Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1011 E. 2023/88 K. 21.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/105 Esas
KARAR NO : 2022/230

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle Rücu)
DAVA TARİHİ : 20/06/2019
KARAR TARİHİ : 10/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının maliki olduğu … plakalı aracın 04/05/2016 tarihinde sürücü …’ın Muğla Köyceğiz ilçesi … caddesinde seyir halinde bulunan … plakalı araca arkadan çarpması sonucu yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, davcı şirkete ZMMS ile sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olup olay yerini terkettiğini, maddi hasarlı trafik kazası sonucu yaralanan ve malül kalan … tarafından davacı şirket aleyhine açılan Sigorta Tahkim Komisyonu 2017.E…. sayılı dosyada maluliyet tazminatına karar verildiğini, karar gereğince icra takibine geçildiğini, daha sonra davacı sigorta ile 50.000,00 TL makbuz ve ibra ile mutabakat sağlandığını ve 23/11/2018 tarihinde hak sahiplerine davacı şirket tarafından 50.000,00 TL ödendiğini, tazminat bedelinin olay yerini terk eden kusurlu sigorta akidinden tahsil için Karşıyaka 3. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının icra takibine, borca ve tüm ferilerine itirazı nedeniyle takibin durduğunu beyanla davalının itirazının iptaline, davalı aleyhine asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin davaı borçluya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı cevap dilekçesinde özetle; araç kiralama işi ile uğraştığını, … ve … ile aralarında kiralama sözleşmesi düzenlenerek … plakalı aracın 23/03/2016-23/05/2016 tarihleri arasında kiralanacağının kararlaştırıldığını, araç sahibinin uzun süreli kiralama durumunda işleten olmamakla birlikte trafik kazalarından ve motorlu aracın yol açtığı zararlardan sorumlu tutulamayacağını, … plaka sayılı aracın … Rent A Car tarafından … ve …’ya uzun süreli olarak kiralandığını, trafik kazasının 04/05/2016 tarihinde araç kiracı-işletende iken meydana geldiğini, bu nedenle işletenin kazaya ilişkin sorumluğu olmadığını, bu nedenle husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, kazanın oluşumunda ehliyetsizliğin veya olay yeri terkin etkisinin olmadığını, davalının kazadan ve rücu miktarından sorumlu olmayıp kazanın oluşumunda işleten … ile …’ya davanın ihbarının gerektiğini beyanla öncelikle davanın husumet yönünden reddine, aksi kanaat halinde davanın esastan reddine, davalının borçlu olmadığının tespitine, alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20 sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık, 04/05/2016 tarihinde davalının maliki olduğu dava dışı sürücünün karıştığı yaralamalı maddi hasarlı trafik kazası neticesinde zarar gören 3.kişiye sigorta tahkim komisyonunun 2017.E…. sayılı dosyası kapsamında tespit edilerek ödenen tazminat bedelinin ZMMS kapsamında davalıya rücu etme imkanının olup olmadığı, var ise miktarının ne olduğu, bunun tespiti ile bu yönde Karşıyaka 3.İcra Dairesinin … Takip sayılı dosyasında itirazın iptali, icra inkar tazminatı koşullarının oluşup oluşmadığı, hususlarında toplanmaktadır.
Dosya Mahkememize İzmir 7.Tüketici Mahkemesi’nin 10/12/2019 tarih, … Esas, … Karar sayılı görevsizlik kararı ile gelmiştir.
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.”‘ şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Köyceğiz Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas, … Karar sayılı dosyası getirtilerek incelenmiştir.
