Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/924 E. 2021/1191 K. 29.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/924
KARAR NO : 2021/1191

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/12/2021
KARAR TARİHİ : 29/12/2021

Mahkememizin …. Esas sayılı dosyasında davalı … Sigorta Anonim Şirketi yönünden açılan davanın tefriki neticesinde…Esasına kaydedilmekle yapılan yargılama sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacılar vekili … Esas sayılı dosyanın dava dilekçesinde özetle; 13/10/2019 tarihinde …’ye ait … plakalı aracı ile yaya halinde olan müvekkilleri … ile … kardeşlere idaresindeki aracın sağ ön kısmıyla çarpması sonucu müvekkillerinin yaralandığını ve yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, kaza tespit tutanağı ve Torbalı 4. Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında alınan kusur raporuna göre araç sürücüsü …’nin asli ve tam kusurlu olduğunu, ceza dosyasında …’nin taksirle yaralama suçundan ceza aldığını, müvekkili …’ın kaza sonrası Torbalı Devlet Hastanesi Beyin Cerrahi Servisine yatırışının yapıldığını ve ameliyata alındığını, müvekkilinin epikriz raporunda, beyin tomografisinde sağ temporoparyetal kemikte parçalı fraktür ve epidural kanama tespit edilmesi neticesinde acil ameliyata alındığını, 13-18/10/2019 tarihleri arasında tedavisinin bitmesinin ardından taburcu edildiğini, 31/10/2019 tarihli beyin cerrahisi kati raporunda basit tıbbi müdahale ile giderilemeyeceği, yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olduğu, yaralanma sağ temporoparyetal kemik kırılmasına ve epidural beyin kanamasına nöroşirurjikal açıdan neden olduğu belirtildiğini, müvekkilinin travma sonrası stres bozukluğu teşhisi konması nedeniyle psikolojik tedavi başladığını ve halen daha psikolojik tedavi aldığını, müvekkili adına sigorta şirketine yapılan başvuruda tüm hastane raporlarının sunulmasına rağmen taraflarına 51.702,79-TL ödeme yapıldığını, müvekkilinin geçirmiş olduğu kazanın ehemmiyeti, kazanın müvekkilde bıraktığı maluliyet göz önüne alındığında yapılan ödemenin müvekkilinin sürekli ve geçici iş göremezliğini karşılayacak durumda olmadığının aşikar olduğunu, trafik kazasının ve % 27 gibi bir oranda kalıcı sakatlığın yarattığı ruhsal ve yaşamsal olumsuzluklar, müvekkili …’un halen ve bundan böyle yaşam süresinin sonuna kadar yoksun kalacağı yaşama zevkleri, dilediğinde gezme dolaşma olanaklarından yoksunluk ve ruhsal kalıcı travma oluştuğunu, müvekkili … kaza olayından psikolojik olarak fazlasıyla etkilendiğini ve travma oluştuğunu, müvekkili … ve müvekkili …’un ise kızlarının böyle bir kazaya uğramasından dolayı çok üzüldüklerini, kızları …’ın ameliyat ve ameliyat sonrası devam etmekte olan tedavisi süresince ebeveyn olarak çok fazla yıprandıklarını, ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlükleri zarara uğradığını tüm bu sebeplerle davalı …’nin ağır kusuru da gözetilerek manevi tazminat talebi olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00-TL geçici iş göremezlik tazminatının müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline, 4.900,00-TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalı sigorta şirketinden kaza tarihi olan 13/10/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal ve tahakkuk etmeye başlayan temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, müvekkili … yönünden 60.000,00-TL, müvekkili … yönünden 30.000,00-TL ve müvekkilleri … ve … yönünden 20.000,00-TL’şer den 40.000,00-TL olmak üzere toplam 130.000,00-TL manevi tazminatın sigorta şirketinin limitleri arasında yer alıyorsa limiti kapsamında müştereken ve müteselsilen davalılardan, sigorta şirketinin limitleri arasında yoksa araç sahibi …’den haksız fiil tarihi olan 13/10/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte alınarak müvekkillerine verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı cevap dilekçesi sunmamıştır.
