Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/11 E. 2022/520 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/11
KARAR NO : 2022/520

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/01/2022
KARAR TARİHİ : 16/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin emekli ve başkaca geçim kaynağı olmayan bir vatandaş olduğunu, 2021 yılının Nisan ayında sosyal medya üzerinden gördüğü ‘İcralık Emekliye Acil Kredi’ ilanından, … ve … telefon numaralı … ve …isimli kişiler ile iletişime geçtiğini, adı geçenlerce ödünç para verme vaadiyle kandırıldığını, akabinde takibe konu 45.000-TL bedelli, 10/02/2021 keşide ve 10/03/2021 vade tarihli bono karşılığında bir bedel alınmamış olmasına karşın iradesi sakatlatılarak müvekkiline imzalatıldığını, devamla sözde alacaklı olan ve dolandırıcılık/tefecilik çetesinin üyesi İzmir 28. İcra Dairesi’nin …/… E. Numaralı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip talebinde bulunulduğunu ve ödeme emrinin, dosya borçlusu …’ye 19/04/2021 tarihinde tebliğ olduğunu, bu aşamada hala müvekkiline ödeme yapılacağı vaatlerinin devam ettiğini ancak prosedürlerin tamamlanmasından sonra gerçekleşeceği yalanı ile müvekkilinin oyalandığını, ödeme emri müvekkiline tebliğ olduktan sonra, müvekkilin aramaları ve ısrarları ile banka havalesi yoluyla müvekkilinin Ziraat Bankası hesabına 500-TL ödeme yapıldığını, internet üzerinden iletişime geçtiği ve bu bonuyu kendisine imzalatan kimseler başkaca insanlar olmakla birlikte söz konusu icra dosyasının alacaklısı bulunan … ile bir tanışıklığı bulunmadığını, senedin kendisine nasıl ulaştığının da bilinmediğini, müvekkilinin ödeme emrini tebliğ aldıktan sonra kendisini ödünç para verme vaadiyle kandıran … adı ile bilinen ve …isimli kişiler ile iletişime geçtiğini ve alacaklı konumundaki …’in kim olduğunu ve bu ödeme emrinin ne olduğunu sorduğunu, yine bu kimselerin yol göstermesi ve …isimli şahsın eşliğinde, başkaca geçim kaynağı olmamasına rağmen 21/05/2021 tarihinde İzmir 28. İcra Müdürlüğü’ne gelip, emekli maaşının tamamının haczedilmesi yönünde yazılı muvafakat verdiğini, verilen bu muvafakatname esnasında müvekkilinin iradesinin hileli davranışlar ile sakatlandığını, olayın devamında … ve …isimli şahıslar ile bir görüşme günü daha belirlendiğini ve müvekkilince dolandırıldığının anlaşılması üzerine elinde kanıt bulunması amacıyla kişilerin yüzlerinin göründüğü bir video kaydı alındığını, söz konusu takibe konu alacak ve borç ilişkisinin bir hukuki ilişki olmamakla birlikte bu hususun soruşturulması ve ilgililere gerekli yaptırımların uygulanması bakımından ayriyeten İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na, şikayette bulunulduğunu, devamla borcu kabul anlamına gelmemekle birlikte emekli maaş haczi muvafakati yönünde verilen irade beyanı geri alınmış ve ilgili icra müdürlüğüne haczin kaldırılması talebinin iletildiğini, icra dairesinde düzenlenen tensip zaptı ile talebin reddine karar verildiğini, son olarak İzmir 10. İcra Hukuk Mahkemesi’nin …/… E. sayılı dosyasından açılan emekli maaşı muvafakatinin geri alınması taleplerinin genel mahkemelerin görevli olduğu gerekçesiyle reddedildiğini, arz edilen nedenlerle İzmir 28. İcra Dairesi …/… E. Sayılı haksız icra takibinin ihtiyati tedbir kararı verilerek DURDURULMASINA aksi kanaatte icra veznesine girecek paranın davalıya ÖDENMEMESİ yönünde tedbir kararı verilmesine, davanın kabulü ile davalı … ile müvekkili … arasında mevcut ve geçerli bir hukuki ilişkinin bulunmadığının, temelde bir borç ilişkisi bulunmadığının, bononun irade sakatlığı neticesinde imzalatıldığının ve nihayet müvekkilinin İzmir 28. İcra Dairesi’nin …/… nolu dosyasında borçlu olmadığının TESPİTİNE, İzmir 28. İcra Dairesi …./… Esas Sayılı haksız icra takibinin İPTALİNE, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla, bu dava sebebiyle uğramış oldukları zararların yasa gereği alacağın yüzde yirmisinden az olmamak kaydıyla kötü niyetli davalıdan alınarak müvvekile VERİLMESİNE, vekâlet ücreti ve sair yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalının dava dilekçesine karşı herhangi bir cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
DELİLLER :
1-İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar – Kaçakçılık ve Mali Suçlar Soruşturma Bürosunun …/… CBS Soruşturma numaralı dosyası,
2-Keşidecisi …, lehtarı …, 10/02/2021 tanzim, 10/03/2021 vade tarihli, 45.000,00-TL bedelli senet,
3-İzmir 28. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı icra takip dosyası,
4-İzmir 10. İcra Hukuk Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyası,
5-İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar – Kaçakçılık ve Mali Suçlar Soruşturma Bürosunun …/… Soruşturma numaralı dosyası,
6-İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Karar Masasının …/… Soruşturma numaralı …/… karar numaralı doyası,
