Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/106 E. 2022/108 K. 08.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/274
KARAR NO : 2022/95

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 29/04/2021
KARAR TARİHİ : 27/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin maliki olduğu dava dışı … sevk ve idaresindeki … plakalı araç müvekkil şirket nezdinde Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalı olduğunu, 13.05.2017 tarihinde … plakalı araca alkollü ve asli kusurlu olarak Poliçe Genel Şartları ve Karayolları Trafik Kanunu’na aykırı olarak çarpması sonucu trafik kazası meydana geldiğini, trafik kazasının akabinde tanzim edilen 13.05.2017 tarihli trafik kazası tespit tutanağına göre; “bu kazanın oluşumunda … plakalı araç sürücüsü …’ın K.Y.T. Kanunu 84.md.asli kusurlardan 56-1-cmd. İhlal ettiği, ayrıca alkollü olduğu için …-… (…) ekip tarafından işlem yapıldığı” şeklinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, maddi hasarlı trafik kazası sonrası düzenlenen alkol ölçüm raporuna göre sigortalı araç sürücüsünün 2,96 promil alkollü olduğunun tespit edildiğini, kaza sonrası kazada hasarlanan … plakalı araç için müvekkil şirket tarafından 01.06.2017 tarihinde 3.166,00-TL hasar tazminatı ödendiğini, Poliçe Genel Şartları ve Karayolları Trafik Kanunu’na aykırı olarak alkollü araç kullanımı nedeniyle müvekkil şirket tarafından … plakalı araç için ödenen hasar tazminatının sigortalı davalı şirketten rücuen tahsili gerektiğini, bu nedenle davalı aleyhine İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, davalı borçlunun icra takibine itiraz ettiğini belirterek davalı-borçlunun yaptığı haksız itirazın iptaline ve takibin devamına, davalı borçlunun takip konusu borcu takip dosyasında belirtilen orandaki faiz ile ödemesine, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu trafik kazasının oluşumunda temel neden alkol olmayıp takip mesafesinin korunmaması olduğunu, kazanın bu şekilde meydana gelmesi nedeniyle davacı sigorta şirketinin rücu hakkı bulunmadığını, davanın sürücüye ihbarı gerektiğini, istenen tazminat miktarının da fahiş olduğunu belirterek davanın sürücü …’ a ihbarını, yapılacak yargılama sonucunda reddi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanak aslı,
2-İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası,
3-… Anonim Şirketi tarafından davalı şirkete ait … plakalı araca ait olarak düzenlenen Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi ve hasar dosyası,
4-13/05/2017 tarihli Trafik Kazası Tespit Tutanağı,
5-Alkol ölçüm tutanakları,
6-… ve … plakalı araçlara ait trafik tescil kayıtları,
7-… plakalı araca ait Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi nezdinde bulunan tramer kaydı,
8-Bilirkişi heyetinin 10/12/2021 havale tarihli raporları,
9-Sair deliller.
DAVA KONUSU:
Açılan dava, 13/05/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde hasar gören … plakalı aracın dava dışı malikinin başvurusu üzerine davacı … Anonim Şirketi tarafından davalı şirket lehine tanzim edilen Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi kapsamında 01/06/2017 tarihinde 3.166,00-TL ödenmesi sonucunda, ödenen tazminatı bedelinin 13/05/2017 tarihli trafik kazasının gerçekleşmesinde kusuru bulunan ve 2.96 promil alkkolü şekilde araç kullandığı tespit edilen araç sürücüsü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç maliki davalı… Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden rücuen tazmini amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafıdan süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının … Anonim Şirketi, borçluların ise davalı… Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ile ihbar olunan … olduğu, alacaklı davacı vekilinin borçlular aleyhinde 3.166,00-TL asıl alacak ve 153,92-TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 3.319,92-TL üzerinden icra takibi başlattığı, borçluların süresinde yapmış olduğu itiraz üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
İzmir İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Şubesine müzekkere yazılarak kazaya karışan araçlara ait ruhsat ve tescil belge ve bilgileri dosya arasına alınmıştır.
Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezine müzekkere yazılarak … plakalı araca ilişkin tramer kayıtları temin edilmiştir.
Davalı şirkete ait … plakalı araca ait olarak davacı sigorta şirketi nezdinde düzenlenen … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin incelenmesi neticesinde, poliçenin 07/04/2017-07/04/2018 tarihleri arasında geçerli olduğu, sigortalı aracın otomobil vasfında olduğu, teminat bedelinin maddi tazminat yönünden araç başına 33.000,00-TL, kaza başına 66.000,00-TL olduğu anlaşılmaktadır.
Dava konusu trafik kazasının gerçekleşmesi akabinde uygulanan alkol muayenesinde … plakalı araç sürücüsü …’ın 2.96 promil alkollü olduğunun tespit edildiği görülmüştür.
Öncelikle, rücu ve halefiyet kavramları üzerinde durmakta yarar vardır:
Rücu hakkı; başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin mal varlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen, tazminat niteliğinde bir talep hakkıdır. Alacaklıyı tatmin eden kişi, alacaklının hakkından bağımsız kendi şahsında doğan bir hak elde etmektedir. Bu alacak hakkı, alacaklı ile asıl borçlu arasındaki asıl borç ilişkisindeki alacak hakkından bağımsız, rücu eden ile edilen arasındaki ilişkiden doğan yeni bir haktır. Başkasına ait borcu ifa ederek, mal varlığında kayba uğrayan kişiye mal varlığındaki söz konusu eksilmeyi talep edebilmek için hukuk düzeni rücu hakkını tanımıştır. Bunun sonucu olarak da rücu hakkı bu hakka sahip olan kişinin şahsında doğduğu anda muaccel olur. Bu nedenle, rücu hakkı için hakkın doğduğu andan itibaren zamanaşımı süresi işlemeye başlamaktadır.
Halefiyette ise; halef olan kişi alacaklıyı tatmin ettiği anda yeni bir hak elde etmemekte, alacaklıya ait olan hakkı kanundan dolayı olduğu gibi devralmaktadır. Bu nedenle, böyle bir alacak için de daha önce zamanaşımı işlemeye başlamış ise, alacak halef olan kişiye intikal etmesine rağmen işlemeye devam eder. Zira, daha önceden muaccel olmuş alacağın yeniden muaccel olması ve yeni bir zamanaşımının işlemeye başlaması mümkün değildir. Salt halefiyet hâlleri ile yasanın rücu hakkı verdiği hâller arasındaki en önemli fark, birincisinde alacaklıya ait bir hakkın intikal etmesi, ikinci hâlde ise, rücu hakkı sahibinin şahsında yeni bir hakkın doğmasıdır. Halefiyetin temelde bir rücu hakkına dayanmadığı durumlarda, alacak hakkı daha önce işlemeye başlayan zamanaşımı ile birlikte intikal eder. İkinci hâlde ise, rücu hakkı sahibi lehine, alacaklının hakkından bağımsız yeni bir hak meydana geldiğinden, bu andan itibaren yeni bir zamanaşımı işlemeye başlayacaktır.
Sigortacının rücu hakkı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesinde ; ”Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.
Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Her ne kadar davalı vekilince hak düşürücü süre itirazında bulunulmuş ise de, davaya konu uyuşmazlığın 13/05/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde hasar gören … plakalı aracın dava dışı malikinin başvurusu üzerine davacı … Anonim Şirketi tarafından davalı şirket lehine tanzim edilen Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi kapsamında 01/06/2017 tarihinde 3.166,00-TL ödenmesi sonucunda, ödenen tazminatı bedelinin 13/05/2017 tarihli trafik kazasının gerçekleşmesinde kusuru bulunan ve 2.96 promil alkkolü şekilde araç kullandığı tespit edilen araç sürücüsü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç maliki davalı… Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden rücuen tazmini amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafıdan süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili taleplerine ilişkin olduğu, itirazın iptali davalarında davanın itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süre içerisinde açılması gerektiği, bu sürenin hak düşürücü süre mahiyetinde olduğu, icra dosyası muhteviyatından anlaşıldığı üzere davalı borçlu tarafından yapılan itirazın davacı alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, bu kapsamda hak düşürücü sürenin işlemeye başlamadığı ve iş bu davanın hak düşürücü süre açılmış olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin hak düşürücü süre itirazının reddine karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Gerekli bilgi ve belgelerin temini akabinde dosyanın bir trafik alanında uzman bilirkişi, bir otomotiv alanında uzman bilirkişi ve bir nöroloji alanında uzman doktor bilirkişiden oluşan heyete tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, 13/05/2017 tarihli trafik kazası tespit tutanağı, … plakalı araç sürücüsü …’a ait alkol raporu, dava konusu trafik kazasına karışan araçlara ait tescil kayıtları, sigorta poliçesi, hasar dosyası, ödeme evrakları ile sair deliller göz önünde bulundurularak, … plakalı araç sürücüsü ile … plakalı araç sürücüsünün 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun hangi maddelerini ihlal etmek suretiyle 13/05/2017 tarihinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazasının oluşumuna sebebiyet verdikleri, dava konusu trafik kazası neticesinde dava dışı … plakalı araçta meydana gelen hasar miktarı ve bedelinin ne kadar olduğu, davacı sigorta şirketi tarafından dava dışı araç malikine ödenen tazminat bedelinin hasar ve piyasa koşullarına göre uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … plakalı araç sürücüsü …’ın 2.96 promil alkollü olduğunun tespit edildiği dikkate alındığında dava konusu trafik kazasının salt alkol etkisi ile gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, bilirkişi heyeti 10/12/2021 havale tarihli raporlarında sonuç olarak, … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin maliki olduğu … plaka sayılı araç sürücüsü …’ın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 56/1-C ve 48/5 maddelerini ihlal ettiğini, … plaka sayılı araç sürücüsü …’ın bu kazanın oluşumunda atfı kabil kusurunun olmadığını, kazanın …’da saptanılan yüksek miktarda alkolün salt etkisi ile meydana geldiğini, dava konusu 2013 model … plakalı FORD FİESTA TREND SK 1.5 TDCİ otomobilde hasarlı olduğu anlaşılan parçaların, dava konusu 13.05.2017 tarihli maddi hasarlı trafik kazası ile uyumlu olduğunu, dava konusu 2013 model … plakalı FORD FİESTA TREND SK 1.5 TDCİ otomobilde meydana gelen hasarın giderilmesi bedelinin 3.166,31-TL (KDV hariç) olduğunu ve tespit edilen bedelin aracın onarıldığı fiyatlar esas alındığında piyasa fiyatlarıyla uyumlu olduğunu, kaza tarihi itibariyle dava konusu aracın yaklaşık 45.000,00 ile 50.000,00-TL arasında olduğu göz önüne alındığında aracın onarımının ekonomik olacağını mütalaa etmişlerdir.
Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97/1. maddesinde, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan “b-2” bendinde, alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir. Öte yandan, davaya konu kazanın meydana geldiği tarih itibariyle yürürlükte olan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.4.d. maddesinde, tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak verildiği kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa, sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.4.d. maddesinin dayanağını teşkil eden 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne, aksi halde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün ve 2005/11-624-713; YHGK 10.12.2014 gün ve 2013/17-1199 E. 2014/1018 K. sayılı ilamları).
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 14/07/2020 tarih ve 2019/2277 Esas 2020/4806 Karar sayılı ilamında aynen; ”…çift taraflı kazada sigortalı araç sürücüsü desteğin kazada %100 kusurlu olduğu ve kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana geldiği tespit edilmiştir. Yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan yasal düzenlemeler ve hukuki olgulara göre mahkemece, davacı sigorta şirketince davalılara yapılan ödemenin ödeme tarihindeki verilere göre aktüer bilirkişiden hesap raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır….” şeklinde karar verilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 17/12/2020 tarih ve 2019/5723 Esas 2020/8645 Karar sayılı ilamında aynen; ”…buna göre kaza anında 1.24 promil alkollü olduğu tespit edilen davalının kazanın oluşumunda tam kusurlu olduğu göz önünde tutularak, nöroloji uzmanı bilirkişisinin yer aldığı heyet raporunu göre, kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana geldiğinin ve olayda rücu şartlarının gerçekleştiğinin kabulü ile toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir…” ibarelerine yer verilerek, salt alkol etkisi altında gerçekleşen kazada sürücüsünün kusurlu ve alkollü olduğu sigortalıya rücu şartlarının gerçekleştiğine dikkat çekilmiştir.
