Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/568 E. 2022/749 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/568 Esas
KARAR NO : 2022/749

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/09/2021
KARAR TARİHİ : 29/09/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı … Sigorta Anonim Şirketi Nezdinde … numaralı Motorlu Kara Taşıtları Zorunlu Mali Sorumluluk (trafik) Sigorta Poliçesi bulunan … plakalı araç sürücüsünün 13/09/2019 tarihinde, müvekkili … adına kayıtlı olan … plakalı araçla çarpışması ile maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, yaşanan kaza neticesinde müvekkiline ait aracın muhtelif yerlerinde hasarın meydana geldiğini, müvekkilinin meydana gelen kazayı davalı sigorta şirketine ihbar ettiğini, davalı sigorta şirketinin hasar dosyasını açtığını hasarın incelenmesi ve kayıt altına alınması için eksper görevlendirdiğini, görevli eksperin raporunu afaki olarak hazırladığını, müvekkilinin aracında meydana gelen eksper raporunda belirtilen hasardan daha fazla hasar olduğunu belirterek müvekkilinin maliki olduğu kazaya konu … plakalı araçta meydana gelen zarar nedeniyle; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ileride yapılacak bilirkişi tespiti sonucu ortaya çıkacak zarardan kaynaklı tazminat taleplerini arttırmak üzere şimdilik 100-TL alacaklarının başvuru tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden alınarak müvekkiline ödenmesini ve fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla 100-TL araç değer kaybının sigortaya başvuru tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden alınarak müvekkiline ödenmesini, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı sigorta şirketi üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta Anonim Şirketi vekilinin cevap dilekçesinde özetle; kazaya karıştığı iddia edilen … plakalı aracın müvekkili olduğu şirket tarafından 10/05/2019-2020 tarihleri arasında geçerli olmak üzere …….numaralı trafik sigorta poliçesi ile sigortalandığını, müvekkili olduğu şirketin sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için öncelikle olayı kapsayan poliçenin mevcut olması gerektiğini, olayın vukuundan itibaren 2 yıl içinde başvuruda bulunulması gerektiğini, iş bu dava ile istenen tazminatın talep hakkının zamanaşımına uğradığını, KTK 109 uyarınca motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin taleplerin zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl içinde zamanaşımına uğradığını, dava konusu olayın 13/09/2019 tarihinde gerçekleştiğinden davacının talep hakkının zamanaşımına uğradığını, dava konusu taleplerin araç hasarından kaynaklı olduğundan 2 yıllık genel zamanaşımına tabi olduğunu, bu nedenle davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Açılan dava, 13/09/2019 tarihinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası neticesinde davacı …’a ait … plakalı araçta meydana gelen hasar bedeli ve değer kaybı miktarının belirlenmesi ile belirlenen hasar bedelinin ve değer kaybının davalı sigorta şirketinden tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Haksız fiil, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49 maddesinde; ”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 50. maddesinde ise ”Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” hükmü yer almaktadır.
Haksız fiil öğretide hukuka aykırı zarar verici fiil olarak tanımlanmakta ve unsurları; eylem, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve illiyet bağı olarak belirlenmektedir. Buna göre haksız fiilden bahsedebilmek için hukuka aykırı bir eylem bulunmalı, bu eylemden bir zararın doğması zararlandırıcı eylemde bulunan kişinin kusurlu bulunması ve zarar ile kusur arasında illiyet bağının olması gerekmektedir.
Bu beş unsurun varlığı halinde zarar veren kişi eylemden dolayı zarara uğrayan kişi ya da kişileri maddi ve manevi zararlarını karşılamak durumundadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesine göre haksız fiilin unsurlarını ispat etme yükü davacıdadır. Davacı zararı haksız eylemi ve zarar ile haksız eylem arasındaki illiyet bağını ispat etmek durumundadır.
Hakim, kusurlu veya hukuka aykırı bir fiili ile başkasına zarar verenin kusur durumunu, zararın ağırlını ve oluşan durumun özelliklerini gözeterek uygun ve hakkaniyete uygun bir tazminat belirler.
Haksız fiiller meydana geldikleri anda hukuki sonuç doğurur ve zarara neden olanların zararı tazmin borcu haksız fiil tarihinde ortaya çıkar. Haksız fiilin unsuru olan zarar, zarar görenin malvarlığında rızası dışında meydana gelen azalma ile zarar verici fiil olmasa idi bulunacağı durum arasındaki farktır ve zarar haksız fiilin meydana gelmesi ile gerçekleşmiş sayılır. Zarar verenin ve diğer sorumluların zararı tazmin yükümlülüğü herhangi bir ihbara ve ihtara gerek kalmaksızın olay tarihinde doğar. Haksız fiile bağlanan hukuki sonuçlar haksız fiil tarihi esas alınarak belirlenir ve bu nedenle haksız fiillerde olay tarihinde yürürlükte bulunan hukuk kuralları uygulanır. Başka bir deyişle zararın belirlenmesinde olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir.
