Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/420 E. 2022/911 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/420
KARAR NO : 2022/911

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 20/01/2021
KARAR TARİHİ : 10/11/2022

Mahkememizin … Esas … Karar sayılı yetkisizlik kararının İzmir Bölge Adliye Mahkemesinin 28/04/2022 tarihli … Esas … Karar sayılı kaldırması neticesinde mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin İzmir Sebze ve Meyve Halinde 5 yıldır komisyoncu olarak ticari faaliyetini sürdürdüğünü, il dışından sebze ve meyve temin ettiğini, Mersin ilinde müstahsillik yapan … aracılığıyla davalı firmanın elamanı ve mal tedarikçisi ile iletişime geçtiğini, belirli meblağda limon gönderilmesi konusunda anlaştıklarını, müvekkili tarafından davalı firmaya sebze ve meyve bedeli olarak 10/08/2020 tarihinde …Bankası TAO aracılığıyla 20.000,00-TL havale yapıldığını, yapılan havale karşılığında mal gönderilmediğini, alacağın tahsili amacıyla İzmir 8. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasıyla icra takibi yapıldığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline ve %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili mahkemenin Adıyaman mahkemeleri olduğunu, davacının dava dilekçesinde gönderilen havalenin limon bedeli olduğu hususunun gerçeği yansıtmadığını, davalının … plakalı aracı … isimli şahsa vadeli sattığını, …’ın araç satışından 20.000,00-TL borcu kaldığının, davacının 20.000,00-TL göndermesi halinde dava dışı üçüncü kişi …’nin 20.000,00-TL bedelli senedinin davacıya teslim edileceği ve aracın devrinin verileceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin üzerine düşen edimini yerine getirdiğini, bu hususların belge ile ispatlanacağını, müvekkilinin davacıya limon gönderme taahhüdünün bulunmadığının, müvekkilinin bu alanda faaliyetinin olmadığını, üçüncü kişi … ile davacı arasındaki ticari uyuşmazlığın müvekkilinin sorumluluğunda olmadığını, üçüncü kişi …’nin beyanına göre davacıya satıp teslim etmiş olduğu limonların bedeli olarak haksız ve mesnetsiz olarak davaya konu havalenin gönderildiğini, havalenin … isimli şahsın müvekkiline borcuna karşılık gönderildiğini, ticari teamüllere göre önce ürün teslim edilip sonra parasının ödendiğini, gönderinin davacının iddia ettiği gibi limon bedeli olmadığını belirterek davanın reddine ve %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı aslı,
2-İzmir 8. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası,
3-Davacı şirkete ait ticari defter ve kayıtlar,
4-Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 18/05/2021 havale tarihli raporu,
5-… Bankası Türk Anonim Ortaklığı tarafından düzenlenen 10/08/2020 tarihli 20.000,00-TL bedelli dekonta ait ekran görüntüsü çıktısı,
6-19/06/2020 tarihli Oto Satış Sözleşmesi,
7-Davalı … Otomotiv İnşaat Gıda Akaryakıt Kuyumculuk Taşımacılık Mobilya Dayanıklı Tüketim Malları Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketine ait ticaret sicil kayıtları,
8-Dava dışı … Otomotiv İnşaat Taşımacılık Gıda Kuyumculuk Akaryakıt Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketine ait ticaret sicil kayıtları,
9-… plakalı araca ait tescil ve ruhsat bilgileri,
10-Mersin 13. Noterliğinin 23/10/2020 tarih ve … yevmiye numaralı Araç Satış Sözleşmesi,
11-Tanık beyanları,
12-Sair deliller.

