Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/294 E. 2022/832 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/294
KARAR NO : 2022/832

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 31/08/2021
KARAR TARİHİ : 20/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı sigorta şirketine ……….numaralı sigorta poliçesi ile mecburi mali mesuliyet rizikolarına karşı sigorta edilmiş bulunan ……. plakalı aracın 09/08/2018 tarihinde olay yerine terk eden sürücü tarafından kullanılırken ……. plakalı araca çarparak aracın hasara uğramasına neden olduğunu, hasar sebebiyle ….. plakalı araçta yaptırılan ekspertiz incelemesi neticesi 1.970 TL hasar tespit edilmiş olup araç için hasar tazminatı ve değer kaybı toplamı olarak 06/11/2018 tarihinde 5.716 TL hasar ödemesi yapıldığını, davacı sigorta şirketinin üçüncü kişiye ödediği sigorta tazminatını mecburi mali mesuliyet sigorta poliçesi genel şartları gereğince sigortalısına rücu etme hakkı doğduğunu, davalıya gönderilen rücu mektubuna rağmen ödeme yapılmadığını, bu nedenle İzmir 23. İcra Dairesi’nin …….. E. Sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, davalının itirazının iptali ile takibin devamına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin davalının ZMMS yaptırdığı şirket olduğunu, sigorta şirketlerinin kendi sigortalısına başvurmasını mümkün kılan hallerin kısıtlı olduğunu, kazanın davalının evinin önünde aracını park etmek isterken park halindeki aracın yan tarafına sürtmesi sonucu oluştuğunu, davalının aracı park etme esnasında manevra yaparken park halindeki diğer araca sürttüğünü, olayın akşam saatlerinde olması nedeniyle aracın kime ait olduğunu o anda tespit edemediğini, amacın olay yerini terk etmek olarak nitelendirilemeyeceğini, davalının kazanın oluşunda kasti ağır kusuru vs diğer sayılanlara uyan bir durumu olmadığını, haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine, %20 kötü niyet tazminatı takdirine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun ……… Dosya ………. Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-İzmir 23. İcra Dairesinin ……… Esas sayılı dosyası,
3-… Sigorta Anonim Şirketi nezdinde …….. plakalı araca ait olarak düzenlenen ………. numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi, hasar dosyası, fotoğraflar ve ödeme evrakları,
4-09/08/2018 tarihli trafik kazası tespit tutanağı,
5-Dava konusu trafik kazasına karışan araçlara ait tescil kayıtları,
6-Bilirkişi heyetinin 01/07/2022 havale tarihli raporları,
7-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, 09/08/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde hasar gören ………plakalı aracın dava dışı malikinin başvurusu üzerine davacı …………… Sigorta Anonim Şirketi tarafından davalı ……..lehine tanzim edilen …………..Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi kapsamında 06/11/2018 tarihinde 5.716,00-TL ödenmesi sonucunda, ödenen tazminatı bedelinin 09/08/2018 tarihli trafik kazasının gerçekleşmesinde kusuru bulunan ve kaza akabinde olay yerini terk ettiği tespit edilen araç sürücüsünün sevk ve idaresindeki……….plakalı araç maliki davalı ……..’den rücuen tazmini amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalı tarafıdan süresinde yapılan itirazın iptali taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.”‘ şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir 23. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının davacı … Sigorta Anonim Şirketi olduğu, borçlunun davalı … olduğu, davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine 5.176,00-TL sigorta rücu alacağı ve 1.081,47-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.797,47-TL üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
Sigortacının rücu hakkı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesinde ; ”Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.
Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Sigortacının halefiyete dayalı olarak açacağı rücuen tazminat davasında, görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda, 22/03/1944 tarih ve 1944/37 Esas 1944/9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında aynen; “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle halefiyet davası ticari dava sayılamaz. Bu dava aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” ilkesi benimsenmiştir. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22.03.1944 Tarih E. 37, K. 9, R.G. 3.7.1944 sayılı kararında; “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp; aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” rücu davaları açısından görevli mahkemenin belirlenmesinde esas alınması gereken kıstaslara dikkat çekilmiştir.