DELİLLER :
1-Mahkememizin … Esas sayılı dosyası,
2-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, 13/10/2019 tarihinde meydana gelen yaralamalı kaza neticesinde yaya konumunda bulunan davacılar … ile …’un araç çarpmasına maruz kalmaları sebebiyle, kazadan yaralanan …’un vücut bütünlüğünde kalıcı işgöremezlik oluşup oluşmadığı ve yaralanması nedeniyle geçici iş göremezlik (iyileşme) süresinin belirlenmesi ile oluşmuş ise kalıcı işgöremezlik oranı ve geçici iş göremezlik (iyileşme) sürecinde çalışamaması sebebiyle davacı …’un mahrum kaldığı ve kalacağı gelirlerinin hesaplanması neticesinde, belirlenecek sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı bedellerinin, ayrıca davacı … yönünden 60.000,00-TL, davacı … yönünden 30.000,00-TL, davacı … yönünden 20.000,00-TL ve davacı … yönünden 20.000,00-TL olmak üzere toplamda 130.000,00-TL manevi tazminatın sigorta şirketinin limitleri arasında yer alıyorsa poliçe limiti kapsamında davalılardan müştereken ve müteselsilen, sigorta şirketinin limitleri arasında yer almıyorsa araç sahibi davalı …’den haksız fiil tarihi olan 13/10/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte alınarak müvekkillerine verilmesi taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Haksız fiil, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49 maddesinde; ”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 50. maddesinde ise ”Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” hükmü yer almaktadır.
Haksız fiil öğretide hukuka aykırı zarar verici fiil olarak tanımlanmakta ve unsurları ; eylem, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve illiyet bağı olarak belirlenmektedir. Buna göre haksız fiilden bahsedebilmek için hukuka aykırı bir eylem bulunmalı, bu eylemden bir zararın doğması zararlandırıcı eylemde bulunan kişinin kusurlu bulunması ve zarar ile kusur arasında illiyet bağının olması gerekmektedir.
Bu beş unsurun varlığı halinde zarar veren kişi eylemden dolayı zarara uğrayan kişi ya da kişileri maddi ve manevi zararlarını karşılamak durumundadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesine göre haksız fiilin unsurlarını ispat etme yükü davacıdadır. Davacı zararı haksız eylemi ve zarar ile haksız eylem arasındaki illiyet bağını ispat etmek durumundadır.
Hakim, kusurlu veya hukuka aykırı bir fiili ile başkasına zarar verenin kusur durumunu, zararın ağırlını ve oluşan durumun özelliklerini gözeterek uygun ve hakkaniyete uygun bir tazminat belirler.
Haksız fiiller meydana geldikleri anda hukuki sonuç doğurur ve zarara neden olanların zararı tazmin borcu haksız fiil tarihinde ortaya çıkar. Haksız fiilin unsuru olan zarar, zarar görenin malvarlığında rızası dışında meydana gelen azalma ile zarar verici fiil olmasa idi bulunacağı durum arasındaki farktır ve zarar haksız fiilin meydana gelmesi ile gerçekleşmiş sayılır. Zarar verenin ve diğer sorumluların zararı tazmin yükümlülüğü herhangi bir ihbara ve ihtara gerek kalmaksızın olay tarihinde doğar. Haksız fiile bağlanan hukuki sonuçlar haksız fiil tarihi esas alınarak belirlenir ve bu nedenle haksız fiillerde olay tarihinde yürürlükte bulunan hukuk kuralları uygulanır. Başka bir deyişle zararın belirlenmesinde olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir.