DAVA KONUSU :
Açılan dava, taraflar arasındaki mal alım satımına ilişkin olarak bulunduğu iddia edilen ticari ilişki çerçevesinde davacı tarafından davalı şirkete sebze ve meyve bedeli adı altında gönderilen 20.000,00-TL tutar karşılığında davalı şirket tarafından gönderilmesi gerektiği iddia edilen malların davacıya gönderilmemesi üzerine ödenen bedelin sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde davalı şirketten amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafıdan süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir 8. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının davacı … olduğu, borçlunun davalı … Otomotiv İnşaat Gıda Akaryakıt Kuyumculuk Taşımacılık Mobilya Dayanıklı Tüketim Malları Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi olduğu, davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine 20.000,00-TL asıl alacak ve 475,00-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 20.475,00-TL üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
Her ne kadar davalı vekili tarafından görev itirazında bulunulmuş ise de, taraflar arasındaki uyuşmazlığın mal alım satımına ilişkin olarak bulunduğu iddia edilen ticari ilişki çerçevesinde davacı tarafından davalı şirkete sebze ve meyve bedeli adı altında gönderilen 20.000,00-TL tutar karşılığında davalı şirket tarafından gönderilmesi gerektiği iddia edilen malların davacıya gönderilmemesi üzerine ödenen bedelin sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde davalı şirketten amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafıdan süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili talebine ilişkin olduğu, davacının sıfatının tespiti amacıyla Vergi Dairesine, Ticaret Sicil Müdürlüğüne ve Esnaf ve Sanatkarlar Odasına yazılan müzekkerelere verilen cevaplarda yer alan bilgi ve belgelerden anlaşıldığı üzere davacının tacir sıfatını haiz olduğu, davaya dayanak havale işleminin davacının ticari işletmesi ile ilgili bulunduğu, keza davalının Limited Şirketi olduğu dikkate alındığında tacir sıfatının var olduğu, her iki tarafın tacir ve havale işleminin ticari işletmeleri ile ilgili olması ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/1.maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu gözetildiğinde mahkememizin görevli olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin görev itirazının reddine karar verilerek tefhimle açık yargılamaya devam olunmuştur.
Davalı vekilinin pasif husumet ehliyeti itirazının ise, havale işleminin davalı şirkete ait hesaba yapıldığı, davacı tarafından 20.000,00-TL tutarındaki bedelin davalı şirkete gönderildiği, davanın ise bu bedelin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalı şirketten tahsili talebine yönelik olduğu dikkate alınarak, uyuşmazlık açısından davalı şirketin pasif husumet ehliyetinin bulunduğu dikkate alınarak reddine karar verilmiştir.
Dava konu edilen alacağın temeli, davacı tarafından ”sebze meyve bedeli” ibareli açıklama ile 10/08/2020 tarihinde davalı şirkete havale edilen 20.000,00-TL’dir.
Bahse konu bedelin havalesine ilişkin olarak dekontun incelenmesinde, gönderen ad soyad ve unvanının …, alıcı ad soyad ve unvanının … Otomotiv İnşaat Gıda Akaryakıt Kuyumculuk Taşımacılık Mobilya Dayanıklı Tüketim Malları Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi, işlem tarihinin 10/08/2020, işlem bedelinin 20.000,00-TL olduğu, işlem açıklamasında sebze meyve bedeli ibaresinin yazılı olduğu görülmektedir.
Dava dilekçesindeki iddialar çerçevesinde sebepsiz zenginleşme hukuksal durumunun açıklanmasında fayda bulunmaktadır.
Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu (818 sayılı BK)’nun konuya ilişkin 61 ve devamı maddelerindeki (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (Benzer hüküm 6098 sayılı TBK)’nun m. 77 vd.yer almıştır.) düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir.
Bu genel açıklamadan sonra sebepsiz zenginleşmenin gerçekleşmesi için aranan şartların açıklanmasında yarar görülmüştür.
Birinci şart; taraflardan birisinin malvarlığında bir eksilmenin vukubulmasına karşı, diğerinin malvarlığında bir çoğalmanın gerçekleşmiş olmasıdır. Bir malvarlığındaki eksilme, aktifin azalması ya da pasifin çoğalması şeklinde olabileceği gibi, aktifin çoğalmasına ya da pasifin azalmasına engel olma yoluyla da gerçekleşebilir.
İkinci şart; sözü edilen eksilme ile çoğalma arasında bir illiyet bağının bulunmasıdır.
Üçüncü şart, yine sözü edilen azalma ile çoğalmanın haklı bir sebebe dayanmamasıdır. Taraflardan biri, diğerine hükümsüz bir sözleşme gereğince misli mahiyette bir şey vermişse muteber olmayan sebebe dayanan bir iktisap söz konusudur. Sözleşmedeki şekil noksanlığı, fiil ehliyetsizliği, imkansızlık, hukuka veya ahlaka aykırılık, muvazaa gibi sebepler, butlan nedeniyle kazandırmayı geçersiz kılan sebepler olduğundan bu durumlarda kazandırma geçerli hukuki sebebe dayanmamaktadır.
