Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/471 E. 2022/448 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/471
KARAR NO : 2022/448

DAVA : Tazminat (Kasko Poliçesi Kaynaklı Rücuen)
DAVA TARİHİ : 05/08/2021
KARAR TARİHİ : 26/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilin … Sigorta ile kasko poliçesi yaptırdığı, müvekkil, poliçe primlerini düzenli olarak ödediği, Poliçe süresi devam ederken 01.08.2019 tarihinde müvekkilin oğlu … tarafından sevk ve idare edilen … plakalı araçla bir anlık kontrol kaybı yaşandığı, sonucunda park halinde bulunan … plakalı araçla kaza meydana geldiği, kazadan kaynaklı aracın aks ile alt takımın zarar görmesinden dolayı direksiyon hakimiyetini yeniden kaybettiği ve orada park halinde bulunan … plakalı bir diğer araca da çarptığı, kaza sonrası kazayla ilgili davalı sigorta şirketine değer kaybı için başvuruda bulunduğu ve yapılan ekspertiz incelemesinde … … …plakalı araçta 52.065,54-TL’lik hasar, 4.860,00-TL’lik işçilik tespit edildiği, dava tarihi itibariyle iş bu zararın miktarı taraflarınca bilinmemekle birlikte davalı sigorta şirketi zararı gidermekten imtina ettiği ve müvekkilin aracı yaptırma imkanı bulunmadığı için iş bu tarihe kadar araç yaptırılmamış vaziyette durduğu, müvekkilin aracında mevcut güncel zarar miktarının tarafımızca tespitinin mümkün olmaması sebebiyle bilirkişi incelemesi yapılmasına, müvekkilinin aracında meydana gelen şimdilik 100,00-TL belirsiz alacak şeklinde değer kaybının olay tarihi olan 01/08/2019 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte, araçta oluşan maddi zararın güncel miktarı olan fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla 70.000,00-TL’nin 01/08/2019 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkili şirket arasında arabam güvende genişletilmiş kasko sigorta poliçesi tanzim edilmiş olduğu, dava konusu talep teminat kapsamı dışında olduğundan işbu dava kapsamında müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartları İle Poliçe Özel Şart/klozları doğrultusunda sigorta ettirene yüklenen yükümlülükler hiçbir şekilde yerine getirilmediği, sigortalı araç sürücüsü tarafından müvekkili şirkete iki farklı beyanda bulunulduğu, işbu beyanların çelişkili ifadeler içerdiği, bu doğrultuda sigortalı tarafından gerekli yükümlülüklerin yerine getirilmemiş olması sebebiyle işbu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık, davacıya ait aracın park halindeki başka bir araca çarpması sonucu aracın aks ve alt takımının zarar görmesi nedeniyle uğranılan zarar var ise varlığı ve miktarının belirlenmesi ile bunların davalı sigorta şirketinden poliçe limiti dahilinde genişletilmiş kasko kapsamında talep edilip edilemeyeceği hususlarında toplanmaktadır.
Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartları A.I maddesinde kasko sigorta poliçesinin konusu düzenlenmiştir. Buna göre kasko sigortasının konusu ”Bu sigorta ile sigortacı, sigortalının poliçede belirtilen ve karayolunda kullanma izni olan motorlu ve motorsuz kara araçlarından, römork veya karavanlardan iş makinelerinden, lastik tekerlekli traktörler, diğer zirai tarım makinelerinden doğan menfaatin aşağıda belirtilen risklerin gerçekleşmesi sonucunda doğrudan uğrayacağı maddi zararları teminat altına alır.” şeklinde açıklanmıştır.
Kasko Sigortası Genel Şartlarında teminat altında kabul edilen riskler:
”a)Aracın karayolunda veya demiryolunda kullanılabilen motorlu, motorsuz araçlarla çarpışması,
b)Gerek hareket gerek durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar,
c)Üçüncü kişilerin kötü niyet veya muziplikle yaptıkları hareketler, ile fiil ehliyetine sahip olmayan kişilerin yol açacağı zararlar,
d)Aracın yanması,
e)Aracın veya araç parçalarının çalınması veya çalınmaya teşebbüs edilmesi” olarak düzenlenmiştir. Bunun yanında Genel Şartlarda teminat dışında kalan zararlar arasında düzenlenmeyen rizikolar için de ek kloz ile teminat sağlanabilir.
Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.3.3.4 tazminatın ödenmesine ilişkin maddesinde; sigortacının hasar ihbarı üzerine talep ettiği belgelerin kendisine eksiksiz olarak verilmesi ve zararın eksper vasıtasıyla tespiti kararlaştırılmış ise eksper raporunun tesliminden itibaren en geç 10 iş günü içinde genel ve özel şartlar kapsamında gerekli incelemeleri tamamlamak ve ödemeye engel bir durumun bulunmaması halinde tazminat miktarını tespit edip sigortalıya ödemek zorunda olduğu, tazminatın ödeme borcunun herhalde hasarın ihbarından itibaren 45 gün sonra muaccel olacağı açıklanmıştır.