Sorumluluk sigortaları 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1473. ve devamı maddelerinde ”Sigortacı sorumluluk sigortası ile, sözleşmede aksine hüküm yoksa, sigortalının sözleşmede öngörülen ve zarar daha sonra doğsa bile, sigorta süresi içinde gerçekleşen bir olaydan kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle zarar görene, sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara kadar tazminat öder.” şeklinde düzenlenmiştir. Sorumluluk sigortalarında sigorta şirketi tarafından zararı karşılanan kişi sigorta sözleşmesinin tarafı değildir. Sigorta ettiren kendisi ya da sorumluluğu altında bulunan kişiler tarafından üçüncü kişilere verilecek zararları sigorta şirketine ödediği prim karşılığında sigorta ettirmektedir. Sorumluluk sigortası, sigorta ettirenin üçüncü kişilere vereceği zararları teminat altına alırken hem üçüncü kişiyi hem de sigortalıyı koruma altına alan bir sigorta türüdür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1473. ve 1486. maddelerinde yapılan düzenlemeye göre sorumluluk sigortalarını isteğe bağlı sigortalar ile zorunlu sigortalar olarak ikiye ayırmak gerekir.
Tehlike sorumluluklarında üçüncü kişilerin zararının karşılanması amacıyla bazı alanlarda kamu yararı ve zarar görenlerin korunması gerekçesi ile sorumluluk sigortası yaptırmak yasal zorunluluk haline getirilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun da 1483 ve 1484. maddelerinde de zorunlu sorumluluk sigortalarında uygulanacak hükümler ayrıca düzenlenmiştir. Bu düzenlemelere göre zorunlu sigortalarda sigorta şirketinin zarar gören üçüncü kişiye karşı olan sorumluluğu kanundan doğan bir sorumluluktur. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 13. maddesi ile bazı hallerde Bakanlar Kurulu’na da zorunlu sigortalar ihdas etme yetkisi verilmiştir. Zorunlu sorumluluk sigortalarının kamu yararı taşıması ve yapılmasının yasa ile zorunlu kılınması nedeniyle zorunlu sigortalarda zarar görenlerin korunması amacıyla bazı düzenlemeler yapılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, ”İşletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” hükmüne, aynı Kanun’un 85/1. maddesinde, ”Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne, aynı Kanun’un 85/son. maddesinde ise, ”İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükmüne yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, ”sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.” düzenlemesi yapılmıştır.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir. (EREN Fikret, Borçlar Hukuku, 9. B, s. 631 vd.; KILIÇOĞLU Ahmet, Borçlar Hukuku, 10. B., s. 264 vd.).
2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.
Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hâkimin taktirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de (S. Ünan, “Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180) bu husus kabul edilmektedir.
Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı KTK’nın 91. maddesiyle de; işletenin aynı Kanun’un 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir.
Dava dilekçesi içeriğinden anlaşıldığı ve davacı vekili tarafından dava dilekçesi ile birlikte herhangi bir delil ibraz edilmediği üzere, davanın haksız fiilden kaynaklı maddi ve manevi tazminat davası olduğu, bu kapsamda davalı sigorta şirketi yönünden davanın ticari mahiyette bulunduğu, ticari mahiyette bulunan davaların zorunlu arabuluculuk dava şartına tabi oldukları, davacı tarafça dava ikamesinden önce davalı sigorta şirketi yönünden zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulmadığı, davalı sigorta şirketi yönünden zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediği görülmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A. maddesinde; “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmü düzenlenmiş, arabulucuya başvuru dava şartı olarak nitelendirilmiştir.
6235 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 3/1.maddesinde ise; ”Taraflar, arabulucuya başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbesttirler. (Ek cümle:6/12/2018-7155/22 md.) Şu kadar ki dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin 18/A maddesi hükmü saklıdır.” hükmüne yer verilmiş, bu madde kapsamında dava şartı olan arabuluculuğa ilişkin hükümleri düzenleyen aynı Kanun’un 18/A. maddesine atıf yapılmıştır.
6235 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A. maddesinde de; ”Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” şeklindeki hükümler ile arabulucuğa başvurma dava şartının içeriği düzenlenmiştir.
Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan haller, dava (yargılama) şartlarıdır. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (kesin hüküm gibi). Dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi (davanın esasına girebilmesi) için gerekli olan da denir.
Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür. Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hakim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür.