Dosyada yer alan mevcut bilgi ve belgeler ile alınan bilirkişi raporu çerçevesinde, dava konusu trafik kazasının davalı… Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin maliki olduğu … plaka sayılı araç sürücüsünün %100 oranında asli ve tam kusur neticesinde meydana geldiği, … plaka sayılı araç sürücüsünün kazanın meydana geldiği sırada 2.96 promil alkollü olduğu, kazanın …’da saptanılan yüksek miktarda alkolün salt etkisi ile meydana geldiği, 2013 model … plakalı FORD FİESTA TREND SK 1.5 TDCİ otomobilde meydana gelen hasarın giderilmesi bedelinin 3.166,31-TL (KDV hariç) olduğu, belirtilen gerekçeler dahilinde davacı sigorta şirketinin sigortalısı davalı şirkete rücu şartlarının vuku bulduğu, davalı şirketin asıl alacak bedeline yönelik itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmış ve bu doğrultuda hüküm kurma yoluna gidilmiştir.
Davalı sigortalı ve aynı zamanda … plakalı aracın maliki olan… Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi açısından temerrütün, davacı sigorta şirketi tarafından dava dışı zarar görene yapılan ödeme tarihi olan 01/06/2017 tarihinde meydana geldiği, bu kapsamda mahkememizce temerrüt tarihi 01/06/2017 ile takip tarihi 01/12/2017 arasında geçen 184 günlük süre ile takip talebinde usul ve yasa hükümlerine uygun olarak yer verilen %9,75 faiz oranı dikkate alınarak resen yapılan hesaplama neticesinde dava konusu icra dosyasında yer alan ödeme emrinde talep edilebilecek işlemiş faiz bedelinin (3.166,00-TL*184*9,75/36500) 155,61-TL olduğu, ancak davacı alacaklı tarafça talep edilen işlemiş faiz bedelinin mahkememizce hesaplanan işlemiş faiz bedelinden az olduğu göz önünde bulundurularak, davalı tarafça işlemiş faiz bedeline yönelik olarak yapılan itirazın da haksız olduğu ve iptalinin gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Dava konusu edilen asıl alacak bedelinin mahkememizce yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu sonucunda belirlendiği ve bu sebeple alacak bedelinin likit olmadığı izahtan vareste olup, icra inkar tazminatı talebinin ise reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanak aslı, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası, … Anonim Şirketi tarafından davalı şirkete ait … plakalı araca ait olarak düzenlenen Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi ve hasar dosyası, 13/05/2017 tarihli Trafik Kazası Tespit Tutanağı, alkol ölçüm tutanakları, … ve … plakalı araçlara ait trafik tescil kayıtları, … plakalı araca ait Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi nezdinde bulunan tramer kaydı, bilirkişi heyetinin 10/12/2021 havale tarihli raporları ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu uyuşmazlığın 13/05/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde hasar gören … plakalı aracın dava dışı malikinin başvurusu üzerine davacı … Anonim Şirketi tarafından davalı şirket lehine tanzim edilen Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi kapsamında 01/06/2017 tarihinde 3.166,00-TL ödenmesi sonucunda, ödenen tazminatı bedelinin 13/05/2017 tarihli trafik kazasının gerçekleşmesinde kusuru bulunan ve 2.96 promil alkkolü şekilde araç kullandığı tespit edilen araç sürücüsü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç maliki davalı… Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden rücuen tazmini amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafıdan süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili taleplerine ilişkin olduğu, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında davacı vekilinin davalı şirket ve dava dışı … aleyhinde 3.166,00-TL asıl alacak, 153,92-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 3.319,92-TL üzerinden icra takibi başlattığı, borçluların süresinde yapmış olduğu itiraz üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, davalı şirkete ait … plakalı araca ait olarak davacı sigorta şirketi nezdinde düzenlenen … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin incelenmesi neticesinde, poliçenin 07/04/2017-07/04/2018 tarihleri arasında geçerli olduğu, sigortalı aracın otomobil vasfında olduğu, teminat bedelinin maddi tazminat yönünden araç başına 33.000,00-TL, kaza başına 66.000,00-TL olduğu, dava konusu trafik kazasının gerçekleşmesi akabinde uygulanan alkol muayenesinde … plakalı araç sürücüsü …’ın 2.96 promil alkollü olduğunun tespit edildiği, dava konusu trafik kazasının davalı… Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin maliki olduğu … plaka sayılı araç sürücüsünün %100 oranında asli ve tam kusur neticesinde meydana geldiği, … plaka sayılı araç sürücüsünün kazanın meydana geldiği sırada 2.96 promil alkollü olduğu, kazanın …’da saptanılan yüksek miktarda alkolün salt etkisi ile meydana geldiği, 2013 model … plakalı Ford Fiesta Trend SK 1.5 TDCİ otomobilde meydana gelen hasarın giderilmesi bedelinin 3.166,31-TL (KDV hariç) olduğu, belirtilen gerekçeler dahilinde davacı sigorta şirketinin sigortalısı davalı şirkete rücu şartlarının vuku bulduğu, davalı şirketin asıl alacak bedeline yönelik itirazının yerinde olmadığı, davalı sigortalı ve aynı zamanda … plakalı aracın maliki olan… Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi açısından temerrütün, davacı sigorta şirketi tarafından dava dışı zarar görene yapılan ödeme tarihi olan 01/06/2017 tarihinde meydana geldiği, bu kapsamda mahkememizce temerrüt tarihi 01/06/2017 ile takip tarihi 01/12/2017 arasında geçen 184 günlük süre ile takip talebinde usul ve yasa hükümlerine uygun olarak yer verilen %9,75 faiz oranı dikkate alınarak resen yapılan hesaplama neticesinde dava konusu icra dosyasında yer alan ödeme emrinde talep edilebilecek işlemiş faiz bedelinin (3.166,00-TL*184*9,75/36500) 155,61-TL olduğu, ancak davacı alacaklı tarafça talep edilen işlemiş faiz bedelinin mahkememizce hesaplanan işlemiş faiz bedelinden az olduğu göz önünde bulundurularak, davalı tarafça işlemiş faiz bedeline yönelik olarak yapılan itirazın da haksız olduğu ve iptalinin gerektiği, alacak bedelinin likit olmadığı anlaşılmakla, açılan davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Açılan davanın KABULÜNE,
1-Davalı… Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasındaki icra takibine ilişkin İTİRAZININ İPTALİNE, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasındaki icra takibinin 3.166,00-TL asıl alacak ve 153,92-TL işlemiş faiz bedeli olmak üzere toplamda 3.319,92-TL alacak bedeli üzerinden, asıl alacağa 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri uyarınca yıllık %9,75 oranında faiz uygulanmak suretiyle devamına,
2-Alacak miktarı mahkememizce yapılan yargılama neticesinde belirlenmesinden mütevellit likit mahiyette bulunmadığından, icra inkar tazminatı talebinin REDDİNE,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 226,78-TL karar ve ilam harcından, davanın açılışı sırasında peşin olarak yatırılan 59,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 167,48-TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 22,00-TL elektronik tebligat, 80,00-TL tebligat, 17,90-TL posta masrafı, 1.800,00-TL bilirkişi ücreti, 59,30-TL peşin harç ve 59,30-TL başvurma harcı olmak üzere toplamda 2.038,50-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 3.319,92-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
7-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, ihbar olunan …’ın yokluğunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2. maddesi gereğince kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.27/01/2022

Katip …
[E-İMZA]

Hakim …
[E-İMZA]

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.