Aracın pert olmasından kaynaklı olarak karşı açılan tazminat davalarında öncelikle sigortalı aracın riziko tarihi itibariyle gerçek değeri tespit ettirilerek, tamirinin ekonomik olup olmadığı, hurdaya ayrılmasının gerekip gerekmediğinin belirlenmesi ile tamir ekonomik değilse, aracın halen kimin uhdesinde bulunduğunun belirlenmesi, aracın davacı sigortalıda bulunması halinde, aracın kaza tarihindeki ikinci el piyasa rayiç değerinden sovtaj bedelinin mahsubu ile gerçek zarar miktarının belirlenmesi, aracın davalı sigorta şirketinde kalmış olması halinde ise ikinci el piyasa değerinden sovtaj bedelinin mahsup edilmeden zararın belirlenmesi gerekmektedir.
Poliçe düzenleme ve vade tarihinde yürürlükte bulunan 01.04.2013 tarihli Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartlarının “3.3. Sigorta Bedeli, Tazminatın Hesabı ve Ödenmesi” başlığı altında düzenlenen 3.3.2.2. bendinde “Onarım masraflarının sigortalı aracın rizikonun gerçekleştiği tarihteki değerini aşması ve aynı zamanda eksper raporu ile aracın onarım kabul etmez bir hale geldiğinin tespit edilmesi durumunda, araç tam hasara uğramış sayılır. Aracın tam hasara uğraması halinde, aracın hasar anındaki rayiç değeri ödenir. Bu durumda, aracın Karayolları Trafik Yönetmeliğinin ilgili maddesi hükümleri doğrultusunda hurdaya ayrıldığına dair hurda tescil belgesi sigorta şirketine ibraz edilmeden araç sahibine sigorta tazminatı ödenmez. Değeri tamamen ödenen araç ve aksamı, talep ettiği takdirde sigortacının malı olur. Aynı şekilde kısmi onarımlarda parçaların sigorta şirketi tarafından tedarik edilmesi halinde hasarlı parçalar talep ettiği takdirde sigortacının malı olur.
Onarım masrafları sigortalı aracın rizikonun gerçekleştiği tarihteki değerini aşsın veya aşmasın, ağır hasarlı aracın onarımının mümkün olduğunun eksper raporu doğrultusunda tespit edilmiş olması durumunda, aracın Karayolları Trafik Yönetmeliğinin ilgili maddesi hükümleri doğrultusunda trafikten çekildiğine dair “trafikten çekilmiştir” kaşeli tescil belgesi sigorta şirketine ibraz edilmeden araç sahibine sigorta tazminatı ödenmez.
Sigortalının ve sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişilerin aracın hasarlı haliyle sahibine terk edilmesine onay vermesi halinde aracın riziko tarihindeki rayiç değeri ile hasarlı hali arasındaki tutar sigortalıya tazminat olarak ödenebilir. Bu durumda ilgisine göre yukarıdaki paragraflarda düzenlenen usul çerçevesinde işlem yapılır. Sigortalının onayı ile aracı hasarlı haliyle sigortalıya terk ederek tazminatı ödemek isteyen sigortacı, tespit edip sigortalıya bildirdiği sovtaj bedelini bildirimden itibaren 1 aylık süreyle sınırlı olarak garanti etmiş sayılır. ” düzenlemesi yer almıştır.
Sigorta Sözleşmeleri Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmeliğin 5. maddesinde, bilgilendirmenin yazılı yapılmasının esas olduğu, sigortacının asgari bilgelendirme yapıldığının yükümlü bulunduğu düzenlenmiştir.
Dava dilekçesine ekli olarak sunulan dava konusu … … … plakalı araca ait olarak düzenlenen ruhsat suretinin incelenmesinde, aracın markasının Seat, tipinin 1P, ticari adının Leon 1.6 TDI CRI STYL DSG, modelinin 2012, araç sınıfının M1, cinsinin otomobil (çok amaçlı), kullanım amacının Yolcu nakli-hususi olduğu görülmektedir.
