Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/62 E. 2021/980 K. 05.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/62 Esas
KARAR NO : 2021/980

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/01/2021
KARAR TARİHİ : 05/11/2021

Davacı vekili tarafından davadan feragat ettiklerini bildirir 04/11/2021 tarihli dilekçe ve davalı vekili tarafından sunulan 05/11/2021 tarihli feragatin kabulüne ilişkin dilekçenin dosyaya sunulması üzerine dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; alacaklı tarafından, İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün…/… esas sayılı dosyasından müvekkilinden alacaklı olmadığı halde haksız kazanç sağlama amacıyla ve kötüniyetli olarak icra takibi başlatıldığını, takibe konu edilen senetlerin tamamının … …Şirketi tarafından üzeri çizilmeden önceki vade tarihlerinde müvekkiline ödenmiş bedelsiz kalan çeklerin müvekkili tarafından keşideci … firmasına ödeme nedeniyle iade edildiğini, söz konusu çeklerin, keşideciye iade edilirken sehven muhasebe çalışanı nedeniyle müvekkilinin cirosunun iptal edilmediğini, ancak taraflar arasında söz konusu çeklerin bedelsiz olduğunun sabit olduğunu, bedelsiz kalan takibe konu olan çeklerin yıllar boyu saklandığını ve nihayet alacaklı görünen davalıya ciro ettirildiğini ve çeklerin üzerinde tahrifat yapılmak suretiyle haksız ve hukuka aykırı bir şekilde takibe konu edildiğini, yapılan bu takibin tamamen haksız kazanç sağlama amaçlı olup müvekkilinin alacaklı görünen kişiye hiçbir borcunun bulunmadığını, müvekkilinin … Türkiye, merkezinin ABD’de bulunan … Amerika Menşeli Tıbbi İlaç firmasının Türkiye iştiraki olduğunu, aynı zamanda … tüzel kişi olarak …‘in tek ortağı olduğunu, devasa ekonomik büyüklükteki müvekkilinin hiçbir ekonomik sorunu olmadığını ve ödeme güçlüğüne düştüğünün mevzu bahis dahi olamayacağını, bu nedenle de herhangi bir kişiye veya kuruma gerçek bir alacak için temerrüde düşmesine olanak olmadığını, gerçek bir borcu olması halinde müvekkilinin bu alacağını takibe konulmasına izin vermeyip ödeyeceğini, müvekkili şirketin, Amerikan şirketinin Türkiye iştiraki olması nedeniyle kısıtlı yetkiyle donatılmış olup kuruluşu olan 2004 yılından bu yana hiçbir firmaya devir cirosu ile çek ciro edip çek ciro silsilesine girmediğini, müvekkili şirketin muhataplarına devir cirosu ile ödeme için çek verme yetkisinin olmadığını, sadece takasa sunulmak üzere tahsil cirosu yetkisinin bulunduğunu, takibe konu olan çeklerin takasa tahsil amaçlı olarak verildiğini, müvekkilinin tüm ödemelerini nakit olarak yapmakta olup bankalar, faktoring şirketleri nezdinde yapılacak bir sorgulamayla müvekkilinin çek ciro silsilesinde kendisinden sonra banka dışında hiçbir kişiye çek veya senet ciro etmediğinin görülebileceğini, müvekkilinin müşterilerinden aldığı çeklerin her zaman vadesini beklediğini ve tahsil için bankaya ibraz ettiğini, müvekkili şirketin hiçbir ticaretinde devir cirosu yapmadığını, sadece tahsil cirosu ile bankaya lehtar sıfatıyla ciro ederek çekleri tahsile takasa verdiğini, somut dava konusu olayda da takibe konu çeklerde sunulan banka dökümlerinden görüleceği üzere müvekkilinin lehtar sıfatıyla tahsil cirosu yaparak bankaya tahsile verdiğini, tahsil cirosunun ise temlik fonksiyonunun olmadığını, her ne kadar bedeli tahsil içindir yazılmasa da çeklerin tahsil için bankaya ibraz edilmesinin cironun tahsil cirosu olduğunu kanıtladığını, sunulan banka dökümlerinden görüleceği üzere takibe konu altı adet çekte müvekkilinin cirosundan sonra … bankasının cirosunun bulunduğunu, banka cirosu bulunmayan diğer altı adet çekte ise yine bankaya tahsil için verildiğinin resmi banka kayıtları ile kanıtlandığını, burada … bankasının cirosundan sonra davalının ciro yaptığına göre … bankası ile arasındaki hukuki ilişkiyi açıklaması ve … bankasından çekleri kendisinin alıp almadığını ortaya koyması gerektiğini, alacaklı görünen …’ün, kendinden önceki cirosu iptal edilmeyen çeklerde … bankasını borçlu olarak takibe koymadığını, dolayısıyla ciro silsilesinin muvazaalı olarak bozuk olmakla birlikte kabul anlamına gelmemek kaydıyla düzgün olsa dahi tahsil cirosunun temlik fonksiyonu bulunmadığından dolayı davalının temlik cirosunun fonksiyonundan yararlanarak kendinden önceki tahsil cirosu yapan keşideciye takip yapmasına da hukuken olanak olmadığını, keşidecinin … tarafından takibe konu olan çeklerden gerçek vade