Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/513 E. 2022/870 K. 01.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/513
KARAR NO : 2022/870

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 22/06/2022
KARAR TARİHİ : 01/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 17/07/2021 tarihinde müvekkiline ait … plaka sayılı aracın, İzmir ili, Konak ilçesinde seyir halindeyken … plaka sayılı araç ile seyir halinde olan sürücünün müvekkiline ait araca çarpması neticesinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, davalı sigorta şirketinin … plakalı aracın … numaralı zorunlu mali mesuliyet poliçesi ile ZMMS sorumlusu olduğunu, işbu dava konusu kazaya ilişkin müvekkiline ait araçta meydana gelen değer kaybına ilişkin Sigorta Tahkim Komisyonunda 2021.E…. numaralı tahkim başvurusunda bulunulduğunu, başvuru doğrultusunda bilirkişi raporunda 3.000,00-TL değer kaybı tespit edildiğini, bilirkişi raporuna itiraz edildiğini, fakat hakemlikçe ıslah süresi verilmeksizin 18/05/2022 tarihinde K-…/… karar sayısı ile dosyanın 100,00-TL üzerinden karara çıktığını, işbu kararda hakemlikçe bilirkişi raporunun kabul görmüş olduğunu, rapor doğrultusunda kalan bakiye 2.900,00-TL üzerinden sorumluluğun devam ettiğini, bu nedenle davalılar aleyhine İzmir 4. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı icra takip dosyası ile takip başlatıldığını, davalıların haksız ve mesnetsiz olarak borca itiraz ettiklerini ve takibin durduğunu, bu nedenlerle İzmir 4. İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile avans faiziyle birlikte hesaplanacak miktar üzerinden takibin devamına, davalılar aleyhine alacağın likit bir para alacağı olması nedeniyle borcun tamamı üzerinden %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı … Sigorta Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zaman aşımı nedeniyle reddine, değer kaybı tazminatı talebi bakımından davacı yanın tüm zararı daha önce karşılanmış olduğundan reddine, mahkeme aksi kanaatte ise ödeme tarihinden itibaren faizi güncellenmek suretiyle tazminattan mahsubuna, davanın re’sen gözetilecek sair nedenlerle değer kaybı talebinin esastan reddine, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine, talebin reddi halinde, kabul anlamına gelmemek kaydıyla değer kaybı yönünden bilirkişi incelemesi yapılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi Müdürlüğü nezdinde … plakalı araca ait olarak bulunan tramer kayıtları,
3-İzmir 4. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı icra takip dosyası,
4-Sigorta Tahkim Komisyonunun 18/05/2022 tarihli, 2021.E…. K-…/… sayılı dosyası,
5-… Sigorta Anonim Şirketi nezdinde … plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi, dava konusu 18/07/2021 tarihli trafik kazasına ilişkin olarak davacı tarafından şirkete yapılan başvuru dilekçesi, dilekçenin şirkete ulaştığı tarihi gösterir tebligat evrakları, yapılan başvuru sonucunda açılan … numaralı hasar dosyası ile davacıya yapılan ödemeleri gösterir evrak ve kayıtlar,
6-Türkiye Noterler Birliği nezdinde dava konusu trafik kazasının gerçekleştiği 18/07/2021 tarihi ve mevcut durum itibariyle … ve … plakalı araçlara ait olarak bulunan trafik tescil ve ruhsat belgeleri,
7-Sair deliller.