Sigorta Tahkim Komisyonu’nun … sayılı dosyası getirtilerek incelenmiş, incelenmesinde, dosyada mevcut bilirkişi raporunda, 04/05/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu yaralanan başvuru sahibi … ‘nin talep ettiği sürekli iş göremezlik tazminatı, geçici bakıcı gideri tazminatı ve tedavi gideri, Yargıtay’ın esas aldığı emsal kriterler çerçevesinde davalı … Sigorta AŞ’nin %100 kusur sorumluluğu da dikkate alınarak 48.422,11-TL olarak hesaplandığı, verilen 23/01/2018 tarihli kararda, başvuru sahibi talebinin kabulü ile 48.422,11-TL maddi tazminat ile 1.200-TL rapor ücreti toplamı 49.622,11-TL’nin 13/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak başvurana ödenmesine karar verildiği, karara yapılan itiraz değerlendirilerek verilen 11/03/2018 tarihli kararda, davalı sigorta şirketinin itirazının kısmen kabulüne, İl Hakem Heyeti kararının düzeltilerek başvuru sahibi talebinin kabulü ile 48.422,11-TL maddi tazminatın 13/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak başvurana ödenmesine karar verildiği görülmüştür.
Tüm deliller toplanmış, Karşıyaka 3.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası UYAP üzerinden getirtilmiş olup, borçlu vekilinin 02/01/2019
tarihli dilekçesi ile takibe, borcun aslına, işlemiş ve işleyecek tüm faizlere, faiz türü ve oranına, tüm fer’ilerine itiraz ettiği anlaşılmıştır.
Dava, İİK 67. madde gereğince açılan itirazın iptali davası olup, 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmış olduğu anlaşılmıştır.
Sigortacının rücu hakkı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesinde ; ”Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.
Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Sigortacının halefiyete dayalı olarak açacağı rücuen tazminat davasında, görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda, 22/03/1944 tarih ve 1944/37 Esas 1944/9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında aynen; “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle halefiyet davası ticari dava sayılamaz. Bu dava aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” ilkesi benimsenmiştir. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22.03.1944 Tarih E. 37, K. 9, R.G. 3.7.1944 sayılı kararında; “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp; aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” rücu davaları açısından görevli mahkemenin belirlenmesinde esas alınması gereken kıstaslara dikkat çekilmiştir.
Kusur oranının belirlenmesine yönelik trafik alanında uzman bilirkişiden rapor alınmış, bilirkişinin mahkememize verdiği 02/03/2021 havale tarihli raporunda özetle; dava konusu kazanın oluşumunda: davalının maliki olduğu … plaka sayılı aracın dava dışı sürücüsü …’ın 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/b ve 56/c maddelerini ihlal ettiğinden dolayı kazanın oluşumuna tamamen hatası ile etken olduğu, dava dışı sürücü …’nin kazanın oluşumunda atfedilecek her hangi bir hatası ve kural ihlali görülmediği. dava dışı yolcular … ve …’nin kazanın oluşumunda atfedilecek herhangi bir hataları ve kural ihlalleri görülmediğini belirtmiştir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4. maddesinde; ”Sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez.
Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigortalıya rücu edebilir.
Sigortalıya başlıca şu nedenlerle rücu edilir:
a) Tazminatı gerektiren olay, sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmiş ise,
b) Tazminatı gerektiren olay, aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip ya da ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi veya trafik kurallarının ihlali sonucunda meydana gelmiş ise,
c) Aracın, uyuşturucu madde veya ilgili mevzuatta belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar,
ç) Tazminatı gerektiren olay, yolcu taşımaya ruhsatlı olmayan araçlarda yolcu taşınması veya yetkili makamlarca tespit edilmiş olan istiap haddinden fazla yolcu veya yük taşınması veya patlayıcı, parlayıcı ve tehlikeli maddeleri taşıma ruhsatı bulunmayan araçlarda, bu maddelerin parlama, tutuşma ve infilakı yüzünden meydana gelmiş ise,
d) Sigortalının rizikonun gerçekleşmesi halinde bu genel şartların B.1. maddesinde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmemesinden dolayı zarar ve ziyan miktarında bir artış olursa,
e) Tazminatı gerektiren olayın aracın çalınması veya gasp edilmesi sonucunda olması halinde, çalınma veya gasp edilme olayında sigortalının kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusurlu olduğu tespit edilirse,
f) Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde,
Sigortacı rücu sebeplerine dayanarak tazminat sürecini geciktiremez ve bu sebeplere dayalı bilgi ve belgeyi hak sahibinden talep edemez.” denilerek, sigortacının sigortalıya rücu edebileceği durumlar belirlenmiştir. İlgili maddede sayılan rücu sebepleri birbirinden bağımsız sebepler olup, rücu sebeplerinden birinin bulunması halinde sigorta şirketi yapılan hasar ödemesinin rücuen tazminini sigortalısından talep edebilir.
