Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/331 E. 2023/223 K. 05.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/331 Esas
KARAR NO : 2023/223
DAVA : Davalının, Haklı Sebeplerin Varlığı İddiası İle Davacı Şirketin Ortaklığından Çıkarılması İstemli
DAVA TARİHİ : 18/04/2022
KARAR TARİHİ : 05/04/2023
Mahkememizde görülmekte olan Davalının, Haklı Sebeplerin Varlığı İddiası İle Davacı Şirketin Ortaklığından Çıkarılması İstemli davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin 16/08/2016 tarihinde üç ortaklı olarak kurulduğunu, davalının da kurucu ortak olup, şirketi münferiden temsile yetkili olduğunu, ana sözleşmeye göre her bir ortağın eşit oranda paya sahip olduklarını, şirketin iştigal konusunun, İzmir Merkez ve ilçelerinde konut yönetimi ile alakalı işler olup, davalının şirket müdürü sıfatıyla çalışmaya devam ederken bir gün hiç bir şey söylemeden kalkıp gittiğini ve bir daha görevinin başına gelmediğini, bunun üzerine ortaklar arasında alınan kararla ortaklardan …’in şirket müdürü olarak görev yapmaya başladığını, davalının bir daha şirkete gelmemesi üzerine yapılan araştırmada davalının kendi adına çalışma konusu aynı olan ”… Şirketini” diğer ortakların bilgisi dışında kendi menfaatine olarak şahsına kurduğunun öğrenildiğini, davalının işe gelmeyerek diğer iki ortağın daha fazla emek ve mesai harcamasına üçüncü şahıslar açısından olumsuz bir hava yaratmasına, planlanan şekilde faaliyetlerin yürütülememesine, şirketin geleceğinin tehlikeye girmesine, davacı şirketin yeni işler alamadığı gibi mevcut işlerini de kaybetmeye başlamasına yol açtığını, davalının, davacı şirketin işlerini yaptığı … Konutlarının işleri ile … Apartman Yönetiminin işlerini kurmuş olduğu şirketine devraldığını, davalının rekabet yasağı, ortaklar arasındaki güven, ticari iş kaybı gibi nedenlere yol açması yanında ortağın şirkete bağlılık yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiğini, bu nedenlerin davalının şirket ortaklığından çıkarılmasının gerekliliğini apaçık gösterdiğini, davanın açılabilmesi için dava şartı olan özel nisapla genel kurul kararı alınması koşulunun yerine getirildiğini bildirmiş davalının TTK’nun 640.maddesi uyarınca haklı sebeplerle şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili, cevap dilekçesinde; davacı şirketin 19/08/2016 tarihinde kurulduğunu, müvekkilinin yönetim kurulu başkanı olarak seçildiğini, ortaklardan …’ın başkan yardımcısı olup, diğer ortak …’in muhasip üye olduğunu, her üç ortağın emekli olup, diğer ortakların isteği ile müvekkilinin istifa etmeye zorlandığı, 20.01.2020 tarihine kadar şirket müdürü olarak görev yaptığını, ortak mutabakatla, şirket kuruluş giderleri, iş azlığı gibi endişelerle şirket merkezi olarak başlangıçta sanal ofisin kiralandığını, işlerin artmasından sonra Buca’da bir apartman dairesinde çalışma ofisi oluşturulduğunu, şirketin ilk gelirlerini, şirket ortağı …’ın daha önce çalıştığı profesyonel yönetim firması olan AST Yönetimin elindeki siteleri alarak elde ettiğini, dava dilekçesinde, müvekkilini haksız yere KHK Yönetim şirketinin elindeki projeleri almakla suçlayan ortakların, davacı şirketi kurarken, başka şirketlerin başarısız oldukları siteleri onların elinden alırken bu tutumu, ticari tercih olarak savunduklarını, tercih yetkisinin kat maliklerinde olması ve şirketin kurulmasından 27 ay sonrasında müvekkilinin suçlanmasının Türk Medeni Kanununun 2.maddesinde hüküm bulan ahlak, dürüstlük ve iyiniyet kurallarına aykırı olup hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, diğer ortakların … Apartmanındaki denetçilere istifa ettiklerini belirten e-posta gönderdiklerini, 1k Bina Ve Site Yönetiminin 01.02.2020 tarihinde kurulduğunu, … Konutları sitesi olağanüstü genel kurul toplantısının ise 8 ay sonra olan 18.10.2020 tarihinde yapıldığını, kat maliklerinin …’ı 2 ret oyuna karşılık 88 oyla yönetici seçtiklerini, yönetici değişikliğinin 634 sayılı kanunun 34. ve 41.maddelerine göre kat maliklerinin oylarıyla yapıldığını, hayatın olağan akışı gereği davacı şirketin iddialarının asılsız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunun açık bir şekilde ortada olduğunu, davacının, iddiaların tam tersine davranışlar sergilediğini, şirket