DAVA KONUSU:
Açılan dava, 17/07/2021 tarihinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası neticesinde davacı …’a ait … plakalı araçta meydana gelen hasar sebebiyle oluşan değer kaybı bedelinin tahsili amacıyla davacı tarafça Sigorta Tahkim Komisyonuna yapılan başvuru doğrultusunda ikame edilen 2021.E…. K-…/… sayılı dosyada yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda belirlenen 3.000,00-TL değer kaybı bedelinden, başvurucu tarafa ıslah imkanı verilmeksizin hüküm altına alındığı iddia olunan kararda yer alan 100,00-TL değer kaybı bedelinin mahsubu akabinde bakiye 2.900,00-TL değer kaybı bedelinin tahsili amacıyla davalı şirket aleyhinde başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ile alacak bedelinin %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı bedelinin davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir 4. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının …, borçlunun ise davalı … Sigorta Anonim Şirketi olduğu, alacaklı davacı vekilinin borçlu sigorta şirketi aleyhinde 2.900,00-TL asıl alacak ve 11,44-TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 2.911,44-TL üzerinden icra takibi başlattığı, borçlu sigorta şirketinin süresinde yapmış olduğu itiraz üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
Haksız fiil, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49 maddesinde; ”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 50. maddesinde ise ”Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” hükmü yer almaktadır.
Haksız fiil öğretide hukuka aykırı zarar verici fiil olarak tanımlanmakta ve unsurları; eylem, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve illiyet bağı olarak belirlenmektedir. Buna göre haksız fiilden bahsedebilmek için hukuka aykırı bir eylem bulunmalı, bu eylemden bir zararın doğması zararlandırıcı eylemde bulunan kişinin kusurlu bulunması ve zarar ile kusur arasında illiyet bağının olması gerekmektedir.
Bu beş unsurun varlığı halinde zarar veren kişi eylemden dolayı zarara uğrayan kişi ya da kişileri maddi ve manevi zararlarını karşılamak durumundadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesine göre haksız fiilin unsurlarını ispat etme yükü davacıdadır. Davacı zararı haksız eylemi ve zarar ile haksız eylem arasındaki illiyet bağını ispat etmek durumundadır.
Hakim, kusurlu veya hukuka aykırı bir fiili ile başkasına zarar verenin kusur durumunu, zararın ağırlını ve oluşan durumun özelliklerini gözeterek uygun ve hakkaniyete uygun bir tazminat belirler.
Haksız fiiller meydana geldikleri anda hukuki sonuç doğurur ve zarara neden olanların zararı tazmin borcu haksız fiil tarihinde ortaya çıkar. Haksız fiilin unsuru olan zarar, zarar görenin malvarlığında rızası dışında meydana gelen azalma ile zarar verici fiil olmasa idi bulunacağı durum arasındaki farktır ve zarar haksız fiilin meydana gelmesi ile gerçekleşmiş sayılır. Zarar verenin ve diğer sorumluların zararı tazmin yükümlülüğü herhangi bir ihbara ve ihtara gerek kalmaksızın olay tarihinde doğar. Haksız fiile bağlanan hukuki sonuçlar haksız fiil tarihi esas alınarak belirlenir ve bu nedenle haksız fiillerde olay tarihinde yürürlükte bulunan hukuk kuralları uygulanır. Başka bir deyişle zararın belirlenmesinde olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir.
Sorumluluk sigortaları 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1473. ve devamı maddelerinde ”Sigortacı sorumluluk sigortası ile, sözleşmede aksine hüküm yoksa, sigortalının sözleşmede öngörülen ve zarar daha sonra doğsa bile, sigorta süresi içinde gerçekleşen bir olaydan kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle zarar görene, sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara kadar tazminat öder.” şeklinde düzenlenmiştir. Sorumluluk sigortalarında sigorta şirketi tarafından zararı karşılanan kişi sigorta sözleşmesinin tarafı değildir. Sigorta ettiren kendisi ya da sorumluluğu altında bulunan kişiler tarafından üçüncü kişilere verilecek zararları sigorta şirketine ödediği prim karşılığında sigorta ettirmektedir. Sorumluluk sigortası, sigorta ettirenin üçüncü kişilere vereceği zararları teminat altına alırken hem üçüncü kişiyi hem de sigortalıyı koruma altına alan bir sigorta türüdür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1473. ve 1486. maddelerinde yapılan düzenlemeye göre sorumluluk sigortalarını isteğe bağlı sigortalar ile zorunlu sigortalar olarak ikiye ayırmak gerekir.