Sigorta hukukunda asıl olan, sigorta poliçesi kapsamında kalan rizikonun gerçekleşmesi halinde zararın sigortacı tarafından karşılanmasıdır. Ancak bazı durumlara ilişkin kanuna veya poliçe genel şartlarına hükümler konularak, zarar teminat dışına çıkarılabilmektedir. ZMMS genel şartlarının B.4 maddesinde de teminat harici olan hususlar düzenlenmiş olup, bunlardan bir tanesi de kazadan sonra olay yerinin terk edilmesidir.
Bu tür davalarda sigortacı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasasının 95/2. maddesi ve zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının B-4 .maddesi gereğince tazminat yükümlülüğünün azaltılması veya kaldırılmasına ilişkin halleri üçüncü kişilere karşı ileri süremeyeceğinden zarar görene ödeme yaptıktan sonra sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre kendi sigorta ettirenine rücu edebilir. Sigortacının rücu hakkı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 95/2 maddesinde düzenlenmiş olup, anılan maddede; “Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartlarının B.4. maddesinde sigorta ettirene rücu halleri düzenlenmiş olup, söz konusu maddenin (f) bendinde “Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması hali” rücu sebebi olarak düzenlenmiştir.
Bu çerçevede, 01/06/2015 tarihinden önceki sigorta genel şartlarında olay yerini terk, kaza tutanağı ve alkol v.b. belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranılması rücu şartı olarak öngörülmemişken, ilgili maddenin (f) bendinde, belirli durumların haricinde olay yerinin terk edilmiş olması, kaza tutanağı ve alkol v.b. belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranılması da, rücu şartı olarak düzenlemiştir. Genel Şartlar B-4-f bendi kapsamında sigortanın, sigortalısına rücu edebilmesi için ilgili yükümlülüklerin yerine getirilmemesi yeterli olup, sigortacının, sigortalısına rücu için sürücünün alkollü olduğunu yahut kasti eyleminin varlığını kanıtlaması istenemez.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B/4-f bendi kapsamında sigortalı, sürücünün olay yerine terk etmiş olması durumda ancak; “Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitmesi, bedeni hasara neden olsun veya olmasın can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu hallerde” ilgili maddeden kaynaklanan sorumluluklardan kurtulur. Yaralamalı kaza olmasa dahi, olay yerinin terk edilmesi halinde sigorta şirketinin yukarıda belirtilen istisnalar haricinde sigortalısına rücu edebileceği kabul edilmiştir. Söz konusu maddeki bedeni hasar ibaresi ile kastedilen olay yerinin terk edilmesi için zorunlu hallerin neler olduğunun açıklanmasıdır. Dolayısıyla; olay yerini terk nedenine dayalı rücu sebebinin maddi hasarlı trafik kazalarında da uygulanmasına engel bir hal bulunmamaktadır.
Dosyanın sigorta alanında uzman hesap bilirkişisine tevdii ile davacı sigorta şirketinin rücu koşullarının oluşup oluşmadığı, davacı sigorta şirketi tarafından dava dışı kişiye ödenen tazminat bedelinin uygun olup olmadığı tarafların iddia ve savunmaları, bütün dosya incelenmek suretiyle rapor alınmış, bilirkişinin mahkememize verdiği 05/07/2021 havale tarihli raporunda özetle; davalıya ait … plakalı aracın kaza tarihi itibari ile davacı sigorta şirketinde zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunduğu, davacı sigorta şirketinin kazada yaralanan …’ye 23.11.2018 tarihinde 50.000,00.-TL maluliyet tazminatı ödediği, … plakalı araç sürücüsü dava dışı …’ın kaza yerini sebepsiz terk ettiği, davalı araç malikinin sigortalı aracı uzun süreli araç kiralama sözleşmesi ile dava dışı … ve …’ye kiralamış olduğundan kaza tarihinde işleten olmadığı, davalı araç malikinin işleten olduğu kabul edildiği takdirde, sigortalı araç sürücüsünün kaza yerini sebepsiz terk etmesi nedeniyle Karayolları Trafik Kanunu 95.madde ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları B.4.f maddesi uyarınca davacı sigorta şirketinin sigortalısı davalıya rücu hakkı doğduğu, bu nedenle Karşıyaka 3.İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasında takip tarihi itibari ile asıl alacak tutarının 48.422,11.-TL, işlemiş faiz tutarının 554,79.-TL olacağı görüş ve kanaatine varıldığını belirtmiştir.