… Sigorta Anonim Şirketi nezdinde … … … plakalı araca ait olarak düzenlenen … poliçe no’lu “Arabam Güvende Kasko Poliçesi- Genişletilmiş Kasko” Sigorta Poliçesinin incelenmesinde, poliçenin 12/02/2019 ile 12/02/2020 tarihleri arasında geçerli olduğu, sigorta konusu araç bilgileri kısmında aracın markası ve tipinin Seat-Leon 1.6 TDI CR (105) Style olduğu, aracın türünün otomobil olarak belirtildiği görülmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanun’un 5. maddesinde de ticari davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları yer almaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanun’da düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2015/1724 Esas 2017/9209 Karar sayılı ilamında aynen; ”…zorunlu trafik sigortası olmayan araç muris adına kayıtlı kapalı kasa kamyonet olup kullanım amacı hususi-yük nakli olmakla ticari araç olmadığından…” denilerek kullanım amacı hususi-yük nakli olan kapalı kasa kamyonetin ticari araç olmadığı belirtilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/4281 Esas 2019/541 Karar sayılı ilamında aynen; ”…Dava, zorunlu mali mesuliyet sigortacısının, ehliyetsizlik sebebine dayanarak sigortalıya yönelttiği rücu davasıdır. Kazaya neden olan araç hususi kamyonet olup, ticari niteliği bulunmamaktadır….” ibarelerine yer verilerek, kullanım amacı hususi olan kamyonet vasfındaki aracın ticari mahiyetinin bulunmadığına dikkat çekilmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 2018/970 Esas 2018/687 Karar sayılı kararında aynen; ”…kullanım şekli “hususi” olarak belirtildiğinden dava tarihi olan 04.09.2015 itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı Kanun uyarınca davacı gerçek kişi tüketici, taraflar arasındaki sözleşme de tüketici işlemi sayılmakla davaya bakmakla tüketici mahkemesi görevli olduğundan mahkemece davaya bakmakla asliye ticaret mahkemesi görevli olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Nitekim Yargıtay 17. H.D’nin 2015/1724 E, 2017/9204K sayılı kararında da kulllanım şekli “hususi yük nakli” olan kamyonet, ticari araç olarak kabul edilmemiştir….” ibarelerine yer verilerek kullanım şekli hususi yük nakli olan aracın ticari araç vasfında olmadığına karar verilmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 2021/1483 Esas 2021/1039 Karar sayılı kararında aynen; ”…Davacı sigorta şirketi, bu davayı sigorta poliçesi akitine karşı açmış olup, sigortalanan aracın hususi otomobil olması birlikte değerlendirildiğinde görevli mahkemenin tayininde davacı ile sigortalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınmalıdır…” gerekçesiyle, davacı sigorta şirketinin dava dışı üçüncü kişiye ödediği bedeli sigortalısına rücu amacıyla ikame ettiği davalarda, sigorta poliçesi tahtında sigorta şirketi ile sigortalı arasındaki ilişkinin esas alınması gerektiği belirtilmiştir.
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 2018/1575 Esas 2019/1507 Karar sayılı ilamında aynen; ”…Davalı sigortalı gerçek kişi olup, dava konusu … … … plakalı aracın UYAP sisteminden kontrol edilen ruhsat bilgilerinden de aracın kullanım şeklinin “Hususi” olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda açıklanan yasa maddeleri ve düzenlemeler ışığında, davacı sigorta şirketi ile davalı sigortalı arasında akdedilen sigorta sözleşmesi bir tüketici işlemidir. O halde, tüketici işleminden kaynaklanan bu uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesi tarafından görülmesi gerekir.( Yargıtay 17. HD.’nin 18/03/2019 tarih ve 2016/7889 Esas-2019/3084 Karar, Yargıtay 17. HD.’nin 26/11/2018 tarih ve 2016/1475 Esas-2018/11274 Karar)
Bu nedenle ilk derece mahkemesince Tüketici Mahkemesi’nin görevli olduğu gözetilip göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usülden reddine karar verilmesi gerekirken davanın esası hakkında karar verilmesi doğru olmadığından ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir…” ibarelerine yer verilerek, sigorta şirketi ile sigortalısı arasında hususi kullanıma özgülenen araca ait olarak yapılan sözleşme tanzimi işleminin tüketici işlemi olduğu yönünde karar verilmiştir.
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 2020/1481 Esas 2021/559 Karar sayılı ilamında ise aynen; ”…davanın dayanağının taraflar arasında imzalanan Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta poliçesinin oluşturduğu, dava konusu aracın ruhsat bilgilerinde hususi araç olduğunun belirtildiği ve poliçenin ruhsat bilgileri doğrultusunda düzenlendiği ve yukarıda belirtilen yasa maddeleri kapsamında, taraflar arasındaki sözleşmenin tüketici işlemi olduğu anlaşılmış olup, davalının rant a car işi yapması ve dava konusu aracın kaza tarihinde kiralık araç olarak kullanılması nedeniyle, davalının tüketici olmadığı ve mesleki faaliyetler ile hareket ettiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi doğru olmayıp…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 2021/990 Esas 2021/1626 Karar sayılı ilamında da aynen; ”…dava konusu aracın ruhsat bilgilerinde hususi araç olduğunun belirtildiği ve poliçenin ruhsat bilgileri doğrultusunda düzenlendiği ve yukarıda belirtilen yasa maddeleri kapsamında, taraflar arasındaki sözleşmenin tüketici işlemi olduğu anlaşılmış olup, davalının dava konusu aracın kaza tarihinde kiralık araç olarak vermesi nedeniyle, davalının tüketici olmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi doğru olmayıp…” denilmiştir.
