Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/198 E. 2022/234 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/187
KARAR NO : 2022/319

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 01/03/2022
KARAR TARİHİ : 12/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’ün dava dışı … Gayrimenul Yatırım Ortaklığı Anonim Şirketinden Bursa İli, Osmangazi İlçesi, Cumhuriyet Mahallesi, … ada, … parselde kayıtlı …. Blok …numaralı bağımsız bölümde kayıtlı taşınmazı satın aldığını ve bu satış bedeli karşılığında … Finansal Kiralama Anonim Şirketinden Konut Edinimine İlişkin Leasing Sözleşmesi ile 471.500,00-TL kredi kullanıldığını, dava dışı … Finansal Kiralama Anonim Şirketinden kullanılan kredi bedeline ilişkin 28/09/219 tarihli senet alındı bodrosu ve ödeme planında belirtiliği üzere taşınmaz satış bedeline ilişkin 32 adet senet düzenlendiğini, davalı … borçlu ve müvekkilinin müşterek borçlu müteselsil kefil olarak belirtilerek senetlerin imzalandığını, asıl borçlu olan davalının borcunu ödememesi nedeniyle senetlerin müvekkili tarafından ödendiğini, müvekkili tarafından borçlu davalıya defalarca ödeme konusunda başvurduğunu, borçludan herhangi bir ödeme konusunda olumlu bir yaklaşım olmadığı gibi müvekkilinden mal kaçırma hazırlığı içerisinde olduğunun taraflarınca öğrenilmesi akabinde İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi …/… D. İş Esas sayılı dosyası ile İhtiyati Haciz kararı alındığını, ihtiyati haciz kararı neticesinde müvekkilinin alacağının alınabilmesini sağlamak için borçlunun borca yeter miktardaki menkul, gayrimenkul malları ile 3. kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyati haczine karar verildiğini, müvekkili tarafından ödenen senet bedellerinin tahsilinin amacı ile davalı/borçlu tarafa İzmir 24. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası ile icra takibi açıldığını, davalının haksız itirazı neticesinde takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; somut olayda alacağın ticari nitelikte olmadığını, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanabilecek alacak olduğunu, bu durumda HMK’nın 2. maddesi gereği görevli mahkeme genel yetkili olan Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, ayrıca davanın açıldığı sırada müvekkilinin yerleşim yerinin Bursa olması nedeniyle davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davacı yanın müvekkiline ev alacağını vaat ettiğini ve söz konusu evin ödemelerini uzun süre yaparak bağışlama iradesini gösterdiğini, müvekkili ile davacının uzun süre beraber yaşadıklarını, resmi nikah edebileceğini beyan ve taahhüt ettiğini, taraflar arasındaki ilişki devam ederken evi satın almak için beraber beğendiklerini, daha sonra evi satın aldıkları inşaat şirketinin kredi kullandırabileceğini öğrenmeleri üzerine ev için ödenecek bedelin kredilendirilmesini talep ettiklerini, bu nedenle de davacının da beyan ettiği üzere kredi sözleşmesi müvekkilinin tarafından imzalandığını ancak aradaki anlaşma gereği davacının da kefil olduğunu, haricen müvekkiline bu krediyi kendisinin ödeneceğini beyan ettiğini, davacı kendi iddiasına göre tam 24 ay boyunca düzenli olarak ödemeleri yaptığını, hayatın olağan akışına göre kimse borçlu olmadığı ve vaat etmediği ödemeleri 24 ay boyunca düzenli yapmayacağını, bu hususun davacının bağışlama sözü verdiğini buna uygun olarak da ödemeleri yaparak söz konusu evi müvekkiline bağışladığını gösterdiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun…/… Dosya…/…Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-İzmir 24. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası,
3-Taraflara ait ticaret sicil kayıtları,
4-Taraflara ait vergi sicil kayıtları,
5-Taraflara ait esnaf sicil kayıtları,
6-Bursa ili, Osmangazi ilçesi, Cumhuriyet Mahallesi, …-…-…-…-…-… Pafta, … Ada, … Parsel sayılı taşınmazda bulunan …. Blok, …numaralı bağımsız bölüme ilişkin takyidatlı tapu kaydı,
7-… Finansal Kiralama Anonim Şirketi nezdinde … TC kimlik numaralı davalı … ile Bursa ili, Osmangazi ilçesi, Cumhuriyet Mahallesi, …-…-…-…-…-… Pafta, … Ada, … Parsel sayılı taşınmazda bulunan …. Blok, …numaralı bağımsız bölüme ilişkin olarak imzalanan 30/09/2019 tarihli Konut Edinimine İlişkin Leasing Sözleşmesi, taşınmazın satın alımı açısından kullanılan krediye ilişkin kredi sözleşmesi ve borç bedeli açısından oluşturulan senet alındı bordrosu ile ödeme planı ve yapılan ödemelere ilişkin belgelerin onaylı suretleri,
