Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/672 E. 2022/49 K. 18.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/672
KARAR NO : 2022/49

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 14/10/2021
KARAR TARİHİ : 18/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin …numaralı ticari/sınai işletme sigorta poliçesi ile dava dışı sigortalısı … Oto. Sanayi Ticaret Anonim Şirketinin iş yerinde meydana gelebilecek riskleri teminat altın aldığını, İzmir’de şiddetli yağmur yağışının yaşandığı 13/10/2020 tarihinde sigorta konusu mobilya satış mağazasının zemin ve üst katını su bastığını, dekorasyon ve emtiada hasar meydana geldiğini, müvekkili şirket tarafından yapılan inceleme ve alınan ekspertiz raporu sonucunda dava dışı sigortalıya tazminat ödemesi yapılarak sigortalının zararı karşılandığını, müvekkili tarafından düzenletilen ekspertiz raporunun yanında davalı … Sanayi Ticaret Limited Şirketinin sigorta şirketi tarafından da ekspertiz raporu düzenlendiğini, ekspertiz raporlarından anlaşılacağı üzere davalıların zararın meydana gelmesinde kusurlu olduğunu, müvekkilinin zarar nedeniyle sigortalısına 10/05/2021 tarihinde 65.659,03-TL tutarında ödeme yaptığını, müvekkili tarafından ödenen bedelin davalılardan istendiğini ancak ödeme yapılmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00-TL tazminatın davalılardan kusur ve sorumlulukları oranında davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu hasarın meydana geldiği yerin 5378 m² alan üzerine kurulu 2.649 m² kapalı alanı bulunan 12 bağımsız iş yerinden oluşan tek çatı ve tek çatı girişi olan bir alışveriş merkezi olduğunu, 1 ve 2 nolu iş yerinin müvekkili …’a, 12 nolu iş yerinin …’a ait olduğunu, ilk binayı yapıp müvekkillerine satan diğer davalı şirketin alışveriş merkezinin şehir şebekesine ve kanalizasyon sistemine bağlantısını yapmadan müvekkillerine sattığını, iş yerinin önünden Bergama-İzmir asfaltı geçtiği için iş yerinin zemini yol seviyesinin altında kaldığını, bu husustaki tadilata diğer davalı şirketin onay vermediğini, lehine ödeme yapılan dava dışı sigortalının mevcut iş yerini bilerek kiraladığını, yine davacı sigorta şirketinin de mevcut duruma göre poliçe düzenlediğini, ayrıca alışveriş merkezinin … Sanayi Ticaret Limited Şirketine ait bölümünde 2017 yılında yangın çıktığını ve müvekkilere ait kısımlara da yangın ulaşarak tüm bina yandığını, müvekkillere ait kısım sigortalı olmadığı için müvekkilerinin mağdur olduğunu, ancak yangının çıktığı kısmın maliki sigortadan zararlarını karşıladığını, yangının çıktığı kısmın maliki ve şirket yetkilisi binayı tekrar yapmayı taahhüt ettiğini ancak kusurlu imalat yaptığını, alışveriş merkezinde çatı yapılmasında ve çatı kanallarının dar tutulmasından, su giderlerinin yetersiz olmasından kendi kirayanları yani sigortalı dava dışı … …. AŞ’nin orta bölümde kaldığından, o kısımlarda su giderlerinin eksik yapılmasından çatıyı yapan/yaptıran şirket … sorumlu olduğunu, davaya konu hasarın oluştuğu tarihte aşırı yağış olduğunu ve çatının orta bölümünde … ve … olduğu kısımlardaki su giderleri yetersiz kaldığını, müvekkilinin alışveriş merkezinde bulunan 1 , 2 ve 12 nolu dükkanlarının ön tarafına büyük bir fosseptik çukuru yaptırarak çatıdan gelen giderlerin birini de bu çukura bağladığını, dava konusu olaydan öncede 3 defa aşırı yağış nedeniyle su basma olayı yaşanması nedeniyle müvekkiler kendi imkanları ölçüsünde çaba gösterdiğini, ortak alan olmasına rağmen fosseptik çukuru ile ilgili gideri diğer davalı … katkı yapmadığını, yine çatının bağımsız hale getirilmesine de ortak alan diyerek karşı çıktığını, davacı şirketçe yapıldığı iddia edilen incelme ve alınan ekspertiz raporu ise tek taraflı yönlendirmelere dayalı olarak hazırlandığını ve kabul etmediklerini, müvekkillerinin oluşan zararda doğrudan veya dolaylı bir kusuru olmadığını, müvekkiller tarafından işyerindeki risklere karşı … Şirketine KOBİ paket sigorta poliçesi düzenlendiğini, müvekkillerin sigorta şirketine de davanın ihbarını talep gereği doğduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin hasarın meydana gelmesinde hiçbir sorumluluğu bulunmadığını, davalılar … ve …’ın kusuru sebebiyle işbu talihsiz olay yaşandığını, tarafların olayın meydana gelmesindeki kusur durumlarının tespiti için bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir
DELİLLER :
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-Bergama Tapu Müdürlüğünün … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … ada … parselde kayıtlı taşınmazın tapu kaydı ve yönetim planı örneği,
3-… nezdinde dava dışı … Mağazaları Mobilya Dayanıklı Tüketim Malları Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait iş yerine ilişkin olarak düzenlenen …numaralı Ticari/Sinai İşletme Sigortası poliçesi, 13/10/2020 tarihinde meydana gelen riziko ile ilgili olarak dava dışı … Mağazaları Mobilya Dayanıklı Tüketim Malları Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından yapılan başvuru evraklarının, başvuru neticesinde açılan hasar dosyasının, hasar dosyası kapsamında tanzim ettirilen ekspertiz raporlarının ve başvuru neticesinde dava dışı … Mağazaları Mobilya Dayanıklı Tüketim Malları Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine yapılan ödemeleri gösterir evrak ve kayıtlar,
4-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, 13/10/2020 tarihinde İzmir İlinde meydana gelen yoğun yağmur yağışı neticesinde dava dışı … Mağazaları Mobilya Dayanıklı Tüketim Malları Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait iş yerinin zemin ve üst katını su basması sebebiyle dekorasyon ve emtiada meydana gelen hasar açısından davacı … Sigorta Şirketi tarafından …numaralı Ticari/Sinai İşletme Sigortası poliçesi kapsamında 10/05/2021 tarihinde ödenen 65.659,03-TL tazminat bedelinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00-TL’lik kısmının kusur ve sorumlulukları oranında davalılar …, … ve … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden müştereken ve müteselsilen rücuen tazmini ile davacı sigorta şirketine verilmesi taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Haksız fiil, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49 maddesinde; ”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 50. maddesinde ise ”Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” hükmü yer almaktadır.
Haksız fiil öğretide hukuka aykırı zarar verici fiil olarak tanımlanmakta ve unsurları; eylem, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve illiyet bağı olarak belirlenmektedir. Buna göre haksız fiilden bahsedebilmek için hukuka aykırı bir eylem bulunmalı, bu eylemden bir zararın doğması zararlandırıcı eylemde bulunan kişinin kusurlu bulunması ve zarar ile kusur arasında illiyet bağının olması gerekmektedir.
Bu beş unsurun varlığı halinde zarar veren kişi eylemden dolayı zarara uğrayan kişi ya da kişileri maddi ve manevi zararlarını karşılamak durumundadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesine göre haksız fiilin unsurlarını ispat etme yükü davacıdadır. Davacı zararı haksız eylemi ve zarar ile haksız eylem arasındaki illiyet bağını ispat etmek durumundadır.
Hakim, kusurlu veya hukuka aykırı bir fiili ile başkasına zarar verenin kusur durumunu, zararın ağırlını ve oluşan durumun özelliklerini gözeterek uygun ve hakkaniyete uygun bir tazminat belirler.
Haksız fiiller meydana geldikleri anda hukuki sonuç doğurur ve zarara neden olanların zararı tazmin borcu haksız fiil tarihinde ortaya çıkar. Haksız fiilin unsuru olan zarar, zarar görenin malvarlığında rızası dışında meydana gelen azalma ile zarar verici fiil olmasa idi bulunacağı durum arasındaki farktır ve zarar haksız fiilin meydana gelmesi ile gerçekleşmiş sayılır. Zarar verenin ve diğer sorumluların zararı tazmin yükümlülüğü herhangi bir ihbara ve ihtara gerek kalmaksızın olay tarihinde doğar. Haksız fiile bağlanan hukuki sonuçlar haksız fiil tarihi esas alınarak belirlenir ve bu nedenle haksız fiillerde olay tarihinde yürürlükte bulunan hukuk kuralları uygulanır. Başka bir deyişle zararın belirlenmesinde olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir.