Dördüncü şart; vukubulan iktisabın (çoğalmanın) sebepsiz iktisap kuralları dışında, özel bir hukuk kuralına dayanılarak iadesi mümkün olmamalıdır. Zira böyle bir imkan varsa artık sebepsiz iktisap kuralları değil, sözü edilen özel kurallar uygulanır. İadenin; istihkak davası, haksız inşaat sebebiyle tazminat davası, sözleşmenin ifası davası, sözleşmeden dönme sebebiyle iade davası, vekaletsiz iş görmeye dayanan iade davası gibi yollarla gerçekleştirilmesi mümkünse, artık sebepsiz iktisap kurallarına başvurulamaz (Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7.Baskı, İstanbul 1993, s. 734-738).
Bu tür işlemlerde amaç; davalının edindiği çoğalma sonucu, tüm malvarlığında meydana gelen artışın iadesinden ibarettir.
23/03/2021 tarihli duruşmanın 6 numaralı ara kararında, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, davacı vekiline bilirkişi incelemesine esas olmak üzere dava konusu ticari defter kayıt ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş, davacı vekili davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri kendisine verilen kesin süre içerisinde mahkememize bildirmiştir.
23/03/2021 tarihli duruşmanın 7 numaralı ara kararında ise, duruşmada hazır bulunmayan davalı vekili adına ticari defter ve belgelerini ibraz etmek ya da ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere; “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca bilirkişi incelemesine esas olmak üzere dava konusu ticari defter ve belgeleri iki haftalık kesin süre içerisinde sunmanız veya bulundukları yeri bildirmeniz, verilen kesin süre içinde ticari defterlerin sunulmaması veya bulunduğu yerin bildirilmemesi durumunda söz konusu ticari defter ve kayıtlara delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağınız ihtaren bildirilir.” şerhini içeren tebligat çıkartılmasına karar verilmiş, davalı vekili adına çıkartılan tebligatın usulüne uygun şekilde tebliğine rağmen, davalıya ait ticari defter ve belgeler verilen kesin süre içerisinde mahkememize sunulmadığı gibi, ticari defter ve belgelerin bulunduğu yer verilen kesin süre içerisinde mahkememize bildirilmemiştir.
Davacıya ait ticari defter ve belgelerin incelenmesi amacıyla dosyanın Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye tevdii ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, davacı şirkete ait ticari defter ve belgeler, İzmir 8. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası, davacıya ait ticaret sicil kayıtları, davacıya ait vergi sicil kayıtları, davacıya ait esnaf sicil kayıtları, dava dilekçesine ekli bulunan havale dekontu sureti, taraflara ait ticari defter ve belgeler, talimat dosyası ve içeriğinde yer alan bilirkişi raporu ile sair deliller birlikte değerlendirilerek; davacıya ait ticari defter ve belgelerin usulüne uygun şekilde tutulup tutulmadığı, davacıya ait ticari defter ve belgelerin onaylarının usulüne uygun şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, taraflara ait ticari defter ve belgelerin birbirini doğrulayıp doğrulamadığı, taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, var ise hangi sebeplerden kaynaklı olarak ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasında limon alım satımına ilişkin herhangi bir ilişki bulunup bulunmadığı, taraflar arasındaki mal alım satımına ilişkin olarak bulunduğu iddia edilen ticari ilişki çerçevesinde davacı tarafından davalı şirkete sebze ve meyve bedeli adı altında 20.000,00-TL gönderilip gönderilmediği, gönderilmiş ise davalı şirketçe davacı tarafından gönderilen bedel karşılığında limon ürününün davacıya gönderilip gönderilmediği, gönderilmemiş ise davalı şirketin davacı tarafından gönderilen 20.000,00-TL tutarında sebepsiz zenginleşip zenginleşmediği, bu kapsamda neticeten davacının davalı şirketten alacağının bulunup bulunmadığı, alacağı var ise miktarı, icra takibinde işletilen faiz miktar ve oranının usulüne uygun şekilde işletilip işletilmediği hususlarının belirlenerek talimat dosyası ve içeriğinde yer alan bilirkişi raporu da göz önünde bulundurularak düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi 18/05/2021 havale tarihli raporunda sonuç olarak, davacı defter kayıtlarında taraflar arasında geçmişse dayanan bir ticari ilişki bulunmadığını, daha önce sebze ve meyve ticaretine ilişkin bir kayıt tespit edilemediğini, davacı kayıtlarında davacı tarafından banka kanalıyla gönderilen bedel karşılığı mal gönderildiğine ilişkin bir bilgi olmadığını mütalaa etmiştir.
