Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/29 E. 2022/8 K. 10.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/29
KARAR NO : 2022/8

DAVA : Sözleşmeler Nedeniyle Tapu İptal Ve Tescil İle Ödenen Bedelin Tahsili Ve Uğranılan Zararın Tazmini İstemli
DAVA TARİHİ : 18/05/2015
KARAR TARİHİ : 10/01/2022

Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen Görevsizlik(Gönderme) kararı sonrasında Mahkememize tevzi edilen dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirket ile diğer davalılar arasında 15/03/2011 tarihli taşınmaz satış vaadi ve villa karşılığı inşaat sözleşmesi ile … İli, … İlçesi, … Mahallesinde yer alan … ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11 parsel sayılı taşınmaz üzerinde yapılacak olan villalar konusunda anlaşma yapıldığını, yüklenicinin 21 adet villa inşa edip karşılığında 13 villanın arsa sahiplerince yükleniciye devrinin kararlaştırıldığını, davalı şirket ile davacı müvekkilinin inşaat sözleşmesi haklarının devri konusunda anlaştıklarını ve davalı şirketin haklarını davacı şirkete devrettiğini, davalı şirketin davacı kooperatiften aldığı ödemeler ile inşaatı şimdiki aşamaya getirdiğini, bu durumdan arsa sahiplerinin de haberdar olduğunu, buna rağmen davalıların tapu devirlerini yapmadıklarını, davalı şirketin alacaklısı …’ın Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinin…/…esas sayılı dosyasında İİK’nun 94.maddesi uyarınca sözleşmenin tasfiyesi davası açtığını, bu davada taşınmaz üzerine tedbir konulduğunu, ayrıca arsa sahiplerinin de Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasında sözleşmenin feshi davası açtıklarını, bu davalar nedeniyle müvekkilinin alacağının semeresiz kalacağını, bunun önlenmesi için taşınmazların devrinin önlenmesi ile arsa sahiplerinin açtıkları davada doğacak alacaklarının ihtiyaten haczinin gerektiğini, müvekkili kooperatifin inşaatı tamamlamaya hazır olduğunu, yüklenicinin durumunun umutsuz olup eksik kalan edimi varsa bedelini davacının yatırmaya hazır olduğunu, kooperatif üyelerinin mağdur durumda olduklarını bildirmiş, arsa sahiplerinin Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyası ile doğacak alacağının ihtiyaten haczine, dava konusu taşınmazlarının üçüncü kişilere devrinin ihtiyati tedbir yoluyla engellenmesine, davaya konu taşınmazlardaki inşaatın tamamlanması için gerekli masrafların davacı tarafça depo edilmesi ile davaya konu … ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11 parsel sayılı taşınmazların davacı adına tesciline, bu talep kabul edilmediği takdirde davacının sözleşme sebebiyle ödemiş olduğu miktarın ve uğradığı zararların davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketle davacı kooperatif arasında bir anlaşma olduğunun, arsa sahipleri ile müvekkili şirket arasında imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği müvekkili şirket uhdesinde kalacak bağımsız bölümlerin kooperatif üyeleri adına tescil edileceğinin ve bu anlaşma ve işlemlerden arsa sahiplerinin bilgisi olduğu hususlarının doğru olduğunu, müvekkili şirket ile kooperatifin bu yönde bir anlaşma yaptıklarını, ancak davacı tarafın beyan ettiği arsa sahipleri tarafından açılan sözleşmenin feshi davası ile müvekkili şirket alacaklısı tarafından açılan davanın müsebbibinin davacı olduğunu, davacı yanın müvekkili şirketle yapmış olduğu sözleşme gereği para ödemek suretiyle inşaatın yapımını finanse etmek edimini yüklendiğini, ancak işin başından bu yana ödenmesi gereken ücretleri tam ve zamanında ödemediği için inşaatın yapımında problemlerle karşılaşıldığını, ayrıca inşaatın en başında yapılması lazım gelen proje değişikliğinin, arsa sahiplerinin müvekkili şirketin uhdesinde kalacak bağımsız bölümleri zamanında müvekkili şirkete devretmemiş olması hasebiyle inşaatın teslim sürecinin gerçekleşmediğini, tüm bu olumsuzluklara rağmen müvekkili şirketin inşaatı %90-95 seviyelerine getirdiğini, müvekkili şirketin yapılan imalatlar karşılığında halen kooperatiften alacaklı bulunduğunu, davacının taleplerinin dinlenebilirliğinin ve kabulünün müvekkili şirkete olan ücret ödeme borçlarının yerine getirilmesine bağlı olup bu aşamada kabulünün mümkün