Tehlike sorumluluklarında üçüncü kişilerin zararının karşılanması amacıyla bazı alanlarda kamu yararı ve zarar görenlerin korunması gerekçesi ile sorumluluk sigortası yaptırmak yasal zorunluluk haline getirilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun da 1483 ve 1484. maddelerinde de zorunlu sorumluluk sigortalarında uygulanacak hükümler ayrıca düzenlenmiştir. Bu düzenlemelere göre zorunlu sigortalarda sigorta şirketinin zarar gören üçüncü kişiye karşı olan sorumluluğu kanundan doğan bir sorumluluktur. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 13. maddesi ile bazı hallerde Bakanlar Kurulu’na da zorunlu sigortalar ihdas etme yetkisi verilmiştir. Zorunlu sorumluluk sigortalarının kamu yararı taşıması ve yapılmasının yasa ile zorunlu kılınması nedeniyle zorunlu sigortalarda zarar görenlerin korunması amacıyla bazı düzenlemeler yapılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, ”İşletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” hükmüne, aynı Kanun’un 85/1. maddesinde, ”Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne, aynı Kanun’un 85/son. maddesinde ise, ”İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükmüne yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, ”sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.” düzenlemesi yapılmıştır.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir. (EREN Fikret, Borçlar Hukuku, 9. B, s. 631 vd.; KILIÇOĞLU Ahmet, Borçlar Hukuku, 10. B., s. 264 vd.).
2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.
Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hâkimin taktirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de (S. Ünan, “Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180) bu husus kabul edilmektedir.
Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı KTK’nın 91. maddesiyle de; işletenin aynı Kanun’un 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları kapsamında değer kaybı, aracın trafik kazası sonucu hasarlanıp, onarılmasından sonraki değeri ile hiç hasarlanmamış haldeki değeri arasındaki farka ilişkin olup, araçtaki değer kaybı belirlenirken, aracın markası, yaşı, modeli ve hasar gördüğü kısımları dikkate alınarak aracın kaza tarihinden önceki ikinci el satış değerinin tespiti ile aracın tamir edildikten sonra ikinci el satış değerinin tespiti ve arasındaki fark göz önüne alınmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinde; ”Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmü düzenlenmiştir.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A.5. Bölümünde belirtilen ‘Kapsama Giren Teminat Türleri’ başlığı altında bulunan (a) bendinde ‘Maddi Zararlar Teminatı’ kapsamında araçta meydana gelen değer kaybı da sayılmıştır.
İlgili maddede Maddi Zararlar Teminatı; ”Hak sahibinin bu genel şartta tanımlanan ve zarar gören araçta meydana gelen değer kaybı dahil doğrudan malları üzerindeki azalmadır.” olarak tanımlanmıştır.
Türkiye Noterler Birliğine müzekkere yazılarak kazaya karışan araçlara ait ruhsat ve tescil belge ve bilgileri dosya arasına alınmıştır.
Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezine müzekkere yazılarak … plakalı araca ilişkin tramer kayıtları temin edilmiştir.
Davalı … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde dava dışı … T.C. kimlik numaralı …’a ait … plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin, dava konusu 18/07/2021 tarihli trafik kazasına ilişkin olarak davacı … T.C. Kimlik numaralı … tarafından şirkete yapılan başvuru dilekçesinin, dilekçenin şirkete ulaştığı tarihi gösterir tebligat evraklarının, yapılan başvuru sonucunda açılan … numaralı hasar dosyasının ve varsa davacıya yapılan ödemeleri gösterir evrak ve kayıtların mahkememize gönderilmesi istenilmiş, müzekkere cevabı ve ekleri dosya arasına alınmıştır.
Sigorta Tahkim Komisyonunun 18/05/2022 tarihli, 2021.E…. K-…/… sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı başvurucu vekilinin davacıya ait … plakalı aracın 18/07/2021 tarihli trafik kazasında hasar görmesi neticesinde araçta oluşan değer kaybı bedeli ile ekspertiz ücretinin davalı sigorta şirketinden tahsili talebi ile ikame ettiği dosya kapsamında yapılan yargılama sonucunda başvuru sahibinin talebinin kabulüne, taleple bağlı kalınarak 100,00-TL değer kaybı ve 198,00-TL ekspertiz ücreti bedeli olmak üzere toplamda 298,00-TL’nin 02/09/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden alınarak başvuru sahibine verilmesine miktar itibariyle kesin olmak üzere karar verildiği görülmektedir.