Davacı sigorta şirketinin sigortalısı … Mağazaları Mobilya Dayanıklı Tüketim Malları Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait iş yerinin zemin ve üst katını 13/10/2020 tarihinde su basması neticesinde, iş yerinde bulunan dekorasyon ve emtiada hasar meydana gelmiş olup, meydana gelen hasarın temel sebebi ile davacı dilekçesinde iddia edilen hususlar ve husumet yöneltilen gerçek ve tüzel kişilerin durumları dikkate alındığında yapı malikinin sorumluluğuna ilişkin yasal düzenlemelere değinmekte fayda görülmüştür.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 69.maddesinde; ”Bir binanın veya yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür.” hükmü bulunmaktadır. Burada, yasa koyucu bozuk yapılan bir yapı eserinden zarar görenleri, mümkün olduğu kadar basit ve dolaysız bir tazmin imkânı sağlayarak, onları korumaktadır. Bu anlamda sorumlu olabilecek malik, gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olabileceği gibi, kamu hukuku tüzel kişisi de olabilir. Söz konusu sorumluluğun söz konusu olabilmesi için, yapı eserinin, yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden bir zarar doğması gereklidir.
Yapım bozukluğu; bir inşaatın kötü yapılmasını, imal ve inşaat zamanında uyulması gerekli olan teknik kurallara uyulmamış olmasını ifade eder. Bir yapı eserinin maliki, bunların hiç kimse ve hiçbir şey için tehlike taşımayacak şekilde yapılmasını ve işlemesini garanti etmekle yükümlüdür. Bu nedenle, bir yapı eserinde herhangi bir yapım bozukluğu olmasa bile, ek güvenlik ve koruma tertibatının bulunmaması, yine de bir yapım eksikliği sayılır. Bakımsızlık ve koruma eksikliği ise, bir inşaatın kullanmaya uygun ve tehlikeleri önleyecek biçimde korunmamasını ifade eder. Yapının tamamlanmasından sonra kendini gösteren ek güvenlik tertibatı ihtiyacının giderilmemesi de bir bakım eksikliğidir.
Bazı hallerde zararın ortaya çıkış biçimi, yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinin varlığını gösteren fiili bir karine oluşturur. Yapının yapımı ile ilgili mevzuata ve teknik kurallara uyulmadığı, alışılmış tedbirlerin alınmadığı ve resmi makamlarca yapılan denetimler sonucunda, bina ve yapı eserinin teknik niteliklerinin uygun görülmediği ispatlanırsa, bunlar eksikliğin ve illiyet bağının varlığına birer belirti sayılır. Keza, daha önce aynı zararların ortaya çıkması, zarar verici olaydan sonra yeni güvenlik tedbirlerinin alınmamış olması da birer belirti oluşturabilir.
Bakımsızlıktan veya bakım eksikliğinden söz edebilmek için bir inşa eserinin bitmiş ve kullanım amacına özgülenmiş olması gerekir. Yapım eksikliği veya bakımsızlığın varlığı araştırılırken, durumun gerekleri ve özellikle bina veya yapı eserinin özgülenme amacı, üçüncü kişiler için taşıdığı tehlike derecesi gözönünde tutulmalıdır.
Malikin, bina yada tesisin tehlike taşımayacak bir durumda bulunmasını sağlama yükümlülüğü, yalnız onu kullananlara karşı değil, herkese karşı vardır. Malikten beklenen “normal ve objektif ölçülere ve icaplara göre” alması gerekli önlemleri almaktır. Buna karşılık malik, kendi yapısına benzeyen başka yapılarda da aynı eksikliklerin bulunduğunu veya o yapıların maliklerinin de yapılarına kendisinden daha iyi bakamadıklarını ispat ederek sorumluluktan kurtulamaz.
Yapı malikinin sorumluluğu, bir bina ya da diğer bir inşa eserinin kendisinden kaynaklanan bir nedenle oluşan zarardan sorumluluğu kapsamakta olup, niteliği itibariyle kusursuz sorumluluk türlerinden “olağan sebep sorumluluğu” dur. Burada malike kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır. Malik ancak illiyet bağını kesen sebeplerin (mücbir sebep, zarar görenin tam kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru gibi) varlığı durumunda sorumluluktan kurtulabilir.
Yapı sahibinin sorumluluğu, bir bina ya da diğer bir inşa eserinin bizatihi kendisinden kaynaklanan bir nedenle oluşan zarardan sorumluluğunu kapsamaktadır. Bu sorumluluk, objektif özen yükümlülüğüne aykırılıktan doğan “ağırlaştırılmış” bir kusursuz sorumluluk halidir.
Kusur aranmaksızın sorumluluğun düzenlendiği haller, kusursuz sorumluluk halleri olarak ifade edilmektedir. Doktrinde kusursuz sorumluluk halleri olağan sebep sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ikili ayırıma tabi tutulurken, TBK tarafından açıklanan hakkaniyet sorumluluğu-özen (sebep) sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ayırıma tabi tutulduğu görülmektedir. Denetleme ve gözetimde özen (cura in custodio) gereği, kusur unsur olarak aranmaz. (G.Antalya B.Hukuku Genel Hükümler C.1.2012.İst.sh.533.535.)
