Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/650 E. 2022/277 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO :2021/650
KARAR NO : 2022/277

DAVA : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 10/10/2021
KARAR TARİHİ : 24/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; sürücü … idaresindeki davalı … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde trafik poliçesiyle sigortalı … plakalı araç, sürücü … idaresindeki yine davalı … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde trafik poliçesiyle sigortalı … plakalı araç ve sürücü … idaresindeki davalı … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde trafik poliçesiyle sigortalı … plakalı araçlar, 04.08.2018 tarihinde saat 14:30 sıralarında Belenbaşı köyü mevkiinde zincirleme kazaya karıştıklarını, söz konusu kaza neticesi davalı … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde trafik poliçesi sigortalı … plakalı araçta yolcu durumunda bulunmakta olan müvekkilinin vücudunda kırıklar oluştuğunu ve yaralanarak malul kaldığını, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının …/… soruşturma numaralı dosyasında alınan 24.02.2019 tarihli kusur raporunda; davalı … Sigorta Anonim Şirketi. nezdinde ZMS (trafik) poliçesiyle sigortalı bulunan … plakalı araç sürücüsü …’ın 2918 sayılı karayolları trafik kanunun 81/A, 47/D maddelerini ihlal etmesi nedeniyle asli derecede, davalı … Sigorta Anonim Şirketi. nezdinde trafik poliçesiyle sigortalı … plakalı araç sürücüsü …’ın 2918 sayılı karayolları trafik kanunun 81/A, 47/D maddelerini ihlal etmesi nedeniyle asli derecede, davalı … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde trafik poliçesiyle sigortalı … plakalı araç sürücüsü …’ın 2918 sayılı karayolları trafik kanunun 52/A, 47/D maddeleri ihlal etmesi nedeniyle tali derecede kusurlu olduğu, yolcu konumunda bulunan müvekkili …’nın kusursuz olduğu yönünde kanaat belirtildiğini, kaza neticesi müvekkilinin Buca Kadın Doğum ve Çocuk Acil servisine götürüldüğünü, buradan da kafa travması ve kırıkları olduğundan Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilerek tedavi altına alındığını, müvekkilinin BTM ile giderilemeyecek derecede yaralandığını, vücudunda sabit izler kaldığını, kalıcı maluliyet oluştuğunu, kazadan sonra psikolojik tedavi gördüğünü, müvekkilinin yetkili hastanelere sevk edilerek maluliyet raporu alınmasını talep ettiklerini, 13.07.2020 tarihinde davalı sigorta şirketlerinin yapılan başvuruya rağmen müvekkilinin zararı karşılanmadığını, ardından 07.08.2021 tarihinde arabuluculuğa başvurulmasına rağmen anlaşma sağlanamadığından iş bu davayı açmak zarureti hasıl olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkili adına 50,00-TL daimi maluliyet ve 50,00-TL geçici maluliyet tazminatı olmak üzere toplam 100,00-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı … Sigorta Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde bahsi geçen 04.08.2018 tarihli kazaya karıştığı belirtilen … plakalı araç müvekkil şirket nezdinde 08.02.2018/2019 tarihleri arasında … numaralı trafik poliçesiyle sigortalı olduğunu müvekkil şirket poliçe limitiyle sınırlı olmak üzere sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve zarar nispetinde sorumlu olduğunu, KTK 97. Maddesi uyarınca sigorta şirketini kanunda belirtilen evraklar ile müracaat edilmemiş olduğundan davanın usulden reddi gerektiğini davacının müvekkil şirkete başvurusu neticesinde müvekkil tarafından cevap yazısında kazadan 1 yıl sonra alınması gereken erişkinler için engellilik değerlendirmesi hakkında yönetmelik için terör, kaza ve yaralanmaya bağlı durum bildirir sağlık kurulu raporu alınması gerektiği davacıya bildirildiğini bu rapor olmadan davacının maluliyetinin ve ödenmesi gereken tazminatın belirlenebilmesi mümkün olmadığını iş bu nedenle KTK 97 maddesi kapsamında usulüne uygun evraklarla müvekkil şirkete başvuru yapılmaması nedeniyle dava şartı noksanlığından davanın usulden reddi gerektiğini, kusurun belirlenebilmesi için dosyanın Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesine gönderilmesi gerektiğini davacının maluliyetinin tespiti için ATK tarafından muayene edilerek uygun yönetmelik çerçevesinde rapor düzenlenmesi gerektiğini geçici iş görmezlik tazminatı poliçe kapsamında olmadığını geçici is görmezlik tazminatından SGK sorumlu olduğunu bu nedenle talebin reddi gerektiğini dava tarihinden itibaren faizin yasal faiz olması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