Davacı vekilinin rapora karşı beyan ve itirazları doğrultusunda mevcut dosya kapsamına göre bilirkişiden ek rapor aldırılmış, bilirkişinin mahkememize verdiği 30/11/2021 havale tarihli ek raporunda, davacı sigorta şirketi nezdinde ZMSS poliçesi bulunan … plakalı aracın kiralanması karşılığı davalıya ödeme yapılıp yapılmadığı ve fatura tanzim edilip edilmediğinin tespiti için davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde uzman bir bilirkişi marifetiyle inceleme yapılması, Kira sözleşmesinde yazılı 4.000,00.-TL kira bedelinin ödendiği hususunun davalı defter ve kayıtlarında yer aldığı ve fatura tanzim edildiği tespit edildiğinde sigortalı aracın kira sözleşmesi ile kiralanmış olduğu anlaşılacağından davalının kaza sırasında sigortalı araç işleteni olmadığı, bu nedenle davacının davalıya rücu hakkı bulunmadığı, davalı defter ve kayıtlarında kira sözleşmesini destekleyen fatura ve ödemeye ilişkin kayıtlar yok ise davalının kaza sırasında işleten olduğu ve sigortalı araç sürücüsünün kaza yerini terk etmesi nedeniyle KTK 95.made ve ZMSS Genel Şartları B.4.f maddesi uyarınca davacı sigortacının sigortalısı davalıya rücu hakkı doğduğu, bu durumda Karşıyaka 3.İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasında takip tarihi itibari ile asıl alacak tutarının 48.422,11.-TL, işlemiş faiz tutarının 554,79.-TL olacağı görüş ve kanaatine varıldığını belirtmiştir.
Dosya kapsamında sigorta bilirkişisinin yanına “tespit edilen kira sözleşmesinin davalı defter ve kayıtlarında işlenip işlenmediği, fatura düzenlenip düzenlenmediği, defterlerine ne şekilde işlendiği hususlarında ” bir SMMM bilirkişisi eklenmek suretiyle ek rapor mahiyetinde rapor düzenlenmesinin istenildiği, bilirkişi heyetinin mahkememize verdiği 04/02/2022 havale tarihli ek raporunda; -Sayın Mahkemenizin verdiği talimat doğrultusunda; davalı ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme ve Raporun “İnceleme Ve Değerlendirmeler” bölümünde yapılan açıklamalar doğrultusunda; Davalının 2016 yılında işletme defterine tabi olduğu, 213 sayılı VUK. 221. ve 222.maddeleri uyarınca ve 6102 sayılı TTK’nun 64/3. maddesi uyarınca noter açılış onaylarının süresinde yaptırıldığı, işletme defterinin kapanış tasdikine tabi defterler arasında yer almadığı, işletme defterinin usulüne uygun tutulduğu, Davalının 2016 yılı İşletme defteri ve 2016 yılı belgeleri üzerinde yapılan incelemede; 23.03.2016 tarihli kira sözleşmesine istinaden bir kiralama faturasının düzenlenmediği ve davalı ticari defter kayıtlarında da yer almadığı, işletme defterinin tek taraflı kayıt sistemi ile tutulması nedeni ile ödemelerin bu deftere kaydedilmediği, ancak ilgili yıl evrakları arasında da bu kiralama sözleşmesine ait bir ödemeye ilişkin düzenlenmiş tahsilat makbuzunun da bulunmadığı tespit edildiği, Sigortalı araç sürücüsünün kaza yerini terk ettiği, KTK 95.madde ve ZMSS Genel Şartları B.4.f maddesine istinaden sigortacının zarar görene ödediği tazminatı sigortalısından rücuen talep edebileceği, Karşıyaka 3.İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasında takip tarihi itibari ile asıl alacak tutarının 48.422,11.-TL, işlemiş faiz tutarının 554,79.-TL olduğu görüş ve kanaatine varıldığını belirtmişlerdir.