Dosyanın bir trafik alanında uzman bilirkişi ve bir otomotiv alanında uzman bilirkişiden oluşan heyete tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, 09/08/2018 tarihli trafik kazası tespit tutanağı, dava konusu trafik kazasına karışan araçlara ait tescil kayıtları, sigorta poliçesi, hasar dosyası, fotoğraflar, ödeme evrakları, İzmir 23. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile sair deliller göz önünde bulundurularak, … plakalı araç sürücüsü ile …plakalı araç sürücüsünün 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun hangi maddelerini ihlal etmek suretiyle 09/08/2018 tarihinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazasının oluşumuna sebebiyet verdikleri, dava konusu trafik kazası neticesinde dava dışı …plakalı araçta meydana gelen hasar miktarı ve bedelinin ne kadar olduğu, davacı sigorta şirketi tarafından dava dışı araç malikine ödenen tazminat bedelinin hasar ve piyasa koşullarına göre uygun olup olmadığı belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, bilirkişi heyeti 14/03/2022 havale tarihli raporlarında sonuç olarak, davacı … Sigorta Anonim Şirketi tarafından ZMMS trafik sigortalı olan ve sürücüsü belli olmayan sürücü idaresindeki ………… plaka sayılı araç sürücünün sevk ve idaresindeki aracı ile dikkatsiz ve tedbirsiz olarak araç kullandığı ve 2978 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 67. maddesini ihlal ettiğini, …plaka sayılı araç kurallara uygun olarak park edildiğinden kazanın meydana gelmesinde bir etkisi ve kural ihlalinin bulunmadığını, …plaka sayılı araçtaki toplam hasar bedeli KDV dahil 2.324,60-TL olabileceğini ve davacı sigorta şirketinin yapmış olduğu ödeme ile hasar bedelinin karşılanmış olabileceğini, …plaka sayılı aracın ikinci el satışı esnasında araçta 3.750,00-TL değer kaybı meydana gelebileceğini ve davacı sigorta şirketinin yapmış olduğu ödeme ile değer kaybı bedelinin karşılanmış olduğunu mütalaa etmişlerdir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4. maddesinde; ”Sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez.
Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigortalıya rücu edebilir.
Sigortalıya başlıca şu nedenlerle rücu edilir:
a) Tazminatı gerektiren olay, sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmiş ise,
b) Tazminatı gerektiren olay, aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip ya da ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi veya trafik kurallarının ihlali sonucunda meydana gelmiş ise,
c) Aracın, uyuşturucu madde veya ilgili mevzuatta belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar,
ç) Tazminatı gerektiren olay, yolcu taşımaya ruhsatlı olmayan araçlarda yolcu taşınması veya yetkili makamlarca tespit edilmiş olan istiap haddinden fazla yolcu veya yük taşınması veya patlayıcı, parlayıcı ve tehlikeli maddeleri taşıma ruhsatı bulunmayan araçlarda, bu maddelerin parlama, tutuşma ve infilakı yüzünden meydana gelmiş ise,
d) Sigortalının rizikonun gerçekleşmesi halinde bu genel şartların B.1. maddesinde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmemesinden dolayı zarar ve ziyan miktarında bir artış olursa,
e) Tazminatı gerektiren olayın aracın çalınması veya gasp edilmesi sonucunda olması halinde, çalınma veya gasp edilme olayında sigortalının kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusurlu olduğu tespit edilirse,
f) Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde,
Sigortacı rücu sebeplerine dayanarak tazminat sürecini geciktiremez ve bu sebeplere dayalı bilgi ve belgeyi hak sahibinden talep edemez.” denilerek, sigortacının sigortalıya rücu edebileceği durumlar belirlenmiştir. İlgili maddede sayılan rücu sebepleri birbirinden bağımsız sebepler olup, rücu sebeplerinden birinin bulunması halinde sigorta şirketi yapılan hasar ödemesinin rücuen tazminini sigortalısından talep edebilir.
