Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/368 E. 2022/559 K. 22.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/368 Esas
KARAR NO : 2022/559

DAVA : Şirketin İhyası (TTK’nun Geçici 7.Maddesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/04/2022
KARAR TARİHİ : 22/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Şirketin İhyası (TTK’nun Geçici 7.Maddesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, … Dış Tic. AŞ ‘ne ait olan işyerinde 24.09.1991 tarihinden 20.10.1994 tarihine kadar aralıksız çalıştığını, müvekkilinin çalıştığı süre boyunca sigortasının eksik gösterildiğini, primlerinin eksik yatırıldığını, bu nedenlerle müvekkilinin emekliliğe hak kazanamadığını, yatırılmayan primlerin ve çalışmanın tespiti ile kurum kayıtlarının düzeltilmesi ve müvekkilinin emekliliğe hak kazanabilmesi için İzmir 9. İş Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ile ihyası talep edilen … … Şirketi aleyhine 24/11/2021 tarihinde hizmet tespit davası açıldığını, davalı şirketin 04.11.2015 tarihinde davalı tarafından resen terkin edildiğinin görülmesi üzerine mahkeme tarafından ihya davası açmak için kendilerine süre verildiğini bildirmiş, terkin edilen … Dış Ticaret Anonim Şirketi’nin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü cevap dilekçesinde; … … Şirketinin, en son genel kurulunun 07/06/2010 tarihinde tescil edildiğini, bu tarihten sonra herhangi bir genel kurul tescilinin yapılmaması nedeniyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun geçici 7. Maddesi uyarınca çıkarılan Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim Ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine Ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ gereği, 30/06/2015 tarihinde münfesih sayılarak tescilli adresine ihtarda bulunulduğunu, ihtarın sicil gazetesinde yayımlandığını, yasal süre içinde ihtara cevap verilmemesi nedeniyle şirketin sicil kaydının 04/11/2015 tarihinde resen silindiğini, davanın, TTK geçici 7/(15) maddesi uyarınca beş yıllık yasal süre içinde açılmaması nedeniyle süre yönünden reddinin gerektiğini, yasal düzenlemelere uygun olarak işlemlerin yapıldığını, şirket yetkililerinin ihtarnamelere rağmen herhangi bir başvuruda bulunmadığını, adres değişikliğini bildirmeyen şirketlerin sicilde kayıtlı adreslerine gönderilen tebligatların yapılmış sayılması gerektiğini, terkin tarihinde şirket hakkında dava olup olmadığının müdürlük tarafından bilinmesinin mümkün olmadığını bildirmiş, müdürlüğün yasal hasım olması ve dava açılmasına sebebiyet vermemesi nedeniyle aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, TTK’nun geçici 7.madde hükmü uyarınca ticaret sicilinden resen silinen ve İzmir 9. İş Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası dosyasında davalı … Dış Tic. AŞ hakkında davanın görülüp sonuçlandırılabilmesi ve ilamın infazı işlemleri ile sınırlı olmak üzere ihyası istemine ilişkindir.
Davaya konu İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğünün Merkez – …sicil no’sunda kayıtlı … Dış Tic. AŞ’nin, TTK’nun geçici 7. maddesi uyarınca Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından sicil kaydı 04/11/2015 tarihinde resen terkin edilmiştir.
TTK’nun geçici 7 (15) maddesinde; “Bu madde gereğince tasfiye edilmeksizin unvanı silinen şirket veya kooperatiflerin ortaya çıkabilecek mal varlığı, unvana ilişkin kaydın silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal eder. Hazine bu şirket ve kooperatiflerin borçlarından sorumlu tutulmaz. Tasfiye memurlarının sorumlulukları konusunda, özel kanunlardaki sorumluluğa ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla bu Kanun veya Kooperatifler Kanunu hükümleri uygulanır. Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” hükmü düzenlenmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında davacı ve davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatiflere bu madde hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir.
TTK’nun 7 (15) maddesinde düzenlenen beş yıllık süre, hak düşürücü süre niteliğindedir. Terkin işlemlerinin Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından kanunda aranan nitelikte yapılmaması, eksik ya da hatalı işlemler sonucunda terkinin yapılması halinde bu durumun hak düşürücü süreye etkili olmadığı yerleşmiş yargı kararları ile kabul edilmiştir. Hak düşürücü sürenin uygulanmayacağına ilişkin istisnai hal terkin edilen şirket hakkında terkin tarihinde görülmekte olan bir davanın bulunmasıdır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14/10/2021 tarih 2021/2387 esas ve 2021/6034 karar sayılı ilamı ile 11/02/2020 tarih 2020/288 esas ve 2020/1181 karar sayılı ilamlarında ve benzer çok sayıda ilamlarında da şirket alacakları ve hukuki menfaatleri bulunanların haklı sebeplere dayalı olarak silinme tarihinden itibaren TTK’nun geçici 7.maddesinin 15.fıkrası son cümlesi uyarınca 5 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açabilecekleri kabul edilmiştir.
Davacının, ihyası talep edilen şirketin geçmişte işçi sıfatıyla çalışanı olup, hizmet tespiti istemli dava açmasına bağlı olarak şirketin terkin edilmesi nedeniyle ihya davasını açmak zorunda kaldığı, şirketin ihya edilmeksizin taraf teşkilinin sağlanamayacak olmasına göre hizmet tespiti istemli davanın görülmesinin mümkün bulunmadığı, çoğu zaman işçinin emekli olabilmesi için fiilen çalışma süresi içinde hak düşürücü sürenin dava açılmadan sona erdiği birlikte değerlendirildiğinde, durumu açıklanan koşullara uygun işçiler yönünden hak düşürücü sürenin uygulanmaması gerektiği düşünülse dahi TTK’nun 7 (15) maddesinde açıklanan nitelikte bir istisnaya yer verilmediği ve bu durumda olan işçi statüsündeki kişilere hak düşürücü sürenin uygulanmayacağına dair yerleşmiş yargı kararlarının bulunmadığı, İhyası talep edilen şirketin, 26/09/2013 tarihinde terkin edildiği, mahkememizdeki ihya davasının
TTK’nun 7 (15) maddesinde düzenlenen beş yıllık hak düşürücü süreden sonra 04/11/2015 tarihinde açıldığı, bu davanın dayanağı olan İzmir 9. İş Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasında açılan hizmet tespiti davasının dahi beş yıllık süre sonrasında 24/11/2022 tarihinde açılmış olduğu, hak düşürücü süre uygulamasına engel olur şekilde ihyası talep edilen şirket hakkında terkin tarihinde görülmekte olan bir davanın bulunmadığı, buna göre davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığı anlaşılmakla; davanın, hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle:
1-Davanın, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun geçici 7(15).maddesi uyarınca hak düşürücü süre nedeniyle REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken karar ve ilam harcı peşin alınmakla başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafça peşin olarak yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca kararın kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda HMK’nun 343 ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere Üye Hakim …..’in muhalefeti ile oy çokluğu ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/06/2022

