Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/189 E. 2022/589 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/189
KARAR NO : 2022/589

DAVA : Alacak (Simsarlık Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/03/2022
KARAR TARİHİ : 29/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Simsarlık Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, 05/05/2016 tarihli simsarlık sözleşmesine dayalı olarak 1.000.000,00 TL tutarındaki komisyon alacağı için, İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesinde 5.000,00 TL’lik kısmi alacak davası açtığını, yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen kararın, BAM … Hukuk Dairesi tarafından ortadan kaldırılarak yeniden ve kesin olarak tesis edilen hükümle 08/02/2019 tarihli …/… E, …/… K. sayılı ilamı ile davacının 10/03/2017 tarihi itibariyle komisyon ücretine hak kazandığı kabul edilerek 5.000,00 TL komisyon bedelinin davalıdan tahsiline karar verildiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.03.2015 tarih 2013/1728 E. , 2015/1036 K. sayılı kararında belirtildiği üzere davanın kısmi nitelikte olması halinde önceden açılan davada kesinleşen ilamın tespit kısmı, kalan kısım hakkında açılan ikinci davanın tespit kısmı için kesin hüküm oluşturacağını ve bağlayıcı olacağını, öğretide ve yargısal uygulamalarda da aynı durumun kabul edildiğini, ikinci davaya bakan mahkemenin kısmi davanın davalının sorumluluğuna ilişkin bu tespit bölümüyle bağlı olduğunu, davalının haksızlığı olgusunun artık tartışılamaz hale geldiğini, kesin hüküm bulunan bir konuda mahkemenin bu yönün doğruluğunu yeniden araştırma ve inceleme konusu yapmasına hukuken olanak bulunmadığını, bu yönün kamu düzenine ilişkin olup mahkemeler ve Yargıtayca doğrudan doğruya (resen) göz önünde tutulması gerektiğini, Yargıtay HGK kararı gereğince, İzmir Bam …hukuk Dairesi’nin …/… E, …/… K. Sayılı kararı ile müvekkilinin davalıdan, sözleşmede belirtilen miktarda komisyon ücreti alacağı olduğunun ve davalının haksızlığı olgusunun hukuken sabit olduğunu, bu alacak ile ilgili olarak İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açtıkları …/… esas sayılı dosyasında açtıkları davada görevsizlik kararı verildiğini, İzmir …Asliye Ticaret Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasında görülen davanın ise arabuluculuğa başvuru yapılmadan açıldığı gerekçesiyle usulden reddedildiğini, bu nedenle arabulucuya başvurulduğunu, ancak anlaşma olmadığından bu davanın açıldığını, davanın İzmir BAM … Hukuk Dairesinin kesin kararına dayalı olarak ve hükmedilen kısım dışında kalan bakiye alacak için açıldığını bildirmiş, teminatsız olarak davalının menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesini veya davalının taşınmazları üzerine ihtiyati tedbir konulmasını, bakiye alacakları olan 995.000,00 TL’nin sözleşmenin feshedildiği 10/03/2017 tarihinden veya dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada görevsizlik kararı verildiğini, gerekçeye katılmalarının mümkün olmadığını, davanın müvekkili şirketin ticari işi ile ilgili olmadığını, davacının esnaf olduğunu, tacir olsa bile davanın konusunun ticari iş niteliğinde olmaması nedeniyle asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğunu, bu nedenle görevsizlik itirazında bulunduklarını, sözleşme tarihinin 05/05/2016 olup TBK’nun 147(5) maddesinde simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar yönünden 5 yıllık zamanaşımı öngörüldüğünü, dava tarihi itibariyle alacağın zamanaşımına uğradığını, simsarlık sözleşmesinin TBK’nun 520. ile 525. maddeleri arasında düzenlendiğini, 521. maddede simsarın sözleşmesinin kurulması halinde ücrete hak kazandığının belirtildiğini, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin ilamında aynı koşulun vurgulandığını, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin 14/07/2017 tarih …/… esas, …/… karar nolu ilamında da simsarın aracılık hizmetini vermemesi nedeniyle simsarın açtığı davanın reddine karar verildiğini, sözleşmeye konu taşınmazın 06/11/2019 tarihinde üçüncü kişiye satıldığını, müvekkilinin, davacı