Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/498 E. 2022/276 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/498
KARAR NO : 2022/276

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/08/2021
KARAR TARİHİ : 24/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı borçlu arasında ticari ilişki bulunduğunu, davalı … ile müvekkili arasındaki borç ilişkisini gösterir Muavin Defterde görüleceği üzere davalının müvekkiline 18.812,81-TL borcu bulunduğunu, TTK 1530. maddesinin 4. bendinin sıralı fıkraları uyarınca gerekli sürelerin geçtiğin, ve buna müteakip olarak davalı borçlunun temerrüde düştüğünü, cari hesap ilişkisine dayanarak müvekkilinin alacağının tahsilinin temini için İzmir ….. İcra Dairesinin …… Esas sayılı dosyası üzerinden genel haciz yolu ile ilamsız icra takibi başlatıldığını ancak borçlu vekilinin 21/05/2021 tarihli itiraz dilekçesi ile borca itiraz ettiğini ve takibin durdurulduğunu, müvekkili ile borçlu şirket arasında bulunan satış ilişkisinin BA/BS formlarına bakıldığında da anlaşılacağını, müvekkilinin davaya konu kesilen faturaları borçlu şirkete teslim ettiğini, davalı şirketin de işbu faturaları ticari defterlerine işlediğini, davalı hakkında başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinin yasaya uygun olduğunu belirterek davalı borçlu tarafından icra dosyasına yapılan haksız itirazın iptaline ve %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın müvekkili aleyhine İzmir……İcra Dairesinin …Esas sayılı dosyası ile 18.812,81-TL alacak iddiası ile icra takibi başlattığını, ilgili icra takibinde borcun sebebini “Cari Hesap olarak” belirttiğini, işbu davanın konusunun itirazın iptali olduğunu, davacı tarafın ilgili icra takibinde belirttiği borcun sebebine sıkı sıkı bağlılığının esas olduğunu, davacının icra takibinde belirttiği sebepler ile alacağını ispatlaması gerektiğini, söz konusu icra takibinde borcun sebebinin taraflar arasındaki “Cari Hesap ” olarak belirtildiğini, ilgili TTK hükümleri gereğince cari hesap sözleşmesi alacağın muaccel hale gelebilmesi için taraflar arasında ki sözleşmenin feshedilmediği sürece alacağın muaccel hale gelmeyeceğini, davacı tarafça cari hesap sözleşmesine dayalı başlattığı icra takibinden önce müvekkili şirkete aralarındaki cari hesap sözleşmesini feshettiğine dair ihtarname gönderilmediğini, iddia edilen alacağın muaccel hale gelmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini ve %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun …..Dosya …….. Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-İzmir ….. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası,
3-Davacı şirkete ait ticari sicil ve kayıtlar ile ticari defter ve kayıtlar,
4-Davalı şirkete ait ticari sicil ve kayıtlar ile ticari defter ve kayıtlar,
5-Davacı şirkete ait vergi sicil kayıtları ile 2020 ve 2021 yıllarına ait BA/BS formları,
6-Davalı şirkete ait vergi sicil kayıtları ile 2020 ve 2021 yıllarına ait BA/BS formları,
7-Talimat mahkemesi aracılığıyla alınan Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 10/01/2022 havale tarihli raporu,
8-Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 03/03/2022 havale tarihli raporu,
9-Sair deliller.

DAVA KONUSU :
Açılan dava, taraflar arasındaki ticari alım satım ilişkisi kapsamında davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalar ve cari hesap ekstresinden kaynaklanan alacağın davalı şirketten tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacak miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili ile davacı şirkete verilmesi taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.

Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir…… İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının davacı … olduğu, borçlunun davalı … olduğu, davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine 18.812,81-TL asıl alacak bedeli üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219. maddesinde; ”Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir.
Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir.” hükmü bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220. maddesinde ise; ”İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir.
Mahkemece, ibrazı istenen belgenin elinde bulunduğunu inkâr eden tarafa, böyle bir belgenin elinde bulunmadığına, özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da bilmediğine ilişkin yemin teklif edilir.
Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesinde de; ”Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.

Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
02/11/2021 tarihli duruşma tutanağının 7 numaralı ara kararında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, davacı vekiline bilirkişi incelemesine esas olmak üzere dava konusu ticari defter kayıt ve belgeleri mahkememize sunmak veya ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş olup, davacı vekili davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri verilen kesin süre içerisinde mahkememize bildirmiştir.
02/11/2021 tarihli duruşma tutanağının 8 numaralı ara kararında ise, duruşmada hazır bulunmayan davalı vekili adına davalı şirkete ait ticari defter ve belgeleri mahkememize sunmak ya da ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere; “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca bilirkişi incelemesine esas olmak üzere dava konusu ticari defter ve belgeleri iki haftalık kesin süre içerisinde sunmanız veya bulundukları yeri bildirmeniz, verilen kesin süre içinde ticari defterlerin sunulmaması veya bulunduğu yerin bildirilmemesi durumunda söz konusu ticari defter ve kayıtlara delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağınız ihtaren bildirilir.” şerhini içeren tebligat çıkartılmasına karar verilmiş, çıkartılan tebligatın usulüne uygun şekilde tebliği akabinde davalı vekilinin davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri verilen kesin süre içerisinde mahkememize bildirdiği görülmüştür.
Gerekli bilgi ve belgelerin temini akabinde davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin incelenmesi amacıyla İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak dosyanın re’sen belirlenecek Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, davacı şirkete ait ticari defter ve belgeler, İzmir 9. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası, taraflara ait ticaret sicil kayıtları, taraflara ait vergi sicil kayıtları, davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalar, cari hesap ekstresi ve sair deliller birlikte değerlendirilerek; davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin usulüne uygun şekilde tutulup tutulmadığı, davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin açılış ve kapanış onaylarının usulüne uygun şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin sahibi lehine delil vasfı taşıyıp taşımadığı, taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, var ise hangi sebeplerden kaynaklı olarak ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasındaki ticari alım satım ilişkisi kapsamında davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalar ve cari hesap ekstresinden kaynaklı olarak davacı şirketin davalı şirketten alacağının bulunup bulunmadığı, alacağı var ise miktarı, icra takibinde işletilen faiz miktar ve oranının usulüne uygun şekilde işletilip işletilmediği hususlarının belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi 10/01/2022 havale tarihli raporunda sonuç olarak, davacı şirkete ait 2020 yılına ait tüm ticari defterlerinin 6102 sayılı yeni TTK’nın ilgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulduğunu, 2021 yılı ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında yapıldığını, defter kayıtlarının birbirini doğruladığını, yevmiye defteri kapanış tasdikinin 30/06/2022 tarihine kadar süresi bulunduğunu, davacının davalıdan alacaklı olduğunu iddia ettiği tutar fatura alacağı olmayıp açık cari hesap tutarı olduğunu, 2020 yılında satıcısı tarafından düzenlenen e-Faturanın, elektronik fatura uygulaması üzerinden Başkanlık Bilgi Sistemlerince şema ve şematron kontrollerine tabi tutulduktan ve alıcısının posta kutusuna başarılı şekilde iletildikten sonra uygulama kılavuzlarında belirtilen sistem yanıtı alıcı tarafından dönülmekte olduğunu, bu sistem yanıtları, uygulama yanıtı şeklinde iletilen “kabul”, “red” veya “iade” yanıtları ile farklılık arz ettiğini, sistem yanıtlarının elektronik belgenin alıcının posta kutusuna elektronik olarak güvenli bir şekilde iletilmiş olduğunun tespiti açısından sistem tarafından otomatik olarak üretilirken, uygulama yanıtları alıcı tarafından (sistem tarafından otomatik olmaksızın) faturanın içeriğini kabul veya red etmek amacıyla oluşturulan ve elektronik imza mahiyetindeki mali mühür ile imzalanan elektronik bir belge mahiyetinde olduğunu, 2020 yılına ait 28/08/2020 – tarih, …….. numaralı, 2.095,68 TL, 07/09/2020 tarihli, …… numaralı, 750,48-TL, 21/12/2020 tarihli, ……… numaralı 38.866,65-TL tutarlı faturaların ticari e-fatura olarak düzenlenmesinden dolayı mali mühür ile imzalı elektronik bir belge üreten yapıyı barındıran “ret” yanıtı dönülebileceğini veya TTK md.18’de belirtilen yöntemler ile faturaya itiraz edilmesine ilişkin olarak TTK md.21’de belirtilen 8 (sekiz) günlük süresi içerisinde itiraz edilebileceğini, ancak dosya içerisinde davalı tarafından itiraz edildiğine ilişkin bir belge olmadığını, iş bu faturanın usulüne uygun olarak düzenlendiğini, davacının davalıdan (tamamıyla davacı yanın sunduğu açık cari hesap ilişkisinden hareketle) 19/02/2021 tarih itibariyle açık cari hesap bakiyesi olarak 18.812,81-TL tutarında alacaklı gözüktüğünü mütalaa etmiştir.
Davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerin incelenmesi amacıyla dosyanın Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye tevdii ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, davacı şirkete ait ticari defter ve belgeler, İzmir ….. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası, taraflara ait ticaret sicil kayıtları, taraflara ait vergi sicil kayıtları, davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalar, cari hesap ekstresi, talimat dosyası ve içeriğinde yer alan bilirkişi raporu ile sair deliller birlikte değerlendirilerek; davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerin usulüne uygun şekilde tutulup tutulmadığı, davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerin açılış ve kapanış onaylarının usulüne uygun şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerin sahibi lehine delil vasfı taşıyıp taşımadığı, taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, var ise hangi sebeplerden kaynaklı olarak ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasındaki ticari alım satım ilişkisi kapsamında davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalar ve cari hesap ekstresinden kaynaklı olarak davacı şirketin davalı şirketten alacağının bulunup bulunmadığı, alacağı var ise miktarı, icra takibinde işletilen faiz miktar ve oranının usulüne uygun şekilde işletilip işletilmediği hususlarının belirlenerek talimat mahkemesine sunulan bilirkişi raporu da göz önünde bulundurularak düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi 03/03/2022 havale tarihli raporunda sonuç olarak, davalı şirket SMMM’si tarafından sunulan 2020 – 2021 yıllarına ait Yevmiye Defteri, Defter-i Kebir ve Envanter defterlerinin kanuni süresi içinde açılış ve 2020 yılı Yevmiye Defterinin kapanış tasdiklerinin yapıldığını, ancak 2021 yılı Yevmiye Defterinin kapanış tasdik tarihinin 30.06.2022 olması sebebiyle henüz kapanış tastiğinin yapılmadığını, taraflar arasında inceleme döneminde ticari bir ilişkinin var olduğunı, davalı şirket resmi defter kayıtlarında takip tarihi itibariyle, davacı …nin 18.812,81-TL tutarında alacaklı olduğunun görüldüğünü mütalaa etmiştir.
Her iki şirkete ait ticari defter ve belgelerin incelenmesi neticesinde, davacı şirketin davalı şirketten dava konusu icra takibinde talep edilen 18.812,81-TL tutarında alacaklı olduğunun belirlendiği, davacı şirket alacağının davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerde de yer aldığı, her iki defterin birbirini doğruladığı anlaşılmakla, davacı şirketin takip tarihi itibariyle davalı şirketten 18.812,81-TL tutarında alacaklı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Yukarıda da yer verildiği üzere davacı şirket alacağının her iki şirkete ait ticari defter ve belgelerde de yer aldığı, bu kapsamda alacağın likit mahiyette bulunduğu dikkate alınarak, icra inkar tazminatı talebinin de kabulü yönünde hüküm tesis edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun…….Dosya ……. Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, İzmir …………… İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası, davacı şirkete ait ticari sicil ve kayıtlar ile ticari defter ve kayıtlar, davalı şirkete ait ticari sicil ve kayıtlar ile ticari defter ve kayıtlar, davacı şirkete ait vergi sicil kayıtları ile 2020 ve 2021 yıllarına ait BA/BS formları, davalı şirkete ait vergi sicil kayıtları ile 2020 ve 2021 yıllarına ait BA/BS formları, talimat mahkemesi aracılığıyla alınan Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 10/01/2022 havale tarihli raporu, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 03/03/2022 havale tarihli raporu ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın taraflar arasındaki ticari alım satım ilişkisi kapsamında davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen faturalar ve cari hesap ekstresinden kaynaklanan alacağın davalı şirketten tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacak miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili ile davacı şirkete verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, İzmir …….İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine 18.812,81-TL asıl alacak bedeli üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, her iki şirkete ait ticari defter ve belgelerin incelenmesi neticesinde, davacı şirketin davalı şirketten dava konusu icra takibinde talep edilen 18.812,81-TL tutarında alacaklı olduğunun belirlendiği, davacı şirket alacağının davalı şirkete ait ticari defter ve belgelerde de yer aldığı, her iki defterin birbirini doğruladığı, davacı şirket alacağının likit mahiyette bulunduğu anlaşılmakla, açılan davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı …nin İzmir………. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasındaki icra takibine ilişkin İTİRAZININ İPTALİNE, İzmir 9. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasındaki icra takibinin 18.812,81-TL asıl alacak bedeli üzerinden, asıl alacağa 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri uyarınca yıllık %16,75 oranında ve değişen oranlarda ticari faiz uygulanmak suretiyle devamına,
2-Alacak miktarı likit olduğundan takip konusu kabul edilen asıl alacak miktarı olan 18.812,81-TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı …nden alınarak davacı …ne verilmesine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 1.285,10-TL karar ve ilam harcından, davanın açılışı sırasında peşin olarak yatırılan 227,22-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.057,88-TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 47,00-TL elektronik tebligat, 19,00-TL tebligat, 45,20-TL posta masrafı, 1.200,00-TL bilirkişi ücreti, 227,22-TL peşin harç ve 59,30-TL başvurma harcı olmak üzere toplam 1.597,72-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 5.100,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
7-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.24/03/2022

Katip …
¸e-imza

Hakim …
e-imza
¸