Sorumluluk sigortaları 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1473. ve devamı maddelerinde ”Sigortacı sorumluluk sigortası ile, sözleşmede aksine hüküm yoksa, sigortalının sözleşmede öngörülen ve zarar daha sonra doğsa bile, sigorta süresi içinde gerçekleşen bir olaydan kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle zarar görene, sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara kadar tazminat öder.” şeklinde düzenlenmiştir. Sorumluluk sigortalarında sigorta şirketi tarafından zararı karşılanan kişi sigorta sözleşmesinin tarafı değildir. Sigorta ettiren kendisi ya da sorumluluğu altında bulunan kişiler tarafından üçüncü kişilere verilecek zararları sigorta şirketine ödediği prim karşılığında sigorta ettirmektedir. Sorumluluk sigortası, sigorta ettirenin üçüncü kişilere vereceği zararları teminat altına alırken hem üçüncü kişiyi hem de sigortalıyı koruma altına alan bir sigorta türüdür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1473. ve 1486. maddelerinde yapılan düzenlemeye göre sorumluluk sigortalarını isteğe bağlı sigortalar ile zorunlu sigortalar olarak ikiye ayırmak gerekir.
Tehlike sorumluluklarında üçüncü kişilerin zararının karşılanması amacıyla bazı alanlarda kamu yararı ve zarar görenlerin korunması gerekçesi ile sorumluluk sigortası yaptırmak yasal zorunluluk haline getirilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun da 1483 ve 1484. maddelerinde de zorunlu sorumluluk sigortalarında uygulanacak hükümler ayrıca düzenlenmiştir. Bu düzenlemelere göre zorunlu sigortalarda sigorta şirketinin zarar gören üçüncü kişiye karşı olan sorumluluğu kanundan doğan bir sorumluluktur. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 13. maddesi ile bazı hallerde Bakanlar Kurulu’na da zorunlu sigortalar ihdas etme yetkisi verilmiştir. Zorunlu sorumluluk sigortalarının kamu yararı taşıması ve yapılmasının yasa ile zorunlu kılınması nedeniyle zorunlu sigortalarda zarar görenlerin korunması amacıyla bazı düzenlemeler yapılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, ”İşletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” hükmüne, aynı Kanun’un 85/1. maddesinde, ”Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne, aynı Kanun’un 85/son. maddesinde ise, ”İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükmüne yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, ”sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.” düzenlemesi yapılmıştır.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir. (EREN Fikret, Borçlar Hukuku, 9. B, s. 631 vd.; KILIÇOĞLU Ahmet, Borçlar Hukuku, 10. B., s. 264 vd.).
2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.
Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hâkimin taktirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de (S. Ünan, “Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180) bu husus kabul edilmektedir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları kapsamında değer kaybı, aracın trafik kazası sonucu hasarlanıp, onarılmasından sonraki değeri ile hiç hasarlanmamış haldeki değeri arasındaki farka ilişkin olup, araçtaki değer kaybı belirlenirken, aracın markası, yaşı, modeli ve hasar gördüğü kısımları dikkate alınarak aracın kaza tarihinden önceki ikinci el satış değerinin tespiti ile aracın tamir edildikten sonra ikinci el satış değerinin tespiti ve arasındaki fark göz önüne alınmaktadır.
Mahkememizce dosya rapor aldırılmak üzere mahkememizce görevlendirilen Trafik Hasar Kusur ve Aktüerya bilirkişilerine tevdi edilmiş ve 28/06/2022 tarihli bilirkişi heyet raporu aldırılmıştır. Bilirkişi heyet raporunda; takdiri tamamen Sayın Mahkemeye ait olmak üzere sürücü …’ın “sürücülerin geçme, dönme, duraklama, durma ve park etme gibi haller dışında şerit değiştirmeleri veya iki şeridi birden kullanmaları yasaktır” kural ihlali nedeniyle kazanın oluşumunda … plaka sayılı araç sürücüsünün etken olduğunu,… plaka sayılı aracı ile kaza mahallinde 272 Sokak üzerinden kendi şeridinde seyir halinde iken, trafik kurallarına ve nizamlara uygun bir şekilde kendisine ayrılan yol bölümünde sevk ve idare ettiği sırada, … plaka sayılı araç sürücüsünün hatası ve kusurundan dolayı karıştığı olayda kazanın meydana gelmesini engellemek için ani gelişen bu durum karşısında önlem alma imkanının da bulunmadığı ve sonuç olarak herhangi bir trafik kuralı ihlali yapmadığı anlaşıldığından kazanın oluşumunda … plakala sayılı araç sürücüsü…’in etken olmadığı görüş ve kanaatine varıldığı, bahse konu … plaka sayılı aracın kazadan önceki ikinci el piyasa rayiç değerinin 85.000,00.-TL ve sovtaj (hurda) değerinin 61.687,00.-TL olduğu, toplam gerçek hasarın 23.313,00.-TL olarak bulunduğu, davanın kabulü halinde , davacının 23.313,00 TL hasar bedeli olan maddi zararını (davalı sigorta şirketinden, poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere,) 20.10.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili cihetine gidebileceği hususlarında görüş ve kanaatlerini içerir raporlarını dosyaya sunmuşlardır.