Davalı vekili tarafından cevap dilekçesinde belirtilen savunmaları çerçevesinde sunulan 19/06/2020 tarihli Oto Satış Sözleşmesinin incelenmesinde, satıcının … Otomotiv İnşaat Gıda Akaryakıt Kuyumculuk Taşımacılık Mobilya Dayanıklı Tüketim Malları Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi, alıcının … olduğu, sözleşmeye konu aracın cinsi kamyonet, markası Volkswagen, modeli Transporter, motor numarası …, şasi numarası …, plakası …, ruhsat sahibi … Otomotiv olan araç olduğu, aracın 74.000,00-TL bedelle satıldığı görülmüştür.
Davalı … Otomotiv İnşaat Gıda Akaryakıt Kuyumculuk Taşımacılık Mobilya Dayanıklı Tüketim Malları Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketine ait ticaret sicil kayıtları incelendiğinde, şirket ortağının … iken, …’a ait payların …’a devredildiği, şirketin tek ortağının … olduğu, davalı şirketin unvanında da belirtildiği üzere otomotiv, inşaat, gıda, akaryakıt, kuyumculuk, taşımacılık, mobilya, dayanıklı tüketim malları alanında faaliyet gösterdiği, meyve ve sebze alım satımına dair herhangi bir ticari faaliyet alanının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Dava dışı … Otomotiv İnşaat Taşımacılık Gıda Kuyumculuk Akaryakıt Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketine ait ticaret sicil kayıtları incelendiğinde, şirket müdürü … iken, …’a ait yetkiye son verilerek yeni şirket müdürü olan …
…’un atandığı görülmektedir.
… plakalı araca ait tescil ve ruhsat bilgilerinin incelenmesinde, aracın 09/06/2020 tarihinde dava dışı … Otomotiv İnşaat Taşımacılık Gıda Kuyumculuk Akaryakıt Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi adına tescil edildiği, akabinde aracın 23/10/2020 tarihinde dava dışı …adına tescil edildiği anlaşılmıştır.
Mersin 13. Noterliğinin 23/10/2020 tarih ve … yevmiye numaralı Araç Satış Sözleşmesinin incelenmesinde ise, dava dışı … Otomotiv İnşaat Taşımacılık Gıda Kuyumculuk Akaryakıt Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketine ait … plakalı aracın, dava dışı … Otomotiv İnşaat Taşımacılık Gıda Kuyumculuk Akaryakıt Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi vekili sıfatıyla … tarafından 61.000,00-TL bedelle dava dışı …’a satıldığı görülmektedir.
Bilindiği üzere dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) veya hukuksal durumun varlığı ya da yokluğu hakkında hâkimde kanaat uyandırmak için girişilen inandırma eylemine “ispat” denir. İspat faaliyeti aynı zamanda yargılama sürecinde taraflar açısından yargısal bir temel hak olarak da görünüm kazanır. Anayasal dayanağı da olan ispat hakkını taraflar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 189/1. maddesi gereğince kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak kullanırlar.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 187/1. maddesine göre ispatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Sadece taraflarca ileri sürülen ve dayanılan vakıalar, ispatın konusunu oluşturur. İspatı gerekli ve önemli olan vakıalar, hâkimin vereceği kararı etkileyen ve hâkimin karar verirken dikkate alması gereken vakıalardır.