ortaklarının bulunduğu bürodan 22.01.2020 günü ayrılmasına rağmen, davacı şirketi koruyucu ve onun menfaatini artırıcı davranışlar sergilediğini, kar sağlayacak iş tekliflerinde bulunulmasını sağlamasına rağmen bu tekliflerin diğer ortaklar tarafından reddedildiğini, zaman içerisinde, …’in kendisine verilen parasal yetkileri kişisel istek ve hırslarıyla birleştirmeye başlayıp, tek karar verecek hale geldiğini, bu durumun müvekkilini kağıt üstünde, …’i ise fiili müdür hale getirdiğini, diğer ortağın bu durumu onaylayan eylem ve söylemleri üzerine müvekkilinin birkaç kez şirket müdürlüğünü bırakmak istediğini bildirdiğini, ancak diğer ortakların şirket müdürlüğünü almak istememesi üzerine müvekkilinin katlanamadığı ortaklıktan uzaklaşmaktan başka çaresinin kalmadığını, …’in müvekkilinin … Sitesinde tekrar görev almasını içine sindiremediğini, bu nedenle müvekkilinin şirketten uzaklaşmasını sağlayacak davranışlara giriştiğini, diğer ortağın bu davranışlara destek verdiğini, müvekkilinin şirket müdürüyken şirketin yönetim portföyündeki 768 dairenin müvekkili tarafından şirkete kazandırıldığını, müvekkilinin şirketten ayrıldığında tek kuruş vergi borcunun bulunmadığını, diğer iki ortağın müvekkiline, şirketten kendi isteğiyle uzaklaşması için sistemli bir mobing uyguladıklarını ve müvekkilinin tek kuruş alamayacağı bir noktaya gelmesi için davacı şirketi bilerek ve isteyerek mali kayba uğrattıklarını, şirketi binlerce lira vergi borcuna soktuklarını, kâr paylarını dağıtmadıklarını, genel kurulları zamanında yapmadıklarını, müşteri memnuniyetini hiçe sayarak eldeki projelerin kaybedilmesine sebep olduklarını, müvekkilinin şirkete yaptığı önemli katkılar ve verdiği emek nedeniyle haklarını kaybetmemek için şirketten ayrılmadığını, şirketin aracının olmadığı dönemde, ortaklardan …’ın aracının eşi … üzerinden kiralandığını, bu kiralama bedeli kadar olan 1.650-TL tutarın müvekkili ve diğer … tarafından huzur hakkı olarak her ay şirket hesabından çekildiğini, diğer kiralık aracında proje müdürüne ait olup proje müdürüne yaptığı işe karşılık aylık ücret vermek ve gider kaydı oluşturmak için kiralandığını, kiralanan araç sayısını ve kiralama değerlerini iki katına çıkaran hülleli yöntemlere başvurduklarını, müvekkilinin ayrılmasından sonra ilave kiralama araca ihtiyaç olmamasına rağmen ortaklar … ve …’ın, müvekkilinin ortaklıktan kaynaklı gelirlerini azaltmak amacıyla, gerçekte ihtiyaç olmadığı halde eşleri … ve … adına kayıtlı özel araçlarının 3.500-TL üzerinden kiraladıklarını, bu hileli yolla 2020 yılı Şubat ayından itibaren her ay 3.500’er TL şirketten para aldıklarını, araçlarının yakıtlarını, sigortalarını, bakım masraflarını vs.leri şirkete ödeterek şirketin mal varlığını kendi menfaatleri doğrultusunda azalttıklarını, müvekkilinin ayrılmasından sonra diğer iki ortağın şirketi zarara sokup vergi borçlarını ödemediklerini, diğer ortakların TTK’nun 617 ve 414. Maddeleri ile ana sözleşmeye aykırı olarak müvekkilini ortaklıktan çıkarma kararı aldıkları genel kurul toplantısını müvekkilini davet etmeden yaptıklarını, TTK m. 640(2) maddesi hükmüne aykırı olarak ortaklıktan çıkarma kararının müvekkiline tebliğ edilmediğini, yasal düzenlemeler ile şirket ana sözleşmesinin 10.maddesi gereği kâr payı dağıtılması gerektiği halde keyfi olarak kâr payının dağıtılmadığını, diğer ortakların şirkete verdikleri zararın TTK’nun 394, 555 ve 611. maddeleri uyarınca kendilerinden alınarak şirkete iadesinin gerektiğini, müvekkilinin şirketi zarara uğratmadığı gibi rekabet yasağına da aykırı davranmadığını bildirmiş, diğer ortakların şirketi ve müvekkilini zararlandırıcı ve şirketin mal varlığını azaltan işlemler yapmalarının önlenmesi için davacı şirkete işlem denetçisi atanması ile şirket adına kayıtlı araca ilişkin tasarrufun önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesine, ortaklıktan çıkarma kararının alındığı genel kurul toplantısının yoklukla malul olması nedeniyle İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında açtıkları davanın bekletici mesele yapılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, TTK’ nun 640(3) maddesi uyarınca haklı sebep iddiasıyla davalının, limited şirket ortaklığından çıkarılması istemine ilişkindir.
