Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/317 E. 2022/351 K. 19.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/317
KARAR NO : 2022/351

DAVA : Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 20/04/2018
KARAR TARİHİ : 19/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı Kooperatifin 29/03/2013 tarihinde daire satış sözleşmesi imzaladığını, bu sözleşme ile İzmir ili, …, … … ada, … parselde kayıtlı … Mah. … Cad. … Blok K…. D…. adresinde yer alan dairenin davacıya satılması hususunda anlaştıklarını, davalıların eksiksiz teslim etme yükümlülüklerini yerine getirmediğini, yapının halen kaçak olduğunu, teslim tarihinin 30/06/2014 olduğunu, yüklenicinin inşaatı tamamlamadan kullanılmaya elverişli hale getirmeden inşaatı terk ettiğini, ortadan kaybolduğunu, eksikliklerin İzmir 5. Tüketici Mahkemesi …/… D.İş dosyasında bulunan bilirkişi raporunda ortaya konulduğunu, raporda inşaatların 2 yıl süreyle ara verildiğini, keşif günü şantiyede inşai faaliyetin bulunmadığının tespit edildiğini, İzmir 4. Tüketici Mahkemesi …/… E. …/… K: sayılı ilamı ile dairenin geç tesliminden ötürü 14.700 TL kira tazminatı ödenmesi yönünde kararın İzmir 8. İcra Dairesi’nin …/… E. Sayılı davalı … A.Ş.’nin muhatap ve kredi temin eden olarak diğer davalı
… Yapı Koop. İle müşterek hareket ettiği, kar ortağı olduğu 09/10/2013 tarihli banka kredi sözleşmesi ile inşaatı taahhüt eden olarak sözleşmedeki tüm maddeleri yüklenmesinin bu davanın gerekçelerinden biri olduğunu, davacının daireyi satın alırken 46.000 TL peşinat verdiğini, kalanı 136.000 TL konut kredisi ile ödediğini, ödeme planında 11/11/2013-09/10/2023 tarihleri arasında aylık taksit tutarının 1.776,23 TL olarak belirlendiğini, bitmemiş ev için konut kredisi kullandıran bankaların 4077 TKHK 4/A/III, 10/V ve 10/B?IX maddelerine göre müteselsilen sorumlu olduklarını, …’nın sözleşmede borçlanılan kredi tutarı kadar garantör sıfatı ile tüketiciye karşı satıcı ile birlikte müteselsilen sorumlu olduğunu, Yargıtay kararlarının da bu doğrultuda olduğunu, bu nedenlerle TBK m. 98 uyarınca davacı ile davalı … Bank A.Ş. Arasında imzalanan 09/10/2013 tarihli geri ödemeli konut kredisi sözleşmesi uyarınca kalan kredi taksitleri için 09/05/2018-09/10/2023 arasında muaccel hale gelecek toplam 1.776,23×66=117.231,18 TL için ödemezlik defi talebinin kabul edilmek suretiyle davalı … A.Ş.’ne yapılan kredi ödemesinin bağımsız bölüm için yapı kullanım izni alınıncaya kadar durdurulmasına, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı Müflis … Bank A.Ş. Vekili dosyaya verdiği cevap dilekçesinde özetle; davacının davalı banka nezdinde kullandığı kredinin bağlı kredi olmadığını, davacının bu ispat külfetini henüz yerine getirmediğini, satıcı firmanın sadece hesap numarası belirttiğini ve daire bedelinin belirtilen hesaba yatırılmasının istendiğini, kredinin davalı bankadan çekilmesi gerektiğine ilişkin kayıt veya yönlendirmenin ne daire satış sözleşmesinde ne de kredi sözleşmesinde yer almadığını, garantörlük gibi bir anlaşma olmadığını ,davalı bankanın belirtilen dosyada taraf olmadığını, davalının taraf olmadığı daire satış sözleşmesi ve konut kredi sözleşmesi olmadığı gibi diğer davalı ile çerçeve anlaşmasının mevcut olmadığını, somut olaya bağlı kredi hükümlerinin uygulanarak sorumlu kabul edilmelerinin kabulünün mümkün olmadığını, kredinin verildiği tarihten sonra yürürlüğe giren 6502 sayılı yasada bağlı kredi kelimesinin ilk kez kullanılarak tek bir maddede düzenlendiğini, bağlı kredinin oluşması şartlarının konut finansmanı kredisinin münhasıran belirli bir konutun satın alınması durumunda bir sözleşmenin finansmanı için verilmesi ve bu iki sözleşmenin objektif açıdan ekonomik bir birlik oluşturması olarak belirtildiğini, aynı kanunun 35. Maddesinde konut teslim tarihinden itibaren kullanılan kredi miktarı ile sınırlı olmak üzere zamanaşımı