Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/626 E. 2022/79 K. 25.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/626
KARAR NO : 2022/79

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/10/2021
KARAR TARİHİ : 25/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil Şirket ile davalı borçlu arasında ticari bir ilişki söz konusudur. Müvekkil şirket ile davalı şirket arasında 26.07.2020 tarihinde ” Beany Paylaşımlı Scooter Operatörlük Sözleşmesi ” adı altında sözleşme imza altına alındığı, sözleşme ilk olarak müvekkil şirketçe imzalanarak, davalı şirkete gönderildiği ancak davalı şirket sözleşmeyi ötelediği ve 04.09.2020 tarihininde ek’te sunmuş oldukları sözleşme tekrardan imzalandığı, sözleşmenin 2. Sayfası 4.3. Maddesi uyarınca ” 40 adet 350 W alt segment B1″ model scooter teslim edileceği belirtildiği, İlgili scooterların teslim edilmesi anında yapılan kontrol ve akabinde gerçekleşen kontroller ile scooterların davalı şirketçe taahhüt edilen nitelik ve teknik özelliklere sahip olmadığı görüldüğü, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin …/… D. İş dosyası ile scooterlar keşfe konu teşkil ettiği, yapılan keşifte elektrikli scooterların motorlarının 250 W olduğu sabitlendiği, müvekkil sözleşme hükümleri uyarınca davalı/ borçlu şirketten asıl alacak ve faizi toplam 187.909,92 TL alacaklı konumda olup İzmir 4. İcra Müdürlüğü – …/… E sayılı dosya ile icra takibine başlandığı, davalı tarafça icra takibine haksız olarak itiraz edildiği, davalı yanın İzmir 4. İcra Müdürlüğü …/… E Esas sayılı dosyasına haksız ve kötü niyetli itirazının iptali ile takibin devamına, haksız ve kötü niyetli olarak takibe itiraz eden borçlu/ davalı aleyhine %20’ den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Takibin açıldığı İzmir icra müdürlükleri yetkisiz olup yetkili icra müdürlüğü Urla icra müdürlüğü olduğu, Bu nedenle İzmir İcra Müdürlüğünün yetkisine itiraz edildiği, İşbu dava yönünden de sayın mahkemeniz yetkisiz olup, yetkili mahkeme Urla Asliye Ticaret mahkemeleri olduğu, müvekkil sözleşme ile yüklendiği edimleri yerine getirmesine rağmen davacı sözleşme ile yüklendiği edimleri yerine getirmediği, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava itirazın iptali talebine ilişkindir.
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …/… D.İş sayılı dosyası UYAP üzerinden celbedilerek incelenmiştir.
İzmir 4. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının … Ambalaj…Ltd. Şti., borçlunun … Teknoloji San. Ve Tic. A.Ş olduğu, borçlu vekilinin 02/02/2021 tarihli dilekçesi ile süresinde yetki itirazında bulundukları, yetkili İcra Dairesi’nin Urla İcra Daireleri olduğu, yetkiye, borca, işlemiş faize, faiz oranına itiraz ettiği görülmektedir.
Davalı vekilince cevap dilekçesinde, davalı/müvekkil şirketin adresinin Urla/İzmir olduğu, Urla İcra Müdürlükleri ve Urla Mahkemelerinin yetkili olduğundan bahisle yetki ilk itirazında bulunduğu görülmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde; “Mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. maddesinde; ”Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.” hükmü yer almaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 10. maddesinde ise; ”Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yetki itirazının ileri sürülmesi usulü, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 19. maddesinde; “Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir.
Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.
Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir.
Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.” şeklinde belirlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 10. maddesinde ise; ”Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” hükmü ile sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda sözleşmenin ifa edileceği yer Mahkemesinin yetkili olduğuna dikkat çekilmiştir.
Aynı Kanun’un 17. maddesinde; ”Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmüne yer verilmiş, yetki sözleşmesinin geçerlilik koşullarına değinilmiştir.
Taraflar arasındaki Beany Paylaşımlı Scooter Operatörlük sözleşmesinde anlaşmazlık durumunda İzmir İcra Mahkemelerinin yetkili olduğu belirtilmiş ise de ayrıca ve açıkça İcra Müdürlüğü ibaresinin geçmediği ve yetkisinin gösterilmediği anlaşılmıştır.
Tarafların iddia ve savunmaları, taraflar arasında yapılan satın alma sözleşmesi, İzmir Arabuluculuk Bürosunun
…/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, İzmir 4. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası ve tüm dosya kapsamı incelendiğinde, davalı vekilinin 02/02/2021 tarihli dilekçesi ile süresinde icra dairesinin yetkisine itirazda bulunduğundan icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, itirazın iptali davaları açısından icra takibinin yetkili icra dairesinde açılmış olmasının dava ön şartı olması sebebiyle öncelikli olarak incelenmesi gerektiği, davacının yerleşim yerinin Gebze/Kocaeli olduğu, davalı şirket adresinin ise Urla/İzmir olduğu, taraflarca yetki sözleşmesi ile yetkili icra dairelerinin gösterilmediği yalnızca mahkemenin gösterildiği, buna göre HMK’nın genel yetki kuralları gereği genel yetki kurallarına başvurulması gerektiği, davalının yerleşim yerinin Urla olduğu, sözleşmeye konu scooterların bulunduğu yerin de Darıca/Kocaeli olduğu, bu yer Ticaret Mahkemesi’nce tespit dosyası bulunduğu, dolayısıyla İzmir İcra Dairelerinin davada yetkisi bulunmadığı, uyuşmazlığa konu alacağın tahsili amacıyla usulüne uygun şekilde başlatılmış bir icra takibinden bahsedilemeyeceği, bu doğrultuda iş bu itirazın iptali davası açısından dava ön şartının gerçekleşmediği anlaşılmakla, açılan davanın 6100 sayılı HMK 6 ve 10. Maddeleri atfıyla dava ön şartı yetkili icra dairesi yokluğu sebebiyle HMK 114/2, 115/2 maddeleri gereğince usulden reddine karar vermek gerekmiş, buna dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın 6100 sayılı HMK 6 ve 10. Maddeleri atfıyla yetkisiz icra dairesince takip yapıldığı HMK 114/2, 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70-TL harcın peşin harç olarak alınan 2.269,49-TL harçtan indirilmesi ile geriye kalan 2.188,79-TL harcın isteği halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca yatırılan gider avansından artacak yargılama giderinin HMK’nın 333 maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili taraflara iadesine,
5-7155 sayılı yasanın 19/12/2018 tarihinde yürürlüğe giren 23.maddesiyle eklenen 6325 sayılı yasanın 18/A maddesi gereğince taraflar arasında yapılan arabuluculuk faaliyeti sonunda, ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere Hazine tarafından karşılanan 1.320,00-TL arabulucu ücretinin yargılama gideri olarak davacıdan alınarak, Hazineye gelir kaydına,
6-Davalı taraflar yararına A.A.Ü.T’nin 7 (2) maddesi uyarınca takdir edilen 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/01/2022

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)