Kural olarak hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini kendiliğinden araştıramaz. Belli bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini, tarafların ispat etmesi gerekir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) ‘‘İspat yükü’’ başlıklı 6. maddesi uyarınca, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” Aynı yöndeki düzenleme HMK’nın 190. maddesinin birinci fıkrasında, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre ispat yükü, ispatı gereken vakıalara dayanan tarafa ait olup, herkes iddiasını ispatlamakla mükelleftir.
İspat için başvurulan araçları (vasıtaları) ifade eden deliller, “kesin deliller” ve “takdiri deliller” olmak üzere iki grupta toplanmaktadır. Kesin deliller başka bir ifadeyle kanuni deliller hâkimi bağlayıcı nitelikte olduğundan, hâkimin bu delilleri takdir yetkisi bulunmamaktadır. Kesin delillerden biri ile ispat edilen vakıanın doğruluğunun kabulü zorunludur. Takdiri deliller ise hâkimi bağlamaz, hâkim bu delilleri serbestçe tayin ve takdir eder, değerlendirir ve kararını buna göre verir. Nitekim aynı ilkelere Hukuk Genel Kurulunun 08.04.2021 tarihli ve 2017/15-425 E., 2021/440 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200/1. maddesi; bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukukî işlemlerin yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle kanıtlanması gereğine işaret etmiştir.
Yazılı delille (senetle) ispatı gereken hususlar, istisnalar dışında takdiri delillerle ve bu kapsamda tanık delili ile ispatlanamaz ise de, bu hususların senet dışındaki yemin, ikrar ve ticari defterler gibi diğer kesin delillerle kanıtlanması mümkündür. Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde tanık dinlenebilmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200/2. maddesine göre karşı tarafın tanık dinlenmesine açıkça muvafakat etmesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 202. maddesinde düzenlenen delil başlangıcının olması ya da 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 203. maddesinde sayılan istisnalardan birinin bulunması gerekir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 203/b. maddesinde; ”İşin niteliğine ve tarafların durumlarına göre, senede bağlanmaması teamül olarak yerleşmiş bulunan hukuki işlemler.” hükmü düzenlenmiştir.
Her ne kadar dava konusu alacağın varlığının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200. maddesi kapsamında senetle ispat kuralına tabi olduğu mahkememizin kabulünde ise de, dosya muhteviyatında yer alan bilgi ve belgeler, dava konusu alacağa dayanak dekont üzerinde yer alan açıklama, davalı … Otomotiv İnşaat Gıda Akaryakıt Kuyumculuk Taşımacılık Mobilya Dayanıklı Tüketim Malları Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketine ve dava dışı … Otomotiv İnşaat Taşımacılık Gıda Kuyumculuk Akaryakıt Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketine ait ticaret sicil kayıtları, oto satış sözleşmesi, araç satış sözleşmesi dikkate alınarak ve davalı vekilinin 27/04/2021 havale tarihli delil dilekçesinde bildirildiği üzere tanığın anlatımlarının alacağın varlığına yönelik olmayıp maddi vakıalara ilişkin olduğu gözetilerek davalı tanığının dinlenilmesi açısından herhangi bir hukuki engel görülmemiştir.
Davalı tanığı … 01/11/2022 tarihli duruşmadaki beyanında, limon alım satım işi yaptığını, davacı …’i tanımadığını, davalı şirketin ise araç alım satımı yaptığı şirket olduğunu, … şirketini de bildiğini, … şirketi ile … şirketinin sahiplerinin kardeş olduğunu, ikisinin aynı şirket olduğunu, Mersin Erdemli ilçesinde … isimli bir kişi ile limon ticaretleri olduğunu,
…’a limon sattığını, …’ın satmış olduğu limonlar karşılığında kendisine 20.000,00-TL ödemesi gerektiğini, kendisinin de … şirketinden aldığı … plakalı Transporter model aracın 20.000,00-TL ödemesi olduğunu, … şirketinden iban numarası göndermelerini istediğini, bu iban numarasını …’a gönderdiğini, kendisine olan 20.000,00-TL borcunu … şirketinden gönderilen iban numarasına göndermesini istediğini, daha sonra aracın geriye kalan borcunu kendisinin ödediğini, … şirketi kendisine vekalet verdiğini, akabinde arabanın satışını yaptığını, davacı ile davalı şirket arasındaki ilişki hakkında bilgisi bulunmadığını belirtmiştir.