8-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, davacı tarafından … Finansal Kiralama Anonim Şirketi ile … ile Bursa ili, Osmangazi ilçesi, Cumhuriyet Mahallesi, …-…-…-…-…-… Pafta, … Ada, … Parsel sayılı taşınmazda bulunan …. Blok, …numaralı bağımsız bölüme ilişkin olarak imzalanan 30/09/2019 tarihli Konut Edinimine İlişkin Leasing Sözleşmesi, sözleşmeye istinaden kullanılan kredi bedeline ilişkin olarak düzenlenen senetlerde müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunmasına binaen senet bedellerinin davalı tarafından ödenmemesi üzerine davacı tarafından ödenmesi neticesinde, ödenen bedellerin asıl borçlu davalıdan tahsili amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibinde yer alan ödeme emrine davalı tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir 26. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının … Mefruşat Ev Tekstil Ürünleri Konfeksiyon Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi olduğu, borçlunun … olduğu, davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhinde 10.808,60-TL asıl alacak ve 1.090,04-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 11.898,64-TL üzerinden icra takibi başlattığı, davalının süresinde yapmış olduğu itiraz üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanun’un 5. maddesinde de ticari davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları yer almaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanun’da düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar. (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı-İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Davaya konu uyuşmazlığın davacı tarafından … Finansal Kiralama Anonim Şirketi ile … ile Bursa ili, Osmangazi ilçesi, Cumhuriyet Mahallesi, …-…-…-…-…-… Pafta, … Ada, … Parsel sayılı taşınmazda bulunan …. Blok, …numaralı bağımsız bölüme ilişkin olarak imzalanan 30/09/2019 tarihli Konut Edinimine İlişkin Leasing Sözleşmesi, sözleşmeye istinaden kullanılan kredi bedeline ilişkin olarak düzenlenen senetlerde müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunmasına binaen senet bedellerinin davalı tarafından ödenmemesi üzerine davacı tarafından ödenmesi neticesinde, ödenen bedellerin asıl borçlu davalıdan tahsili amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibinde yer alan ödeme emrine davalı tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, dava dilekçesi ve içeriği ile dava dilekçesi ekinde sunulan senet alındı bordrosundan ve sair delillerden anlaşılacağı üzere taraflar arasındaki kefalet ilişkisine konu bonoların tanzim sebebinin … Finansal Kiralama Anonim Şirketi ile … ile Bursa ili, Osmangazi ilçesi, Cumhuriyet Mahallesi, …-…-…-…-…-… Pafta, … Ada, … Parsel sayılı taşınmazda bulunan …. Blok, …numaralı bağımsız bölüme ilişkin olarak imzalanan 30/09/2019 tarihli Konut Edinimine İlişkin Leasing Sözleşmesi olduğu, bahse konu sözleşmeye bağlı olarak alınan ve davacı müteselsil kefil tarafından bedellerinin ödendiği iddia edilen senetlerin kayıtsız şartsız bir borç ikrarı içerdiğinin kabulünün mümkün olmadığı, uyuşmazlığın çözümü noktasında sözleşmeye bağlı olarak düzenlenen senetlere dair temel hukuki ilişkinin ve taraflar arasında mevcut olan kefalet ilişkisinin esas alınması gerektiği, kefalet ilişkisine dayanak senetlerin 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen kayıtsız ve şartsız bir borç ikrarını içerir kıymetli evrak olmadığı, uyuşmazlığın 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen kefalet sözleşmesi hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği, davanın nispi ticari dava vasfının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi noktasında ise tarafların gerçek kişi oldukları, taraflar arasındaki ilişkinin tarafları işletmeleri ile ilgili olup olmadığı, tarafların işletmelerinin ticari işletme vasfında olup olmadıkları ve bu itibarla tarafların tacir sayılıp sayılmayacaklarının tespiti için 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11. maddesi ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi kapsamında esnaf işletmesi için ön görülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi için İzmir Vergi Dairesine, İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odasına, İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevaplarında yer alan veriler çerçevesinde davacının 10/03/2010-13/10/2014 tarihleri arasında “İnci Ve Değerli Doğal Taşların İşlenmesi Ve Değerli Taşlardan Takı Ve Mücevher İle Bunların Parçalarının İmalatı” faaliyetinde kayıtlı mükellefi olduğu ve aynı Dairenin 16/12/2005-28/11/2013 tarihleri arasında “Belirli Bir Mala Tahsis Edilmiş Mağazalarda Altın Ve Diğer Değerli Metallerden Takı, Eşya Ve Mücevherat Perakende Ticareti” faaliyetinde kayıtlı Tasf .Hal. …-… Mücevherat Kuyumculuk … İnsan Ve Tic. Ltd. Şti.’ nin kanuni temsilcisi olduğu