Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/907 E. 2021/1189 K. 27.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/907
KARAR NO : 2021/1189

DAVA : Tazminat (Kooperatif Yönetim Ve Denetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/06/2020
KARAR TARİHİ : 27/12/2021

Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen Görevsizlik(Gönderme) kararı sonrasında Mahkememize tevzi edilen dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; ilk beş sırada yer alan davalılar 25.05.2014 tarihine kadar davacı kooperatifin yönetim kurulu üyesi olup, 25.05.2014 tarihinde yapılan genel kurulda yönetim kurulunun 3 kişiden oluşmasına karar verildiğini, … ve … dışındaki davalıların yönetimden ayrıldığını, yönetim kuruluna 3.üye olarak davalı …’in seçildiğini, bu şekilde oluşan yönetim kurulunun 27.05.2018 tarihli genel kurul toplantısına kadar görevde kaldığını, davalılardan … ve …’ın ise her iki dönemde denetim kurulu üyesi olarak görev yaptıklarını, 27.05.2018 tarihli genel kurul toplantısında mevcut yönetim ve denetim kurullarının raporlarının ibra edilmediğini ve yönetim ve denetim kurullarına yeni üyeler seçildiğini, yeni yönetim kurulunun görevlendirmesi ile denetim kurulu kooperatif defter ve kayıtlarını incelenip, verilen raporda yasaya aykırı işlemler ve kayıtlardaki usulsüzlükler sebebiyle kooperatifin zarara uğratıldığının belirtildiğini, denetim kurulu raporunda sayılan eylemler aynı zamanda T.C.K ve Kooperatifler Kanunu kapsamında suç vasfı taşıdığından Çeşme C.Başsavcılığına yaptıkları şikayetle ilgili …/… soruşturma nolu dosyada açılan soruşturmanın sürdüğünü, dava dilekçesinde ayrıntılarıyla gösterilen tarihlerde davalıların eylem, işlem ve kararları nedeniyle kooperatifin zarara uğratıldığını bildirmiş, fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla henüz belirsiz olan müvekkili davacının şimdilik 50.000.-TL’lik zararının doğduğu tarihlerden itibaren işleyecek ticari faizleri ile birlikte davalıların görev yaptıkları tarihler dikkate alınarak müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; T.T.K’nun 560. Maddesinde zaman aşımı süresinin öğrenme tarihinden itibaren 2 ve her halde 5 yıl olarak düzenlendiğini, davanın süre yönünden zamanaşımına uğradığını, ayrıca, davanın denetçiler tarafından açılması ve genel kurulca davanın açılması yolunda karar alınmasının gerektiğini, bu durumun dava şartı olup bulunmadığını, açılan davanın öncelikle zaman aşımına uğraması ve dava şartının olmaması nedeniyle reddine karar verilmesinin gerektiğini, davacı tarafça dava dilekçesinde ileri sürülen haksız ve yersiz iddiaları müvekkili açısından kabul etmediklerini, kooperatifin zarara uğratılmasının söz konusu ise, bunda müvekkilinin her hangi bir kusurunun bulunmadığını bildirmiş, davanın müvekkili yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; ileri sürülen suçlamaları ve kooperatifi zarara uğrattığı iddialarını kabul etmediğini bildirmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; suçlamaları kabul etmediğini, kooperatifi zarara uğratacak hiçbir şey yapmadığını bildirmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Yargıtay Kararları ve Kooperatifler Kanunu’nun 98. ve TTK’nun 408/1 ve 479/3-a maddeleri uyarınca kooperatif tarafından yönetim kurulu üyeleri aleyhine açılacak sorumluluk davasının görülebilmesi için genel kurul tarafından bu yönde karar alması gerektiğini, bu yönde alınmış bir karar bulunmaması nedeniyle dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddinin gerektiğini, dava dilekçesinde açıklanan 2014 yılı öncesine ilişkin eylemler açısından, Kooperatifler Kanunu’nun 98.maddesi yollaması ile TTK’nun 560.maddesinde öngörülen iki ve beş yıllık zamanaşımı sürelerinin geçmiş bulunduğunu, 2014 yılı öncesine ilişkin iş ve işlemlerin