süresinin bir yıl olarak belirlendiğini, son fıkrada ise “konut finansmanı kuruluşu ile satıcı arasında belirli bir konutun tedarikine ilişkin bir sözleşme olmaksızın tüketicinin kendisi tarafından belirlenen konutun bedelinin kredi veren konut finansmanı kuruluşu tarafından ödenmesi suretiyle kullandırılan kredilerin bağlı kredi sayılmayacağının düzenlendiğini, bu nedenlerle haksız davanın öncelikle husumetten reddine, aksi halde yapılacak yargılama neticesinde esastan reddine, bu talep reddedildiği takdirde kanuni yapılacak yargılama neticesinde esastan reddine, bu talep reddedildiği takdirde kanuni zamanaşımı süresi olan 1 yıllık sürenin geçmesi nedeniyle davanın zamanaşımından reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Kooperatifi vekili dosyaya verdiği cevap dilekçesi ile; davacı tarafın iddialarını kabul etmediklerini, davanın S.S…. Park Koop. Yöneltilmesinin birden fazla yönden usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava açısından kooperatifin taraf olarak bulunması gerek ise hukuki statüsünün göz ardı edilmemesi gerektiğinden ticari dava sayılması ve Asliye Ticaret Mahkemesinde bakılması gerektiğinden görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, talebin banka ile davacı arasındaki geri ödemelerin durdurulması yönünden olduğundan davada davalı kooperatifin bulunmasını gerektiren bir durumun olmadığını, husumetten reddine karar verilmesi gerektiğini, satış sözleşmesinin 29/09/2013 olduğunu, tapuda gerçekleşen devir ilişkisinin 11/03/2014 tarihinde olduğunu, davanın 20/04/2018 tarihinde açıldığından talebin 1 yıllık zamanaşımına uğradığını, bu nedenlerle davaya bakmakla görevli mahkeme 1163 sayılı kanunun 99/1 maddesi uyarınca asliye ticaret mahkemesi olduğundan davanın görev yönünden reddine, davacının sonuç ve talebinin kredi ödemelerinin durdurulması olduğundan uyuşmazlıkta davalı kooperatifin taraf sıfatı bulunmadığından davanın esası bakımından husumetten reddine, zamanaşımı süresi içinde gereken başvuru yapılmadığından başvurunun bu yönden reddine, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE
Davacı vekili, müvekkili ile davalı Kooperatifin 29/03/2013 tarihinde daire satış sözleşmesi imzaladığını, bu sözleşme ile İzmir ili, …, … … ada, … parselde kayıtlı … Mah. …. Cad. … Blok K…. D…. adresinde yer alan dairenin davacıya satılması hususunda anlaştıklarını, davalıların eksiksiz teslim etme yükümlülüklerini yerine getirmediğini, yapının halen kaçak olduğunu, teslim tarihinin 30/06/2014 olduğunu, yüklenicinin inşaatı tamamlamadan kullanılmaya elverişli hale getirmeden inşaatı terk ettiğini, ortadan kaybolduğunu, eksikliklerin İzmir 5. Tüketici Mahkemesi …/… D.İş dosyasında bulunan bilirkişi raporunda ortaya konulduğunu, raporda inşaatların 2 yıl süreyle ara verildiğini, keşif günü şantiyede inşai faaliyetin bulunmadığının tespit edildiğini, İzmir 4. Tüketici Mahkemesi …/… E. …/… K: sayılı ilamı ile dairenin geç tesliminden ötürü 14.700 TL kira tazminatı ödenmesi yönünde kararın İzmir 8. İcra Dairesi’nin …/… E. Sayılı davalı … A.Ş.’nin muhatap ve kredi temin eden olarak diğer davalı … Yapı Koop. İle müşterek hareket ettiği, kar ortağı olduğu 09/10/2013 tarihli banka kredi sözleşmesi ile inşaatı taahhüt eden olarak sözleşmedeki tüm maddeleri yüklenmesinin bu davanın gerekçelerinden biri olduğunu, davacının daireyi satın alırken 46.000 TL peşinat verdiğini, kalanı 136.000 TL konut kredisi ile ödediğini, ödeme planında 11/11/2013-09/10/2023 tarihleri arasında aylık taksit tutarının 1.776,23 TL olarak belirlendiğini, bitmemiş ev için konut kredisi kullandıran bankaların 4077 TKHK 4/A/III, 10/V ve 10/B?IX maddelerine göre müteselsilen sorumlu olduklarını, …’nın sözleşmede borçlanılan kredi tutarı kadar garantör sıfatı ile tüketiciye karşı satıcı ile birlikte müteselsilen sorumlu olduğunu, Yargıtay kararlarının da bu doğrultuda olduğunu, bu nedenlerle TBK m. 98 uyarınca müvekkili ile davalı … Bank A.