Yukarıda yer verilen ve yerleşik Yargıtay içtihatları ile Bölge Adliye Mahkemesi kararları çerçevesinde, taraflar arasındaki sigorta poliçesine konu kullanım amacı yolcu nakli-hususi olan aracın ticari vasfının bulunmadığı ortadadır.
28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3/k. maddesine göre; “Tüketici: ticari ve mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi” ifade eder. Tüketici işlemi ise Kanunun m. 3/l.bendinde tanımlanmıştır. Buna göre tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari ve mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık, vb. sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemini kapsar. Tüketici işleminden kaynaklanan uyuşmazlığın veya sözleşmenin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. ve 5. madde hükümleri kapsamında kalan, kanunda özel olarak düzenlenen ve ticari dava sayılan bir sözleşmeden kaynaklanmasının herhangi bir önemi yoktur. Aynı Kanun’un Diğer Tüketici Sözleşmeleri başlıklı 49/(1). maddesinde, finansal hizmetlerin her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili hizmetleri ifade ettiği, finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmenin ise finansal hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde sağlayıcı ile tüketici arasında uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmeler olduğu, aynı Kanun’un 83/2. maddesinde, taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer konularda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği, aynı Kanun’un 73/1.maddesinde ise, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu düzenlemesi yer almaktadır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, … poliçe no’lu “Arabam Güvende Kasko Poliçesi- Genişletilmiş Kasko” Sigorta Poliçesi ve hasar dosyası, dava konusu araca ait ruhsat fotokopisi, ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın davacıya ait aracın park halindeki başka bir araca çarpması sonucu aracın aks ve alt takımının zarar görmesi nedeniyle uğranılan zarar var ise varlığı ve miktarının belirlenmesi ile bunların davalı sigorta şirketinden poliçe limiti dahilinde genişletilmiş kasko kapsamında talep edilip edilemeyeceğine ilişkin olduğu, maddi tazminat talebinin dayanağının taraflar arasındaki … poliçe no’lu “Arabam Güvende Kasko Poliçesi- Genişletilmiş Kasko” Sigorta Poliçesi, 12/02/2019 ile 12/02/2020 tarihleri arasında geçerli olduğu, … poliçe no’lu “Arabam Güvende Kasko Poliçesi- Genişletilmiş Kasko” Sigorta Poliçesinde, poliçenin 12/02/2019 ile 12/02/2020 tarihleri arasında geçerli olduğu, sigorta konusu araç bilgileri kısmında aracın markası ve tipinin Seat-Leon 1.6 TDI CR (105) Style olduğu, aracın türünün otomobil olduğu, … … … plakalı araca ait olarak düzenlenen ruhsat suretinin incelenmesinde, aracın markasının Seat, tipinin 1P, ticari adının Leon 1.6 TDI CRI STYL DSG, modelinin 2012, araç sınıfının M1, cinsinin otomobil (çok amaçlı), kullanım amacının Yolcu nakli-hususi olduğu olarak belirtildiği dikkate alındığında yerleşik Yargıtay içtihatları ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları çerçevesinde hususi vasıftaki yolcu nakli olarak otomobilin ticari araç olarak kabul edilmediği de gözetildiğinde, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümleri uyarınca davacı gerçek kişi tüketici, taraflar arasındaki sözleşme de tüketici işlemi sayılmakla, iş bu dava açısından Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu, gerçek kişi sigortalıya ait olan ve ticari vasfı bulunmayan araç açısından düzenlenen sigorta poliçesinden kaynaklanan uyuşmazlık açısından mahkememizin görevli olmadığı, dava şartlarının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinde düzenlendiği, aynı maddenin 1-c. fıkrasında mahkemenin görevli olmasının yer aldığı, aynı Kanun’un 115. maddesinde ise mahkemenin dava şartlarının varlığını yargılamanın her aşamasında re’sen gözeteceğinin ve dava şartlarının bulunmaması durumunda davanın usulden reddine karar verileceğinin belirtildiği, usul ekonomisi ve yargılamanın süratle bitirilmesi ilkeleri nazara alınarak görev dava şartı yokluğu sebebiyle açılan davanın usulden reddine vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın görev dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2-HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli İZMİR TÜKETİCİ MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı diğer tarafın yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı. 26/05/2022

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)