tümünün genel kurullarda görüşüldüğünü ve yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiğini, anılan genel kurul kararlarının üzerinden de 5 yıl geçmiş olmakla 2014 yılı öncesi iş ve işlemler için yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, dava dilekçesinde dile getirilen soyut iddialar ile kooperatifin zarara uğratıldığının kabul edilmesinin mümkün olmadığını, 2014-2018 yılları arasındaki faaliyetlere ilişkin müvekkili ile bağlantısı kurulmaya çalışılan eylemlere ilişkin iddiaların hiçbirini kabul etmediklerini, yapılan işlemlerin genel kurulda görüşülüp ibra kararı alındığını, davacı tarafın dava dilekçesinde dile getirdiği iddialarının doğru olmadığını, müvekkillerinin yönetim kurulunda bulundukları dönem içerisinde kooperatifin amaçlarının gerçekleşmesi ve ortakların çıkarlarının korunması ile ilgili olarak yasaya, ana sözleşme hükümlerine ve genel kurul kararlarına göre işlerini titizlikle ve en iyi şekilde yürüttüklerini, bunun tersi iddiaları kabul etmediklerini bildirmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Yargıtay ilgili kararları ve Kooperatif Kanunu’nun 98. ve TTK’nın 408/1 ve 479/3-a maddeleri uyarınca kooperatif tarafından yönetim kurulu üyeleri aleyhine açılacak sorumluluk davasının görülebilmesi için genel kurul tarafından bu yönde karar almasının zorunlu olup bu yönde alınmış bir karar bulunmadığından davanın, dava şartı yokluğundan reddinin gerekmediğini, müvekkilinin kooperatif işlerinin yönetimi için gereken titizlik ve özeni gösterdiğini, kooperatifin gelişmesi ve başarısı yolunda elinden gelen tüm çaba ve gayreti sarf ettiğini, bu emek ve çabalarına karşın davalı tarafça asılsız iddialarla müvekkili davalıya suç isnadında bulunulmasının asla kabul edilemeyeceğini, davacı tarafın, müvekkili tarafından kooperatifin zarara uğratıldığına ilişkin iddiasının doğru olmadığını, iddialara ilişkin konuların genel kurulda bilanço, gelir, gider hesaplarında gösterilip müvekkili ile diğer yönetim kurulu üyeleri oybirliği ile ibra edildiğini,müvekkilinin maddi problemlerle, büyük zorluklar yaşayarak gayret ve özveri ile inşaa etmiş oldukları konutlarda üyelerin halen oturmakta, sosyal tesislerden yararlanmakta ve kooperatif imkanlarını kullanmakta olduklarını, yapılmış olan her işlemin kooperatif yararına yapılmış olup müvekkilinin kooperatifi kullanarak herhangi bir kişisel menfaat elde etmeye çalışması gibi bir durum söz konusu olmamakla beraber iddiaların asılsız ve yakışıksız olduğunu, müvekkilinin yönetim kurulunda bulunduğu dönem içerisinde kooperatifin amaçlarının gerçekleşmesi ve ortakların çıkarlarının korunması ile ilgili olarak yasaya, ana sözleşme hükümlerine ve genel kurul kararlarına göre işlerini titizlikle ve en iyi şekilde yürütüp, kooperatifin başarısı ve gelişmesi yolunda gereken tüm çabayı sarf etmiş olduğunu, müvekkilinin yaptığı iş ve işlemlerin hemen hepsinin genel kurulda ibra edilmiş olduğunu bildirmiş davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde 14 ayrı nedene dayalı tazminat ve alacak sebebi belirtilmesine rağmen her bir tazminat sebebi için talep miktarının ayrı ayrı belirtilmesinin gerektiğini, bu durumun dava dilekçesinin reddini gerektiğini, davanın genel kurulun verdiği yetki ile denetçiler tarafından açılmasını gerektiğini, bu eksikliğin giderilmesi, aksi takdirde davanın reddinin gerektiğini, müvekkillerinin genel kurulda seçilmiş denetim kurulu üyeleri olarak görev yaptığını, bu süre içinde gerek Kooperatifler Kanunu’nunda gerekse kooperatif ana sözleşmesi, yönetmelik ve yönergelerde belirtilen denetleme görevlerini eksiksiz olarak yerine getirdiklerini, raporlarda görülen eksiklikler ve yasaya aykırılıkların belirtildiğini, ve eleştirilerin yapılarak genel kurulun uyarıldığını, denetleme kurullarının, yönetim