Davacı vekilinin 16/07/2022 havale tarihli bedel artırım dilekçesi ile dava değerini 23.313,00-TL’ye arttırdıklarını beyan ettiği ve arttırılan dava değeri üzerinden eksik harcı mahkememiz veznesine yatırdığı görülmüştür.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunduğu anlaşılmakla bu itiraz açısından bir değerlendirme yapma gerekliliği hasıl olmuştur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 72. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 2 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanışımı süresi ile olağan üstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794).
Buna karşılık, özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesi uygulanmaz. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun (6325 sayılı Kanun) “Arabuluculuk sürecinin başlaması ve sürelere etkisi” kenar başlıklı 16 ncı maddesi şöyledir :
“(1) Arabuluculuk süreci, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru hâlinde, tarafların ilk toplantıya davet edilmeleri ve taraflarla arabulucu arasında sürecin devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varılıp bu durumun bir tutanakla belgelendirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Dava açılmasından sonra arabulucuya başvuru hâlinde ise bu süreç, mahkemenin tarafları arabuluculuğa davetinin taraflarca kabul edilmesi veya tarafların arabulucuya başvurma konusunda anlaşmaya vardıklarını duruşma dışında mahkemeye yazılı olarak beyan ettikleri ya da duruşmada bu beyanlarının tutanağa geçirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
(2) Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz.” hükmünü havidir. Netice itibarıyla, dava konusu kazanın 13/09/2019 tarihli olduğu, davacının arabulucuya başvurması üzerine taraflar arasında arabuluculuk sürecinin 18/05/2021 tarihinde başladığı ve 27/07/2021 tarihinde sonlandığı, arabuluculuk süreci için öngörülen durma süresi gözetildiğinde 17/09/2021 tarihinde açılan davanın süresinde olduğu anlaşıldığından davalının zamanaşımı definin reddine karar verilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun ………Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, davalı davalı sigorta şirketi nezdinde … plakalı araca ait olarak düzenlenen Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi, dava konusu araca ait olarak bulunan tramer kayıtları, dava konusu trafik kazasına karışan araçlara ait ruhsat fotokopileri, bilirkişi raporu ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın 13/09/2019 tarihinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası neticesinde davacı …’a ait … plakalı araçta meydana gelen hasar bedeli miktarının belirlenmesi ile belirlenen hasar bedelinin davalı sigorta şirketinden tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, davaya konu trafik kazasının davalı sigorta şirketi tarafından sigortalanan … plakalı plakalı araç sürücüsünün ” geçme, dönme, duraklama, durma ve park etme gibi haller dışında şerit değiştirmeleri veya iki şeridi birden kullanmaları yasaktır” kural ihlali nedeniyle kazanın meydana geldiği, bilirkişi raporu ile kaza neticesinde davacıya ait aracın kaza sonrası oluşan hasar miktarının, araç rayicinin %50’sini aştığından tamirinin ekonomik olmadığı, aracın ağır hasarlı olduğu, mevcut hali ile pert – total edilmesinin teknik ve ekonomik açıdan uygun olacağının ve hasar bedelinin 23.313,00 TL olduğunun tespit edildiği, yerleşik ve güncel Yargıtay içtihatları ile Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında da kabul edildiği üzere, trafik kazasının gerçekleşmesinde kusuru bulunan araç sürücüsü ve maliki ile aracın sigorta poliçesini tanzim eden sigorta şirketinin, mağdur konumundaki tarafın gerçek zararını gidermekle mükellef olduğu, davacı vekilinin 16/07/2022 havale tarihli bedel artırım dilekçesi ile dava değerini 23.313,00-TL’ye arttırdıklarını beyan ettiği ve arttırılan dava değeri üzerinden eksik harcı mahkememiz veznesine yatırdığı, dava açılmadan önce davacı tarafça sigorta şirketine başvuru yapıldığı, bu kapsamda davalı sigorta şirketinin 20/10/2020 tarihi itibariyle temerrüte düştüğü anlaşılmakla, açılan davanın kısmen kabulüne kabulüne değer kaybı yönünden ise yukarıda açıklanan gerekçelerle şartların oluşmadığından reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
Davanın KISMEN KABULÜNE,
Davacının 23.313,00 TL hasar bedeli olan maddi zararının davalı sigorta şirketinden, poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere, 20.10.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline
Değer kaybı talebi oluşmayacağından reddine,
492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 1.593,21- TL karar ve ilam harcından, davanın açılışı sırasında peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın ve 400-TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 1.134,21 karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
Davacı tarafından yapılan 38,20 TL elektronik tebligat, 1.500 TL bilirkişi ücreti, 59,30- TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 400- TL ıslah harcı olmak üzere toplam 2.056,80- TL yargılama giderinin davanın kabul ret oranı dikkate alınarak 2.048,15- TL’sinin kısmen kabul kısmen red oranına göre hesaplanan 2.039,33 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 9.200,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca davanın ret oranı dikkate alınarak 100-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.29/09/2022

Katip…
e-imza
¸

Hakim …
e-imza
¸