Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/383 E. 2022/451 K. 30.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/383
KARAR NO : 2022/451

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/05/2022
KARAR TARİHİ : 30/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’ın maliki, diğer davalı …’ın sürücüsü olduğu … plakalı minibüs ile 06/09/2021 tarihinde sebebiyet verilen zincirleme trafik kazasında davacı şirket tarafından …-…-… numaralı kasko poliçe tahtında sigortalanan … plakalı küçük otobüste maddi hasar meydana geldiğini, kaza sonrası sigortalı araç pert olmak ile belirlenen 345.000 TL rayiç değeri sigortalı … Taşımacılık Ltd. Şti.’ne 11/10/2021 tarihinde ödendiğini, anılan 345.000 TL rayiç değerden 186.989,00 TL sovtaj mahsup edilerek belirlenen 158.011,00 TL ‘si zarar tutarının tüm teminat bedeli olan 43.000 TL’si davalıya ait aracın ZMMS poliçesi tahtında … Sigorta A.Ş’den tahsil edilmek ile bakiye 115.011,00 TL’si zarar tutarı tespit edildiğini, anılan zarar tutarının tahsili için davalılar aleyhine İzmir 2. İcra Müdürlüğü’nün …/… takip no’lu dosyası ile genel haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, anılan takip dosyasında tebliğe çıkarılan 7 örnek ödeme emrine davalılar tarafından itiraz edilmesi üzerine ilgili icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiğini belirterek icra takibine itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı …’ın maliki olduğu ve diğer davalı …’ın sürücüsü olduğu … plakalı minibüs ile 06/09/2021 tarihinde meydana gelen zincirlemeli trafik kazası neticesinde müvekkili şirket tarafından kasko poliçesi ile sigortalı dava dışı …Taşımacılık Ltd. Şti.’ne ait … plakalı küçük otobüste hasar meydana geldiğini, müvekkili şirket tarafından kaza sonrası dava dışı şirkete 11/10/2021 tarihinde 345.000 TL rayiç değerin ödendiğini, anılan 345.000 TL rayiç değerden 186.989,00 TL sovtaj mahsup edilerek belirlenen 158.011,00 TL ‘si zarar tutarının tüm teminat bedeli olan 43.000 TL’si davalıya ait aracın ZMMS poliçesi tahtında … Sigorta A.Ş’den tahsil edilmek ile bakiye 115.011,00 TL’si zarar tutarı tespit edildiğini, anılan zarar tutarının tahsili için davalılar aleyhine İzmir 2. İcra Müdürlüğü’nün …/… takip no’lu dosyası ile genel haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, anılan takip dosyasında tebliğe çıkarılan 7 örnek ödeme emrine davalılar tarafından itiraz edilmesi üzerine ilgili icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiğini iddia ederek icra takibine itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava, sigorta tazminatının rücuen tahsiline matuf girişilen ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemlerine ilişkindir.
Sigortacının rücu hakkı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesinde ; ”Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.
Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Sigortacının halefiyete dayalı olarak açacağı rücuen tazminat davasında, görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda, 22/03/1944 tarih ve 1944/37 Esas 1944/9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında aynen; “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle halefiyet davası ticari dava sayılamaz. Bu dava aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” ilkesi benimsenmiştir. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir.
Ticaret mahkemelerinin görevi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde düzenlenmiş ve maddenin 1. bendinde “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” denilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/11/2011 tarihinden sonra 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde 6335 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmış ve ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. İstisnai olarak 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesi gereğince, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Bir davanın ticari dava olup olmadığı ise 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde gösterilen ilkelere göre belirlenmekte olup, öğretide benimsenen görüşe göre de ticari davalar kendi aralarında mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Mutlak ticari davalar için tarafların sıfatlarına ve dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmazken, nispi ticari davalarda dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığı kriter olarak kabul edilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde ticari davalar sayılmış olup, bu maddeye göre her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962. ilâ 969. maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun mal varlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202. ve 203., rekabet yasağına ilişkin 444. ve 447., yayın sözleşmesine dair 487. ilâ 501., kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515. ilâ 519., komisyon sözleşmesine ilişkin 532. ilâ 545., ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547. ilâ 554., havale hakkındaki 555. ilâ 560., saklama sözleşmelerini düzenleyen 561. ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu düzenlemeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent hâlinde sayılan davalardan olması gerekir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmeler neticesinde, davacı … Sigorta Anonim Şirketi’nin sigortalısı …’a ait … plakalı araçta meydana gelen hasarın trafik kazasından kaynaklandığı, … ile davalı … arasındaki hukuki ilişkinin haksız fiilden kaynaklandığı, ihtilafın sigorta poliçesinden kaynaklanmadığı, iş bu davanın davacı sigorta şirketinin dava konusu haksız fiilden kaynaklı olarak sigortalısına ödediği hasar bedelini halefiyet ilkesi gereğince kusurlu olduğunu iddia ettiği davalıya rücuen tazmini talebine ilişkin olduğu, bu çerçevede taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari ilişkiden kaynaklandığından bahsetmenin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 11/12/2017 tarih ve 2016/20289 Esas 2017/11469 Karar sayılı ilamında aynen; ”…..davacı … Sigorta Sigorta A.Ş’nin sigortalısı … Otomotiv Şirketi ile davalı arasındaki hukuki ilişki de haksız fiilden doğmuştur. Bu durum karşısında, haksız fiilden doğan davada genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin görevli olduğu, davacının halefiyete dayalı olarak açtığı rücuen tazminat davasında da Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu gözetilerek; mahkemece davaya Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla bakılması doğru görülmemiştir.
…..” denilerek sigorta şirketi tarafından haksız fiilden kaynaklı olarak kusuru bulunan üçüncü kişiye yöneltilen rücuen tazminat talepleri açısından görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu belirtilmiştir.
Yine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 20/09/2016 tarih 2016/6253 Esas 2016/7989 Karar sayılı ilamında da aynen; ”…..Davacı … Sigorta A.Ş. Türk Ticaret Kanunu anlamında tacir olmasına karşın sigortalısı … isimli gerçek kişidir. Bu durumda uyuşmazlık haksız fiilden kaynaklanmakta olup genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir…..” ibarelerine yer verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesinde; ”Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.
Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükmü düzenlenmiştir.
Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan haller, dava (yargılama) şartlarıdır. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (kesin hüküm gibi). Dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi (davanın esasına girebilmesi) için gerekli olan da denir.
Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür. Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hakim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür.
Esasa ilişkin nihai karar ile taraflar arasındaki uyuşmazlık (esastan) sona erer ve hüküm kesinleşince (kesin hüküm ortaya çıkınca), artık o uyuşmazlık (dava konusu) hakkında, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz; açılırsa, kesin hükümden dolayı reddedilir (HMK m.303) (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt:3, s.3005).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/2. maddesinde; ”Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmüne yer verilmiş olup, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A. maddesinde düzenlenen arabulucuya başvuru dava şartı bu madde kapsamına girmektedir.
Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesinde ise; ”Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda değinilen somut olay, yasal düzenlemeler, müstakar içtihatlar ve tüm dosya kapsamından, eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde çözülmesi gerektiği ve mahkememizin görevsiz olup görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesinin zorunlu olduğu, görevin dava şartlarından olup HMK nun 115(1) maddesi uyarınca davanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine, dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerektiği takdir ve sonucuna ulaşılmıştır.
Mezkur nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Görevli mahkemenin ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2- HMK’nun 20(1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli İZMİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20(1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde görevli mahkemeye gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.30/05/2022

Katip …
E-İmza

Hakim …
E-İmza