Sigorta hukukunda asıl olan, sigorta poliçesi kapsamında kalan rizikonun gerçekleşmesi halinde zararın sigortacı tarafından karşılanmasıdır. Ancak bazı durumlara ilişkin kanuna veya poliçe genel şartlarına hükümler konularak, zarar teminat dışına çıkarılabilmektedir. ZMMS genel şartlarının B.4 maddesinde de teminat harici olan hususlar düzenlenmiş olup, bunlardan bir tanesi de kazadan sonra olay yerinin terk edilmesidir.
Bu tür davalarda sigortacı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasasının 95/2. maddesi ve zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının B-4 .maddesi gereğince tazminat yükümlülüğünün azaltılması veya kaldırılmasına ilişkin halleri üçüncü kişilere karşı ileri süremeyeceğinden zarar görene ödeme yaptıktan sonra sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre kendi sigorta ettirenine rücu edebilir. Sigortacının rücu hakkı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 95/2 maddesinde düzenlenmiş olup, anılan maddede; “Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartlarının B.4. maddesinde sigorta ettirene rücu halleri düzenlenmiş olup, söz konusu maddenin (f) bendinde “Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması hali” rücu sebebi olarak düzenlenmiştir.
Bu çerçevede, 01/06/2015 tarihinden önceki sigorta genel şartlarında olay yerini terk, kaza tutanağı ve alkol v.b. belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranılması rücu şartı olarak öngörülmemişken, ilgili maddenin (f) bendinde, belirli durumların haricinde olay yerinin terk edilmiş olması, kaza tutanağı ve alkol v.b. belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranılması da, rücu şartı olarak düzenlemiştir. Genel Şartlar B-4-f bendi kapsamında sigortanın, sigortalısına rücu edebilmesi için ilgili yükümlülüklerin yerine getirilmemesi yeterli olup, sigortacının, sigortalısına rücu için sürücünün alkollü olduğunu yahut kasti eyleminin varlığını kanıtlaması istenemez.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B/4-f. maddesi kapsamında sigortalı veya sürücünün olay yerini terk etmiş olması durumunda ancak tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitmesi, bedeni hasara neden olsun veya olmasın can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu hallerde sorumluluklardan kurtulacağı anlaşılmaktadır.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4/f. maddesi kapsamında sigorta şirketinin sigortalısına rücu hakkının doğumu için iki sebebin bir arada bulunması gerekmektedir.
Bunlardan ilki meydana gelen trafik kaza sonucunda “bedeni hasar”ın doğmasıdır. Poliçe genel şartlarında maddenin kapsamı “bedeni hasar ile” sınırlandırılmış olup, düzenleyici, yalnızca maddi hasar meydana gelen kazaları özellikle rücu kapsamına almamıştır. Kural, riskin gerçekleşmesi halinde zararın karşılanması olduğundan ve teminat dışı olan durumlar istisna olduğundan, maddi hasarlı trafik kazalarında, sigortalı sürücüsü tarafından olay yerinin terkinin genişletici yorumla rücu kapsamına alınması mümkün değildir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4/f. bendi düzenlenirken zarar gören üçüncü şahıslara yapılan ödemenin türü ve niteliği dikkate alınmamış, aksine “trafik kazası”nın türü esas alınmıştır. Sigorta şirketinin dava dışı zarar görene maddi hasar sebebiyle ödemesi yapmış olması sigortalısına rücu hakkını engellemeyecektir.
