Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/443 E. 2022/33 K. 13.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/443
KARAR NO : 2022/33

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 16/07/2021
KARAR TARİHİ : 13/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin kar amacı gütmeyen bir üretici kooperatif olduğunu, davalının kooperatif ortaklarından biri olduğunu, 2019 yılı üretim sezonunda mandalina ürünü İzmir ili genelinde az olduğu için, geçmiş yıllara nazaran piyasa değeri bir anda yükselince davalı, müvekkili kooperatif yönetimine hitaben vermiş olduğu 03/09/2019 tarihli dilekçe ile “sahibi olduğu mandalina bahçelerindeki 2019 yılı ürününün az ve kalitesiz olduğundan bahisle ürünü kooperatife vermeyip; serbest piyasada satacağını” bildirdiğini, bunun üzerine müvekkili kooperatifçe Seferihisar Sulh Hukuk Mahkemesi’ne delil tespiti talebi ile müracaat edildiğini, davalıya ait mandalina bahçelerindeki 2019 yılı ürününün miktar ve kalitesi açısından tespit yapılması talep edildiğini, Seferihisar Sulh Hukuk Mahkemesinin … D. İş sayılı dosyasına ziraat mühendisi bilirkişi tarafından sunulan rapora göre davalıya ait mandalina bahçelerinde 57.548 kg iç ve dış piyasada değerlendirilebilecek kalitede ürün bulunduğunun tespit edildiğini, davalıya da tebliğ edilen bu bilirkişi raporuna davalının her hangi bir itirazı olmadığını, ürünün az ve kıymetli olduğu 2019 üretim yılı ürününü davalının müvekkili kooperatife vermeyip üçüncü şahsa satmasının kooperatifin zararına bir işlem olduğunu, halen ödenmekte olan ve davalının üyeliği sırasında davalının da destekleri ile alınmış olunan kooperatif kredi borçları var iken ürünün davalı kooperatiften kaçırılarak bir başkasına satılmasının kooperatifi maddi açıdan zor duruma düşürdüğünü, davacı kooperatifin 2019 yılı bilanço sonuçlarına göre 2019 yılı toplam genel giderleri 497.407,43-TL olduğunu, üretici ortakların 2019 yılı toplam ürün miktarı 1.634.350 kg olduğunu, ürün miktarı bazında ortakların 2019 yılı için ödemekle mükellef oldukları birim gider miktarı 0,30-TL/Kg olup; davalının payına düşen 2019 yılı genel gider payı 57.548 Kg * 0,30-TL = 17.264,40-TL olarak hesaplandığını ve davalının payına düşen genel gider payını ödemesi konusunda Seferihisar Noterliğinin 22/06/2020 tarih ve … numaralı ihtarnamesi keşide edilerek 10 gün süre verildiğini, davalı tarafından ödeme yapılmaması nedeniyle Seferihisar İcra Dairesinin …. Esas sayılı dosyası üzerinden 2019 yılı bilançosuna göre davalının ortaklık payına isabet eden Yıllık İşletme Genel Gideri miktarının tahsili için icra takibi başlatıldığını, borçlu da yasal süre içinde icra takibine konu edilen borcun tamamına ve fer’ilerine itiraz ederek icra takibini durdurulmasına karar verildiğini belirterek davalının haksız itirazının iptaline, %20 icra inkar tazminatına hükmedilme ve Seferihisar Sulh Hukuk Mahkemesinin …/… D. İş sayılı dosyasında yapılan masrafların taraflarına ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından Seferihisar Sulh Hukuk Mahkemesi …….. Değişik İş nolu dosyası ile delil tespiti yaptırılarak bilirkişi raporu alınan İzmir İli Seferihisar İlçesi …Mahallesi …Ada … ve … numaralı parsellerin malikinin müvekkilin eşi ……. olduğunu, müvekkilinin 03.09.2019 tarihinde kooperatife dilekçe vererek “2019 yılı ürününün rekoltesi az ve kalitesi düşük olduğunu” gerekçe göstererek kooperatife vermeyip serbest piyasada satıldığını bildirdiğini, 130 ağaçlık 22 parseldeki ürünün Kooperatif tarafından kesilebileceğini de bildirdiğini, maliki olmadığı bahçelerden bazılarının ürününün bu yıl kooperatife verilemeyeceğini Kooperatif Ana Sözleşmesi 14. maddesi uyarınca kooperatife doğruluk ve dürüstlükle bildirdiğini, ürünlerin nasıl kullanılacağının yetkisinin tapu kayıt sahibinde olduğunu, müvekkile kendi mülkiyetinde olmayan yerlerden elde edilen ürünleri kooperatife teslim etmesi yükümlülüğü yüklenemeyeceğini, ayrıca eşine ait yerlerden elde edilen ürünleri kooperatife vereceğini de taahhüt etmediğini ve bilgilendirme görevini de yerine getirdiğini, müvekkilinin tespit raporuna süresinde itiraz ettiğini, müvekkil sadece tasarrufu kendisine ait olmamakla birlikte, daha önce ürününün kooperatife verilmesini sağladığı 13 ve 15 parsellerdeki ürünün kooperatife verilemeyeceği ile ilgili olarak bildirimde bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
1-Seferihisar Arabuluculuk Bürosunun …… Dosya ……… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-Seferihisar İcra Dairesinin …… Esas sayılı dosyası,
3-Seferihisar Sulh Hukuk Mahkemesinin ….D. İş sayılı dosyası,
4-Seferihisar İlçesi, …. Mahallesi, …… ada, ……. ve ……. parsellere ilişkin aktif pasif tapu kayıtları,
5-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, davacı …Kalkınma Kooperatifine üye olan davalı …’in 2019 yılı mandalina ürününü üçüncü bir kişiye satması neticesinde davacı kooperatifin zarara uğradığı iddiası kapsamında davacı kooperatifin 2019 yılı giderleri toplamı olan 497.407,43-TL’den davalının payına düşen 17.264,40-TL’nin davalıdan tahsili amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalı tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsili taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Seferihisar İcra Dairesinin …Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının davacı … olduğu, borçlunun davalı … olduğu, davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine 17.264,00-TL asıl alacak, 267,17-TL ihtarname masrafı ve 93,65-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 17.624,82-TL üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
Seferihisar Tapu Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, … ilçesi, …Mahallesi, …ada, … parsel, … parsel ve … parsel sayılı taşınmazlara ait takyidatlı tapu kayıtlarının eksiksiz olarak mahkememize gönderilmesinin istenildiği, müzekkereye verilen cevapta … ilçesi, …Mahallesi, …ada, … parsel, … parsel ve … parsel sayılı taşınmazların … … adına kayıtlı olduğu görülmüştür.