tarafa komisyon parası vermemek adına davacıyı aradan çıkarmak suretiyle taşınmazını satmadığını, taşınmazın gerçek değerini bulduğu 06/11/2019 tarihinde sattığını, davacı tarafın simsarlık görevini hakkaniyet ölçüsünde ve müvekkilinin isteği doğrultusunda yerine getiremediğini, simsarlık sözleşmesinde minimum işlem bedeli yazılı kısım dolu iken 37.000.000,00 TL olarak doldurulduğunu, bu tutar üzerinde tahrifatın söz konusu olup, yanında herhangi bir paraf olmadığını, tarafların kendi arasında maksimum işlem bedeli ve taşınmazın en çok kaç paraya satılacağı ile ilgili bir ortak kanaate varamadıklarını, bu hususun sözleşme ile belirlenemediğini, sözleşmenin her iki tarafın ortak iradeleri ile uyumlu olduğu anda doğduğunu, dolayısı ile davacı taraf ile söz konusu taşınmazın en çok kaç paraya satılacağı konusunda herhangi bir anlaşmaya varmayan müvekkilinin, taşınmazın değerinde satılabilmesi için tüm teklifleri değerlendirmeye alarak, tam değerini bulduğu anda satmak istediğini, bu sırada davacı tarafın taşınmaza müşteri aramaya başladığını ancak bu müşterilerin taşınmazın hak ettiği parasal miktarı veremediklerini, en sonunda müvekkilinin taşınmazın tam değerine satılamayacağını anladığında satmaktan vazgeçerek, davacı tarafa noter aracılığıyla 10/03/2017 tarihli ihtarnameyi gönderdiğini, ihtarnamede aralarında imzalanan 05/05/2016 tarihli simsarlık sözleşmesinin sona erdirildiğini ifade ettiğini, sözleşme ve ihtarname tarihi arasında 10 ay kadar bir süre olmasına rağmen davacı tarafın taşınmazın satımı konusunda gerekli dikkat ve özeni göstermediğini, taşınmazın satımı için uğraş vermediğini, hakkaniyete ve dürüstlük kuralına aykırı ve fahiş taleple açılan davanın reddinin gerektiğini bildirmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava; TBK’nun 520 ve devamı maddeleri uyarınca, taraflar arasında düzenlenen simsarlık sözleşmesinde kararlaştırılan simsarlık ücretinin, daha önce açılan davada hükmedilen kısmi bölümü dışında kalan bakiye bölümüne ilişkin alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Taraflar arasında davaya konu 05/05/2016 tarihli simsarlık sözleşmesinin varlığı ve davalı tarafça cevap dilekçesinde dile getirilen 37.000.000,00 TL işlem bedeli üzerinde tahrifat yapıldığı iddiası dışında, içeriği konusunda bir uyuşmazlık yoktur.
Davacı tarafça, sözleşmede 1.000.000,00 TL olarak kararlaştırılan simsarlık ücretinin 5.000,00 TL’lik bölümünün tahsili amacıyla İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasında 21/04/2017 tarihinde dava açılmış, yapılan yargılama sonunda 01/11/2018 tarih ve …/… karar sayılı ilam ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, kararın istinaf edilmesi sonrasında İzmİzmir Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin 08/02/2019 tarih …/… esas ve …/… karar sayılı ilamı ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile 5.000,00 TL komisyon bedelinin dava tarihinden avans faizi ile tahsiline, cezai şart talebine ilişkin istemin reddine kesin olarak karar verilmiş, karar tarihi itibariyle niteliği nedeniyle karar kesinleşmiştir.
Davacı taraf bakiye 995.000,00 TL alacağın tahsili amacıyla İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… ve aynı günde İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyasında 14/09/2021 tarihinde iki ayrı dava açmış, İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi 12/01/2022 tarihli ve …/… karar sayılı ilamı ile zorunlu arabuluculuğa başvuru bulunmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar vermiş, karar istinaf edilmeksizin 17/02/2022 tarihinde kesinleşmiş, İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesi ise 29/11/2021 tarihli ve …/… karar sayılı ilamla davanın nispi ticari dava olduğu, bu nedenle asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, karar tarafların istinaf yoluna başvurmaması nedeniyle 31/12/2021 tarihinde kesinleşmiştir.
Davacı tarafça asliye ticaret ve asliye hukuk mahkemelerine açılan her iki davanın reddine ilişkin verilen kararların kesinleşmesinden sonra mahkememizdeki dava açılmıştır.