Davalı … Sigorta Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; söz konusu trafik kazasına karıştığı iddia edilen … plakalı araç müvekkil şirket nezdinde 22.05.2018/2019 tarihleri arasında … sayılı trafik poliçesiyle sigortalı olduğunu dava şartı yokluğu nedeniyle huzurdaki davanın reddi gerektiğini Anayasa mahkemesinin kararı ile iptal edilen maddelerin iş bu uyuşmazlık bakımından dikkate alınmaması gerektiğini kusur oranlarının tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumu Trafik ihtisas dairesine gönderilmesi gerektiğini alınacak raporun erişkinler için engellilik değerlendirmesi hakkında yönetmelik hükümlerine göre maluliyetin tespiti gerektiğini yeniden bir tazminat hesaplaması halinde bu hesapta asgari ücretin baz alınarak TRH-2010 Mortalite tablosu ile 1.8 teknik faizin uygulanmasını talep ettiklerini, SGK ya yazı yazılarak öncelikle söz konusu kazanın iş kazası olup olmadığını, davacı tarafa peşin sermaye değerli gelir bağlanıp bağlanmadığını, herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı hususunun sorulmasını ödeme yapılması durumunda ödeme miktarının tazminat bedelinden düşülmesi gerektiğini 25.02.2011 tarihinden itibaren geçerli olan mevzuat değişikliği sebebiyle müvekkil şirketin tedavi giderleri ve geçici iş görmezlik tazminatı taleplerine ilişkin sorumluluğu ortadan kalktığından davanın reddi gerektiğini geçici iş görmezlik giderleri yönünden sorumluluğun SGK ya ait olduğunu davacının araçta hatır yolcusu olması sebebiyle ve kaza sırasında davacının zararı artmasında yada ortaya çıkmasında kusur bulunup bulunmadığı resen tespit edilerek tespite göre hatır ve müterafik kusur nedeniyle tazminattan indirim yapılması gerektiğini, faizin dava tarihinden itibaren yasal faiz olması gerektiğini belirterek açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
DELİLLER :
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının …/… Soruşturma sayılı soruşturma dosyası,
3-İzmir 44. Asliye Ceza Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyası,
4-Davalı … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde … plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi, …’ya velayeten … ve … tarafından 04/08/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle şirkete yapılan başvuruya ilişkin dilekçe ve dilekçenin şirkete ulaştığını gösterir tebligat evrakları, dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak açılan hasar dosyası,
5-Davalı … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde … plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi, …’ya velayeten … ve … tarafından 04/08/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle şirkete yapılan başvuruya ilişkin dilekçe ve dilekçenin şirkete ulaştığını gösterir tebligat evrakları, dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak açılan hasar dosyası,
6-Dava konusu trafik kazasına karışan araca ait ruhsat fotokopileri,
7-Buca Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi nezdinde 04/08/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında yaralanan …’ya ait olarak düzenlenen tedavi evrakları,
8-İzmir Tepecik Eğitim ve ve Araştırma Hastanesi nezdinde 04/08/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında yaralanan …’ya ait olarak düzenlenen tedavi evrakları,
9-… Sigorta Anonim Şirketine müzekkere yazılarak, … plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi ve hasar dosyası,
10-İzmir SGK İl Müdürlüğü nezdinde davaya konu 04/08/2018 tarihli yaralamalı trafik kazası nedeniyle yaralanan …’ya veya velileri … ile …’ya maluliyet ödemesi yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise ödemenin rücuya tabi olup olmadığı, rücuya tabi ise peşin sermaye değerine ilişkin olarak düzenlenen kayıtlar,
11-Trafik alanında uzman bilirkişinin 11/02/2022 havale tarihli raporu,
12-Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından davacı …’nın vücut bütünlüğünde sürekli işgöremezlik oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise sürekli iş göremezlik oranı ve yaralanması sebebiyle davacı …’nın geçici iş göremezlik süresinin (iyileşme süresinin) ne kadar olduğunun tespitine ilişkin olarak düzenlenen 15/03/2022 havale tarihli maluliyet raporu,
13-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, 04/08/2018 tarihinde meydana gelen maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazası neticesinde … plakalı araçta yolcu konumunda iken yaralanan …’nın vücut bütünlüğünde kalıcı işgöremezlik oluşup oluşmadığı ve yaralanması nedeniyle geçici iş göremezlik (iyileşme) süresinin belirlenmesi ile oluşmuş ise kalıcı işgöremezlik oranı ve geçici iş göremezlik (iyileşme) sürecinde çalışamaması sebebiyle davacı …’nın mahrum kaldığı ve kalacağı gelirlerinin hesaplanması neticesinde, belirlenecek sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı bedellerinin haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketlerinden tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Haksız fiil, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde; ”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 50. maddesinde ise ”Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” hükmü yer almaktadır.
Haksız fiil öğretide hukuka aykırı zarar verici fiil olarak tanımlanmakta ve unsurları; eylem, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve illiyet bağı olarak belirlenmektedir. Buna göre haksız fiilden bahsedebilmek için hukuka aykırı bir eylem bulunmalı, bu eylemden bir zararın doğması zararlandırıcı eylemde bulunan kişinin kusurlu bulunması ve zarar ile kusur arasında illiyet bağının olması gerekmektedir.
Bu beş unsurun varlığı halinde zarar veren kişi eylemden dolayı zarara uğrayan kişi ya da kişileri maddi ve manevi zararlarını karşılamak durumundadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesine göre haksız fiilin unsurlarını ispat etme yükü davacıdadır. Davacı zararı haksız eylemi ve zarar ile haksız eylem arasındaki illiyet bağını ispat etmek durumundadır.
Hakim, kusurlu veya hukuka aykırı bir fiili ile başkasına zarar verenin kusur durumunu, zararın ağırlını ve oluşan durumun özelliklerini gözeterek uygun ve hakkaniyete uygun bir tazminat belirler.
Haksız fiiller meydana geldikleri anda hukuki sonuç doğurur ve zarara neden olanların zararı tazmin borcu haksız fiil tarihinde ortaya çıkar. Haksız fiilin unsuru olan zarar, zarar görenin malvarlığında rızası dışında meydana gelen azalma ile zarar verici fiil olmasa idi bulunacağı durum arasındaki farktır ve zarar haksız fiilin meydana gelmesi ile gerçekleşmiş sayılır. Zarar verenin ve diğer sorumluların zararı tazmin yükümlülüğü herhangi bir ihbara ve ihtara gerek kalmaksızın olay tarihinde doğar. Haksız fiile bağlanan hukuki sonuçlar haksız fiil tarihi esas alınarak belirlenir ve bu nedenle haksız fiillerde olay tarihinde yürürlükte bulunan hukuk kuralları uygulanır. Başka bir deyişle zararın belirlenmesinde olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir.
Vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin ekonomik geleceğinin sarsılması nedeniyle ortaya çıkan zararlar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54. maddesinde; ”Bedensel zararlar özellikle şunlardır: 1. Tedavi giderleri. 2. Kazanç kaybı. 3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar. 4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.” şeklinde ifade edilmiştir. Bu hükümden de anlaşılacağı üzere vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin bu ihlâl nedeniyle ekonomik geleceği sarsılmış olabilir. Bu tür zararlar çalışma gücünün tamamen veya kısmen kaybı nedeniyle ortaya çıkan zararlar dışında ekonomik geleceğin sarsılmasının meydana getirdiği zararlardır. Ekonomik geleceğin sarsılması nedeniyle ortaya çıkan zararlar müstakbel zararlardır ve bu zararlar çalışma gücünde bir azalma olmasa dahi meydana gelmektedir. Vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişi çalışma gücünde bir azalma meydana gelmese dahi iş piyasasında yeni bir iş bulmakta veya eski işini korumakta güçlük çekmekte veya aynı işte çalışsa dahi ihlâlden öncesine nazaran daha çok emek sarf etmek zorunda kalmaktadır.
Trafik kazalarından kaynaklanan maddi ve manevi zararların tazmini için dava açmak için yasada öngörülen süre mağdurun uğradığı zararı ve failini öğrendiği tarihten itibaren 2 yıldır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesinde de bu süre 2 yıl olarak öngörülmüştür. Kaza sonucu dava açarak zararlarının giderilmesini isteyecek kişiler bu iki yıllık süre içinde dava açmak zorundadır. Her halükarda ise kazanın meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra dava açma hakkı zaman aşımına uğrar. Burada bir istisna vardır. O da eğer failin trafik kazası ile sonuçlanan eylemi aynı zamanda ceza kanunlarına göre suç teşkil ediyorsa ve bu suç için ceza kanunlarında daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörülmüş ise tazminat davası açma süresi de ceza kanunlarında düzenlenmiş olan daha uzun zaman aşımı süresine uzar. Bu husus 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesinin birinci fıkrasının 2. cümlesinde ”Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” şeklinde ifade edilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, ”işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı Yasa’nın 85/1. maddesinde, ”bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı Yasa’nın 85/son maddesinde ise, ”işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, ”sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir. (EREN Fikret, Borçlar Hukuku, 9. B, s. 631 vd.; KILIÇOĞLU Ahmet, Borçlar Hukuku, 10. B., s. 264 vd.).
2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.
Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hâkimin taktirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de (S. Ünan, “Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180) bu husus kabul edilmektedir.
Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesiyle de; işletenin aynı Kanun’un 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir.
Hemen belirtmelidir ki, işletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91. maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Öyle ise, hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınıp çözümlenmesi gerekmektedir.
Karayolları Trafik Kanunu’nda zorunlu trafik sigortasına ilişkin olarak, sorumluluğun kapsamı yanında, bu kapsam dışında kalan haller de açıkça düzenlenmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun ‘Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar’ başlıklı 92. maddesinde:
”Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.
a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,
c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,
d) Bu Kanun’un 105. maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,
e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,
f) Manevi tazminata ilişkin talepler” hükmü ile zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenleme altına alınmış, burada örnekseme yoluna gidilmeyip tek tek ve tahdidi olarak sorumlu olunmayan haller sıralanmıştır.
Bu noktada üzerinde durulması gereken hususlardan birisi, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 92/b. maddesinde yer alan “İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğuna” ilişkin hükümdür.
Bu hükümle kanun koyucu; tehlike sorumlusu zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumluluğu kapsamından, sadece tehlike sorumlusu olan işletenin eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararları çıkarmıştır.
Şu haliyle, anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararlar ise sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakılmış; böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğu benimsenmiştir.
Durum bu olunca, işletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölümü veya yaralanmaları halinde bundan kaynaklanan zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir.
Araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri ise 92. madde kapsamında yer almamakla sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir. 14/04/2016 günü yapılan ve 26/04/2016 tarihinde 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren değişiklik ile;
6704 Sayılı Kanunun üçüncü maddesi ile 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesi değiştirilmiş, değişik; ”Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmü yer almaktadır.
Yine aynı Kanun’un 4. maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 92. maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir.
”g)Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri,
h)İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri,
ı)Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler”in de teminat dışı olduğu düzenlenmiştir.
İzmir İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Şubesine müzekkere yazılarak kazaya karışan araçlara ait ruhsat ve tescil belge ve bilgileri dosya arasına alınmıştır.
Davalı sigorta şirketlerine müzekkere yazılarak, sigortalı araçlara ait Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçelerinin, dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak davacı tarafça şirketlere yapılan başvuru dilekçesi, dilekçenin şirketlere ulaştığı tarihi gösterir tebligat evrakları, varsa açılmış olan hasar dosyaları ve varsa davacı tarafa yapılan ödeme ödeme evraklarının eksiksiz olarak mahkememize gönderilmesi istenilmiş, müzekkere cevaplarında gönderilen evrak ve kayıtlar dosya muhteviyatına kazandırılmıştır.
Davalı … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde … plakalı araca ait olarak düzenlenen sigorta poliçesi incelenmesinde, poliçenin 08/02/2018 ile 08/02/2019 tarihleri arasında geçerli olduğu, sigorta teminatının sakatlanma ve ölüm rizikosu açısından şahıs başına 360.000,00-TL olduğu görülmektedir.
Davalı … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde … plakalı araca ait olarak düzenlenen sigorta poliçesi incelenmesinde, poliçenin 23/12/2017 ile 23/12/2018 tarihleri arasında geçerli olduğu, sigorta teminatının sakatlanma ve ölüm rizikosu açısından şahıs başına 330.000,00-TL olduğu görülmektedir.
Davalı … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde … plakalı araca ait olarak düzenlenen sigorta poliçesi incelenmesinde, poliçenin 22/05/2018 ile 22/05/2019 tarihleri arasında geçerli olduğu, sigorta teminatının sakatlanma ve ölüm rizikosu açısından şahıs başına 360.000,00-TL olduğu görülmektedir.
Tedavi evraklarının temini akabinde davacının maluliyet durumunun belirlenmesi amacıyla Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine müzekkere yazılarak dosyanın Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığına tevdi ile belirlenecek muayene gününde davacı vekilince hazır edilecek … T.C. Kimlik numaralı …’nın gerekli muayenelerinin yapılarak dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, davacı …’ya ait Buca Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi ve İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen tedavi evrakları ve sair deliller birlikte değerlendirilerek, 04/08/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasından dolayı davacı …’nın vücut bütünlüğünde sürekli işgöremezlik oluşup oluşmadığı ve yaralanması sebebiyle davacı …’nın geçici iş göremezlik süresinin (iyileşme süresinin) ne kadar olduğu hususlarının, dava konusu trafik kazasının gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan ”Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde tespit edilerek düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından davacı …’nın vücut bütünlüğünde sürekli işgöremezlik oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise sürekli iş göremezlik oranı ve yaralanması sebebiyle davacı …’nın geçici iş göremezlik süresinin (iyileşme süresinin) ne kadar olduğunun tespitine ilişkin olarak düzenlenen 15/03/2022 havale tarihli maluliyet raporunda sonuç olarak, …’nın davaya konu trafik kazasında sağ dizinde ne tür bir yaralanma meydana geldiği anlaşılamadığından engellilik oranı ve tıbbi iyileşme süresi hususunda değerlendirme yapılamadığı mütalaa edilmiştir.
Dava konusu trafik kazasının oluşumundaki kusur durumunun tespiti amacıyla dosyanın trafik alanında uzman bilirkişiye tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, 04/08/2018 tarihli trafik kazası tespit tutanağı, davalı … Sigorta Şirketi nezdinde … plakalı araca ait olarak düzenlenen Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi, hasar dosyası, davalı … Sigorta Şirketi nezdinde … plakalı araca ait olarak düzenlenen Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi, hasar dosyası, davalı … Sigorta Şirketi nezdinde … plakalı araca ait olarak düzenlenen Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi, hasar dosyası, dava konusu trafik kazasına karışan araçlara ait tescil belgeleri, İzmir 44. Asliye Ceza Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyası ile içeriğinde yer alan İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 09/11/2021 tarihli kusur raporu, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının …/… Soruşturma sayılı soruşturma dosyası ve soruşturma dosyasına ibraz edilen trafik alanında uzman bilirkişinin 25/02/2019 havale tarihli kusuru raporu ve sair deliller göz önünde bulundurularak, dava konusu trafik kazasına karışan … plakalı araç sürücüsü, … plakalı araç sürücüsü ile … plakalı araç sürücüsünün 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun hangi maddelerini ihlal etmek suretiyle dava konusu olan ve 04/08/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasının oluşumuna sebebiyet verdikleri hususu belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş,
trafik alanında uzman bilirkişi 11/02/2022 havale tarihli raporunda sonuç olarak, davalı … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde 22.05.2018/2019 tarihleri arasında … sayılı trafik poliçesiyle sigortalı toprak yüklü … plakalı 2016 model Cargo marka kamyon sürücüsü …’ın kazanın oluşumunda 2918 sayılı karayolları trafik kanunun 81/A maddesini ihlal ettiğimi, davalı … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde 08.02.2018/2019 tarihleri arasında … sayılı trafik poliçesiyle sigortalı … plakalı 2007 model Peugeot marka otobüs sürücüsü …’ın kazanın oluşumunda 2918 sayılı karayolları trafik kanunun 81/A maddesini ihlal ettiğini, davalı … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde 23.12.2017/2018 tarihleri arasında 41211793 sayılı ZMS poliçesiyle sigortalı … plakalı 2005 model Peugeot marka otobüs sürücüsü …’ın kazanın oluşumunda 2918 sayılı karayolları trafik kanunun 52/A ve 52/B maddelerini ihlal ettiğini, … plakalı otobüs içerisinde yolcu olarak bulunan ve dosyada emniyet kemeri takılı olup olmadığına ve hangi koltukta bulunduğuna ilişkin her hangi bir veri ve tespiti görülmeyen 25.03.2004 doğumlu davacı …’nın kazanın oluşumuna katkı sağlayacak kurallara aykırı etken davranış faktörü görülmediğini mütalaa etmiştir.
Dava konusu trafik kazasının vuku bulduğu sırada davacının … plakalı, markası Peugeot, tipi J9 Midibüs 2.8 18+1, kullanım tarzı 04/Otobüs olan aracın içinde yolcu konumunda bulunduğu dikkate alındığında, mahkememizin görevli olup olmadığı noktasında değerlendirme yapma gereği hasıl olmuştur.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanun’un 5. maddesinde de ticari davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları yer almaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanun’da düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar. (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı-İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 2018/298 Esas 2019/730 Karar sayılı kararında aynen; ”…..Davacı vekili, mahkemeye verdiği 18/03/2015 tevzi tarihli dava dilekçesi ile özetle: 31/07/2012 tarihinde davalı sürücü …’nın sevk ve idaresindeki davalı … genel müdürlüğüne ait davalı sigorta şirketine ZMMS ile sigortalı … plakalı araçta yolcu olarak bulunan davacının araçtan iniş eylemi sırasında aracın hareketi sonucu düşerek yaralandığını beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000-TL maddi, 15.000-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Otobüs yolcusunun kazada yaralanması sebebiyle … Genel Müdürlüğünün sürücü ve sigorta aleyhine açmış olduğu davada, asliye ticaret mahkemesince bakılıp sonuçlandırılmıştır. Davanın 18.03.2015 tarihinde açıldığı görülmektedir. Olayda tüketici işlemi olacak mahiyette bir taşıma işleminin söz konusu olduğu ve bu mahiyetteki işlerin Mayıs 2014 tarihli Tüketici Kanunu gereğince tüketici mahkemelerince bakılması gerektiği anlaşıldığından, dava şartı yönünden yapılan inceleme ile ticaret mahkemesinin görevli olmadığından sair istinaf edenler incelenmeksizin kararın kaldırılmasına, davanın dava şartı görev yönünden reddine, İzmir Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğuna, HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince dosyanın görevli tüketici mahkemesine gönderilmesine, karardan bir örneğinin istinaf kaydının kapatılması için mahkemesine iadesine karar verilmiştir…..” ibarelerine yer verilerek, tüketici işlemi olacak mahiyette bir taşıma işleminden kaynaklanan tazminat davasında Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu belirtilmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 2019/2403 Esas 2019/1993 Karar sayılı kararında aynen; ”…..Kınık Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı ile) davacı gerçek kişinin davalı şirkete karşı açmış olduğu 01/12/2015 tarihli maddi ve manevi tazminat davasında davanın konusunun davacının tüketici yolcu olarak bulunduğu … Seyahat isimli firma otobüsünde yolculuk yaptığı sırada davalı otobüs sürücüsü …’in kullanmış olduğu aracın kusurlu seyri sırasında meydana gelen kazadan ötürü uğramış olduğu zararların tazmini talep edilmiştir.
Davaya Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı ile yazılı yargılama usulü uygulanmak suretiyle kararı veren mahkemece bakılıp sonuçlandırılmıştır. Oysa, taraflar arasında tüketici işlemi mahiyetindeki bir taşıma ilişkisi söz konusu olup, tüketici yasası gereğince iş bu davanın basit yargılama usulü uygulanmak suretiyle ve tüketici mahkemesinde görülmesi gerekmektedir.
İstinafa konu iş bu kararı veren mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu ve yargılamaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla ve basit yargılama usulüyle başlanıp devam edilmesi gerekirken, bu hususa dikkat edilmemesinin usul ve yasaya uygun olmadığı anlaşılmıştır…..” gerekçeleriyle, yolcu konumunda bulunduğu sırada meydana gelen kazada yaralanan davacının ikame ettiği maddi ve manevi tazminat davalarında tüketici mahkemesinin görevli olduğuna dikkat çekilmiştir.
Aynı davada, bir kısım davalılar hakkında genel mahkemenin, diğer davalılar hakkında ise uzman olan özel mahkemenin görevli bulunması halinde, uyuşmazlık aynı olaydan kaynaklanıyor ve zarar tek ise ya da, taleplerden birisi yönünden verilecek karar diğerini doğrudan ilgilendirecek nitelikte bulunuyorsa; söz konusu özel mahkeme ile genel mahkeme arasında “Yargılama usulüne” ilişkin esaslı farklılıklar bulunmaması kaydıyla, bütün taraflar ve talepler yönünden uzman olan özel yetkili mahkemece yargılama yaparak uyuşmazlığın çözülmesi gerekir. Bu husus, hukukun öngörülebilir olmasının, usûl ekonomisinin ve davaların makul süre içinde bitirilmesi yükümlülüğünün de gereğidir.