Ş. Arasında imzalanan 09/10/2013 tarihli geri ödemeli konut kredisi sözleşmesi uyarınca kalan kredi taksitleri için 09/05/2018 -09/10/2023 arasında muaccel hale gelecek toplam 1.776,23×66=117.231,18 TL için ödemezlik defi talebinin kabul edilmek suretiyle davalı … A.Ş.’ne yapılan kredi ödemesinin bağımsız bölüm için yapı kullanım izni alınıncaya kadar durdurulmasına, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Kooperatif vekili, davanın ticari dava olduğunu, Tüketici Mahkemesi’nin görevsiz olduğunu, davadaki talebin kredi geri ödemelerinin durdurulmasına yönelik olduğunu, bu davada Kooperatifin taraf olarak bulunmasını gerektiren bir durum olmadığını, tapuda gerçekleşen satış ve devir ilişkisinden sonra 1 yıllık zamanaşımının dolduğunu, müvekkili Kooperatife karşı davadan herhangi bir talebinin bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Davacı vekili, 14/10/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile davalı kooperatiften satın alınan dairede tespit edilen 21.367,20 TL eksik imalat bedeli ile 14.700 TL kira tazminatının davalı … Bank A.Ş’den kullanılan kredi borcundan mahsubuna karar verilmesini talep edip, davasını bu şekilde ıslah etmiştir.
Davanın açıldığı İzmir 7.Tüketici Mahkemesi 22/03/2022 tarihli …/… esas …/… Karar sayılı karar ile taraflar arasında davaya konu uyuşmazlığın tüketici işlemine dayanmadığı, bir işlemin 6502 sayılı yasada düzenlenmiş olmasının o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesinde görülmesini gerektirmeyeceği, davacı ile davalı kooperatif arasındaki satış sözleşmesinin tüketici işlemi mahiyetinde olmadığı, davacının davalı kooperatife üye yapıldığı, kooperatif ile ortağı arasındaki davaların mutlak ticari dava sayıldığı, tüketici mahkemesinin bu davada görevsiz olduğu, uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olacağı gerekçeleri ile görevsizlik kararı verilmiş ve dosya mahkememize tevzi edilmiştir.
Dava, Taşınmaz satışı ve Konut Kredisinden kaynaklanan alacak ve mahsup istemlerine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanun’un 5. maddesinde de ticari davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları yer almaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanun’da düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar. (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı-İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir.
28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3/k. maddesine göre; “Tüketici: ticari ve mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi” ifade eder. Tüketici işlemi ise Kanunun m. 3/l.bendinde tanımlanmıştır. Buna göre tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari ve mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık, vb. sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemni kapsar. Tüketici işleminden kaynaklanan uyuşmazlığın veya sözleşmenin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. ve 5. madde hükümleri kapsamında kalan, kanunda özel olarak düzenlenen ve ticari dava sayılan bir sözleşmeden kaynaklanmasının herhangi bir önemi yoktur. Aynı Kanun’un Diğer Tüketici Sözleşmeleri başlıklı 49/(1). maddesinde, finansal hizmetlerin her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili hizmetleri ifade ettiği, finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmenin ise finansal hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde sağlayıcı ile tüketici arasında uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmeler olduğu, aynı Kanun’un 83/2. maddesinde, taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer konularda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği, aynı Kanun’un 73/1.maddesinde ise, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu düzenlemesi yer almaktadır.
