Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/590 E. 2022/566 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/590 Esas
KARAR NO : 2022/566

DAVA : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/09/2021
KARAR TARİHİ : 23/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında ticari ilişki söz konusu olduğunu, müvekkilinin “… Bulvarı No: … Konak/İZMİR” adresinde … şubesinin sahibi olduğunu, davalının ise “… Sokak No: … K: … D: 101-102-103-104 Çankaya/İZMİR” adresinde elbise dikim işi yaptığını, tarafların 1500 adet pantalon dikim işi için anlaştıklarını, bu işin karşılığı olarak da davalı lehine lehtarı … olan 31.09.2021 tarihli, 15.000,00 TL bedelli ve lehtarı … olan 31.08.2021 tarihli, 7.000,00 TL bedelli çeklerin keşide edilerek verildiğini, lehtarı … olan çekin davalı …’nın isteği üzerine davalının işyeri sahibi olan … adına düzenlendiğini, müvekkili ile davalı … arasında hiçbir ticari ilişkinin mevcut olmadığını, bahsi geçen çekin davalı ile müvekkili arasında olan ticari işe istinaden düzenlendiğini, ancak aradan bir yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen davalının taahhüt ettiği işi yerine getirmediğini, buna karşın düzenlenen çekleri de iade etmediğini, … lehine düzenlenen çekin bankaya ibraz edilmesi nedeniyle müvekkilinin bu çekin bedelini ödemek zorunda kaldığını, davalının işyerini yapılan anlaşmadan bir süre sonra kapattığını ve iş yapmayı bıraktığını belirterek lehtarı … olan 31.09.2021 düzenleme ve 15.000,00 TL bedelli çeke ilişkin ilgili bankaya müzekkere yazılarak dava sonuçlanana kadar ödeme yasağı konulmasına, lehtarı … olan 31.09.2021 düzenleme ve 15.000,00 TL bedelli çek yönünden menfi tespit ve çekin iptaline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında 1.500 adet pantolon dikimi işine dayalı 2 adet çek verildiği halde işin yerine getirilmediği, bedelsiz kaldığı halde ödenmek zorunda kalınan çek nedeniyle davalıya borçlu olunmadığı yönünde menfi tespit istirdat davası talebine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanun’un 5. maddesinde de ticari davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları yer almaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanun’da düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar. (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı-İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir.
Davaya konu uyuşmazlığın, menfi tespit talebine ilişkin olduğu, tarafların gerçek kişi olduğu ve işletmesi bulunup bulunmadığının, işletmesinin ticari işletme vasfında olup olmadığının ve bu itibarla davacının tacir sayılıp sayılamayacağının tespiti için 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11. maddesi ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi kapsamında esnaf işletmesi için ön görülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi için Çiğli Vergi Dairesi Müdürlüğüne, Şirinyer Vergi Dairesi Müdürlüğüne, İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanlığı’na, İzmir Ticaret Odası Başkanlığı’na müzekkereler yazılmış, Çiğli Vergi Dairesine yazılan müzekkereye Ege Vergi Dairesince gelen yazı cevabında; davacının 14/01/2013 tarihinde dairelerinde faaliyete başladığının, daireleri kayıtlarına göre halen faal olduğunun, işe başladığı tarihten itibaren gerçek usulde gelir vergisi mükellefi olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 177.maddesi uyarınca 1.sınıf tacir olduğunun, bilanço hesabı esasına göre defter tuttuğunun, 2013 yılı yıllık gelir vergisi beyannamesinde beyan edilen ticari kazançlar toplamının 22.173,12-TL olduğunun, 2014 yılı yıllık gelir vergisi beyannamesinde beyan edilen ticari kazançlar toplamının 7.662,87-TL olduğunun, 2015 yılı yıllık gelir vergisi beyannamesinde beyan edilen ticari kazançlar toplamının 29.536,41-TL olduğunun, 2016 yılı yıllık gelir vergisi beyannamesinde beyan edilen ticari kazançlar toplamının 38.911,12-TL olduğunun, 2017 yılı yıllık gelir vergisi beyannamesinde beyan edilen ticari kazançlar toplamının 49.018,16-TL olduğunun, 2018 yılı yıllık gelir vergisi beyannamesinde beyan edilen ticari kazançlar toplamının 22.477,79-TL