28/10/2021 tarihli duruşmanın 5 numaralı ara kararında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, davacı vekiline bilirkişi incelemesine esas olmak üzere dava konusu ticari defter kayıt ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş olup, verilen kesin süre içinde davacı vekilince ticari defterlerin bulunduğu yerin mahkememize bildirilmemesi durumunda, söz konusu ticari defter ve belgelere delil olarak dayanılmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtar edilmesine rağmen davacı vekili davacı kooperatife ait ticari defter ve belgeleri kendisine verilen kesin süre içerisinde mahkememize sunmadığı gibi, ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri verilen kesin süre içerisinde mahkememize bildirmemiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219. maddesinde; ”Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir.
Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir.” hükmü bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220. maddesinde ise; ”İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir.
Mahkemece, ibrazı istenen belgenin elinde bulunduğunu inkâr eden tarafa, böyle bir belgenin elinde bulunmadığına, özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da bilmediğine ilişkin yemin teklif edilir.
Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesinde de; ”Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen yasa hükümleri çerçevesinde davacı vekilinin davacı kooperatife ait ticari defter ve belgeleri kendisine verilen kesin süre içerisinde mahkememize sunmadığı, ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri de verilen kesin süre içerisinde mahkememize bildirmediği dikkate alındığında, davacı tarafın davacı kooperatifin ticari defter ve belgelerine delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılmaları hususunda davalı lehine usuli kazanılmış hak müessesesinin vuku bulduğu, bu kapsamda davacı kooperatifin ticari defter ve belgelerine delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılmalarına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı kooperatifin ticari defter ve belgelerine delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılmaları neticesinde, dava dilekçesine konu edilen iddiaların dosya muhteviyatında yer alan bilgi ve belgeler dahilinde incelenmesinin ve ispat edilebilmesinin mümkün olmadığı gözetilerek, davanın davacı tarafça usulüne uygun deliller vasıtasıyla ispatlanamadığı kanaatine varılmış ve bu doğrultuda hüküm kurma yoluna gidilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, Seferihisar Arabuluculuk Bürosunun …… Dosya……..Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, Seferihisar İcra Dairesinin ……. Esas sayılı dosyası, Seferihisar Sulh Hukuk Mahkemesinin ……. D. İş sayılı dosyası, … İlçesi, …Mahallesi, …ada, … parsellere ilişkin aktif pasif tapu kayıtları, ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın davacı …Kalkınma Kooperatifine üye olan davalı …’in 2019 yılı mandalina ürününü üçüncü bir kişiye satması neticesinde davacı kooperatifin zarara uğradığı iddiası kapsamında davacı kooperatifin 2019 yılı giderleri toplamı olan 497.407,43-TL’den davalının payına düşen 17.264,40-TL’nin davalıdan tahsili amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalı tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsili taleplerine ilişkin olduğu, Seferihisar İcra Dairesinin …….Esas sayılı dosyasında davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine 17.264,00-TL asıl alacak, 267,17-TL ihtarname masrafı ve 93,65-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 17.624,82-TL üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, davacı vekilinin davacı kooperatife ait ticari defter ve belgeleri kendisine verilen kesin süre içerisinde mahkememize sunmadığı, ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri de verilen kesin süre içerisinde mahkememize bildirmediği, davacı tarafın davacı kooperatifin ticari defter ve belgelerine delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılmaları hususunda davalı lehine usuli kazanılmış hak müessesesinin vuku bulduğu, bu kapsamda davacı kooperatifin ticari defter ve belgelerine delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılmalarına karar verildiği, dava dilekçesine konu edilen iddiaların dosya muhteviyatında yer alan bilgi ve belgeler dahilinde incelenmesinin ve ispat edilebilmesinin mümkün olmadığı gözetilerek, davanın davacı tarafça usulüne uygun deliller vasıtasıyla ispatlanamadığı anlaşılmakla, açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 80,70-TL karar ve ilam harcının, 212,87-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 132,17-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
4-Davalının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 5.100,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333.maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.13/01/2022

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)