Sigorta Tahkim Komisyonunun 18/05/2022 tarihli, 2021.E…. K-…/… sayılı dosyasının gerekçeli kararında her ne kadar bilirkişi raporunun Yargıtay içtihatlarına uygun ve denetime elverişli olduğunun anlaşılmasından sonra taraflara tebliği sağlandığı, başvuru sahibi vekili tarafından sunulan beyan dilekçesinde değer kaybı hesaplamanın genel şartlardaki formüle göre yapılmasının hatalı olduğu, piyasa gerçeklerine göre yapılması gerektiği, aracın rayiç değerinin kaza tarihinde 186.000,00-TL olduğu, rayiç değerin 93.000,00-TL olarak hesap edilemeyeceği, başvuru sahibinin piyasa araştırmasını yaptığı yerleri yazmadığından raporun hatalı olduğu sebepleriyle rapora itirazlarını sundukları, itirazları doğrultusunda rapor alınmasını aksi halde taraflarına süre verilmesini talep ettikleri, bilirkişi raporunun Yargıtay içtihatlarına uygun ve denetime elverişli olduğunun anlaşılmasından sonra taraflara tebliğinin sağlandığı, sigorta şirketi vekili tarafından bilirkişi raporuna istinaden süresinde beyanda bulunulmadığı, başvuru sahibi vekilinin itirazlarının incelendiği, raporun dosya kapsamına ve Yargıtay içtihatlarına uygun olduğu kanaatiyle itirazların reddine karar verilerek husus taraflarına iletildiği, varsa son beyanlarını ilştmeleri gerektiğinin bildirildiği, ancak başvuran vekili tarafından talep artırım/ıslah dilekçesi sunulmadığından, bu sebeple taleple bağlı kalınarak hüküm verildiğinden bahsedilmiş ise de, dosyada yer alan bila tarihli ara kararda ”1- Başvuru sahibi vekili tarafından sigorta şirketi aleyhine yapılmış olan başvuruda, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile davacı için tazminatın ödenmesi talep edilmiştir. Dosyanın teslim alınmasını takiben yukarıda isimleri yazılı sigorta hakemlerinden oluşan hakem heyeti ilk toplantısını yapmış bu başvuruya ilişkin olarak, 5684 sayılı Kanunun 30, maddesinin 16. fıkrası gereği dosyanın tüm münderecatı incelenip değerlendirilmiş ve ara karar niteliğindeki aşağıdaki kararlar alınmıştır: 1. Uyuşmazlık Tensip Kararını öncelikle imzalayarak, aşağıdaki işlemleri Komisyon nezdinde yapmak hususunda Hakem …’e yetki verilmesine, 2. Tarafların iddia ve savunmaları ve tüm deliller dâhilinde başvuru sahiplerinin talep edebhilezeği tazmınat miktarının hesaplanması için bilirkişiden rapor alınması gerektiği belirlenmiştir. 3. Randomdan bilirkişi tayini ile, hesabı içerir rapor hazırlanmasının istenmesine, Sigorta Şirketi tarafından varsa yapılan ödemeye ilişkin güncellenmiş tazminat miktarı belirlenerek hesaplanan tazminattan tenzil edilerek, başvuranın talep edebileceği zarar miktarının tespit edilmesinin istenilmesine, 4. Bilirkişinin çalışmasına karşılık aşağıdaki bilirkişi tiereti takdirine, bilirkişi ücretinin aşağıdaki 6 günlük süre içinde yatırılarak dekontun bir örneğinin Hakem …’”in (…sigortatahkim(9ore.tr ) elektronik posta adresine gönderilmesinin istenilmesine, aksi takdirde mevcut belge ve delil durumuna göre karar verileceğinin ihtarına, 5. Bilirkişi ücretinin yatırılması halinde dosyanın bilirkişiye teslimine, bilirkişiye raporunu hazırlamak üzere teslim tarihinden itibaren 3 gün süre verilmesine, raporu dijital formatta Hakem
