taşımacılık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi olduğu, davalı alacaklı vekilinin borçlular aleyhine 297.330,00-TL asıl alacak, 22.922,92-TL işlemiş faiz, 89,20-TL komisyon ve 30.000,00-TL çek tazminatı olmak üzere toplam 350.342,12-TL üzerinden icra takibi başlattığı görülmektedir.
Takibe dayanak çekin önlü arkalı suretinin incelenmesinde, keşidecinin … Petrol ve Petrol Ürünleri Taşımacılık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, lehtarın … Petrolcülük Anonim Şirketi olduğu, çekin arka yüzünde sırasıyla … Petrolcülük Anonim Şirket, …, … Petrol Ticaret Limited Şirketi ve … Bankası Anonim Şirketi Manavkuyu Şubesinin cirolarının bulunduğu görülmüştür.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219. maddesinde; ”Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir.
Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir.” hükmü bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220. maddesinde ise; ”İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir.
Mahkemece, ibrazı istenen belgenin elinde bulunduğunu inkâr eden tarafa, böyle bir belgenin elinde bulunmadığına, özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da bilmediğine ilişkin yemin teklif edilir.
Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesinde de; ”Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
03/11/2022 tarihli duruşmanın 1 numaralı ara kararı ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, davalı vekiline bilirkişi incelemesine esas olmak üzere davalı şirkete ticari defter kayıt ve belgeleri mahkememize sunmak veya ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş olup, davalı vekili davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri verilen kesin süre içerisinde mahkememize bildirmiştir.
Gerekli bilgi ve belgelerin temini akabinde dosyanın mahkememizce resen belirlenecek Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir 22. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası, davaya dayanak çek sureti, davalı şirkete ait ticari defter ve belgeler, taraflara ait ticaret sicil kayıtları, davacıya ait vergi sicil kayıtları, davacıya ait esnaf sicil kayıtları ve sair deliller birlikte değerlendirilerek; davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerin usulüne uygun şekilde tutulup tutulmadığı, davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerin açılış ve kapanış onaylarının usulüne uygun şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerin sahibi lehine delil vasfı taşıyıp taşımadığı, taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, var ise hangi sebeplerden kaynaklı olarak ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasında akaryakıt alım satımı çerçevesinde herhangi bir ticari ilişki bulunup bulunmadığı, taraflar arasında borç alış verişine dair herhangi bir ilişki bulunup bulunmadığı, … Bankası Anonim Şirketi İzmir Şubesine ait, 23/06/2021 tarihli, … seri numaralı, 300.000,00-TL bedelli çekin davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerde kayıtlı olup olmadığı, kayıtlı ise hangi sebepten ötürü defter ve belgelere kaydedildiği, davalı şirket tarafından davacıya verildiği iddia edilen borcun ve borç bedelinin ticari defter ve belgelerde bulunup bulunmadığı, neticeten davalı şirketin … Bankası Anonim Şirketi İzmir Şubesine ait, 23/06/2021 tarihli, … seri numaralı, 300.000,00-TL bedelli çekten dolayı davacıdan alacağının bulunup bulunmadığı, alacağı var ise miktarı, icra takibinde işletilen faiz miktar ve oranının usulüne uygun şekilde işletilip işletilmediği hususlarının belirlenerek belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi 19/01/2023 havale tarihli raporunda sonuç olarak, davalı … Petrol Ticaret Limited Şirketinin 2021 inceleme dönemi ticari defterlerinde, davacı …’a ait hiçbir kaydın bulunmadığını, taraflar arasında ticari ilişkinin bulunmadığını, taraflar arasında akaryakıt alım satımı çerçevesinde herhangi bir ticari ilişkinin bulunmadığını, taraflar arasında borç alış verişine dair herhangi bir ilişkinin de bulunmadığını, … Bankası Anonim Şirketi İzmir Şubesine ait, 23/06/2021 tarihli, … seri numaralı, 300.000,00-TL bedelli çekin davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerde kayıtlı olmadığını, davalı şirket tarafından davacıya verildiği iddia edilen borcun ve borç bedelinin ticari defter ve belgelerde bulunmadığını, davalı şirketin … Bankası Anonim Şirketi İzmir Şubesine ait, 23/06/2021 tarihli, … seri numaralı, 300.000,00-TL bedelli çekten dolayı davacıdan alacağının bulunmadığını mütalaa etmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 08/02/2022 tarih ve 2020/6413 Esas 2022/901 Karar sayılı ilamında aynen; ”…..davacının öncelikle bu iddiasını HMK’nun 201. maddesi uyarınca yazılı delille veya diğer kesin delillerle ispatlaması gerekirken davacı vekilince takip ve davanın konusunu çekin teminat için verildiğini ispata yarar bu neviden delil sunulamadığı gibi dava dilekçesinde de açıkça yemin deliline de dayanılmadığı, çekin davalının ticari defterlerine kaydını gerektirir bir durumun bulunmadığı, bu haliyle davalının tacir olup olmadığının, defter ve belge tutma yükümlülüğü olup olmadığının, ticari defterlerine takip ve davanın konusu çeki kaydedip kaydetmediğinin uyuşmazlığın çözümü bakımından önem arz etmediği gerekçeleriyle davacı vekilinin tüm istinaf itirazlarının esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına…..” gerekçeleri bulunmaktadır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25/04/2022 tarih ve 2020/7990 Esas 2022/3394 Karar sayılı ilamında aynen; ”…..dosyada alınan bilirkişi raporuna göre çek lehtarı davacı şirket ile davalı hamil arasında ticari ilişki bulunmadığı, davacının, dava konusu çeklerin ticari ilişki kapsamında mal alımı için verildiğini, mal teslim edilmediğini bu nedenle çeklerin bedelsiz kaldığını yazılı delille ispatlayamadığı, ilk derece mahkemesince davanın reddine yönelik verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına…..” denilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 06/10/2022 tarih ve 2021/4947 Esas 2022/6731 Karar sayılı ilamında aynen; ”…..Mahkemece, bozma ilamına uyularak, belirlenen inceleme gününde taraflar ticari defterlerini ibraz etmediğinden inceleme yapılamadığı, dava konusu çek kambiyo senedi olup ticari defterlere kaydı zorunlu olmadığından ticari defter deliline itibar edilmediği, çekteki ciro silsilesi düzgün olup davacının çekin iradesi dışında elinden çıktığını ve çek nedeniyle davalıya borçlu olmadığını ispat edemediği, davalının çeki iktisapta ağır kusurlu ve kötü niyetli olduğuna dair delil bulunmadığı gerekçesiyle menfi tespit ve istirdat davasının reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA…..” ibarelerine yer verilmekle, yukarıda yer verilen önceki içtihatlar gibi çeklerin ticari defter ve belgelere işlenmesine gerek olmadığı üzerinde durulduğu görülmektedir.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra hemen belirtelim ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 691/1).