tarihlerinde ödenmek üzere sekiz adet çeki 2016 yılı keşide tarihi ile, dört adet çeki ise 2018 yılı keşide tarihi ile müvekkiline olan borçlarına istinaden verildiğini, müvekkilinin çeklerin cari hesap üzerinden ödemesini doğrudan aldığını ve ödemelerin cari hesaplara işlenmiş olup ödeme sonrasında çekleri diğer borçlu keşideci …’e iade ettiğini, …’e iade edilen çekler üzerinde tahrifat yapılmak suretiyle bedelsiz kalan çekin tekrar tedavüle sokulduğunu ve dolandırıcılık kastıyla müvekkilinden haksız kazanç elde amacıyla hareket edildiğini, bedelsiz kalan çeklerin tekrar ciro edilerek tedavüle sokulmasının TCK’nun 156. maddesi kapsamında suç olduğunu, dava konusu somut olayda hem resmî belgede sahtecilik hem de bedelsiz kalan çekin kullanma suçunun oluştuğunu, bunun yanında müvekkili şirket çalışanının ihmali ile iptal kaşesi vurulmadan söz konusu …’e iade edilen çeklerin üzerinde … veya … tarafından, zamanaşımına uğrayan ve ibraz süreleri geçen çeklerde tahrifat yapıldığını, müvekkilinin kendi cirosundan sonra çekin üzerine konulan kayıtlardan hiçbir şekilde sorumlu tutulamayacağını, TTK’nun 748 ve 818. maddeleri uyarınca değişikliğe bağlı sonuçlardan müvekkilinin sorumlu tutulmasına hukuken hiçbir şekilde olanaklı olmadığını, 12 adet çekten 8 tanesinin 2016 tarihli, 4 tanesi de 2018 tarihli olup çekte ibraz sürelerinin geçirildiğini, ibraz süresi kaçırılan takibe konu tüm çeklerin kambiyo vasfını yitireceğinin izahtan vareste olduğunu, müvekkilinin …’le hiç bir ticari ilişkisinin olmadığını, sadece … Medikalin borçlarına kefil olarak müvekkiline ipotek tesis ettiğini, borcun ödenmemesi üzerine müvekkilinin … ve…aleyhinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yaptığını, …’ün, …’in mal kaçırma işlemlerine yardım ettiğini, yine …’e müvekkili tarafından iade edilen çeklerin üzerine kendi cirosunu yaparak müvekkili aleyhine kullanmaktan çekinmediğini, müvekkilinin bir şahsa yedi milyon TL tutarında hiçbir ticari ilişki ve temel ilişki yokken çek vermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalı yanın müvekkilinden hangi ilişkiye dayanarak bu çeki aldığını açıklamak zorunda olduğunu, icra veznesine girecek paranın durdurulması konusunda ihtiyati tedbir kararı alındığını ve Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu bildirmiş, davaya konu icra dosyası ve icra dosyasına konu çeklerden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline, davalının kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; İzmir …. İcra Hukuk Mahkemesi’nin …/… esas sayılı dosyası ile görülmekte olan davanın huzurdaki dava ile derdestlik oluşturduğunu, davacının menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığını, davacı tarafın dava dilekçesindeki beyan ve iddialarının TKK’nun 18. maddesine aykırı olduğunu, davacının, şirket çalışanın bilgisizliği nedeniyle cironun iptal edilmediği beyanının basiretli bir tacir davranışı ile örtüşmediği gibi İcra Hukuk Mahkemesine sunulan dilekçedeki beyanlarla, dava dilekçesindeki beyanlarının çeliştiğini, çekin bir kıymetli evrak olmakla birlikte her kıymetli evrak gibi bir hak içerdiğini ve bunun çeklerde bir alacak hakkı olduğunu, bu hakkın başka bir kişiye devrinin de ancak çekin devri yoluyla sağlanabildiğini, çekin, kıymetli evrak olmasının yanı sıra kambiyo senedi de sayıldığını ve diğer kambiyo senetlerinin poliçe ve bono gibi sıkı şekil şartlarına tabi olduğunu, TTK’nun 818. Maddesinin yollaması ile 688. maddesine göre cironun tahsil cirosu için olabilmesi için, ciroda madde metninde belirtilen kayıtlardan birinin bulunmasının zorunlu olması karşısında davacı tarafın beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığını, dava dilekçesinin 4. , 5. ,6. ,7. sayfalarında yer alan açıklamaların iyi niyetli hamil sıfatını haiz müvekkiline karşı ileri sürülmesinin mümkün olmadığı gibi bu açıklamaların müvekkiline karşı açılmış olan menfi tespit davasında ileri sürülemeyeceğini, müvekkili tarafından takibe konu çeklerin tahrifat yapılarak tedavüle sokulmadığını, müvekkilinin iyi niyetli hamil olduğunu, müvekkilinin karmaşık ve kirli ilişkilerle hukuk düzenini dolanmaya çalıştırdığı, …’in mal kaçırma işlemlerine yardım ettiği, bankaların dahi …’in aciz durumuna düştüğünden haberi olmadığı dönemde müvekkili tarafından … firmasına muvazaalı olarak takip başlatıldığı yönündeki beyanlarına ilişkin yasal yollara başvurma haklarını