…’in elektronik posta adresine ve Tahkime. gönderilmesine, 6. Raporun dosyaya sunulmasını takiben e-mail/tahkimce fiziken adresleri araçılığı ile taraflara tebliğine ve varsa rapora karşı beyanlarını 3 gün içinde dosyaya sunmalarına, beyanda bulunmamaları halinde dosya kapsamına göre karar verileceğinin ihtarına, 7. Tutanağın taraf vekillerine dosyada bilinen e-mail adresleri aracılığı ile tebliğine, tutanağın tebliği ile tensip kararında yer alan ihtarlar yapılmış sayılacağından, taraf vekillerinin ihtarına yönelik ayrıca üst yazı yazılmasına gerek olmadığına, 8. Yargılama süresi dikkate alınarak taraf vekillerinin cevap ve açıklamaları ile bilirkişi ücreti dekont örneklerini öncelikle Hakem
…’in posta adresinden hakeme iletmeterine, belge ve beyan asıllarını da dosyaya konulmak üzere verilen süre içinde Sigorta Tahkim Komisyonu’na teslim etmelerine, Diğer konuların daha sonra düşünülmesine ile karar verildi.” ibarelerine yer verildiği, ara kararda belirtildiği gibi bilirkişi raporunun alındığı, başvurucu vekilinin rapora karşı itirazlarını ve yeni rapor alınmaması durumunda arttırım için taraflarına süre verilmesi talebini içerir 13/05/2022 tarihli dilekçesini hakemliğe sunduğu, ancak hakemlik tarafından başvurucu vekilinin bilirkişi raporuna karşı itirazları açısından olumlu veya olumsuz herhangi bir ara karar oluşturulmadan, ayrıca başvurucu vekiline bedel arttırımı veya ıslah açısından herhangi bir süre verilmeden karar verildiği görülmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde adil yargılanma hakkı; ”Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” şeklinde ifade edilmiştir.
Ayrıca Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrasında usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmaların kanun hükmünde olduğu, bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümlerinin esas alınacağı ifade edilmiştir.
Bu bağlamda ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme)’nin 6. maddesinde adil yargılanma hakkı ayrıntılı yer almış olup, gerek Anayasa gerekse Sözleşme düzenlemelerine koşut olarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ”Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27. maddesinde; “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.” hükmü yer almaktadır.
Hukuki dinlenilme hakkının temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Bu unsurlardan ilki ve eldeki uyuşmazlıkla ilgili olanı “bilgilenme hakkı” dır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerek karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. Tarafın bilgi sahibi olmadığı işlemler, belge ve bilgiler yargılamada esas alınamaz. Bilgilenmenin şekli bakımından, hukuki dinlenilme hakkına uygun davranılmalı, ilgilinin bilgilenmesi şeklen değil, gerçek anlamda sağlanmaya çalışılmalıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 281. maddesinde; ”Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.
Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir.
Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Bu kapsamda aynı davanın, daha önceden Sigorta Tahkim Komisyonunun 18/05/2022 tarihli, 2021.E…. K-…/… sayılı dosyası üzerinden kesin hükme bağlanıp bağlanmadığı hususunda mahkememizce resen gözetilerek ve davalı vekilinin itirazı üzerine yapılan inceleme neticesinde; davaya konu uyuşmazlığın, 17/07/2021 tarihinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası neticesinde davacı …’a ait … plakalı araçta meydana gelen hasar sebebiyle oluşan değer kaybı bedelinin tahsili amacıyla davacı tarafça Sigorta Tahkim Komisyonuna yapılan başvuru doğrultusunda ikame edilen 2021.E…. K-…/… sayılı dosyada yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda belirlenen 3.000,00-TL değer kaybı bedelinden, başvurucu tarafa ıslah imkanı verilmeksizin hüküm altına alındığı iddia olunan kararda yer alan 100,00-TL değer kaybı bedelinin mahsubu akabinde bakiye 2.900,00-TL değer kaybı bedelinin tahsili amacıyla davalı şirket aleyhinde başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ile alacak bedelinin %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı bedelinin davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesi talebine ilişkin olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-i. maddesinde aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış olmasının da dava şartları arasında sayıldığı, Sigorta Tahkim Komisyonunun 18/05/2022 tarihli, 2021.E…. K-…/… sayılı Uyuşmazlık Hakem Kararının incelenmesinde, davacı tarafından yapılan başvuru çerçevesinde yargılama yapıldığı, yargılama sırasında talepler yönünden bilirkişi raporu alındığı, dosyanın bilirkişiye tevdine ilişkin olarak oluşturulan bila tarihli ara kararda bilirkişiye tevdi kararının yanında raporun teslimi akabinde taraflara tebliği, tebliğ akabinde tarafların varsa itirazlarını 3 gün içinde sunmalarına, beyanda bulunmamaları halinde dosya kapsamında göre karar verileceğinin ihtarına karar verildiği, raporun taraflara tebliğ edildiği, davacı vekilinin rapora karşı itirazda bulunduğu, bu hususun hakem kararında da yer aldığı, neticeten 100,00-TL değer kaybı bedelinin ve 198,00-TL ekspertiz ücreti bedelinin davalı sigorta şirketinden alınarak davacıya verilmesine kesin olmak üzere karar verildiği, ancak hakemin davacı vekilinin rapora karşı itirazları hakkında herhangi bir ara karar oluşturulmadığı gibi, davacı vekiline ıslah için de herhangi bir süre verilmediği, belirtilen gerekçeler dahilinde davacı tarafın hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmiş olduğu, iş bu davanın Sigorta Tahkim Komisyonunun 18/05/2022 tarihli, 2021.E…. K-…/… sayılı Uyuşmazlık Hakem Kararında hüküm altına alınan 100,00-TL bedel haricinde kalan bakiye 2.900,00-TL’nin tahsiline yönelik olduğu anlaşılmakla, Sigorta Tahkim Komisyonunun 18/05/2022 tarihli, 2021.E…. K-…/… sayılı Uyuşmazlık Hakem Kararının mahkememiz dosyası açısından kesin hüküm teşkil etmesinin mümkün olmadığı kanaatiyle, davalı vekilinin kesin hüküm itirazının reddine karar verilerek açık yargılamaya devam olunmuştur.
Sigorta Tahkim Komisyonunun 18/05/2022 tarihli, 2021.E…. K-…/… sayılı dosyasında başvurucu davacı vekili tarafından bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesi sunulmuş ise de, davanın tahkim dosyasında alınan bilirkişi raporunda belirlenen 3.000,00-TL değer kaybı bedelinden hakemlikçe hüküm altına alınan 100,00-TL değer kaybı bedelinin mahsubu ile bakiye 2.900,00-TL değer kaybı bedelinin davalı sigorta şirketinden tahsili amacıyla davalı şirket aleyhinde başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ile alacak bedelinin %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı bedelinin davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, davacı vekilinin açmış olduğu iş bu dava ile tahkim yargılaması sırasında alınan raporda belirlenen bedeli kabul ettiği, davalı tarafça ise tahkim dosyasında alınan bilirkişi raporuna karşı itiraz edilmemesinin davacı taraf açısından usuli kazanılmış hak teşkil ettiği dikkate alındığında, usul ve yasa hükümleri ile güncel ve yerleşik Yargıtay içtihatları ile Bölge Adliye Mahkemesi kararlarına aykırı şekilde düzenlendiği kanaatine varılan ancak taraflarca kabul gören bilirkişi raporunun varlığı esas alınarak değer kaybı bedelinin belirlenmesi amacıyla yeniden rapor alınmasına yer ve gerek görülmemiş, davacı tarafın bakiye değer kaybı bedeli tazminatını talep edebileceği düşüncesiyle hüküm kurma yoluna gidilmiştir.