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, Karşıyaka 3. İcra Dairesi dosyası, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi ve hasar dosyası, trafik kazası tespit tutanağı, dava konusu trafik kazasına karışan araçlara ait tescil kayıtları, bilirkişinin raporları ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu kazanın oluşumunda: davalının maliki olduğu … plaka sayılı aracın dava dışı sürücüsü …’ın 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/b ve 56/c maddelerini ihlal ettiğinden dolayı kazanın oluşumuna tamamen hatası ile etken olduğu, dava dışı sürücü …’nin kazanın oluşumunda atfedilecek her hangi bir hatası ve kural ihlali görülmediği. dava dışı yolcular … ve …’nin kazanın oluşumunda atfedilecek herhangi bir hataları ve kural ihlalleri görülmediği, tam kusurlu olan …’ın olay yerini terk ettiği, olay yerini terk sebebinin kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme olmadığı, kaza mahallini terk ettiğinin kabul edildiği, belirtilen gerekçeler dahilinde davacı sigorta şirketi yönünden rücu şartlarının vuku bulduğu, icra takibi kapsamında düzenlenen ödeme emrinde yer verilen işlemiş faiz bedelinin makul olduğu, davacı şirketin rücuen tazminat talebi açısından iddialarını usulüne uygun deliller vasıtasıyla ispatladığı anlaşılmakla, Karşıyaka 3.İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasında takip tarihi itibari ile asıl alacak tutarının 48.422,11.-TL, işlemiş faiz tutarının 554,79.-TL olduğu, Davanın kısmen kabulü ile Karşıyaka 3.İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasına vaki itirazın kısmen iptali ile takibin 48.422,11-TL asıl alacak, 554,79 TL işlemiş faiziyle birlikte takip tarihinden itibaren davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, Asıl alacak üzerinden %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile Karşıyaka 3.İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasına vaki itirazın kısmen iptali ile takibin 48.422,11-TL asıl alacak, 554,79 TL işlemiş faiziyle birlikte takip tarihinden itibaren davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Asıl alacak üzerinden %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Harçlar Yasası gereğince hesaplanan alınması gerekli 3.345,61-TL harçtan mahkememiz dosyasında peşin olarak alınan 610,58-TL harcın mahsubu ile bakiye 2.735,03-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T uyarınca hesaplanan 7.167,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarf olunan 654,98-TL peşin ve başvurma harcı, 1 KEP gideri 1,00-TL, 16 tebligat gideri 224,70-TL, 2 müzekkere ücreti 46,00-TL, bilirkişi ücretleri 1.800-TL olmak üzere toplam 2.726,68-TL’nin davanın kısmen kabulü nazara alınarak 2.641,57-TL’lik kısmının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından sarf olunan 5 tebligat gideri 50,00-TL’nin davanın kısmen kabulü nazara alınarak 1,56-TL’lik kısmının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
6-HMK.nun 333.maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan gider avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
7-7155 sayılı yasanın 19/12/2018 tarihinde yürürlüğe giren 23.maddesiyle eklenen 6325 sayılı yasanın 18/A maddesi gereğince taraflar arasında yapılan arabuluculuk faaliyeti sonunda, ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere Hazine tarafından karşılanan 1.320,00-TL arabulucu ücretinden 1.278,80-TL’sinden davalının, 41,20-TL’sinden davacının sorumlu tutulmak kaydı ile davacı ve davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalının yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/03/2022

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)