Ticaret sicil kayıt örneğinden; davalı şirketin limited şirket nitelikli olup, eşit paylarla üç ortaklı olduğu, şirket yetkilisinin, davacı şirketin münferiden temsili yetkili dava dışı ortak … olduğu görülmüştür.
TTK’ nun 640. maddesinin 1. fıkrasında şirket sözleşmesinde bir ortağın genel kurul kararı ile şirketten çıkarılabileceği sebeplerin öngörülebileceği, 3.fıkrasında ise şirketin istemi üzerine ortağın mahkeme kararıyla haklı sebebe dayanılarak şirketten çıkarılması halinin saklı olduğu, TTK’ nun 621(1/h) maddesinde ise ortağın haklı sebepler dolasıyla şirketten çıkarılması talebiyle mahkemeye başvurulabilmesi için temsil edilen oyların en az 2/3′ ünün ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunduğu genel kurul kararı alınması gerektiği düzenlenmiştir. Buna göre bir şirket ortağının ortaklıktan çıkarılması konusunda dava açılabilmesi için bu konuda alınmış usulüne uygun genel kurul kararının varlığı özel dava şartı niteliğindedir. Davanın açıldığı tarihte bu nitelikte bir kararın varlığının bulunmaması davanın doğrudan dava şartı yokluğu nedeniyle reddini gerektirmez. Zira, bu eksiklik tamamlanabilir nitelikte bulunduğundan HMK’nun 115(2).maddesi uyarınca davacı tarafa eksikliğin tamamlanması için kesin süre verilerek tamamlanması halinde davanın dinlenebilmesi mümkündür.
Davacı tarafça, TTK’nun 621(1/h).maddesinde düzenlenen özel dava şartı gereği davanın açılmasından önce davalının, TTK’nun 640(3).maddesi uyarınca haklı sebeplerin varlığı nedeniyle dava açılması ve bu konuda şirket müdürü tarafından vekil tayin edilmesi için davalının ortaklıktan çıkarılması konusunda 21.03.2022 tarihli genel kurul kararı alınmış ve dava dilekçesinde dile getirilen haklı sebep iddialarına dayalı olarak davalının ortaklıktan çıkarılması talep edilmiştir.
Davalının, 21.03.2022 tarihli genel kurul kararının yok hükmünde olduğu iddiasıyla İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında açtığı davanın yapılan yargılama sonunda 07.02.2023 tarihinde kesinleşen 29.12.2022 kararla 21.03.2022 tarihli genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmiştir.
İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasına konu davanın mahkememizde görülmekte olan ortaklıktan çıkarma talepli davanın özel dava şartı olan genel kurul kararının yokluğunun tespitine ilişkin olması nedeniyle bekletici mesele yapılmasına karar verilmiş ve bu davada verilecek karar ile kararın kesinleşmesi beklenmiştir.
İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesince, mahkememizdeki davanın özel dava şartı olan genel kurul kararının yok hükmünde olduğunun tespitine ilişkin kararın kesinleşmesi ile birlikte mahkememizdeki davanın özel dava şartının varlığı, yargılama sırasında ortadan kalkmıştır.
Davacı vekili, yargılama sırasında varlığı son bulan özel dava şartı eksikliğinin tamamlanması konusunda yeniden süre verilmesi talebinde bulunmuştur.
HMK’nun 115(2).maddesi uyarınca mahkemenin dava şartı noksanlığını tespit etmesi halinde giderilmesinin mümkün bulunduğu hallerde tamamlanması için kesin süre vermesi mümkündür. Bir başka deyişle davanın açılması sırasında dava şartı yönünden bir eksiklik yok ise ancak dava şartının yargılama konusu edilmesi halinde yargılama sırasında varlığının yokluğa dönüşmüş olması hali HMK’nun 115.maddesinde düzenlenmediği gibi aynı maddenin 3.fıkrasında dava şartı yokluğunun davanın esasa girilmesinden önce fark edilmemesi, taraflarca ileri sürülmemesi ve hüküm anında noksanlığın giderilmiş olması halinde başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü davanın usulden reddedilemeyeceği düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerden de açıkça anlaşılacağı üzere kanunun ön gördüğü durum davanın açılması sırasındaki dava şartı eksikliğidir. Bir başka deyişle; HMK’nun 115.maddesinde, davanın açılması sırasında dava şartlarının varlığının bulunup, yargılama sırasında ortadan kalkmasına ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır. Bu durumda her somut olayın özelliği ve dava şartının niteliğine göre ve yargılamaya ilişkin temel ilkeler dikkate alınarak dava şartı eksikliğinin yeniden veya her bir varlığının ortadan kalkması halinde tamamlanması yoluna gidilip gidilmeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Türk Medeni Kanununun 2.maddesinde herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı, 3.maddesinde ise kanunun iyi niyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda asıl olanan iyi niyetin varlığı olduğu, ancak durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimsenin iyi niyet iddiasında bulunamayacağı düzenlenmiştir.