Esasa ilişkin nihai karar ile taraflar arasındaki uyuşmazlık (esastan) sona erer ve hüküm kesinleşince (kesin hüküm ortaya çıkınca), artık o uyuşmazlık (dava konusu) hakkında, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz; açılırsa, kesin hükümden dolayı reddedilir (HMK m.303) (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt:3, s.3005).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/2. maddesinde; ”Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmüne yer verilmiş olup, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A. maddesinde düzenlenen arabulucuya başvuru dava şartı bu madde kapsamına girmektedir.
Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesinde ise; ”Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” hükmü yer almaktadır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, mahkememizin … Esas sayılı dosyası ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; 13/10/2019 tarihinde meydana gelen yaralamalı kaza neticesinde yaya konumunda bulunan davacılar … ile …’un araç çarpmasına maruz kalmaları sebebiyle, kazadan yaralanan …’un vücut bütünlüğünde kalıcı işgöremezlik oluşup oluşmadığı ve yaralanması nedeniyle geçici iş göremezlik (iyileşme) süresinin belirlenmesi ile oluşmuş ise kalıcı işgöremezlik oranı ve geçici iş göremezlik (iyileşme) sürecinde çalışamaması sebebiyle davacı …’un mahrum kaldığı ve kalacağı gelirlerinin hesaplanması neticesinde, belirlenecek sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı bedellerinin, ayrıca davacı … yönünden 60.000,00-TL, davacı … yönünden 30.000,00-TL, davacı … yönünden 20.000,00-TL ve davacı … yönünden 20.000,00-TL olmak üzere toplamda 130.000,00-TL manevi tazminatın sigorta şirketinin limitleri arasında yer alıyorsa poliçe limiti kapsamında davalılardan müştereken ve müteselsilen, sigorta şirketinin limitleri arasında yer almıyorsa araç sahibi davalı …’den haksız fiil tarihi olan 13/10/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte alınarak müvekkillerine verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, davanın davalılar arasındaki Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi hükümleri gereğince araç maliki ve sigorta şirketine yöneltildiği dikkate alındığında ticari dava niteliğinde olduğu, yerleşik Yargıtay içtihatları ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları kapsamında sigorta şirketinin tarafı olduğu tazminat davalarının tacir sıfatını haiz sigorta şirketi yönünden zorunlu arabuluculuk dava şartına tabi olduğu, gerçek kişi davalılara karşı açılan davaların ise arabuluculuk dava şartına tabi olmadığı, davacı tarafça dava ikamesinden önce davalı sigorta şirketi yönünden zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulmadığı, davalı sigorta şirketi yönünden zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediği, davalı sigorta şirketi yönünden zorunlu arabuluculuk dava şartının sağlanmadığı dikkate alınarak açılan davanın sigorta şirketi yönünden mahkememizin … Esas sayılı dosyasından tefriki ile mahkememizin yukarıda yer verilen esas sırasına kaydedildiği, dava şartlarının bulunup bulunmadığının mahkemece re’sen gözetileceği, dava şartı noksanlığını belirleyen hakimin davayı usulden reddetmekle yükümlü olduğu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A. maddesi ile 6235 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 3/1. ve 18/A. maddeleri gereğince dava tarihi itibariyle zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulması dava şartı olmasına rağmen davacı tarafça arabuluculuk başvurusu yapılmaksızın doğrudan dava açılmış olduğu, arabuluculuk dava şartının sonradan tamamlanabilecek dava şartlarından olmadığı göz önünde bulundurulduğunda, davalı … Sigorta Anonim Şirketine karşı açılan davanın, zorunlu arabuluculuk dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A. maddesi ve 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23. maddesi ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabulucuk Kanunu’na eklenen 18/A-2. maddesi uyarınca arabuluculuğa başvurulmadan dava açılması nedeniyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A. ve 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2. maddeleri atfıyla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/2. ve 115/2. maddeleri uyarınca açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-492 Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 80,70-TL karar ve ilam harcının davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye irat kaydına,
3-Yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Dair, tarafların yokluklarında dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.29/12/2021

Katip ……
[E-İMZA]

Hakim …..
[E-İMZA]
.