Somut olayda, davalı SS … … KOOPERATİFİ’nden bağımsız bölüm vasfında daire satın alan ve söz konusu dairenin alınabilmesi için diğer davalı ( İflas Nedeniyle Tasfiye Halinde) … Bankası A.Ş’den konut kredisi kullanan davacının satışa konu dairenin satış sözleşmesinde belirtilen fiziksel görüntüsü ve teknik vasıflarının eksik olduğu iddiasında bulunarak bu hususta yaptırdığı tespitler neticesinde anlaşıldığını iddia ettiği, dairenin alınması için kooperatife peşinat verilerek kalan tutarın ise kullanılan konut kredisi ile ödendiğinin iddia edildiği, dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmında bahsi geçen bu krediye karşı ödemezlik definde bulunularak kredi geri ödemesinin yapı kullanım izni alınıncaya kadar durdurulmasına karar verilmesinin talep edildiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafça 14/10/2019 tarihinde ıslah edilen davada netice-i talep kısmında söz konusu dairede İzmir 5. Tüketici Mahkemesi’nin …/… D.iş sayılı dosyasında mevcut bilirkişi raporunda tespit edildiği belirtilen 21.367,20 TL eksik imalat bedelinin ve İzmir 4. Tüketici Mahkemesi’nin …/… Esas – …/… Karar sayılı kararında hükmedildiği belirtilen 14.700,00 TL kira tazminatının davacının davalı bankadan kullandığı konut kredisinden mahsup edilmesine karar verilmesi talep edilmiştir. Şu halde ilk dava dilekçesinde netice-i talep kısmında davacı taraf, davalı bankadan kullandığı konut kredisinin ödemelerinin durdurulmasını talep etmiş, davasını ıslah ettiği dilekçede ise eksik imalat bedeli ve kira tazminatının davalı bankadan kullanılan konut kredisinin geri ödeme tutarından mahsubuna karar verilmesini talep etmiştir. Davacı tacir değildir, ticari işletmesi bulunmamaktadır, satış sözleşmesine ve konut kredisine konu taşınmaz konut mahiyetindedir, bu taşınmaz satışı bir adet şeklinde yapılmıştır ve söz konusu taşınmaz ticari bir nitelik arz etmemektedir, davacının evvelce ödemelerinin durdurulmasını ıslah sonrasında ise bir takım alacakların ödemelerden mahsubunu talep ettiği kredi ticari bir kredi değildir, aksine tüketici kredisi kapsamında kullanılan konut kredisidir. Bu itibarla somut olaydaki uyuşmazlığın özünü davacının tüketici kredisi geri ödemelerindeki durdurma talebi ve ıslah sonrasında ise bu ödemelerden eksik imalat bedeli ve kira tazminatı tutarlarının mahsubu talebi oluşturmaktadır. Bu uyuşmazlık ise hiç şüphesiz tipik bir tüketici işlemi mahiyetindedir. Yukarıda değinilen yasal düzenlemeler bu kabulü zorunlu kılmaktadır. Davacının daire vasfındaki taşınmazı satın aldıktan sonra satıcı kooperatife üye olması bu sonucu değiştirmemektedir. Kaldı ki davacının satıcı kooperatife karşı bir talebi dosya kapsamında tespit edilememiştir. Dava dilekçesinde ve ıslah dilekçesinde davacının talebi davalı bankadan kullandığı tüketici konut kredisinin geri ödemelerinin durdurulması ve birtakım alacakların bu geri ödeme tutarlarından mahsubu istemlerine ilişkindir. Bu somut durum, yukarıda değinilen yasal düzenlemeler ve kabuller ile tüm dosya kapsamından davaya konu uyuşmazlığın tipik tüketici işlemi mahiyetinde bulunduğu, uyuşmazlığın ticari bir yanının bulunmadığı, mutlak yada nispi ticari bir davadan söz edilemeyeceği, uyuşmazlığa ilişkin yargılama yapma görevinin Asliye Ticaret Mahkemesi’ne değil Tüketici Mahkemesi’ne ait bulunduğu takdir ve sonucuna ulaşılmıştır. Görev hususu dava şartı mahiyetinde olup yargılamanın her aşamasında resen gözetilmelidir. Bu itibarla görev dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Diğer yandan dosya mahkememize İzmir 7. Tüketici Mahkemesi’nin …/… Esas …/… Karar sayılı görevsizlik kararı ile gönderilip tevzi edildiği, mahkememizce de karşı görevsizlik kararı verildiği için görevli yargı merci tayini için kararın istinaf yasa yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi durumunda İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
Mezkur nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114(1)/C maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile USULDEN REDDİNE,
2-İş bu dosyanın İzmir 7. Tüketici Mahkemesi’nin …/… Esas …/… Karar sayılı görevsizlik kararı ile Mahkememize gönderilmiş olduğu anlaşıldığından, Mahkememizce verilen iş bu karşı görevsizlik kararının istinaf yasa yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi durumunda, dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 21/1-c. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 22. maddesi gereğince görevli Mahkemenin belirlenmesi için İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine,
Yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
Gerekçeli kararın re’sen taraflara tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın tebliğinden 2 Hafta Süre içerisinde İstinaf Yolu açık olmak üzere karar vermek gerekmiştir.19/04/2022

Katip …
E-İmza

Hakim …
E-İmza