Kısmi davanın, asliye hukuk mahkemesinde görülmesi, ardından davacı tarafça aynı uyuşmazlık için, aynı günde hem asliye ticaret hem de asliye hukuk mahkemesinde iki ayrı davanın açılıp asliye hukuk mahkemesince davanın nispi ticari dava niteliğinde bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi davacının şahıs ünvanlı bir işletme olup simsarlığın, yerleşmiş yargı kararları ile esnaflık sayılması karşısında mahkememizin görevli olup olmadığının belirlenmesi yönünden toplanan tüm delillerle öncelikle davanın mutlak veya nispi ticari dava niteliğinde olup olmadığının belirlenmesi zorunludur.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnız bir ticari işletme ile ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruptan oluşur.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın yasal düzenlemelerce ticari sayılan davalardır. Bu davalar TTK’nun 4(1), Kooperatifler Kanunu’nun 99, İİK’nun 154, Finansal Kiralama Kanunu’nun 31, Ticari İşletme Lehine Kanunu’nun 22. maddelerinde sayılmış olup, bu nitelikteki davaların mutlak ticari dava sayılabilmesi için ilgili özel kanunlarda nitelendirilmesi ya da TTK’nun 4(1) maddesinde sayılmış olması yeterlidir.
Nispi ticari davalar ise, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili ve tarafların tacir olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. Uyuşmazlığın nispi ticari dava sayılabilmesi için bu iki koşulun birlikte varlığı zorunludur.
Üçüncü grup ticari davalar yalnız bir tarafın ticari işletmesini ilgilendirilen havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Bu davalar TTK’daki yasal düzenleme gereği uyuşmazlığını bir yanı tacir olmasa dahi bir yanının tacir olması halinde ticari dava sayılmıştır.
6335 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu’nun ikinci maddesi ile değişik TTK’nun 5(1) maddesi gereğince ticaret mahkemesi ticari nitelikli davalara ve çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlendirilmiş olup, buna göre Asliye Ticaret Mahkemesi ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki görev ilişkisidir.
Dava, somut olay yönünden niteliği itibariyle mutlak ticari dava değildir. Her ne kadar davalı tarafça cevap dilekçesinde, uyuşmazlığın davalı şirketin ticari işi ile ilgili olmadığı iddia edilmiş ise de bu yönde hiçbir somut açıklamada bulunulmadığı ve delil sunulmadığı gibi taşınmazın şirket adına kayıtlı olması nedeniyle ve sözleşmede şirketin taraf olmasına bağlı olanak simsarlık sözleşmesine konu taşınmazın satış işleminin davalı şirketin ticari işletmesiyle ilgili olduğu belirgindir.
Davanın, mutlak ticari dava niteliğinin bulunmamasına göre, nispi ticari dava niteliği bulunması halinde uyuşmazlığın Asliye Ticaret Mahkemesinde çözülmesi mümkündür.
Yerleşmiş yargı kararları ile bir kişinin tacir niteliği, yalnız esnaf veya ticaret odasına kayıtlı olup olmadığı, vergi yükümlüsü bulunup bulunmadığı, hangi nitelikte defter tuttuğu, esnaf işletmesi sayılan belirli işler dışındaki işler yönünden işletmesinin niteliğine bağlı olarak belirlenmeyip bütün verilerin değerlendirilmesi suretiyle somut olay yönünden tacir sıfatında bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Özellikle gerek esnaf gerek tacir işletmesine konu olabilecek işletme sahibi kişilerin Bakanlar Kurulu kararnamesi ile esnaf-tacir ayrımı için belirlenen limitler göz önünde tutularak sıfatının tayini gerekir.
Davalı tarafın, ticaret şirketi olması nedeniyle tacir olduğu, sözleşme içeriği itibariyle uyuşmazlığın ticari işletmesiyle ilgili olup davacının simsar olması nedeniyle davacı yönünden de uyuşmazlığın tacir olarak kabul edilmesi halinde ticari işletmesiyle ilgili bulunduğu açıktır. Yalnız, davalının tacir olup olmadığının tespiti gerekmektedir.