görülmüş olup, adı geçenin faal mükellefiyet kaydına rastlanılmadığının bildirilmesi doğrultusunda davacının tacir olduğunun kabulünün mümkün bulunmadığı, davacının ticari işletmesinin bulunmadığı ve uyuşmazlığın davacının ticari işletmesi ile ilgili olmadığı, Bursa Vergi Dairesine, Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Odasına, Bursa Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevaplarında yer alan veriler çerçevesinde davalının 10/11/2020-06/11/2021 tarihleri arasında ”Kadınlar İçin Kuaför İşletmelerinin Faaliyetleri” nedeniyle mükellefiyet kaydı bulunduğu ve ”Diğer Ücret(basit usul mükellefi yanında çalışan” geliri elde ettiğinin tespit edildiğinin bildirilmesi doğrultusunda davalının tacir olduğunun kabulünün mümkün bulunmadığı, davalının ticari işletmesinin bulunmadığı ve uyuşmazlığın davacının ticari işletmesi ile ilgili olmadığı, tarafların tacir sıfatlarının bulunmaması ve uyuşmazlığın taraflar arasındaki temel hukuki ilişki dikkate alındığında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen kefalet sözleşmesi hükümlerine çözümlenmesi gerektiği kanaati neticesinde taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü noktasında görevli mahkemenin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesinde; ”Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.
Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükmü düzenlenmiştir.
Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan haller, dava (yargılama) şartlarıdır. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (kesin hüküm gibi). Dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi (davanın esasına girebilmesi) için gerekli olan da denir.
Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür. Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hakim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür.
Esasa ilişkin nihai karar ile taraflar arasındaki uyuşmazlık (esastan) sona erer ve hüküm kesinleşince (kesin hüküm ortaya çıkınca), artık o uyuşmazlık (dava konusu) hakkında, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz; açılırsa, kesin hükümden dolayı reddedilir (HMK m.303) (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt:3, s.3005).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesinde mahkemenin görevli olması da dava şartları arasında sayılmıştır.
Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesinde ise; ”Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” hükmü yer almaktadır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun…/… Dosya…/…Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, İzmir 24. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası, taraflara ait ticaret sicil kayıtları, taraflara ait vergi sicil kayıtları, taraflara ait esnaf sicil kayıtları, Bursa ili, Osmangazi ilçesi, Cumhuriyet Mahallesi, …-…-…-…-…-… Pafta, … Ada, … Parsel sayılı taşınmazda bulunan …. Blok, …numaralı bağımsız bölüme ilişkin takyidatlı tapu kaydı, … Finansal Kiralama Anonim Şirketi nezdinde … TC kimlik numaralı davalı … ile Bursa ili, Osmangazi ilçesi, Cumhuriyet Mahallesi, …-…-…-…-…-… Pafta, … Ada, … Parsel sayılı taşınmazda bulunan …. Blok, …numaralı bağımsız bölüme ilişkin olarak imzalanan 30/09/2019 tarihli Konut Edinimine İlişkin Leasing Sözleşmesi, taşınmazın satın alımı açısından kullanılan krediye ilişkin kredi sözleşmesi ve borç bedeli açısından oluşturulan senet alındı bordrosu ile ödeme planının ve yapılan ödemelere ilişkin belgelerin onaylı suretleri ile sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu uyuşmazlığın davacı tarafından … Finansal Kiralama Anonim Şirketi ile … ile Bursa ili, Osmangazi ilçesi, Cumhuriyet Mahallesi, …-…-…-…-…-… Pafta, … Ada, … Parsel sayılı taşınmazda bulunan …. Blok, …numaralı bağımsız bölüme ilişkin olarak imzalanan 30/09/2019 tarihli Konut Edinimine İlişkin Leasing Sözleşmesi, sözleşmeye istinaden kullanılan kredi bedeline ilişkin olarak düzenlenen senetlerde müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunmasına binaen senet bedellerinin davalı tarafından ödenmemesi üzerine davacı tarafından ödenmesi neticesinde, ödenen bedellerin asıl borçlu davalıdan tahsili amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibinde yer alan ödeme emrine davalı tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, dava dilekçesi ve içeriği ile dava dilekçesi ekinde sunulan senet alındı bordrosundan ve sair delillerden anlaşılacağı üzere taraflar arasındaki kefalet ilişkisine konu bonoların tanzim sebebinin … Finansal Kiralama Anonim Şirketi ile … ile Bursa ili, Osmangazi ilçesi, Cumhuriyet Mahallesi, …-…-…-…-…-… Pafta, … Ada, … Parsel sayılı