7-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, davalı tarafından davacı aleyhinde İzmir 28. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibine dayanak keşidecisi …, lehtarı … olan, 10/02/2021 tanzim, 19/04/2021 ödeme tarihli, 45.000,00-TL bedelli senetten kaynaklanan borcun, senedin davacının sosyal medya üzerinden gördüğü ‘İcralık Emekliye Acil Kredi’ ilanından görerek iletişime geçtiği dava dışı … adı ile bilinen ve … olduğu tahmin edilen kişi ile …isimli kişi tarafından iradesi sakatlanmak suretiyle davacıya imzalatıldığı iddiası kapsamında, davacının İzmir 28. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibi ve takibe dayanak keşidecisi …, lehtarı … olan, 10/02/2021 tanzim, 19/04/2021 ödeme tarihli, 45.000,00-TL bedelli senetten dolayı davalı …’e borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit ve istirdat davalarına ilişkin hususlar 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesinde; ”Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.
İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.
İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmisinden aşağı olamaz.
Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.
Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.
Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki yararın bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması hâlinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu hâlde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Pekcanıtez, H./ Atalay, O./ Sungurtekin Özkan, M./ Özekes, M.: İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında icra mahkemesinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarihli ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 tarihli ve 2011/13-576 E., 2011/747 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Dava konusu icra takibine dayanak senedin incelenmesinde, senedin keşidecisinin …, lehtarının … olduğu, senedin tanzim tarihinin 10/02/2021, vade tarihinin ise 10/03/2021 olduğu ve senedin 45.000,00-TL bedelinde olduğu, senet üzerinde nakden kaydının yer aldığı görülmektedir.
İzmir 28. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının …, borçlunun … olduğu, davalı alacaklının davacı borçlu aleyhinde 45.000,00-TL asıl alacak bedeli üzerinden icra takibi başlattığı görülmektedir.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Karar Masasının …/… Soruşturma numaralı …/… karar numaralı doyasının incelenmesinde, şikayetçinin …, şüphelilerin ise davalı … ile dava dışı … ve …isimli isimli şahıslar olduğu, yapılan soruşturma neticesinde 1988/1 Esas 1989/2 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararında da belirtildiği üzere; bu tür uyuşmazlıklarda Hukuk Usulünün uygulanması gerektiği, yukarıda izah edildiği üzere Hukuk Usulüne göre, meşru olan lehtar hanesini sonradan doldurmak şeklindeki eylemin resmi evrakta sahtecilik suçuna vücut vermeyeceği, şüphelilerinin eyleminin bu aşamada suç oluşturmadığı, şikayetçinin senedin geçersizliği veya borcun bulunmadığına ilişkin taleplerini İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararında da belirtildiği üzere Hukuk Mahkemelerine iletmesi gerektiği anlaşıldığından, tefecilik suçu yönünden ise iddia dışında tefecilik suçunun işlendiğine dair aksi mahkeme kararı ile ispat edilmediği sürece geçerli olan senet ve icra takibi dışında delil bulunmadığı gerekçeleriyle, şüpheliler hakkında resmi evrakta sahtecilik ve tefecilik suçları açısından kamu adına ayrı ayrı kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Senetle İspat Zorunluluğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200. maddesinde; ”Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.
Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 201. maddesinde ise, ”Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.” hükmü ile senede karşı tanıkla ispat yasağı hususuna yer verilmiştir.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra hemen belirtelim ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 691/1).
Bonoda şekil şartları TTK’nın 688. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir.
Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir (Poroy,R.: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları 11. Bası, İstanbul 1989, s. 237 vd.).
Yerleşik Yargıtay içtihatları ve öğretide kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehtarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu sebeple de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehtar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel defi sebeplerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehtarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (12/4/1933 gün ve 1933/30-6 sayılı YİBK ).
Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu sebeple bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK’nın m. 191/1, TMK m. 6). Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükünün kaydın aksini iddia edene ait olacağında kuşku bulunmamaktadır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar – Kaçakçılık ve Mali Suçlar Soruşturma Bürosunun …/… CBS Soruşturma numaralı dosyası, keşidecisi …, lehtarı …, 10/02/2021 tanzim, 10/03/2021 vade tarihli, 45.000,00-TL bedelli senet, İzmir 28. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı icra takip dosyası, İzmir 10. İcra Hukuk Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyası, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar – Kaçakçılık ve Mali Suçlar Soruşturma Bürosunun …/… Soruşturma numaralı dosyası, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Karar Masasının …/… Soruşturma numaralı …/… karar numaralı doyası ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu uyuşmazlığın davalı tarafından davacı aleyhinde İzmir 28. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibine dayanak keşidecisi …, lehtarı … olan, 10/02/2021 tanzim, 19/04/2021 ödeme tarihli, 45.000,00-TL bedelli senetten kaynaklanan borcun, senedin davacının sosyal medya üzerinden gördüğü ‘İcralık Emekliye Acil Kredi’ ilanından görerek iletişime geçtiği dava dışı … adı ile bilinen ve … olduğu tahmin edilen kişi ile …isimli kişi tarafından iradesi sakatlanmak suretiyle davacıya imzalatıldığı iddiası kapsamında, davacının İzmir 28. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibi ve takibe dayanak keşidecisi …, lehtarı … olan, 10/02/2021 tanzim, 19/04/2021 ödeme tarihli, 45.000,00-TL bedelli senetten dolayı davalı …’e borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkin olduğu, senedin keşidecisinin …, lehtarının … olduğu, senedin tanzim tarihinin 10/02/2021, vade tarihinin ise 10/03/2021 olduğu ve senedin 45.000,00-TL bedelinde olduğu, senet üzerinde nakden kaydının yer aldığı, İzmir 28. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında davalı alacaklının davacı borçlu aleyhinde 45.000,00-TL asıl alacak bedeli üzerinden icra takibi başlattığı, takibin kesinleştiği, davacı vekilince tarafların arasında herhangi bir tanışıklık bulunmadığı, davacının sosyal medya üzerinden gördüğü ”İcralık Emekliye Acil Kredi” ilanını görmesi üzerine dava dışı … ve …isimli kişilerle iletişime geçtiği, davacının bu kişiler tarafından ödünç para verme vaadiyle kandırıldığı beyan ve iddia edilmiş ise de, dava konusu senedin illetten mücerret soyut borç ikrarını haiz olması ve senet bedeli dikkate alındığında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200. maddesi gereğince senetle ispat kuralına tabi olması karşısında, davacı vekili tarafından dava dilekçesi ekinde sunulan whatsapp uygulamasına ilişkin ekran görüntülerinde yer alan yazışmaların davanın tarafları arasında olmadığı, … bu nedenle bahsi geçen yazışmaların gerekli bilirkişi incelemesinin yapılması halinde dahi yazılı delil başlangıcı mahiyetinde olmasının mümkün olmadığı, sunulan dekont suretinde yer alan 500,00-TL tutarındaki ödemenin davacı ile dava dışı üçüncü kişi arasındaki herhangi bir ilişkiye ait olabileceği, dava ile bağlantısı bulunup bulunmadığının anlaşılamadığı, davacı tarafından yapılan şikayet üzerine yürütülen soruşturma neticesinde davalının da şüpheli sıfatı ile tarafı bulunduğu İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Karar Masasının …/… Soruşturma numaralı …/… karar numaralı doyasında, tefecilik suçu yönünden ise iddia dışında tefecilik suçunun işlendiğine dair aksi mahkeme kararı ile ispat edilmediği sürece geçerli olan senet ve icra takibi dışında delil bulunmadığı gerekçeleriyle, şüpheliler hakkında resmi evrakta sahtecilik ve tefecilik suçları açısından kamu adına ayrı ayrı kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği, davacının ifadesine başvurulmuş ise de İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar – Kaçakçılık ve Mali Suçlar Soruşturma Bürosunun …/… Soruşturma numaralı dosyasının tarafı olmadığı, kaldı ki davalının da bahsi geçen dosyada şüpheli sıfatıyla yer almadığı, dosya şüphelileri ile davalı … arasında bağlantı olduğuna ve davalı …’nin aktif veya pasif olarak örgüt faaliyetlerine dahil olduğuna dair herhangi bir delilin bulunmadığı, belirtilen gerekçeler dikkate alındığında davacının ödünç para verme vaadiyle kandırıldığı, davalı …’nin davacıyı kandırdıkları iddia edilen kişiler ile bağlantısı, dava konusu senedin dolandırıcılık fiili kapsamında davacıdan temin edildiği, taraflar arasında herhangi bir tanışıklık ve hukuki ilişki bulunmadığı hususlarının hiçbirinin usul ve yasaya uygun deliller vasıtasıyla ispatlanamadığı anlaşılmakla, açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 80,70-TL karar ve ilam harcının, davanın açılışı sırasında yatırılan 759,95-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 679,25-TL harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
4-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.16/06/2022

Katip …
E-İMZALIDIR

Hakim …
E-İMZALIDIR

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.