Davacı tarafça açılan önceki kısmi dava Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmüş, istinaf edilerek İzmir Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi tarafından karar kaldırılarak yeniden esastan hüküm kurulmuş, gerek ilk derece mahkemesi gerekse Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davanın, ticari dava niteliğinde olduğu konusunda bir karara varılmamış, buna göre davacı esnaf kabul edilerek her iki yargılama yapılarak hüküm kurulmuştur. Bu kararlardan sonra davacının, esnaf iken tacir olarak kabul edilmesini gerektirecek bir yasal değişiklik olmadığı gibi esnaf ve tacir ayrımı için Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen limitler yönünden de bir değişiklik olmamıştır. Davacı, ticaret sicilinde şahıs işletmesi sıfatıyla kayıtlı olup, ticaret odasında tacir sıfatı ile kaydının bulunması davacıyı tacir yapan bir özellik değildir. Bunun yanında Vergi Dairesinden alınan yazıda davacının, işletme esasına göre defter tutarak ticari kazanç yönünden faal mükellef olduğu 2016 yılı dönem içi satışının 6.500,48 TL, gayrisafi hasılatının 6.914,73 TL olup, 2021 yılı dönem içi satışının 11.398,22 TL, alımının ise sıfır olduğu, 2021 yılında da 2016 yılı gibi zarar gösterdiği belirtilmiştir. Buna göre davalının, sözleşme tarihinde ve dava tarihine kadar devam eden süreçte satın almalarının sıfır olduğu gibi satışlarının Bakanlar Kurulunca belirlenen tacir limitinin çok çok altında bir miktarı içerdiği bellidir. Davacının, davalı ile bu sınırı aşan dava konusu sözleşmeyi yapması ise alacağın yargılamaya muhtaç olup, davacı tarafça henüz vergi dairesine kazanç olarak bildirilmemiş olduğu da göz önünde tutulduğunda davacının esnaf sıfatının, tacir sıfatı ile değişimine neden olmaz.
Simsarlık, yerleşmiş yargı kararları ile esnaf işletmesi sayıldığı gibi bir malın alımı ve satımı söz konusu olmadığından bedenen çalışmanın önde olduğu, buna göre ticari şirkete dönüşmediği, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen limiti aşacak düzeyde satış ve gelirin elde edilmediği, çok sayıda çalışanın olduğu, büyük işletme niteliğinde bulunmadığı sürece simsarlık işinin esnaflık niteliğinde bulunduğunda şüphe yoktur.
Toplanan tüm deliller, davacı tarafın tacir olup olmadığı konusunda yazılan müzekkerelere verilen cevaplar ve tüm dosya kapsamı ile; davaya konu simsarlık sözleşmesinin, TBK’nun 520 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olduğu, taraflar arasında aynı sözleşmeden kaynaklanan kısmi alacak için açılan davanın yargı yolu denetiminden de geçerek asliye hukuk mahkemesinde görülmek suretiyle kararın kesinleştiği, bu dava ile mahkememizde açılan dava arasında davacının, esnaf sıfatının gerek işletmesinin niteliği ve büyüklüğü gerekse Bakanlar Kurulu tarafından esnaf-tacir ayrımı için belirlenen limitler yönünden değişmediği, davacının işletmesinin niteliği, büyüklüğü ve gelirine göre esnaf olduğu konusunda bir şüphe bulunmadığı, mutlak ticari dava niteliği bulunmayan davanın, davacının tacir olmamasına bağlı olarak nispi ticari dava niteliğinde de olmadığı, buna göre önceki kısmi davanın görüldüğü gibi bakiye alacak bölümü için de uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde çözümlenmesinin gerektiği, mahkememizin görevsiz olup görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesinin zorunlu olduğu, görevin dava şartlarından olup HMK nun 115(1) maddesi uyarınca davanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın, dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine, dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar mahkememizin kararından önce davacı tarafça, aynı günde İzmir … Asliye Hukuk ve İzmir … Asliye Ticaret Mahkemelerinde derdestlik oluşturacak şekilde, aynı uyuşmazlık için iki ayrı dava açılmış ve İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından, asliye ticaret mahkemesinin görevli olacağı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ise de bu kararın istinaf edilmeksizin kesinleştiği, HMK’nun 20.maddesi uyarınca, davacı tarafça, dosyanın asliye ticaret mahkemesine gönderilmesi talep edilmeden mahkememizdeki bu davanın ayrı bir dava olarak açıldığı, İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın HMK’nun 20. maddesi uyarınca açılmamış sayılması hükmüne tabi olduğu, dolayısıyla mahkememizin görevsizlik kararı ile … Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen görevsizlik kararı arasında olumsuz görev uyuşmazlığının söz konusu olmadığı dikkate alınarak yargı yeri belirlenmesi başvurusu konusunda yasal koşullar oluşmadığından HMK’nun 21.maddesi uyarınca bir hüküm kurulmamıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle:
1-Görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın, dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2-HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli İZMİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20(1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın ve/veya karşı davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
Davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı HMK’nun 343 ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile başvuru ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 29/06/2022

Başkan …
e-imza

Üye …
e-imza

Üye …
e-imza

Katip …
e-imza