Rücu için gerekli olan ikinci sebep ise, sigortalı araç sürücüsünün olay yerini terk sebebinin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B/4-f. maddesi kapsamında “tedavi” veya “yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme”, “can güvenliği nedeniyle uzaklaşma” gibi zorunlu hallerden birine dayanması gerekmektedir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin … Esas … Karar sayılı kararında aynen; ”…..Poliçe düzenleme tarihi olan 03.04.2018 tarihinde yürürlükte bulunan 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının “Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması ve Sigortacının Sigortalıya Rücu Hakkı” başlığını taşıyan B.4. maddesinin f bendinde “bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranılması” hali rücu sebebi olarak düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere yeni genel şartlarda olay yerini terk sadece bedeni hasara neden olan trafik kazalarında rücu sebebi olarak öngörülmüştür. Bu nedenle maddi hasarlı trafik kazalarında olay yerini terk, gerçekleşen rizikonun teminat dışı olmasını gerektirmeyip davacının trafik poliçesi ile üstlendiği sorumluluğunu ortadan kaldırıcı bir etkisi bulunmadığından ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi yerindedir……” ibarelerine yer verilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya …Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, İzmir 23. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası, … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde … plakalı araca ait olarak düzenlenen … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi, hasar dosyası, fotoğraflar ve ödeme evrakları, 09/08/2018 tarihli trafik kazası tespit tutanağı, dava konusu trafik kazasına karışan araçlara ait tescil kayıtları, bilirkişi heyetinin 01/07/2022 havale tarihli raporları ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın 09/08/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde hasar gören …plakalı aracın dava dışı malikinin başvurusu üzerine davacı … Sigorta Anonim Şirketi tarafından davalı … lehine tanzim edilen … Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi kapsamında 06/11/2018 tarihinde 5.716,00-TL ödenmesi sonucunda, ödenen tazminatı bedelinin 09/08/2018 tarihli trafik kazasının gerçekleşmesinde kusuru bulunan ve kaza akabinde olay yerini terk ettiği tespit edilen araç sürücüsünün sevk ve idaresindeki … plakalı araç maliki davalı …’den rücuen tazmini amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalı tarafıdan süresinde yapılan itirazın iptali taleplerine ilişkin olduğu, İzmir 23. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine 5.176,00-TL sigorta rücu alacağı ve 1.081,47-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.797,47-TL üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, … plakalı aracın sokak üzerinden kontrolsüz şekilde çıkış yaptığı esnada park halinde bulunan …plakalı araca çarpması neticesinde trafik kazası meydana geldiği, trafik kazası neticesinde …plakalı araçta hasar oluştuğu, …plakalı araç malikinin başvurusu üzerine davacı sigorta şirketi tarafından davalıya ait … plakalı araca ait olarak tanzim olunan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi çerçevesinde …plakalı araç malikine toplamda 5.176,00-TL ödeme yapıldığı, … plakalı araç sürücüsünün olay yerini terk ettiği iddiası kapsamında rücu şartlarının oluştuğundan bahisle yapılan ödemenin rücuen tazmini amacıyla davalı aleyhinde icra takibi başlatıldığı, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ile mahkeme kararı dikkate alındığında olay yerini terk etmenin sadece bedeni hasara neden olan trafik kazalarında rücu sebebi olarak öngörüldüğü, dava konusu trafik kazasında yalnızca maddi hasar meydana geldiği ve rücuen tazminat talebine dayanak tazminat kalemlerinin hasar kapsamında oluşan zarar bedellerine yönelik olduğu, belirtilen gerekçeler dahilinde maddi hasarlı trafik kazasında ödenen bedelin davalıdan rücuen tazminin talep edilebilmesi açısından rücu şartlarının oluşmadığı anlaşılmakla, açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-Yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 80,70-TL karar ve ilam harcının, davanın açılışı sırasında yatırılan 82,10-TL peşin harçtan mahsubu ile fazla alınan 1,40-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
4-Davalının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 6.797,47-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333.maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2. maddesi gereğince kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.20/10/2022

Katip …
¸e-imza

Hakim …
e-imza