olmadığını, öncelikle davacı ile davalı şirket arasındaki alacak borç ilişkisinin tespit edilmesi gerektiğini bildirmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde; davalı şirket ile müvekkilleri arasında 15/03/2011 tarihli Taşınmaz Satış Vaadi ile Villa Karşılığı İnşaat Sözleşmesi imzalandığını, ihtiyati tedbir kararının usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerektiğini, harca esas değerin eksik gösterilip ödeme miktarı kadar veya dava konusu taşınmazların değeri kadar harç ödenmesi gerektiğini, ihtiyati haciz talebinin hukuken bir dayanağının bulunmadığını, yüklenici hakkının devri sözleşmesine müvekkillerinin taraf olmaması nedeniyle şahsi sorumluluklarına gidilemeyeceğini, davacının alacağı olduğundan bahisle tapu iptal ve tescil davası açmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, yüklenicinin sözleşmeden kaynaklanan edimlerini gereği gibi ifa etmemiş olup, temerrüde düştüğünü, müvekkillerin mağdur olup sözleşmenin feshi aşamasına geldiğini, Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… D.iş sayılı dosyasında ile 30/04/2014 tarihinde inşaatın % 64,78 seviyesinde olduğunun tespit edildiğini, verilen süre sonrasında yine aynı mahkemenin
…/… D.iş sayılı dosyasında 05/09/2014 tarihinde % 77,67 seviyesinde olduğu tespitinin yapıldığını, yüklenicinin mevcut imalata ait işin karşılığı olan miktarı ödemeyip alacaklıların müvekkillerine dahi dava açtıklarını, bu nedenle ödenmeyen kısmın da bu seviyeden düşürülmesi gerektiğini, uzun süre devam eden görüşmelerin sonuç vermemesi üzerine müvekkillerince sözleşmenin geriye etkili olarak feshedilerek avans niteliğinde verilen taşınmazların iadesinin talep edildiğini, bu konudaki davanın Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasında devam ettiğini, sözleşme gereği inşaat süresinin 2013 Şubat ayı sonu itibari ile sona ereceğini, davalı yükleniciye 07/01/2014 ve 14/05/2014 tarihli ihtarnamelerin gönderildiğini, ancak yüklenicinin edimlerini gereği gibi yerine getirmediğini, bunun üzerine 16/01/2015 tarihli ihtarname ile sözleşmenin geriye doğru feshedildiğinin ve taşınmazların boş olarak teslim edilmesinin talep edildiğini, fesih sonrası tapu iptaline yönelik açılan davanın kabul edilmesinin mümkün olmadığını, yüklenicinin sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle yükleniciden haklarını devralan üçüncü kişilerin tapu iptal ve tescil talebinde bulunamayacaklarını, yüklenicinin edim borcunu tam olarak yerine getirip getirmediğinin araştırılması ve sözleşmenin feshine ilişkin davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, taahhütnamede belirtilen meblağın müvekkillerinin hesabına geçmemiş olduğundan 08/11/2013 tarihli taahhütnamenin davaya dayanak teşkil etmesinin mümkün olmadığını, müvekkillerinin dava açılmasına sebebiyet vermemeleri nedeniyle yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacaklarını bildirmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, davalı taraflar arasında düzenlenen 15/03/2011 tarihli Taşınmaz Satış Vaadi ile Villa Karşılığı İnşaat Sözleşmesine konu taşınmazlar üzerinde inşa edilen yapıların tüm harcamalarının davacı ve davalı şirket arasında düzenlenen 16/09/2011 tarihli inşaat sözleşmesi çerçevesinde davacı tarafından karşılandığı iddiası ile inşaatların tamamlanması için gerekli bedelin depo edilmesi karşılığında sözleşmeye konu taşınmazların tapularının iptali ile davacı kooperatif adına tescili, bu talep kabul edilmediği takdirde davacı tarafın davalı şirket ile yaptığı sözleşme kapsamında ödediği bedelin ve uğradığı zararların davalı şirketten tahsili istemine ilişkindir.
Davanın açıldığı Çeşme Asliye Hukuk (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesi tarafından, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli ve 608 nolu Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yargı çevrelerinin belirlenmesine ilişkin kararı dayanak gösterilerek Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevsiz hale geldiği gerekçesiyle 01/12/2021 tarihli görevsizlik kararı ile dosyanın İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş, kararın kesinleşmesinden sonra dosya mahkememize tevzi edilmiştir.
Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 08/07/2021 tarihli ve 31535 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 07/07/2021 tarihli 608 numaralı kararı ile İzmir Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı çevresi İzmir ili mülki idare sınırları (Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç) olarak belirlenmesine ve kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarih, 2017/11-10 esas ve 2019/401 karar sayılı ilamında; Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu tarafından Fikri Sınai Haklar Mahkemesi’nin yargı alanının belirlenmesinden sonra Asliye Hukuk Mahkemeleri nezdinde görülmekte olan davalarla ilgili olarak yargılamaya devam edilip edilmeyeceği, dosyaların Fikri Sınai Haklar Mahkemeleri’ne devredilip devredilmeyeceği ile ilgili olarak ortaya çıkan uyuşmazlık konusunda yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmadığına, davaların açıldığı ve görülmekte olan Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmesi gerektiğine hükmetmiştir.
04/04/2019 tarihli ilam, somut olaya da ışık tutacak ve uygulanır niteliktedir. Zira, ilama konu yargı alanlarının belirlenmesine ilişkin karardaki düzenlemenin ayrı bir Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi olan yerlerde bu nitelikteki davalara anılan mahkemelerin, olmayan yerlerde ise hangi Asliye Hukuk Mahkemesi’nin göreceğine ilişkin bir yargı yeri belirlemesi kararı söz konusu olup, somut olaya konu 07/07/2021 tarihli yargı yeri belirlenmesine ilişkin kararda da mevcut Asliye Ticaret Mahkemeleri dışında 8 ilde daha Asliye Ticaret Mahkemesi kurulmasına karar verilmiş olup, mevcut Asliye Ticaret Mahkemeleri ile birlikte yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yargı yerleri bulundukları il, ilçe Asliye Ticaret Mahkemeleri yönünden ise kararda gösterilen Ağır Ceza Mahkemeleri’nin yargı çevresi olarak belirlenmiştir. Mahkemelerin görevlerinin belirlenmesi ancak kanunla mümkün olup, her iki karar yalnız yargı alanlarının belirlenmesine ilişkin aynı içerikte kararlardır. İlamda, yargı yerleri belirlenmesine ilişkin kararın göreve ilişkin olmadığı, yalnız yargı yeri belirlenmesi kararı niteliğinde olup, karardan önceki davaların açıldığı mahkemede devam etmesine ilişkin direnme kararı veren ilk derece mahkemesinin gerekçesi doğru bulunmuş, kararda açıklanan yasal düzenlemeler ve hukuk ilkelerine atıf yapılarak oluşturulan gerekçe ile direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.
İlamın gerekçesinde; mahkemelerin görevinin kıyas ya da yorum ile genişletilemeyeceği ya da değiştirilemeyeceği, kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görevin genel mahkemelere ait olduğu konusunda 05/12/1977 tarihli, 1977/4 Esas ve 1977/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının bulunduğu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanuni Hakim Güvencesi” başlığını taşıyan 37. maddesi uyarınca gönderme kararının bu güvenceye aykırılık teşkil ettiği, uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olayın meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabi olup yasal düzenleme ile yeni kurulan veya bir başka mahkeme görevlendirilmediği sürece olayın meydana geldiği zamandaki mevcut mahkemeler tarafından çözümlenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 22/11/2021 tarih 2021/1939 esas ve 2021/1732 karar ve Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 06/12/2021 tarih 2021/2115 esas ve 2021/1979 karar sayılı ilamlarında da 01/09/2021 tarihinden önce görülen davalarda Hakimler Savcılar Kurulu’nun ilgili kararı uyarınca dosyanın bu tarihten sonra görev verilen mahkemelere gönderilemeyeceğine karar verilmiştir.
Somut olayda davanın, 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilen ve karara dayanak yapılan 07/07/2021 tarihli yargı alanlarının belirlenmesine ilişkin karardan önce 18/05/2015 tarihinde açıldığı dikkate alınarak; gönderme kararı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanuni Hakim Güvencesi” başlığını taşıyan 37. maddesinde düzenlenen kanuni hakim ilkesine, kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görevin genel mahkemelere ait olduğuna ilişkin 05/12/1977 tarihli, 1977/4 esas ve 1977/4 karar sayılı içtihadı birleştirme kararına, mahkemelerin görevinin kıyas ya da yorum ile genişletilemeyeceği ya da değiştirilemeyeceği ilkesine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun somut olaya uygulanır nitelikteki 04/04/2019 tarih, 2017/11-10 Esas ve 2019/401 Karar sayılı ilamına, ilamın somut olaya uygulanır niteliği olmadığı düşünülse bile ilamda belirtilen yasal düzenlemeler, hukuk ilkeleri ile yargı yeri alanlarının belirlenmesi ile görevli kurumun bu alandaki düzenlemeleri sonucu görülmekte olan davalara ilişkin açık bir yargı yeri belirlenmesi kararı olmaması halinde davaların açıldığı mahkemelerce görülmesine devam edilmesi gerektiğine ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun gerekçelerine, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 08/07/2021 tarihli ve 31535 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 07.07.2021 tarihli 608 numaralı kararına uygun olmadığı gibi; 07/07/2021 tarihli kararda, yukarıda açıklanan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının gerekçesinde de belirtildiği üzere görülmekte olan davaların, 01/09/2021 tarihinden itibaren görev verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ne devredileceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığı, bunun yanında kararın 07/07/2021 tarihli olup, 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olmasına göre; farklı uygulama tarihi belirlenmiş olması ve yalnız yeni mahkemeler kurulmuş olmasının farklı karar ve uygulama tarihini gerektirir bir neden olmadığı dikkate alınarak kararı vermeye yetkili makamın, görülmekte olan davaların Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir kararının bulunmaması yanında, iradesinin de bu yönde olmadığı anlaşılmakla, gönderme kararı usul ve yasaya uygun görülmemiştir.
Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından her ne kadar görevsizlik kararı verilmiş, karar taraflara tebliğ edilerek kesinleştirilmiş ise de; kararın niteliği, gerçekte gönderme kararıdır. Zira Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yetki alanlarını belirleyen kararı yalnız ticari nitelikteki davaların yetki alanlarını belirleyen bir karar niteliğinde olup, mahkemelerin görevinin belirlenmesine ilişkin bir karar niteliğinde değildir. Mahkemelerin görevinin ancak kanun ile düzenlenebileceği, davanın Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinde Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görüldüğü, gönderme kararına konu HSK kararına göre 01/09/2021 tarihinden önce Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı bulunan ve bu tarihten sonra bu sıfatla yeni dava kabul edemeyecek mahkemelerin görmekte oldukları davalar için davalar sonuçlanıncaya kadar bu sıfatlarının devam edeceği birlikte değerlendirildiğinde karar öncesi açılan davalar için Çeşme Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesi’nin görevsiz hale gelmesinin mümkün olmadığı ve buna bağlı olarak verilen kararın görevsizlik kararı olarak nitelendirilemeyeceği açıktır. Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi(Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) tarafından, HSK’nun davaya konu 07/07/2021 tarihli yargı alanlarının belirlenmesine ilişkin kararı gerekçe gösterilerek usul ve yasaya aykırı olarak görevsizlik (gönderme) kararı ile davanın İzmir Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmeye devam edilmek üzere dosyanın mahkememize gönderildiği, buna göre öncelikle kararın usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle mahkemesine iadesi için mahkememizce gönderme kararı verilmesinin zorunlu olup görevsizlik kararı verilmesinin mümkün bulunmadığı birlikte değerlendirildiğinde mahkememizce dosyanın görüldüğü mahkemeye iadesini amaçlayan gönderme kararı verilmiştir. Bu durumda her iki mahkeme tarafından verilmiş görevsizlik kararları değil, yargı çevrelerinin sınırlarının belirlenmesi konusunda karşılıklı gönderme kararları ortaya çıkmıştır. Bu aşamada davaya hangi mahkemenin devam edeceğine ilişkin uyuşmazlığın çözümü gerekmekle, karşılıklı gönderme kararları nedeniyle bu çözümün, kararları veren ilgili mahkemeler tarafından yerine getirilmesi mümkün değildir. Somut olaydaki gönderme kararlarının, yargı alanı belirlenmesine ilişkin karar gereğince davanın açıldığı mahkemenin görevsiz hale gelip gelmediğine ilişkin olup HMK’nun 21(1/b) maddesinde iki mahkeme arasında yargı çevrelerinin sınırlarının belirlenmesi konusunda bir tereddüt ortaya çıkması halinde yargı yeri belirlenmesini gerektiren bir sebebin varlığı nedeniyle HMK’nun 22(1) maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemelerinin görevli Hukuk Daireleri tarafından yargı yerinin belirlenmesinin gerektiği birlikte değerlendirildiğinde, görevli mahkemenin belirlenmesi amacıyla dosyanın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda Açıklanan Gerektirici Nedenlerle;
1-Gönderme kararına konu, dava dosyasına ilişkin uyuşmazlığı çözme görevinin davanın görüldüğü Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi’ne (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) ait olması nedeniyle dosyanın Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi’ne (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) gönderilmesine,
2-Esasın, gönderme kararı nedeniyle kapatılmasına,
3-Kararın niteliği itibariyle harç alınmasına yer olmadığına,
4-Yapılacak yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından dikkate alınmasına,
5-Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi ve mahkememizce verilen karşılıklı gönderme kararları nedeniyle ortaya çıkan görev uyuşmazlığının giderilmesi ve yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine,
6-Kararın taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.10/01/2022

Başkan …
E-imza

Üye …
E-imza

Üye …
E-imza

Katip …
E-imza