Dava dışı … Mağazaları Mobilya Dayanıklı Tüketim Malları Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait iş yerinin zemin ve üst katını 13/10/2020 tarihinde su basması sebebiyle, sigortalıya ait iş yerinde bulunan dekorasyon ve emtiada meydana gelen hasar neticesinde oluşan zararın davacı sigorta şirketi tarafından …numaralı Ticari/Sinai İşletme Sigortası poliçesi kapsamında 10/05/2021 tarihinde 65.659,03-TL ödenmek suretiyle karşılandığı, hasar tazminatının karşılanması akabinde sigorta şirketinin sigortalısına halef olduğu ortadadır.
Sigortacının rücu hakkı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesinde; ”Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.
Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Sigortacının halefiyete dayalı olarak açacağı rücuen tazminat davasında, görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda, 22/03/1944 tarih ve 1944/37 Esas 1944/9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında aynen; “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle halefiyet davası ticari dava sayılamaz. Bu dava aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” ilkesi benimsenmiştir. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanun’un 5. maddesinde de ticari davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları yer almaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanun’da düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar. (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı-İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir.
Bergama Tapu Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, davacı sigorta şirketinin sigortalısına ait hasar gören iş yerinin üzerinde yer aldığı … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … ada … parselde kayıtlı taşınmazın tapu kaydı ile yönetim planı örneğinin mahkememize gönderilmesi istenilmiş, müzekkere cevabının incelenmesi neticesinde, davacı sigorta şirketinin sigortalısına ait iş yerinin bulunduğu taşınmaz üzerinde 18/05/2010 tarihi itibariyle kat mülkiyeti tesis edildiği, taşınmazın bağımsız bölümlere ayrıldığı, yönetim planının 18/05/2010 tarihinde oluşturulduğu görülmüştür.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 19. maddesinde, her kat malikinin anagayrimenkule ve diğer bağımsız bölümlere, kusuru ile verdiği zarardan dolayı sorumlu olduğu hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanun’un Ek 1. maddesinde, “kat mülkiyetinden kaynaklanan her türlü uyuşmazlığın değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemesi’nde çözümleneceği” düzenlemesine ve 17/3. maddesinde ise “kat irtifakı kurulmuş gayrimenkullerde yapı fiilen tamamlanmış ve bağımsız bölümlerin üçte ikisi fiilen kullanılmaya başlanmışsa, kat mülkiyetine geçilmemiş olsa dahi anagayrimenkulün yönetiminde kat mülkiyeti hükümleri uygulanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 15/10/2020 tarihli ve 2020/1268 Esas 2020/5706 Karar sayılı ilamında aynen; ”…Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; KMK’nun 17/3. maddesi gereği, hasar tarihi itibariyle anataşınmazın üçte ikisinin fiilen kullanılmaya başlanılıp başlanmadığının araştırılması ve üçte ikilik kullanımın olması halinde, uyuşmazlığa yine kat mülkiyeti hükümlerinin uygulanacağı dikkate alınarak, davada Sulh Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan HMK’nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK’nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken…” ibarelerine yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen yasa maddeleri ile yerleşik Yargıtay içtihatları çerçevesinde, dava konusu uyuşmazlığın, kat mülkiyeti kurulmuş ve kat mülkiyeti hükümlerine tabi olan taşınmazda meydana gelen hasarın sigorta şirketi tarafından karşılanması neticesinde, sigortalısına halef sıfatına binaen sigorta şirketi tarafından sigortalısına ait iş yerinin de bulunduğu kat mülkiyetine tabi taşınmazda yer alan bağımsız bölümlerin malikleri olan davalılara husumet yöneltilerek açılan rücuen tazminat davasının yargılaması açısından mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun Ek 1. maddesi gereğince İzmir Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu kanaatine varılmış ve bu doğrultuda hüküm kurma yoluna gidilmiştir.
Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan haller, dava (yargılama) şartlarıdır. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (kesin hüküm gibi). Dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi (davanın esasına girebilmesi) için gerekli olan da denir.
Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür. Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hakim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür.
Esasa ilişkin nihai karar ile taraflar arasındaki uyuşmazlık (esastan) sona erer ve hüküm kesinleşince (kesin hüküm ortaya çıkınca), artık o uyuşmazlık (dava konusu) hakkında, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz; açılırsa, kesin hükümden dolayı reddedilir (HMK m.303) (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt:3, s.3005).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesinde mahkemenin görevli olması da dava şartları arasında sayılmıştır.
Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesinde ise; ”Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” hükmü yer almaktadır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, Bergama Tapu Müdürlüğünün … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … ada … parselde kayıtlı taşınmazın tapu kaydı ve yönetim planı örneği, … nezdinde dava dışı … Mağazaları Mobilya Dayanıklı Tüketim Malları Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait iş yerine ilişkin olarak düzenlenen …numaralı Ticari/Sinai İşletme Sigortası poliçesi, 13/10/2020 tarihinde meydana gelen riziko ile ilgili olarak dava dışı … Mağazaları Mobilya Dayanıklı Tüketim Malları Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından yapılan başvuru evraklarının, başvuru neticesinde açılan hasar dosyasının, hasar dosyası kapsamında tanzim ettirilen ekspertiz raporlarının ve başvuru neticesinde dava dışı … Mağazaları Mobilya Dayanıklı Tüketim Malları Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine yapılan ödemeleri gösterir evrak ve kayıtla ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın 13/10/2020 tarihinde İzmir İlinde meydana gelen yoğun yağmur yağışı neticesinde dava dışı … Mağazaları Mobilya Dayanıklı Tüketim Malları Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait iş yerinin zemin ve üst katını su basması sebebiyle dekorasyon ve emtiada meydana gelen hasar açısından davacı … Sigorta Şirketi tarafından …numaralı Ticari/Sinai İşletme Sigortası poliçesi kapsamında 10/05/2021 tarihinde ödenen 65.659,03-TL tazminat bedelinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00-TL’lik kısmının kusur ve sorumlulukları oranında davalılar …, … ve … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden müştereken ve müteselsilen rücuen tazmini ile davacı sigorta şirketine verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, dava dışı … Mağazaları Mobilya Dayanıklı Tüketim Malları Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait iş yerinin zemin ve üst katını 13/10/2020 tarihinde su basması sebebiyle, sigortalıya ait iş yerinde bulunan dekorasyon ve emtiada meydana gelen hasar neticesinde oluşan zararın davacı sigorta şirketi tarafından …numaralı Ticari/Sinai İşletme Sigortası poliçesi kapsamında 10/05/2021 tarihinde 65.659,03-TL ödenmek suretiyle karşılandığı, hasar tazminatının karşılanması akabinde sigorta şirketinin sigortalısına halef olduğu, Bergama Tapu Müdürlüğü nezdinde bulunan davacı sigorta şirketinin sigortalısına ait hasar gören iş yerinin üzerinde yer aldığı … İli,… İlçesi, … Mahallesi, … ada … parselde kayıtlı taşınmazın tapu kaydı ile yönetim planı örneğine göre davacı sigorta şirketinin sigortalısına ait iş yerinin bulunduğu taşınmaz üzerinde 18/05/2010 tarihi itibariyle kat mülkiyeti tesis edildiği, taşınmazın bağımsız bölümlere ayrıldığı, yönetim planının 18/05/2010 tarihinde oluşturulduğu, dava konusu uyuşmazlığın, kat mülkiyeti kurulmuş ve kat mülkiyeti hükümlerine tabi olan taşınmazda meydana gelen hasarın sigorta şirketi tarafından karşılanması neticesinde, sigortalısına halef sıfatına binaen sigorta şirketi tarafından sigortalısına ait iş yerinin de bulunduğu kat mülkiyetine tabi taşınmazda yer alan bağımsız bölümlerin malikleri olan davalılara husumet yöneltilerek açılan rücuen tazminat davasının yargılaması açısından mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun Ek 1. maddesi gereğince İzmir Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu, mahkemenin görevli olmasının dava şartlarından olduğu, dava şartlarının bulunup bulunmadığının yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetileceği, dava şartı noksanlığını belirleyen hakimin davayı usulden reddetmekle yükümlü olduğu anlaşılmakla, usul ekonomisi ve yargılamanın süratle bitirilmesi ilkeleri nazara alınarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesi yollamasıyla 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğu sebebiyle açılan davanın usulden reddine vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davaya konu uyuşmazlık açısından 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 1. ek maddesi gereğince İzmir Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 115/2. maddesi gereğince mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesi gereğince, tarafların görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep edebileceklerinin, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
3-Tarafların görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri durumunda dosyanın görevli İZMİR NÖBETÇİ SULH HUKUK MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
4-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
Dair, davacı vekili ile davalı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi vekilinin yüzlerine karşı, davalılar … ve … vekilinin yokluğunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.18/01/2022

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.