Tarafların dava ve cevap dilekçeleri çerçevesinde, 5 adet gerçek ve tüzel kişinin içinde bulunması suretiyle meydana gelen ticari ilişki açısından alacağın temliki hükümlerinin değerlendirilmesinin gerektiği düşünülerek, bu aşamada ise alacağın temliki hükümlerine yer verilmesi uygun görülmüştür.
Alacağın devri, alacaklı ile onu devir alan üçüncü şahıs arasında; kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça, borçlunun rızasına ihtiyaç olmaksızın yapılabilen yazılı şekle bağlı sözleşme, kanun ya da kazaî kararla gerçekleşen tasarrufî bir muameledir. Alacağın devri kural olarak borçlunun rızasına ihtiyaç olmaksızın yapılabilen tasarrufî bir hukukî işlemdir, külli değil, cüz’i ve sınırlı bir halefiyet meydana gelmektedir. Burada alacaklının değişmesi söz konusudur (Uygur, Turgut.: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, 3. Baskı, Ankara 2013, s. 1096).
Somut olayda uygulanması gereken, sözleşmenin imzalandığı ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183. maddesinde; ”Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir.
Borçlu, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremez.” şeklinde alacağın iradî devrinin mümkün olduğu durumlar düzenlenmektedir.
Metinde yapılan sadeleştirme dışında, maddede, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 162. maddesine göre herhangi bir hüküm değişikliği yoktur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda “alacağın temliki” kavramı yerine “alacağın devri” ifadesi kullanılmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183. maddesinin birinci fıkrasına göre maddede sayılan hâller dışında kural olarak alacağın devrinde borçlunun rızasına gerek yoktur, sadece alacağı talep hakkı devredilmektedir. Diğer bir anlatımla alacağın devrinde borcun özü muhafaza edilmekte, sadece şahıslarda değişiklik olmaktadır.
Kural olarak, bütün alacaklar temlik edilebilir. Böylece hâlen iktisap edilmiş (kazanılmış) bir alacak kadar ileride iktisap olunacak bir alacak da; keza muaccel bir alacak kadar bir vadeye veya şarta bağlanmış olan alacaklar da temlik olunabilir. Alacağın hukukî muameleden, haksız fiilden, sebepsiz zenginleşmeden veya doğrudan doğruya kanundan doğmuş olmasının da bir önemi yoktur (Hukuk Genel Kurulunun 21.03.2019 tarihli ve 2017/11-2630 E., 2019/328 K. sayılı kararı).
Alacağın iradî devrinde (sözleşmeye dayanan devir); bu devrin geçerli olabilmesi için sözleşmenin taraflarının fiil ve tasarruf ehliyetinin bulunması, geçerli bir sözleşmenin olması, alacaklı ile üçüncü kişi arasında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 184. maddesi gereğince yazılı devir sözleşmesinin yapılması, devredilen alacak hakkının mevcut olması ve devir engeli bulunmaması koşullarının gerçekleşmiş olması gereklidir.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı aslı, İzmir 8. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası, davacı şirkete ait ticari defter ve kayıtlar, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 18/05/2021 havale tarihli raporu, … Bankası Türk Anonim Ortaklığı tarafından düzenlenen 10/08/2020 tarihli 20.000,00-TL bedelli dekonta ait ekran görüntüsü çıktısı, 19/06/2020 tarihli Oto Satış Sözleşmesi, davalı … Otomotiv İnşaat Gıda Akaryakıt Kuyumculuk Taşımacılık Mobilya Dayanıklı Tüketim Malları Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketine ait ticaret sicil kayıtları, dava dışı … Otomotiv İnşaat Taşımacılık Gıda Kuyumculuk Akaryakıt Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketine ait ticaret sicil kayıtları, … plakalı araca ait tescil ve ruhsat bilgileri, Mersin 13. Noterliğinin 23/10/2020 tarih ve … yevmiye numaralı Araç Satış Sözleşmesi, tanık beyanları ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın taraflar arasındaki mal alım satımına ilişkin olarak bulunduğu iddia edilen ticari ilişki çerçevesinde davacı tarafından davalı şirkete sebze ve meyve bedeli adı altında gönderilen 20.000,00-TL tutar karşılığında davalı şirket tarafından gönderilmesi gerektiği iddia edilen malların davacıya gönderilmemesi üzerine ödenen bedelin sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde davalı şirketten amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafıdan süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili taleplerine ilişkin olduğu, İzmir 8. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine 20.000,00-TL asıl alacak ve 475,00-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 20.475,00-TL üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, bahse konu bedelin havalesine ilişkin olarak dekontta, gönderen ad soyad ve unvanının …, alıcı ad soyad ve unvanının … Otomotiv İnşaat Gıda Akaryakıt Kuyumculuk Taşımacılık Mobilya Dayanıklı Tüketim Malları Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi, işlem tarihinin 10/08/2020, işlem bedelinin 20.000,00-TL olduğu, işlem açıklamasında sebze meyve bedeli ibaresinin yazılı olduğu, davalı … Otomotiv İnşaat Gıda Akaryakıt Kuyumculuk Taşımacılık Mobilya Dayanıklı Tüketim Malları Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketinin otomotiv, inşaat, gıda, akaryakıt, kuyumculuk, taşımacılık, mobilya, dayanıklı tüketim malları alanında faaliyet gösterdiği, meyve ve sebze alım satımına dair herhangi bir ticari faaliyet alanının bulunmadığı, savunma çerçevesinde yer alan iddialar kapsamında sunulan delillerden anlaşıldığı üzere … plakalı aracın 09/06/2020 tarihinde dava dışı … Otomotiv İnşaat Taşımacılık Gıda Kuyumculuk Akaryakıt Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi adına tescil edildiği, davalı şirket ile dava dışı … arasında tanzim olunan 19/06/2020 tarihli Oto Satış Sözleşmesi çerçevesinde ruhsat sahibi … Otomotiv olan … plakalı aracın davalı … Otomotiv İnşaat Gıda Akaryakıt Kuyumculuk Taşımacılık Mobilya Dayanıklı Tüketim Malları Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi tarafından 74.000,00-TL bedelle …’a satıldığı, akabinde aracın 23/10/2020 tarihinde dava dışı …adına tescil edildiği, son tescil işleminin Mersin 13. Noterliğinin 23/10/2020 tarih ve … yevmiye numaralı Araç Satış Sözleşmesi ile dava dışı … Otomotiv İnşaat Taşımacılık Gıda Kuyumculuk Akaryakıt Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketine ait … plakalı aracın, dava dışı … Otomotiv İnşaat Taşımacılık Gıda Kuyumculuk Akaryakıt Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi vekili sıfatıyla … tarafından 61.000,00-TL bedelle dava dışı …’a satılması neticesinde gerçekleştiği, dava dilekçesinde de belirtildiği üzere tanık …’ın ifadesinde limon alış verişi yaptığını beyan ettiği …’ın davacının Mersin İlinde tanıdığı olan, müstahsillik yapan ve kendi meyve ve sebze haline mal yapan mal alıcısı olduğu, …’ın davacı için ürün bulmaya çalıştığının davacı tarafın kabulünde olduğu ve bu hususun … isimli şahsın davacının yaptığı ticarete aracılık yaptığının kanıtı mahiyetinde olduğu, ülkemiz ekonomisi şartları, ekonomi içinde yer alan unsurlar olan esnaf ve tacirlerin para transferi olmaksızın alacağın temliki suretiyle, satın aldıkları mallar açısından ticaret ilişkisi içinde bulundukları diğer ticari unsurlardan olan alacaklarını temlik etmek suretiyle mal bedelini ödemeyi alışkanlık haline getirdikleri, sıcak para akışının ülkemizdeki ticari hayat içerisinde pek kullanılmadığı dikkate alındığında bu durumların makul ve yerleşik düzen içinde olduğunun kabulünün gerektiği, yine ikinci el araç alım satımlarında aracı satın alan şahısların gerek tescil ve ruhsat masraflarından kaçınmak, gerekse de motorlu taşıt vergisi, gelir vergisi vb. ödeme kalemlerinden kaçınmak amacıyla aracı üzerilerine tescil ettirmeksizin direkt olarak aracı satın aldıkları gerçek