Başkan…
e-imza
Üye …..
e-imza
Üye ….
e-imza
Katip….
e-imza

MUHALEFET ŞERHİ
Tüm dosya kapsamından davacı işçinin İzmir 9. İş Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile görülmekte olan hizmet tespiti davasında mahkemece verilen ara karar ile dava dışı … Dış Tic. A.Ş. isimli şirketin ihyası için davacıya süre verildiği, verilen süre içerisinde mahkememizde bu şirketin ihyasına matuf olarak eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar TTK’nun geçici 7. maddesinde ihya davasının 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerektiği kabul edilmekte ise de; davanın hizmet tespiti talebine ilişkin olduğu, kamusal niteliğinin ağır bastığı, davacı işçinin çalıştığını iddia ettiği iş yerinde hizmet sürelerinin kuruma bildirilmemesinden kaynaklı olarak açtığı davada, davalı şirketin sicilden terkin edildiği hususunu bilmesinin davacıdan beklenemeyeceği, bu itibarla söz konusu somut olayda on yıllık hak düşürücü ve zaman aşımı süresinin uygulanmasının hakkaniyete ve kamu düzenine daha uygun olacağı kanaatindeyim. Bu itibarla davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesine ilişkin sayın çoğunluğun görüşüne katılmamaktayım.

Muhalif Üye
e-imza