Somut dava yönünden HMK’nun 115(3).maddesinin uygulama yeri yoktur. Davanın esasına girilmemiş, ön inceleme duruşmasında özel dava şartı yönünden İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında açılan genel kurul kararının yok hükmünde olduğuna ilişkin davanın bekletici mesele yapılmasına karar verilmiş, başkaca bir işlem yapılmamıştır. Kararın 29.12.2022 tarihinde verilmesine ve 07.02.2023 tarihinde kesinleşmesine rağmen karar duruşmasının yapıldığı 05.04.2023 tarihine kadar davacı tarafça, yeni bir genel kurul kararı alınmadığı gibi bu konuda işlemlere başlandığına dair bir beyanda dahi bulunulmamıştır. Diğer yandan İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasındaki gerekçeli kararında da açıklandığı üzere özel dava şartının dayanağı olan genel kurul kararının, davalı dışındaki diğer iki ortak tarafından çağrısız genel kurul toplantısı ile alınıp yokluk hükmüne tabi olduğunun, diğer ortakların şirket ortakları olmaları nedeniyle bilgileri dahilinde bulunmadığının kabul edilmesi basiretli tacir ilkesine uygun düşmediği gibi Türk Medeni Kanununun 2 ve 3. maddelerindeki temel ilkelere de aykırıdır. Buna göre Türk Medeni Kanununun 2 ve 3. maddeleri ile Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanununun 115. maddesi ve Türk Ticaret Kanunun 621(1/h) maddesi birlikte göz önünde tutulduğunda somut dava yönünden özel dava şartı eksikliğinin davanın açılışı sırasında mevcut olmadığı, TMK’nun 2 ve 3. maddelerine ve TTK’nun ilgili yasal düzenlemelerine aykırı olarak alınan kararın, özel dava şartı olarak dava dilekçesi ile birlikte sunulduğu, HMK’nun 115. maddesinde başlangıçta var olan eksikliğin tamamlanması konusunda kesin süre verileceğinin davanın esasına girilmesi halinde önceden fark edilmemiş ancak sonradan tamamlanmış dava şartı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilemeyeceğinin düzenlendiği, somut dava yönünden HMK’nun 115. maddesinde düzenlenen her iki halinde mevcut olmadığı, davanın açılması sırasında özel dava şartı eksikliği bulunmadığı gibi özel dava şartına ilişkin varlığın ortadan kalkmasına rağmen karar duruşmasına kadar bu konudaki eksikliğin davacı tarafça giderilmediği, özel dava şartının varlığının ortadan kalkacağının davacı tarafça TMK’nun 2 ve 3. maddeleri hükmü çerçevesinde bilinir olduğu, buna rağmen davanın açılmasından karar tarihine kadar uzun bir süre geçmesine rağmen usulüne uygun şekilde özel dava şartının yerine getirilmesi konusunda hiçbir işlem yapılmayıp son duruşmada bu konuda süre verilmesi isteminin gerek HMK’nun 115.maddesine gerekse TMK’nun 2 ve 3.maddelerine uygun olmadığı birlikte değerlendirildiğinde, TTK’nun 621(1/h) maddesinde aranan özel dava şartı yokluğunun yargılama sırasında ortadan kalmasından sonra varlığının bulunmaması nedeni ile HMK’nun 114(2) maddesinin yollaması ile HMK’nun 115(2) maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın, usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle:
1-Davanın, TTK’nun 621(1/h) maddesinde aranan özel dava şartı yokluğu nedeni ile HMK’nun 114(2) maddesinin yollaması ile HMK’nun 115(2) maddesi uyarınca DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL harcın peşin alınan 80,70-TL harçtan indirilmesi ile geriye kalan 99,20-TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı taraf yararına AAÜT’nin 7(2). maddesi uyarınca takdir edilen 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan 42,00-TL bir adet tebligat gideri, 53,00-TL yedi adet elektronik tebligat gideri, 1,50-TL iki adet kep reddiyatından oluşan toplam 96,50-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcama yapılmadığı dikkate alınarak bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-Taraflarca peşin olarak yatırılan gider avansından arta kalan gider avansının HMK.’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı HMK’nun 343 ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/04/2023

Başkan …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Katip …
e-imzalı