Dava konusu trafik kazasının gerçekleşmesi akabinde davacı tarafça davalı sigorta şirketi tarafından tanzim olunan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi tahtında davalı sigorta şirketine yapılan başvuru evrakının davalı sigorta şirketine 23/08/2021 tarihinde ulaştığı, davalı sigorta şirketi tarafından davacı tarafa herhangi bir ödeme yapılmadığı, akabinde davacı tarafça ikame edilen Sigorta Tahkim Komisyonunun 18/05/2022 tarihli, 2021.E…. K-…/… sayılı dosyasında verilen karar doğrultusunda davalı sigorta şirketi tarafından 06/06/2022 tarihinde değer kaybı bedeli ve ekspertiz ücretinden ibaret toplamda 298,00-TL’nin davacı tarafa ödendiği, bakiye değer kaybı bedelinin ödenmesi amacıyla davacı tarafça davalı sigorta şirketine yeniden başvuru yapıldığı, başvuru evrakının 08/06/2022 tarihi itibariyle davalı sigorta şirketine ulaştığı, bakiye değer kaybı bedelinin sigorta şirketi tarafından davacı tarafa ödenmediği, her halükarda davalı sigorta şirketi açısından bakiye değer kaybı bedeli yönünden temerrüt olgusunun 03/09/2021 tarihi itibariyle vuku bulduğu anlaşılmaktadır.
Davacı tarafça yapılan başvuru neticesinde davalı sigorta şirketinin yukarıda açıklandığı üzere 03/09/2021 tarihi itibariyle temerrüte düştüğü, icra takip talebinin 25/05/2022 tarihinde icra dairesine sunulduğu, temerrüt tarihi 03/09/2021 tarihi ile takip tarihi 25/05/2022 tarihi arasında 265 gün olduğu, bu kapsamda mahkememizce resen yapılan hesaplama neticesinde davacı tarafça talep edilebilecek işlemiş faiz bedelinin (2.900,00-TL*9*265/36500) 189,49-TL olduğu, ancak davacı tarafça icra takibinde 11,44-TL işlemiş faiz talebinde bulunduğu dikkate alındığında, davalı sigorta şirketi tarafından işlemiş faiz bedeline yönelik itirazında yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
İcra takibine konu edilen alacağın Sigorta Tahkim Komisyonunun 18/05/2022 tarihli, 2021.E…. K-…/… sayılı dosyasında alınan ve davalı tarafça itiraz edilmeyen bilirkişi raporunda belirlenen bedelden, hüküm altına alınan bedelin mahsubu neticesinde bakiye bedele ilişkin olduğu gözetildiğinde, alacağın likit olduğu ve icra inkar tazminatı talebi açısından yasal şartların mevcut bulunduğu düşünülmüştür.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi Müdürlüğü nezdinde bulunan … plakalı araca ait tramer kayıtları, İzmir 4. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı icra takip dosyası, Sigorta Tahkim Komisyonunun 18/05/2022 tarihli, 2021.E…. K-…/… sayılı dosyası, … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde … plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi, dava konusu 18/07/2021 tarihli trafik kazasına ilişkin olarak davacı tarafından şirkete yapılan başvuru dilekçesi, dilekçenin şirkete ulaştığı tarihi gösterir tebligat evrakları, yapılan başvuru sonucunda açılan … numaralı hasar dosyası ile davacıya yapılan ödemeleri gösterir evrak ve kayıtlar, Türkiye Noterler Birliği nezdinde, dava konusu trafik kazasının gerçekleştiği 18/07/2021 tarihi ve mevcut durum itibariyle … ve … plakalı araçlara ait trafik tescil ve ruhsat belgeleri ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu uyuşmazlığın 17/07/2021 tarihinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası neticesinde davacı …’a ait … plakalı araçta meydana gelen hasar sebebiyle oluşan değer kaybı bedelinin tahsili amacıyla davacı tarafça Sigorta Tahkim Komisyonuna yapılan başvuru doğrultusunda ikame edilen 2021.E…. K-…/… sayılı dosyada yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda belirlenen 3.000,00-TL değer kaybı bedelinden, başvurucu tarafa ıslah imkanı verilmeksizin hüküm altına alındığı iddia olunan kararda yer alan 100,00-TL değer kaybı bedelinin mahsubu akabinde bakiye 2.900,00-TL değer kaybı bedelinin tahsili amacıyla davalı şirket aleyhinde başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ile alacak bedelinin %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı bedelinin davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, İzmir 4. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının …, borçlunun ise davalı … Sigorta Anonim Şirketi olduğu, alacaklı davacı vekilinin borçlu sigorta şirketi aleyhinde 2.900,00-TL asıl alacak ve 11,44-TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 2.911,44-TL üzerinden icra takibi başlattığı, borçlu sigorta şirketinin süresinde yapmış olduğu itiraz üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, Sigorta Tahkim Komisyonunun 18/05/2022 tarihli, 2021.E…. K-…/… sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda başvuru sahibinin talebinin kabulüne, taleple bağlı kalınarak 100,00-TL değer kaybı ve 198,00-TL ekspertiz ücreti bedeli olmak üzere toplamda 298,00-TL’nin 02/09/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden alınarak başvuru sahibine verilmesine miktar itibariyle kesin olmak üzere karar verildiği, hakemin davacı vekilinin rapora karşı itirazları hakkında herhangi bir ara karar oluşturulmadığı gibi, davacı vekiline ıslah için de herhangi bir süre verilmediği, belirtilen gerekçeler dahilinde davacı tarafın hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmiş olduğu, iş bu davanın Sigorta Tahkim Komisyonunun 18/05/2022 tarihli, 2021.E…. K-…/… sayılı Uyuşmazlık Hakem Kararında hüküm altına alınan 100,00-TL bedel haricinde kalan bakiye 2.900,00-TL’nin tahsiline yönelik olduğu anlaşılmakla, Sigorta Tahkim Komisyonunun 18/05/2022 tarihli, 2021.E…. K-…/… sayılı Uyuşmazlık Hakem Kararının mahkememiz dosyası açısından kesin hüküm teşkil etmesinin mümkün olmadığı, davacı vekilinin açmış olduğu iş bu dava ile tahkim yargılaması sırasında alınan raporda belirlenen bedeli kabul ettiği, davalı tarafça ise tahkim dosyasında alınan bilirkişi raporuna karşı itiraz edilmemesinin davacı taraf açısından usuli kazanılmış hak teşkil ettiği dikkate alındığında, usul ve yasa hükümleri ile güncel ve yerleşik Yargıtay içtihatları ile Bölge Adliye Mahkemesi kararlarına aykırı şekilde düzenlendiği kanaatine varılan ancak taraflarca kabul gören bilirkişi raporunun varlığı esas alınarak değer kaybı bedelinin belirlenmesi amacıyla yeniden rapor alınmasına yer ve gerek görülmemiş, davacı tarafın bakiye değer kaybı bedeli tazminatını talep edebileceği anlaşılmakla, açılan davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Açılan davanın KABULÜ İLE,
1-Davalı … Sigorta Anonim Şirketinin İzmir 4. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasındaki icra takibine ilişkin İTİRAZININ İPTALİNE, İzmir 4. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasındaki icra takibinin 2,900,00-TL asıl alacak ve 11,44-TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 2.911,44-TL alacak bedeli üzerinden, asıl alacağa 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri uyarınca yıllık %9 oranında ve değişen oranlarda yasal faiz uygulanmak suretiyle devamına,
2-Alacak miktarı likit olduğundan takip konusu kabul edilen asıl alacak miktarı olan 2.911,44-TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı … Sigorta Anonim Şirketinden alınarak davacı …’a verilmesine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibarıyla alınması gereken 198,88-TL karar ve ilam harcından, davanın açılışı sırasında peşin olarak yatırılan 80,70-TL harcın mahsubu ile bakiye 118,18-TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 37,50-TL elektronik tebligat, 31,00-TL tebligat, 3,00-TL kep posta masrafı, 80,70-TL peşin harç, 80,70-TL başvurma harcı olmak üzere toplamda 232,90-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 2.911,44-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
7-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2. maddesi gereğince kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.01/11/2022

Katip …
¸ e-imzalıdır

Hakim …
¸ e-imzalıdır

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.