veya tüzel kişi üzerinden aracı sattıkları gerçek veya tüzel kişi üzerine satış göstermek suretiyle ticari ilişkiyi gerçekleştirdikleri, ruhsat sahibi olarak dava dışı … Otomotiv İnşaat Taşımacılık Gıda Kuyumculuk Akaryakıt Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi gözüken … plakalı aracın … tarafından, şirket yetkilisi dava dışı … Otomotiv İnşaat Taşımacılık Gıda Kuyumculuk Akaryakıt Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi yetkilisinin kardeşi olan davalı şirketten satın alınarak, yine dava dışı … Otomotiv İnşaat Taşımacılık Gıda Kuyumculuk Akaryakıt Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi tarafından verilen vekaletname ile dava dışı …isimli şahsa satılmasının bu durumun bir örneğini teşkil ettiği, dosyadaki mevcut bilgi ve belgeler ile tanık beyanı birlikte göz önünde bulundurulduğunda davacının sebze meyve hali için … isimli kişi ile limon alım satımı hususunda bir ilişkisinin bulunduğu, …’ın davacının ticari alış verişine aracılık ettiği, …’ın … isimli şahıstan limon ürünü satın aldığı, …’ın davacıya temin etmek amacıyla …’tan satın aldığı limon ürününün bedelinin, …’ın davalı şirketten satın aldığı … plakalı aracın bir kısım borcunun ödenmesi amacıyla … tarafından …’a gönderilen İban numarasına davacı tarafından ödendiği, davalı tarafın savunmalarının, davacı tarafça … isimli şahıs ile davacının arasındaki ticari ilişkinin anlatımı da dikkate alındığında hayatın olağan akışına uygun düştüğü, dava dilekçesinde aksi yönde yer verilen, …’ın davacıya ürün bulmaya çalışırken davalı şirketin elemanı ve mal tedarikçisi olduğunu belirten kişilerin davacının İzmir’de bulunan meyve ve sebze haline belli bir meblağ karşılığında limon gönderebilecekleri belirtmeleri ve … ile bu şahısların mutabık kaldıkları hususunun, yukarıda açıklandığı üzere hayatın olağan akışına ve ülkemizdeki ticari hayatın işleyişine uygun olarak kabul edilen ticari ilişki karşısında davacı vekilinin soyut beyanı dışında herhangi somut bir delil ile ispatlanamadığı, ticari hayatın gereği olarak alıcının bedel ödemeyi kabul ettiği ticari ilişki kapsamında malları teslim almadan bedel ödemesinin tacirin basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiği, tarafların aksi şekilde mal bedelinin teslimden önce ödenmesini kararlaştırdıklarının kabulü halinde dahi avans olarak gönderildiği bedelin avans olarak gönderildiğinin kabulü için bedelin avans bedeli olarak gönderildiğinin açık bir şekilde dekont üzerinde yer alması gerektiği, davacı tarafından davalı şirket adına gönderilen meblağa ilişkin olarak düzenlenen dekontta ‘sebze meyve bedeli’ ibaresine yer verildiği dikkate alındığında bu bedelin taraflar arasındaki sebze meyve alış verişine dair olarak kurulduğu iddia edilen sözleşmeye binaen avans bedeli olarak davalı şirkete gönderildiğinin kabulünün mümkün bulunmadığı, dekontta yer alan açıklama çerçevesinde limon ürününün davacıya teslim edildiğinin kabulünün hakkaniyete uygun düşeceği, kaldı ki davacı ile davalı şirket arasında sözlü veya yazılı olarak sözleşme kurulduğuna dair hiçbir delilin dosya muhteviyatında yer almadığı, davacı tarafından …’ın aracılığı ile dava dışı …’tan satın alınan limon ürününün bedelinin, …’ın talimatıyla ve …’ın davacıya iletilmesi neticesinde alacağın temliki suretiyle davalı şirkete ödenmesi söz konusu olduğundan davalı şirketin sebepsiz zenginleştiğinden bahsedilemeyeceği kanaatiyle, açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 80,70-TL karar ve ilam harcının, davanın açılışı sırasında yatırılan 239,17-TL peşin harçtan mahsubu ile fazla alınan 158,47-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
4-Davalının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333.maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.10/11/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.