Bonoda şekil şartları TTK’nın 688. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir.
Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir (Poroy,R.: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları 11. Bası, İstanbul 1989, s. 237 vd.).
Yerleşik Yargıtay içtihatları ve öğretide kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehtarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu sebeple de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehtar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel defi sebeplerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehtarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (12/4/1933 gün ve 1933/30-6 sayılı YİBK ).
Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu sebeple bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK’nın m. 191/1, TMK m. 6). Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükünün kaydın aksini iddia edene ait olacağında kuşku bulunmamaktadır.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 09/06/2020 tarih ve 2018/129 Esas 2020/547 Karar sayılı ilamında aynen; ”…..Somut olayda, davalının alacağı, kambiyo senedi olan çeke dayalıdır. Kambiyo senetleri illeten mücerrettir. Bu durumda alacağın varlığı için, temel ilişkinin kanıtlanmasına gerek yoktur…..” denilerek, illetten mücerret olan senede konu alacağın varlığı açısından temel ilişkinin ispatlanmasına gerek olmadığına dikkat çekilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir 22. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası, … Bankası Anonim Şirketi İzmir Şubesine ait, 23/06/2021 tarihli, … seri numaralı, 300.000,00-TL bedelli çek sureti, taraflara ait ticaret sicil kayıtları, davacıya ait vergi sicil kayıtları, davacıya ait esnaf sicil kayıtları, davalı şirkete ait ticari defter ve belgeler, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 19/01/2023 havale tarihli raporu ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın davacının, davalı şirketten akaryakıt alma iradesi doğrultusunda davalı şirkete ciro ettiği ve akaryakıtın kendisine teslim edilmediği iddiası çerçevesinde … Bankası Anonim Şirketi İzmir Şubesine ait, 23/06/2021 tarihli, … seri numaralı, 300.000,00-TL bedelli çekten dolayı davalı şirkete borçlu olmadığının tespiti taleplerine ilişkin olduğu, İzmir 22. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında davalı alacaklı vekilinin borçlular aleyhine 297.330,00-TL asıl alacak, 22.922,92-TL işlemiş faiz, 89,20-TL komisyon ve 30.000,00-TL çek tazminatı olmak üzere toplam 350.342,12-TL üzerinden icra takibi başlattığı, takibe dayanak çek üzerinde keşidecinin … Petrol ve Petrol Ürünleri Taşımacılık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, lehtarın … Petrolcülük Anonim Şirketi olduğu, çekin arka yüzünde sırasıyla … Petrolcülük Anonim Şirket, …, … Petrol Ticaret Limited Şirketi ve … Bankası Anonim Şirketi Manavkuyu Şubesinin cirolarının bulunduğu, ciro silsilesinin düzgün olduğu ve ciro silsilesinde herhangi bir kopuklu bulunmadığı, her ne kadar davalı şirkete ait ticari defter ve belgeler üzerinde yapılan inceleme neticesinde dava konusu çek ticari defter ve belgelere işlenmemiş ve yine davalı şirket ile ne davacı ne de dava dışı keşideci ve lehtar şirketler arasında bir ticari ilişkinin varlığına dair herhangi bir kayda rastlanmamış ise de, çekin ticari defter ve belgelere işlenmesine gerek olmadığı, ayrıca çekin bir ödeme aracı olması yanında kambiyo senetlerinden olması dolayısıyla illetten mücerret olduğu ve davalının kişisel borç alınması sebebiyle çekin verildiği savunması dikkate alındığında, davacının akaryakıt alış verişine dair ticari ilişki ile satın alındığı iddia edilen akaryakıtın teslim edilmediği iddiasını yazılı ve bu kapsamda usulüne uygun deliller vasıtasıyla ispatlandığının kabulü mümkün görülmemiş, açıklanan gerekçeler dahilinde davacı tarafça ispatlanamayan davanın reddine, davanın reddine karar verilmesi sebebiyle 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72/4. maddesi çerçevesinde asıl alacağın %20’si oranında tazminat bedelinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72/4. maddesi uyarınca 297.330,00-TL’nin %20’si oranında hesaplanan 59.466,00-TL tazminatın davacı …’dan alınarak davalı … Petrol Ticaret Limited Şirketine verilmesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 179,90-TL karar ve ilam harcının, davanın açılışı sırasında yatırılan 512,33-TL peşin harçtan mahsubu ile fazla alınan 332,43-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
5-Davalının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 52.047,90-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.23/02/2023

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.