saklı tuttuklarını, müvekkili tarafından açılan tüm icra takiplerinin geçerli ve gerçek dayanaklarının bulunduğunu, hiçbir takipte muvazaa bulunmadığını, … tarafından müvekkilinin ekonomik olarak ciddi bir şekilde mağdur edildiğini, kötü niyetli olan, takibe konu çeklerden ötürü sorumluluğunu haksız ve hukuka aykırı bir şekilde bertaraf etmeye çalışan kişinin davacı olduğunu, davacının, dilekçesinde sözünü ettiği hesap mutabakatına dair e-postalar, eki cari ekstre ve çeklerin iadesine ilişkin e-postaların da uyuşmazlığın çözümüne katkısının bulunmadığını, bunların, ancak … ile davacı arasında uyuşmazlıkları ilgilendireceğini, davacının ciro koyduğu tarihin değişiklik yapıldığı tarihten önce olduğu, dolayısıyla değişikliğe bağlı sonuçlardan sorumlu tutulamayacağı, müvekkilinin kötü niyetli hamil olduğu yönündeki beyanlarına hukuken itibar edilmesinin mümkün olmadığını, davacının iddialarını banka kayıtları ile ispat etmeye çalışmış ise de senede karşı senetle ispat zorunluluğunun bulunduğunu, davacı tarafın çeklerin ödendiğine ve borçlu olmadığına ilişkin senet mahiyetinde bir belge sunamadığını, bu hususta ticari defter ve belgelere dayanamayacağını, ciranta sıfatında olan davacı ile keşideci arasındaki ilişkinin müvekkilini bağlamayacağını, çeklerin üzerinde yer alan ciroların tahsil cirosu olmadığını bildirmiş, davanın usul ve esastan reddine, davacı tarafın kötü niyet tazminatıyla sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, davaya konu icra takibine konu edilen alacak ve bu alacağın dayanağı çekler nedeniyle davacı tarafın, davalıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı tarafça harca esas değerin davanın açılması sırasında eksik gösterilmesi nedeniyle eksik peşin harcın tamamlanması amacıyla 22/10/2021 tarihli ara kararı oluşturulmuş, eksik peşin harç tamamlanmadan dosya tahkikat aşamasında iken davacı vekili 04/11/2021 tarihinde uyap sistemi üzerinden sunduğu dilekçesinde müvekkilinin talebi ile davadan feragat ettiklerini, vekalet ücreti ve yargılama gideri talep etmediklerini talepleri uyarınca işlem yapılarak dosya kaydının kapatılmasına ve harcın iadesine karar verilmesini bildlirmiş, davalı vekili ise 05/11/2021 tarihinde uyap sistemi üzerinden sunduğu dilekçesinde davacı taraftan vekalet ücreti ve yargılama gideri taleplerinin bulunmadığını, davanın feragat nedeniyle reddine ve lehlerine vekalet ücreti ve yargılama gideri hükmedilmemesine karar verilmesini talep etmiştir.
HMK’nun 311(1) maddesi uyarınca feragatın kesin hüküm gibi sonuç doğurması yanında aynı yasanın 309(2) maddesi uyarınca feragat karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatına da bağlı olmamakla davanın feragat nedeniyle reddine, tarafların kötü niyet tazminatı istemlerinin davacı tarafın davadan feragati nedeniyle, davalı tarafın ise yargılama giderlerine ilişkin bir taleplerinin bulunmaması, feragat nedeniyle davanın reddini talep etmeleri ve kötü niyet tazminatı talep ettiklerine ilişkin dilekçelerinde bir açıklamaya yer vermemeleri ile davacı tarafın kötü niyetli olarak dava açtıklarının davacı tarafça kanıtlanamaması nedenleri ile reddine, davalı tarafın yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmemesi nedeniyle yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, davalı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, davadan feragat edilmiş olması nedeniyle arabuluculuk ücretinden davacı tarafın sorumlu tutulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle:
1-Feragat nedeniyle davanın REDDİNE,
2-Davacı ve davalı tarafın kötü niyet tazminatı istemlerinin reddine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30-TL harcın peşin yatırılan 130,48-TL harçtan indirilmesiyle geriye kalan 71,18-TL harcın isteği halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davalı taraf lehine vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
5-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
6-Davacı tarafça peşin yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
7-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A (14) maddesi uyarınca 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinden oluşan yargılama giderinin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nun 343. ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.05/11/2021

Başkan …
(e-imzalıdır)

Üye …
(e-imzalıdır)

Üye …
(e-imzalıdır)

Katip …
(e-imzalıdır)