olduğunun, 2019 yılı yıllık gelir vergisi beyannamesinde beyan edilen ticari kazançlar toplamının 80.209,97-TL olduğunun, 2020 yılı yıllık gelir vergisi beyannamesinde beyan edilen ticari kazançlar toplamının 42.467,04-TL olduğunun, 2021 yılı yıllık gelir vergisi beyannamesinde beyan edilen ticari kazançlar toplamının 56.549,79-TL olduğunun bildirildiği, Şirinyer Vergi Dairesine yazılan müzekkereye Kemeraltı Vergi Dairesince gelen yazı cevabında; davalının gerçek kişi tacir olduğunun, işletme hesabı esasına göre defter tuttuğu görüldüğünün, 2021 yılı gelir vergisi beyannamesinde beyan edilen ticari kazançlar toplamının 55.360,89-TL olduğunun bildirildiği, İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkereye gelen yazı cevabında, davalı adına müdürlükleri bilgisayar kayıtlarının tetkikinde kaydına rastlanılmadığının bildirildiği, İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğine yazılan müzekkereye gelen yazı cevabında, davalının müdürlüklerinde kaydının olmadığının bildirildiği, görülmüş verilen cevaplarda yer alan bilgi ve belgeler doğrultusunda davalının 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11. maddesi ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi kapsamında kapsamında esnaf işletmesi için ön görülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerinin ve ticari işletmesinin bulunmadığının belirlendiği, Mülga 6762 sayılı TTK’nun 1463.maddesine göre Bakanlar Kurulunca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf-tacir ayrımının nasıl yapılacağına dair Ticari işletme ile esnaf işletmesinin arasındaki sınırın Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterileceği üzere Tacir-esnaf ayırımı ise Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan, gayri safi hasılatı çerçevesinde davacının tacir olmadığı, esnaf sınırında kaldığı ve taraflar arasındaki işin her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirdiğinin kabulünün mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesinde; ”Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesinde mahkemenin görevli olması da dava şartları arasında sayılmış, 115. maddesinde ise; ”Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır, mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir…hükmü yer almaktadır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmalarına göre taraflar arasındaki hukuki ilişkinin pantolon dikim işine dayalı olduğu, ancak davacının söz konusu çeki vermesine rağmen davalının taahhüt ettiği işi yerine getirmediği iddiasıyla bedelsiz kalan çekten dolayı borçlu olunmadığının tespitinin talep edildiği anlaşılmakla temel hukukiden kaynaklı olarak mutlak ticari dava varsayılamayacağı, nisbi ticari dava kapsamında yapılan araştırmaya göre de davalının 6102 sayılı TTK 11. maddesi ve 213 s. Vergi Usul Kanunu’nun 177. mad. kapsamında kapsamında esnaf işletmesi için ön görülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerinin bulunmadığı, tacir sıfatı olmadığı ve ticari işletmesinin bulunmadığı her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendiren uyuşmazlık olmadığı, belirtilen çerçevede taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari olduğundan bahsedilemeyeceği, mahkememizin iş bu dava açısından görevsiz olduğu, 6100 s. HMK. 2. maddesinde düzenlendiği üzere dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmaması durumunda asliye hukuk mahkemesi olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesi yollamasıyla 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğu sebebiyle açılan davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.(Yargıtay19 HD. 2011/15373E. 2012/7260K.)
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-HMK nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın görev dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2-HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli İZMİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20(1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı diğer tarafın yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/06/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸ e-imzalıdır