Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/483 E. 2022/534 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/483
KARAR NO : 2022/534

DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/06/2022
KARAR TARİHİ : 16/06/2022

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizde dosya üzerinden yapılan yargılaması sonunda;

İDDİA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ile davalı arasında 13/09/2012 tarihinde gayrimenkul alım-satım sözleşmesi akdedildiğini, işbu sözleşmeye göre İzmir İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Parsel … Numaralı bağımsız bölüm adresindeki taşınmazın satışı hususunda taraflar anlaşmayı kabul ettiklerini, buna göre müteahhit davalı, sahibi bulunduğu İzmir İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Pafta … Ada … Numaradaki bağımsız bölümü 100.000-TL satış badeli üzerinden satmayı ve tapu devrini gerçekleştirmeyi kabul ve taahhüt ettiğini, buna karşılık da davacı 100.000-TL bedeli iş karşılığı ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, söz konusu daire satış sözleşmesine konu bedel, davacı tarafından haricen 100.000-TL olarak 20/06/2016 tarihinde nakden ödendiğini aynı zamanda söz konusu inşaattaki davacının yapma borcunu üstlendiği işler de bitirildiğini ancak davacı ne dairesinin tapusunu ne de inşaattan kaynaklı hakkedişleri alamadığını, davacı birçok kez davalı müteahhide başvuruda bulunduğunu, dairesinin tapusunu istediğini ancak görüşmeleri hep bir şekilde davalının söz verip tutmaması, kendisinin iyi niyetinden yararlanarak oyalaması nedeniyle bir sonuç alınamadığını belirterek belirsiz alacak davası olarak 1.000 TL’nin 20/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, taraflar arasında imza edilen daire sözleşme gereği, İzmir İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Pafta, … Ada, … Parsel, … No’lu bağımsız bölümdeki gayrimenkulün davalıdan alınarak davacıya tesciline, işbu dava süresince davalının satış- mal kaçırma ihtimalleri ve ileride telafisi güç ve imkansız zararlar doğmasına sebep olabilmesi nedeniyle söz konusu gayrimenkul üzerine ve veya varsa davalı adına diğer menkul-gayrimenkulleri üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 13/09/2012 tarihinde gayrimenkul alım-satım sözleşmesi akdedildiğini, davalının sahibi bulunduğu İzmir İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Pafta … Ada … Numaradaki bağımsız bölümü 100.000-TL satış badeli üzerinden satmayı ve tapu devrini gerçekleştirmeyi kabul ve taahhüt ettiğini, buna karşılık da müvekkili 100.000-TL bedeli iş karşılığı ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, söz konusu daire satış sözleşmesine konu bedel, müvekkili tarafından haricen 100.000-TL olarak 20/06/2016 tarihinde nakden ödendiğini aynı zamanda söz konusu inşaattaki müvekkilinin yapma borcunu üstlendiği işler de bitirildiğini ancak müvekkili ne dairesinin tapusunu ne de inşaattan kaynaklı hakkedişleri alamadığını iddia ederek belirsiz alacak davası olarak 1.000 TL’nin 20/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, taraflar arasında imza edilen daire sözleşme gereği, İzmir İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Pafta, … Ada, … Parsel, … No’lu bağımsız bölümdeki gayrimenkulün davalıdan alınarak müvekkiline tesciline, işbu dava süresince davalının satış- mal kaçırma ihtimalleri ve ileride telafisi güç ve imkansız zararlar doğmasına sebep olabilmesi nedeniyle söz konusu gayrimenkul üzerine ve veya varsa davalı adına diğer menkul-gayrimenkulleri üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava, gayrimenkul alım – satım sözleşmesi nedeniyle tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 3 ve 4.maddelerinde ticari iş ve davalar düzenlenmiş, 5.maddesinde ise ticari işlerin görüleceği mahkemeler düzenlenmiş, 11 ve devamı maddelerinde ise ticari işletme ve tacir kavramları düzenlenmiştir.
28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3(1)-k maddesinde ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiler “tüketici”, aynı maddenin l bendinde ise mal ve hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık vb sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemler “tüketici işlemi” olarak kabul edilmiştir. Aynı kanunun 73(1)maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiştir. Yine aynı kanunun 83(2) maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği düzenlenmiştir.
Somut olayda; davacı ile davalı arasında gayrimenkul alım – satım sözleşmesi akdedildiği, bu sözleşme kapsamında davalı tarafça taşınmazın tapu devrinin davacıya yapılmadığı iddia edilmektedir. Davanın davalı tarafı müteahhit olup tacir değildir. Davacı ise daire satın almak isteyen tüketici konumundadır. Sözleşmeye konu gayrimenkul ise konut niteliğindedir ve ticari bir niteliği bulunmamaktadır. Davacı 1 adet daire satışı sözleşmesi yapıldığını, dairenin devir ve teslim edilmediğini iddia etmektedir. Uyuşmazlık herhangi bir ticari işletmeyi de ilgilendirmemektedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6502 sayılı yasa kapsamında değerlendirilebilecek tipik bir tüketici işlemidir. Bu nedenle mahkememiz eldeki davaya bakmakla görevli değildir ve dava Tüketici Mahkemesinde görülmelidir. Diğer yandan mahkemelerin görevi dava şartlarından olup HMK nun 115(1) maddesi uyarınca davanın her aşamasında resen gözetilmesi gerekmektedir. Yine usul ekonomisi ve davanın süratle sonuçlandırılması ilkeleri nazara alınarak takdiren dosya üzerinden mahkememizce karar verilmiştir. Zira duruşma açılması ve tarafların dinlenmesi görev hususunu değiştirmeyecek, başka bir deyişle görevsiz olan mahkememizi görevli hale getirmeyecektir. Bu nedenle duruşma açılmadan ve dosya üzerinden mahkememizce karar verilmiştir.
Mezkur nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın HMK 114/2, 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli İZMİR TÜKETİCİ MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20(1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
5-Gerekçeli kararın re’sen taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere tarafların yokluğunda karar verildi.13/06/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır