Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/65 E. 2021/303 K. 06.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/65 Esas
KARAR NO : 2021/303

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/01/2021
KARAR TARİHİ : 06/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 07.02.2018 tarihinde beş yıllık franchıse sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşme ile müvekkilin sahip olduğu ad, marka, gibi gayri maddi malların kullanımını franchıse alan davalıya devrettiğini, bu sözleşme doğrultusunda müvekkil tarafından, müvekkile ait marka, know-how iş görme ve teknik yöntemleri, iş görme sistemleri dahil olmak üzere işletme ve pazarlama sistemini oluşturan her türlü fikri ve sınai haklar üzerinde davalı Franchıse alana münhasır olmayan kullanma (lisans) hakkı tanındığını franchıse alan tarafındansa, müvekkilce belirlenen ilkelere uymak ve verilen fikri sınai haklardan faydalanmak suretiyle kendi nam ve hesabına olacak şekilde iş yapılmakta olduğunu karşılığında franchıse verene ücret (reklam ve royalty bedeli) ödenmesi gerektiğini anılan sözleşme uyarınca müvekkil tarafından reklam ve tanıtım yapma, franchıse alana eğitimler verme (ki ilk eğitimler ücretsiz verilmekte olduğunu) personellere BFIT sertifikası verme spor faaliyetinde kullanılmak üzere makinelerin temini, franchıse alanlar arasında bütünlüğün sağlanması, amacıyla markanın bir bütün olarak temsili adına gerekli yükümlülüklerin eksiksiz bir şekilde yerine getirildiğini, 07.02.2023 tarihinde sona erecek olan sözleşme ilişkisi, davalı tarafça haksız suretle feshedildiğini, yukarıda açıklanan nedenler ile fazlaya dair her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kalmak kaydıyla haklı davanın kabulüne, davalı tarafından haksız ve kötü niyetli olarak yapılan ödeme emrine itirazın iptali ile İzmir … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı ilamsız icra takibinin kaldığı yerden devamına, borçlu, tarafımızca başlatılan ilamsız icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğinden, davalının 24.210,67 TL takip çıkışı bedelinin yüzde %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, kanuni vekalet ücreti ile arabuluculuk vekalet ücretinin KDV hariç olarak hükmedilerek yargılama giderleri ile birlikte davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; her ne kadar davacı taraf ile Franchise Sözleşmesi uyarınca taraflar arasında doğmuş ya da doğacak uyuşmazlıklarda İzmir Mahkemelerinin yetkili kılındığını beyan etmişse de 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. Maddesinde “Tacirler veya Kamu Tüzel Kişileri aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi yetkili kılabileceklerini, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça davanın sadece sözleşme ile belirlenen bu mahkemelerde açıldığını, davacı şirketin iş bu davada tamamen haksız ve kötü niyetli olduğunu davacı şirketi ile müvekkili arasında fesih sürecinde anlaşma sağlandığını, davacı şirket ve müvekkilinin karşılıklı mutabakat ile hiç bir bedel alınmaksızın sözleşmenin feshini kararlaştırdıklarını karşılığında da müvekkili faaliyetine son vermesine rağmen altı ay süre ile davacıya ait ekipmanların (yeni Franchise alan bulunana kadar ) kendisine ait dükkanda muhafazasını üstlendiğini ve tüm bu görüşmeler yapıldığı dönemde şirket çalışanı olan bölgesel operasyon sorumlusu … Hanım ile yazılı mesajlaşma uygulaması Whatsapp vasıtasıyla yapıldığını, sözleşmenin uygulandığı süre boyunca müvekkilinin sözleşme şartlarına aykırı fiilde bulunmadığını, durum ve şartların el verdiği son noktaya kadar davacının hak ve menfaatlerini koruduğunu, açıklanan nedenler ile öncelikle davanın yetkisizlik ve görevsizlik nedeniyle usulden reddine mahkeme aksi kanaatte ise müvekkil aleyhine açılmış bulunan iş bu itirazın iptali davasının esastan reddine takibinde haksız ve kötü niyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanak aslı,
2-İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası,
3-Taraflar arasında imzalanan 07/02/2018 tarihli Franchising Sözleşmesi,
4-Davacı şirket tarafından davalı adına düzenlenen e-arşiv faturası,
5-Davalıya ait ticaret sicil kayıtları,
6-Davalıya ait esnaf sicil kayıtları,
7-Davalıya ait vergi sicil kayıtları,
8-Sair deliller.
DAVA KONUSU:
Açılan dava, taraflar arasında imzalanan Franshising Sözleşmesinin davalı tarafından haksız sebeple feshedildiği iddiası kapsamında sözleşmenin haksız sebeple feshedilmesi sonucunda davacı şirket tarafından reklam ve royalty bedellerinin tahsili amacıyla davalı adına düzenlenen faturadan kaynaklanan alacağın davalıdan tahsili amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalı tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacak miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacı şirkete verilmesi taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı … Anonim Şirketi vekilinin, davacı şirketin davalı …’dan olduğu iddia edilen alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine 24.210,67-TL üzerinden icra takibi başlattığı, davalının icra takibinin yetkisine ve borca yönelik olarak süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
İtirazın iptali davasının görülebilmesinin koşulları; hukuki yarar bulunması, kesin hüküm bulunmaması, geçerli bir ilamsız icra takibinin bulunması, usulüne uygun bir itirazın bulunması, davanın borçlunun itirazının alacaklıya tebliğ tarihinden itibaren 1 yıllık süre içinde açılması ve icra mahkemesince itirazın kaldırılmamış olması şeklinde belirtilmiştir.
Geçerli bir ilamsız icra takibinin bulunması yönünden ise, öncelikle geçerli bir icra takibi yapılması ve yapılan icra takibine itiraz edilmesi dava şartıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. maddesinde; ”Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.
Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.” hükmü düzenlenmiş ve hukuk uyuşmazlıklarında genel yetkili mahkeme belirlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 10. maddesinde ise; ”Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” hükmü ile sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda sözleşmenin ifa edileceği yer Mahkemesinin de yetkili olduğuna dikkat çekilmiştir.
Aynı Kanun’un 17. maddesinde; ”Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmüne yer verilmiş, yetki sözleşmesinin geçerlilik koşullarına değinilmiştir.
Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, sözleşmenin her iki tarafının da tacir, taraflardan birinin tacir bir diğerinin kamu tüzel kişisi veya her iki tarafın kamu tüzel kişisi olması gerektiği izahtan varestedir.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmede, sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklar açısından İzmir İcra Daireleri ve İzmir Mahkemelerinin yetkili olacağı kararlaştırılmış ve davacı vekilince taraflar arasında imzalanan sözleşmede yetkili mahkemenin kararlaştırıldığından bahisle davaya konu icra takibi İzmir İcra Dairesinde ve iş bu dava Mahkememiz nezdinde ikame edilmiş ise de, İzmir Vergi Dairesi, İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü ve İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odasına yazılan müzekkerelere verilen cevaplarda yer alan verilerden anlaşıldığı üzere davalının tacir sıfatının bulunmadığı, bu sebeple taraflar arasında yapılan yetki sözleşmesinin yasal şartları taşımaması nedeniyle taraflar açısından bağlayıcı olmadığı kanaatine varılmıştır.
İcra takibi ve davanın taraflar arasında imzalanan Franshising Sözleşmesinin davalı tarafından haksız sebeple feshedildiği iddiası kapsamında sözleşmenin haksız sebeple feshedilmesi sonucunda davacı şirket tarafından reklam ve royalty bedellerinin tahsili amacıyla davalı adına düzenlenen faturadan kaynaklanan alacağın davalıdan tahsili amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalı tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacak miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacı şirkete verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. maddesinde genel yetkili mahkemenin davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğunun, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesinin de takibe yetkili olduğunun düzenlendiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceğinin belirtildiği, her ne kadar taraflar arasındaki Franchising Sözleşmesinde taraflar arasında vuku bulacak uyuşmazlıkların çözümünde yetkili icra dairesinin ve mahkemenin kararlaştırıldığından bahisle iş bu davaya konu takip İzmir İcra Dairesinde ikame edilmiş ise de, İzmir Vergi Dairesi, İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü ve İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odasına yazılan müzekkerelere verilen cevaplarda yer alan verilerden anlaşıldığı üzere davalının tacir sıfatının bulunmadığı, bu sebeple taraflar arasında yapılan yetki sözleşmesinin yasal şartları taşımaması nedeniyle taraflar açısından bağlayıcı olmadığı, davalının yerleşim yeri ile taraflar arasında imzalanan Franchising Sözleşmesinin ifa edileceği yerin İzmir İli Kınık ilçesinde bulunduğu, bu kapsamda yetkili icra dairesinin de Kınık İcra Dairesi olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda yer verilen gerekçeler kapsamında, taraflar arasındaki uyuşmazlığa konu alacağın tahsili amacıyla usulüne uygun şekilde başlatılmış bir icra takibinde bahsetmek mümkün olmadığı, bu doğrultuda iş bu itirazın iptali davası açısından dava ön şartının mevcut bulunmadığı düşünülmüştür.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanak aslı, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası, taraflar arasında imzalanan 07/02/2018 tarihli Franchising Sözleşmesi, davacı şirket tarafından davalı adına düzenlenen e-arşiv faturası, davalıya ait ticaret sicil kayıtları, davalıya ait esnaf sicil kayıtları, davalıya ait vergi sicil kayıtları ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu uyuşmazlığın taraflar arasında imzalanan Franshising Sözleşmesinin davalı tarafından haksız sebeple feshedildiği iddiası kapsamında sözleşmenin haksız sebeple feshedilmesi sonucunda davacı şirket tarafından reklam ve royalty bedellerinin tahsili amacıyla davalı adına düzenlenen faturadan kaynaklanan alacağın davalıdan tahsili amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalı tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacak miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacı şirkete verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında davacı … Anonim Şirketi vekilinin, davacı şirketin davalı …’dan olduğu iddia edilen alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine 24.210,67-TL üzerinden icra takibi başlattığı, davalının icra takibinin yetkisine ve borca yönelik olarak süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, taraflar arasında imzalanan sözleşmede, sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklar açısından İzmir İcra Daireleri ve İzmir Mahkemelerinin yetkili olacağı kararlaştırılmış ve davacı vekilince taraflar arasında imzalanan sözleşmede yetkili mahkemenin kararlaştırıldığından bahisle davaya konu icra takibi İzmir İcra Dairesinde ve iş bu dava Mahkememiz nezdinde ikame edilmiş ise de, İzmir Vergi Dairesi, İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü ve İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odasına yazılan müzekkerelere verilen cevaplarda yer alan verilerden anlaşıldığı üzere davalının tacir sıfatının bulunmadığı, bu sebeple taraflar arasında yapılan yetki sözleşmesinin yasal şartları taşımaması nedeniyle taraflar açısından bağlayıcı olmadığı, davalının tacir sıfatının bulunmadığı, bu sebeple taraflar arasında yapılan yetki sözleşmesinin yasal şartları taşımaması nedeniyle taraflar açısından bağlayıcı olmadığı, davalının yerleşim yeri ile taraflar arasında imzalanan Franchising Sözleşmesinin ifa edileceği yerin İzmir İli Kınık ilçesinde bulunduğu, bu kapsamda yetkili icra dairesinin de Kınık İcra Dairesi olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığa konu alacağın tahsili amacıyla usulüne uygun şekilde başlatılmış bir icra takibinde bahsetmek mümkün olmadığı, bu doğrultuda iş bu itirazın iptali davası açısından dava ön şartının mevcut bulunmadığı anlaşılmakla, açılan davanın dava ön şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. ve 10. maddeleri atfıyla aynı Kanun’un 114/2. ve 115/2. maddeleri gereğince dava şartı yokluğu sebebiyle USULDEN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30-TL karar ve ilam harcından, davanın açılışı sırasında peşin olarak alınan 59,30-TL peşin harçtan mahsubu ile yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılmış yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
6-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.06/04/2021

Katip …
E-imzalıdır

Hakim …
E-imzalıdır