28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3/k. maddesine göre; “Tüketici: ticari ve mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi” ifade eder. Tüketici işlemi ise Kanunun m. 3/l.bendinde tanımlanmıştır. Buna göre tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari ve mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık, vb. sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemni kapsar. Tüketici işleminden kaynaklanan uyuşmazlığın veya sözleşmenin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. ve 5. madde hükümleri kapsamında kalan, kanunda özel olarak düzenlenen ve ticari dava sayılan bir sözleşmeden kaynaklanmasının herhangi bir önemi yoktur. Aynı Kanun’un Diğer Tüketici Sözleşmeleri başlıklı 49/(1). maddesinde, finansal hizmetlerin her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili hizmetleri ifade ettiği, finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmenin ise finansal hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde sağlayıcı ile tüketici arasında uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmeler olduğu, aynı Kanun’un 83/2. maddesinde, taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer konularda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği, aynı Kanun’un 73/1.maddesinde ise, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu düzenlemesi yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen yasa hükümleri ve istikrar kazanmış Bölge Adliye Mahkemesi kararları çerçevesinde yapılan değerlendirme neticesinde, dava, kazanın meydana geldiği sırada … plakalı araç içinde yolcu olarak bulunan davacı tarafından, kazaya karışan diğer araçların Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçelerini tanzim eden sigorta şirketleri ile birlikte … plakalı aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesini tanzim eden davalı … Sigorta Anonim Şirketine de yöneltilmiş olup, davacının … plakalı araç maliki karşısında tüketici konumunda bulunduğu dikkate alındığında, … plakalı aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesini tanzim eden davalı … Sigorta Anonim Şirketi karşısında da tüketici sıfatını haiz olduğu, belirtilen çerçevede davacı tarafından ikame edilen iş bu davada kazaya karşılan … plakalı aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesini tanzim eden … Sigorta Anonim Şirketi ile … plakalı aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesini tanzim eden … Sigorta Anonim Şirketi yönünden davanın ticari dava mahiyeti bulunsa dahi, … plakalı aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesini de tanzim etmesi sebebiyle davalı … Sigorta Anonim Şirketi yönünden davacının tüketici sıfatını haiz olmasına binaen ve Tüketici Mahkemelerinin Ticaret Mahkemelerine göre daha özel vasıfta bulunmaları ve dava konusu uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesi nezdinde 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Hükümlerinin tatbiki suretiyle çözümlenmesinin davacının daha lehine olduğu gözetilerek mahkememizin görevsiz olduğu, görevli mahkemenin İzmir Nöbetçi Tüketici Mahkemesi olduğu kanaatine varılmıştır.
Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan haller, dava (yargılama) şartlarıdır. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (kesin hüküm gibi). Dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi (davanın esasına girebilmesi) için gerekli olan da denir.
Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür. Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hakim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür.
Esasa ilişkin nihai karar ile taraflar arasındaki uyuşmazlık (esastan) sona erer ve hüküm kesinleşince (kesin hüküm ortaya çıkınca), artık o uyuşmazlık (dava konusu) hakkında, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz; açılırsa, kesin hükümden dolayı reddedilir (HMK m.303) (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt:3, s.3005).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesinde mahkemenin görevli olması da dava şartları arasında sayılmıştır.
Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesinde ise; ”Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” hükmü yer almaktadır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının …/… Soruşturma sayılı soruşturma dosyası, İzmir 44. Asliye Ceza Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyası, davalı … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde … plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi, …’ya velayeten … ve … tarafından 04/08/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle şirkete yapılan başvuruya ilişkin dilekçe ve dilekçenin şirkete ulaştığını gösterir tebligat evrakları, dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak açılan hasar dosyası, davalı … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde … plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi, …’ya velayeten … ve … tarafından 04/08/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle şirkete yapılan başvuruya ilişkin dilekçe ve dilekçenin şirkete ulaştığını gösterir tebligat evrakları, dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak açılan hasar dosyası, dava konusu trafik kazasına karışan araca ait ruhsat fotokopileri, Buca Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi nezdinde 04/08/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında yaralanan …’ya ait olarak düzenlenen tedavi evrakları, İzmir Tepecik Eğitim ve ve Araştırma Hastanesi nezdinde 04/08/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında yaralanan …’ya ait olarak düzenlenen tedavi evrakları, … Sigorta Anonim Şirketine müzekkere yazılarak, … plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi ve hasar dosyası, İzmir SGK İl Müdürlüğü nezdinde davaya konu 04/08/2018 tarihli yaralamalı trafik kazası nedeniyle yaralanan …’ya veya velileri … ile …’ya maluliyet ödemesi yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise ödemenin rücuya tabi olup olmadığı, rücuya tabi ise peşin sermaye değerine ilişkin olarak düzenlenen kayıtlar, trafik alanında uzman bilirkişinin 11/02/2022 havale tarihli raporu, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından davacı …’nın vücut bütünlüğünde sürekli işgöremezlik oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise sürekli iş göremezlik oranı ve yaralanması sebebiyle davacı …’nın geçici iş göremezlik süresinin (iyileşme süresinin) ne kadar olduğunun tespitine ilişkin olarak düzenlenen 15/03/2022 havale tarihli maluliyet raporu ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın 04/08/2018 tarihinde meydana gelen maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazası neticesinde … plakalı araçta yolcu konumunda iken yaralanan …’nın vücut bütünlüğünde kalıcı işgöremezlik oluşup oluşmadığı ve yaralanması nedeniyle geçici iş göremezlik (iyileşme) süresinin belirlenmesi ile oluşmuş ise kalıcı işgöremezlik oranı ve geçici iş göremezlik (iyileşme) sürecinde çalışamaması sebebiyle davacı …’nın mahrum kaldığı ve kalacağı gelirlerinin hesaplanması neticesinde, belirlenecek sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı bedellerinin haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketlerinden tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, davacının … plakalı araç maliki karşısında tüketici konumunda bulunduğu dikkate alındığında, … plakalı aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesini tanzim eden davalı … Sigorta Anonim Şirketi karşısında da tüketici sıfatını haiz olduğu, belirtilen çerçevede davacı tarafından ikame edilen iş bu davada kazaya karşılan … plakalı aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesini tanzim eden … Sigorta Anonim Şirketi ile … plakalı aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesini tanzim eden … Sigorta Anonim Şirketi yönünden davanın ticari dava mahiyeti bulunsa dahi, … plakalı aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesini de tanzim etmesi sebebiyle davalı … Sigorta Anonim Şirketi yönünden davacının tüketici sıfatını haiz olmasına binaen ve Tüketici Mahkemelerinin Ticaret Mahkemelerine göre daha özel vasıfta bulunmaları ve dava konusu uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesi nezdinde 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Hükümlerinin tatbiki suretiyle çözümlenmesinin davacının daha lehine olduğu gözetilerek mahkememizin görevsiz olduğu, görevli mahkemenin İzmir Nöbetçi Tüketici Mahkemesi olduğu, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümleri uyarınca davalı gerçek kişi tüketici, taraflar arasındaki sözleşme de tüketici işlemi sayılmakla, iş bu dava açısından Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu, gerçek kişi sigortalıya ait olan ve ticari vasfı bulunmayan araç açısından düzenlenen sigorta poliçesinden kaynaklanan uyuşmazlık açısından mahkememizin görevli olmadığı dava şartlarının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinde düzenlendiği, aynı maddenin 1-c. fıkrasında mahkemenin görevli olmasının yer aldığı, aynı Kanun’un 115. maddesinde ise mahkemenin dava şartlarının varlığını yargılamanın her aşamasında re’sen gözeteceğinin ve dava şartlarının bulunmaması durumunda davanın usulden reddine karar verileceğinin belirtildiği, usul ekonomisi ve yargılamanın süratle bitirilmesi ilkeleri nazara alınarak ve takdiren dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde görev dava şartı yokluğu sebebiyle açılan davanın usulden reddine vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın USULDEN REDDİ İLE, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3/1-k. maddesi atfiyla aynı Kanun’un 73/1. maddesi uyarınca İzmir Nöbetçi Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 115/2. maddesi gereğince mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesi gereğince, tarafların görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep edebileceklerinin, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
3-Tarafların görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri durumunda dosyanın görevli İZMİR NÖBETÇİ TÜKETİCİ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
4-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalılar vekillerinin yokluklarında, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.24/03/2022

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.