taşınmazda bulunan …. Blok, …numaralı bağımsız bölüme ilişkin olarak imzalanan 30/09/2019 tarihli Konut Edinimine İlişkin Leasing Sözleşmesi olduğu, bahse konu sözleşmeye bağlı olarak alınan ve davacı müteselsil kefil tarafından bedellerinin ödendiği iddia edilen senetlerin kayıtsız şartsız bir borç ikrarı içerdiğinin kabulünün mümkün olmadığı, uyuşmazlığın çözümü noktasında sözleşmeye bağlı olarak düzenlenen senetlere dair temel hukuki ilişkinin ve taraflar arasında mevcut olan kefalet ilişkisinin esas alınması gerektiği, kefalet ilişkisine dayanak senetlerin 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen kayıtsız ve şartsız bir borç ikrarını içerir kıymetli evrak olmadığı, uyuşmazlığın 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen kefalet sözleşmesi hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği, davanın nispi ticari dava vasfının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi noktasında ise tarafların gerçek kişi oldukları, taraflar arasındaki ilişkinin tarafları işletmeleri ile ilgili olup olmadığı, tarafların işletmelerinin ticari işletme vasfında olup olmadıkları ve bu itibarla tarafların tacir sayılıp sayılmayacaklarının tespiti için 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11. maddesi ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi kapsamında esnaf işletmesi için ön görülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi için İzmir Vergi Dairesine, İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odasına, İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevaplarında yer alan veriler çerçevesinde davacının 10/03/2010-13/10/2014 tarihleri arasında “İnci Ve Değerli Doğal Taşların İşlenmesi Ve Değerli Taşlardan Takı Ve Mücevher İle Bunların Parçalarının İmalatı” faaliyetinde kayıtlı mükellefi olduğu ve aynı Dairenin 16/12/2005-28/11/2013 tarihleri arasında “Belirli Bir Mala Tahsis Edilmiş Mağazalarda Altın Ve Diğer Değerli Metallerden Takı, Eşya Ve Mücevherat Perakende Ticareti” faaliyetinde kayıtlı Tasf .Hal. …-… Mücevherat Kuyumculuk … İnsan Ve Tic. Ltd. Şti.’ nin kanuni temsilcisi olduğu görülmüş olup, adı geçenin faal mükellefiyet kaydına rastlanılmadığının bildirilmesi doğrultusunda davacının tacir olduğunun kabulünün mümkün bulunmadığı, davacının ticari işletmesinin bulunmadığı ve uyuşmazlığın davacının ticari işletmesi ile ilgili olmadığı, Bursa Vergi Dairesine, Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Odasına, Bursa Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevaplarında yer alan veriler çerçevesinde davalının 10/11/2020-06/11/2021 tarihleri arasında ”Kadınlar İçin Kuaför İşletmelerinin Faaliyetleri” nedeniyle mükellefiyet kaydı bulunduğu ve ”Diğer Ücret(basit usul mükellefi yanında çalışan” geliri elde ettiğinin tespit edildiğinin bildirilmesi doğrultusunda davalının tacir olduğunun kabulünün mümkün bulunmadığı, davalının ticari işletmesinin bulunmadığı ve uyuşmazlığın davacının ticari işletmesi ile ilgili olmadığı, tarafların tacir sıfatlarının bulunmaması ve taraflar arasındaki temel hukuki ilişki dikkate alındığında uyuşmazlığın 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen kefalet sözleşmesi hükümlerine çözümlenmesi gerektiği kanaati neticesinde taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü noktasında görevli mahkemenin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu, mahkememizin görevsiz olduğu, dava şartlarının bulunup bulunmadığının yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetileceği, dava şartı noksanlığını belirleyen hakimin davayı usulden reddetmekle yükümlü olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlendiği üzere dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunması durumunda asliye hukuk mahkemesi olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğu anlaşılmakla, görev dava şartı yokluğu sebebiyle açılan davanın usulden reddine vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın USULDEN REDDİ İLE, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi kapsamında İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 115/2. maddesi gereğince mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesi gereğince, tarafların görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep edebileceklerinin, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
3-Tarafların görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri durumunda dosyanın görevli İZMİR NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
4-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.12/04/2022

Katip …
(E-İMZA)

Hakim …
(E-İMZA)

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.