kurulunun kararlarının yasa ve ana sözleşmeye uygun olup olmadığına, kooperatif defterlerinin usulüne uygun olarak tutulup tutulmadığına, ödemelerin defter ve belgelere uygun olarak yapılıp yapılmadığına bakarak rapor düzenlediklerini ve denetim görevini yerine getirdiklerini, defter kayıt ve belgeler dışında fiilen ne yaptıklarını ve ne yapmadıklarını denetleyemeyeceklerini, defter ve kayıtlara yansımamış usulsüzlük ve yasa dışı işlemlerin denetçiler tarafından görülemeyeceğini, denetleme kurulunun görevini yapıp yapmadığının ölçüsü buna göre belirleneceğini, denetim görevlerini, yasa yönetmelik, ana sözleşme, genel kurul kararları ve iyi niyet kuralları içinde yerine getirmiş olan müvekkillerinin dava dilekçesinde ileri sürülen iddialardan hiç birinde kusurları ve ihmallerinin bulunmadığını bildirmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davacı kooperatifin 1999 yılından 2018 yılı Mayıs ayına kadar 19 yıl aralıksız hem yönetim kurulu üyeliği hem de kooperatif müdürlüğü görevini ifa ettiğini, yeni yönetimce geçmişte yapılan işlemlerin usulsüzlük olarak gösterilip kendilerinin suçlu ilan edildiğini, şahıslarının lehine değil kooperatiflerinin lehine yaptıkları bazı uygulamalarının yakışıksız tanımlamalarla itham edilmesinin bir karalama faaliyeti olmaktan öte kendilerini haksız yere töhmet altında bıraktığını, şahsının ve diğer yönetim ve denetim kurulu üyelerini hedef alan iftira niteliğinde bir takım asılsız iddialara yer verilerek saygınlık ve itibarlarının zedelenmeye çalışıldığını, iyi niyetten yoksun, tamamen ön yargılı intikam duyguları içinde olan kişilerin raporlarını kabul etmesinin mümkün olmadığını, yapılan işlemlerin denetim kurulu bilgisi dahilinde olup genel kurulda gelir, gider ve bilanço görüşmelerinde oy birliği ile kabul edildiğini, alınan kararların kooperatif lehine olup kooperatifin zarara uğratılmadığını, özel arabasını kooperatifin hizmetinde yıllarca hiç bir ücret talep etmeden kullanmasının karşılığının bu olmaması gerektiğini, kooperatif başkanı …’a fazladan ödediği 600,00 TL nin kendisinde olup tahsil edilebilir olduğunu, fatura kesilirken sehven bir hata olması nedeniyle önemli olanın iyi niyet olduğunu, … ….’ın evine takılan alarm sisteminin geçici olarak takıldığını ve unutulduğunu, bu sistemin iade edilebilir veya yenisinin alınabilir olup teklifi kendisine ilettiğini, yapılan ödemelerin usulüne uygun yapılıp denetim ve yönetim kurulunun bilgisi dahilinde yapıldığını ve bütçede gösterildiğini, genel kurul toplantılarında da ibra edildiğini, görevini layıkıyla yaptığı inancında olduğunu bildirmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, davacı kooperatifin yönetim kurulu ve denetim kurulu üyeleri sıfatı ile görev yapan davalıların, davacı kooperatifi zarara uğratan işlem, eylem ve kararları olduğu ve bu nedenle oluştuğu iddia edilen davacı kooperatifin zararının, davalılardan tazmini istemine ilişkindir.
Davanın açıldığı Çeşme Asliye Hukuk(Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesi tarafından, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli ve 608 nolu Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yargı çevrelerinin belirlenmesine ilişkin kararını dayanak göstererek Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevsiz hale geldiği gerekçesiyle ve 06/10/2021 tarihli görevsizlik kararı verilerek dosyanın İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş, kararın kesinleşmesinden sonra dosya mahkememize tevzi edilmiştir.
Davanın, davacı kooperatif tarafından üyeleri olan davalıların yönetim kurulu ve denetim kurulu üyeliği sıfatına bağlı olarak açılan sorumluluk davası olduğu göz önünde tutulduğunda, Kooperatifler Kanunu’nun 99.maddesi hükmü nedeniyle mutlak ticari dava olduğu konusunda uyuşmazlık yoktur.
Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 08/07/2021 tarihli ve 31535 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 07.07.2021 tarihli 608 numaralı kararı ile İzmir Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı çevresi İzmir ili mülki idare sınırları (Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç) olarak belirlenmesine ve kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarih, 2017/11-10 esas ve 2019/401 karar sayılı ilamında; Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu tarafından Fikri Sınai Haklar Mahkemesi’nin yargı alanının belirlenmesinden sonra Asliye Hukuk Mahkemeleri nezdinde görülmekte olan davalarla ilgili olarak yargılamaya devam edilip edilmeyeceği, dosyaların Fikri Sınai Haklar Mahkemeleri’ne devredilip devredilmeyeceği ile ilgili olarak ortaya çıkan uyuşmazlık konusunda yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmadığına, davaların açıldığı ve görülmekte olan Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmesi gerektiğine hükmetmiştir.
04/04/2019 tarihli ilam, somut olaya da ışık tutacak ve uygulanır niteliktedir. Zira, ilama konu yargı alanlarının belirlenmesine ilişkin karardaki düzenlemenin ayrı bir Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi olan yerlerde bu nitelikteki davalara anılan mahkemelerin, olmayan yerlerde ise hangi Asliye Hukuk Mahkemesi’nin göreceğine ilişkin bir yargı yeri belirlemesi kararı söz konusu olup, somut olaya konu 07/07/2021 tarihli yargı yeri belirlenmesine ilişkin kararda da mevcut Asliye Ticaret Mahkemeleri dışında 8 ilde daha Asliye Ticaret Mahkemesi kurulmasına karar verilmiş olup, mevcut Asliye Ticaret Mahkemeleri ile birlikte yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yargı yerleri bulundukları il, ilçe Asliye Ticaret Mahkemeleri yönünden ise kararda gösterilen Ağır Ceza Mahkemeleri’nin yargı çevresi olarak belirlenmiştir. Mahkemelerin görevlerinin belirlenmesi ancak kanunla mümkün olup, her iki karar yalnız yargı alanlarının belirlenmesine ilişkin aynı içerikte kararlardır. İlamda, yargı yerleri belirlenmesine ilişkin kararın göreve ilişkin olmadığı, yalnız yargı yeri belirlenmesi kararı niteliğinde olup, karardan önceki davaların açıldığı mahkemede devam etmesine ilişkin direnme kararı veren ilk derece mahkemesinin gerekçesi doğru bulunmuş, kararda açıklanan yasal düzenlemeler ve hukuk ilkelerine atıf yapılarak oluşturulan gerekçe ile direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.
İlamın gerekçesinde; mahkemelerin görevinin kıyas ya da yorum ile genişletilemeyeceği ya da değiştirilemeyeceği, kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görevin genel mahkemelere ait olduğu konusunda 05/12/1977 tarihli, 1977/4 Esas ve 1977/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının bulunduğu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanuni Hakim Güvencesi” başlığını taşıyan 37. maddesi uyarınca gönderme kararının bu güvenceye aykırılık teşkil ettiği, uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olayın meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabi olup yasal düzenleme ile yeni kurulan veya bir başka mahkeme görevlendirilmediği sürece olayın meydana geldiği zamandaki mevcut mahkemeler tarafından çözümlenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 22/11/2021 tarih 2021/1939 esas ve 2021/1732 karar ve Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 06/12/2021 tarih 2021/2115 esas ve 2021/1979 karar sayılı ilamlarında da 01/09/2021 tarihinden önce görülen davalarda Hakimler Savcılar Kurulu’nun ilgili kararı uyarınca dosyanın bu tarihten sonra görev verilen mahkemelere gönderilemeyeceğine karar verilmiştir.
Somut olayda davanın, 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilen ve karara dayanak yapılan 07/07/2021 tarihli yargı alanının belirlenmesine ilişkin karardan önce 30/06/2020 tarihinde açıldığı dikkate alınarak gönderme kararı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanuni Hakim güvencesi” başlığını taşıyan 37. maddesinde düzenlenen kanuni hakim ilkesine, kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görevin genel mahkemelere ait olduğuna ilişkin 05/12/1977 tarihli, 1977/4 esas ve 1977/4 karar sayılı içtihadı birleştirme kararına, mahkemelerin görevinin kıyas ya da yorum ile genişletilemeyeceği ya da değiştirilemeyeceği ilkesine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun somut olaya uygulanır nitelikteki 04/04/2019 tarih, 2017/11-10 Esas ve 2019/401 Karar sayılı ilamına, ilamın somut olaya uygulanır niteliği olmadığı düşünülse bile ilamda belirtilen yasal düzenlemeler, hukuk ilkeleri ile yargı yeri alanlarının belirlenmesi ile görevli kurumun bu alandaki düzenlemeleri sonucu görülmekte olan davalara ilişkin açık bir yargı yeri belirlenmesi kararı olmaması halinde davaların açıldığı mahkemelerce görülmesine devam edilmesi gerektiğine ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun gerekçelerine, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 08/07/2021 tarihli ve 31535 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 07.07.2021 tarihli 608 numaralı kararına uygun olmadığı gibi; 07/07/2021 tarihli kararda, yukarıda açıklanan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının gerekçesinde de belirtildiği üzere görülmekte olan davaların, 01/09/2021 tarihinden itibaren görev verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ne devredileceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığı, bunun yanında kararın 07/07/2021 tarihli olup, 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olmasına göre; farklı uygulama tarihi belirlenmiş olması ve yalnız yeni mahkemeler kurulmuş olmasının farklı karar ve uygulama tarihini gerektirir bir neden olmadığı dikkate alınarak kararı vermeye yetkili makamın, görülmekte olan davaların Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir kararının bulunmaması yanında, iradesinin de bu yönde olmadığı anlaşılmakla, gönderme kararı usul ve yasaya uygun görülmemiştir.
Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından her ne kadar görevsizlik kararı verilmiş, karar taraflara tebliğ edilerek kesinleştirilmiş ise de; kararın niteliği, gerçekte gönderme kararıdır. Zira Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yetki alanlarını belirleyen kararı yalnız ticari nitelikteki davaların yetki alanlarını belirleyen bir karar niteliğinde olup, mahkemelerin görevinin belirlenmesine ilişkin bir karar niteliğinde bulunmadığı, mahkemelerin görevinin ancak kanun ile düzenlenebileceği, davanın Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinde Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görüldüğü, eldeki davalar için ilgili mahkemenin davalar sonuçlanıncaya kadar bu sıfatının devam edeceği birlikte değerlendirildiğinde karar öncesi açılan davalar için Çeşme Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesi’nin görevsiz hale gelmesinin mümkün olmadığı ve buna bağlı olarak verilen kararın görevsizlik kararı olarak nitelendirilemeyeceği açıktır. Dosyanın usul ve yasaya aykırı gönderme kararına bağlı olarak mahkemesine iadesi için mahkememizin Asliye Ticaret Mahkemesi olması nedeniyle ve davanın mutlak ticari dava olduğu göz önünde tutulduğunda mahkememizce verilecek kararın niteliği itibariyle görevsizlik kararı olması mümkün olmayıp gönderme kararı verilebilmesi mümkündür.
Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yukarıda gerekçeleri açıklandığı üzere görevsizlik kararının usul ve yasaya aykırı olarak verilmiş olması nedeniyle ve gönderme kararı niteliğinde bulunduğu, mahkememizce dosyanın kendi mahkemesine iadesini sağlayacak kararın da ancak gönderme kararı olabileceği, bu durumda her iki mahkeme tarafından verilmiş görevsizlik kararları bulunmamakla birlikte karşılıklı gönderme kararları ortaya çıkmıştır. Davaya hangi mahkemenin devam edeceğine ilişkin uyuşmazlığın çözümü gerekli olup, karşılıklı gönderme kararları nedeniyle bu çözümün ilgili mahkemeler tarafından yerine getirilmesi mümkün değildir. Somut olaydaki gönderme kararlarının mahkemelerin görevi ile ilgili olduğu, göreve ilişkin yargısal kararlarla ilgili uyuşmazlığın ancak bir yargı makamı tarafından çözülebileceği, görevle ilgili uyuşmazlıkların Bölge Adliye Mahkemelerinin görevli Hukuk Daireleri tarafından çözümlendiği birlikte değerlendirildiğinde, görevli mahkemenin belirlenmesi amacıyla dosyanın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda Açıklanan Gerektirici Nedenlerle;
1-Gönderme kararına konu, dava dosyasına ilişkin uyuşmazlığı çözme görevinin davanın görüldüğü Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi’ne (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) ait olması nedeniyle dosyanın Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi’ne (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) gönderilmesine,
2-Esasın, gönderme kararı nedeniyle kapatılmasına,
3-Kararın niteliği itibariyle harç alınmasına yer olmadığına,
4-Yapılacak yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından dikkate alınmasına,
5-Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi ve mahkememizce verilen karşılıklı gönderme kararları nedeniyle ortaya çıkan görev uyuşmazlığının giderilmesi ve yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine,
6-Kararın taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.27/12/2021

Başkan …
(E-İMZA)

Üye …
(E-İMZA)

Üye …
(E-İMZA)

Katip …
(E-İMZA)