Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/420 E. 2021/665 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/420
KARAR NO : 2021/665

DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/07/2021
KARŞI DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARŞI DAVA TARİHİ: 14/09/2021
KARAR TARİHİ : 16/09/2021

Yukarıda tarafları yazılı dava dosyasının yapılan incelemesi sonunda;
DAVA:
Davacı/karşı davalı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, Aydın ili, … İlçesi, … Mahallesi,… mevkiinde yer alan … ada, … parsel üzerinde inşa edilecek konutların ve işyerinin kaba ve ince inşaat işlerinin anahtar teslimi işi için davalı Yapı Kooperatifi ile 17/06/2016 tarihinde sözleşme imzalayarak inşaat taahhüt işini üstlendiğini, sözleşme tarihinde inşaat işlerinde uygulanacak KDV oranının %1 olduğunun belirtilip sözleşmenin 20. maddesinde ilgili yasanın uygulanması ve yürütülmesinde bir değişiklik olmadığı takdirde inşaat, imalat ve montaj hak edişlerine %1 KDV ekleneceği, ancak KDV oranında bir değişiklik olur ise artan miktar kadar hak edişe ilave edileceği, kooperatifin muafiyet belgesinin yükleniciye vermekle yükümlü olduğunun belirtildiğini, müvekkilinin yapmış olduğu işler karşılığında yapılan hak edişlerine %1 KDV oranını ekleyerek davalıya fatura kestiğini, davalının bu faturaları kabul edip müvekkiline bir miktar hak ediş ödemesi yaptığını, faturaları ticari defterlerine işleyip ilgili kuruma ödenmesi amacı ile müvekkiline ödenmesi gereken faturalardaki %1 KDV miktarını müvekkiline ödediğini, müvekkilinin de, davalı tarafından kendisine ödenen bu faturalarla ilgili KDV beyannamelerini Vergi Dairesi’ne süresinde verdiğini, Vergi Dairesi tarafından kesilen faturalara uygulanan KDV oranının %18 olması ve durumun düzeltilmesi gerektiğinin davacıya bildirildiğini, davacının da durumu davalı kooperatife bildirdiğini, davalı kooperatifin faturaların %18 KDV tutarı ile kesilmesi gerektiğini kabul etmemesi üzerine düzeltme işlemine gidilmesi gerektiği, bu yola gidilmez ise Vergi Dairesince müvekkili aleyhine ceza kesileceğinin öğrenildiğini, akabinde kooperatife davacı tarafça ihtarlar çekildiğini, davalının kooperatifin kurumlar vergisinden muaf olduğunu gösteren muafiyet belgesini ibraz etmediğini, kooperatifin arsasının kendisine ait olmadığı ve ruhsatının da kooperatif adına düzenlenmediğinin tespit edildiğini, sözleşmenin 20. maddesine rağmen davalı kooperatifin muafiyet belgesinin olmadığının, buna göre KDV oranının % 1 değil % 18 olarak hesaplanarak faturaların %18 KDV oranına göre kesilmesi gerektiğinin anlaşıldığını, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 28 inci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak yayımlanan 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı (BKK) eki (I) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için % 1, (II) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için % 8, bu listelerde yer almayan vergiye tabi işlemler için % 18 olarak tespit edildiğini, 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki (I) sayılı listenin 12 nci sırası ile konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işleri % 1 oranında katma değer vergisine tabi tutulduğunu, konu ile ilgili açıklamalara ise KDV Genel Uygulama Tebliğinin (II/G-4.2) bölümü ile 60 Numaralı KDV Sirkülerinin (3.6.5.) bölümünde yer verildiğini, bu bağlamda, konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işlerinde istisna veya indirimli oran uygulanabilmesi için; kooperatifin konut yapı kooperatifi statüsünde olması, işin konut yapı kooperatifine yapılması, yapılan işin inşaat işi olması ve taahhüde dayanması, şartlarının yanı sıra inşaatın yapıldığı arsanın tapu sicilinde inşaat taahhüt hizmetini alan kooperatif tüzel kişiliği veya kooperatifin bağlı olduğu üstbirlik adına tescil edilmiş ve inşaat yapı ruhsatının konut yapı kooperatifine verilmiş olmasının gerektiğini, ancak davalı kooperatifin yasada öngörülen bu şartları taşımadığını, %17’lik KDV farkının ödenmesi için davalıya ihtarname keşide edilmesine rağmen müvekkiline ödeme yapılmadığını, davalının cevabi ihtarnamede ödeme yapmayacaklarını bildirdiğini, ancak muafiyet belgesinin sunulmaması konusunda açıklama yapmadıklarını, müvekkilinin Vergi Usul Kanunu’na göre daha önceki faturalara atıf yapılarak ve hak ediş tarihleri de dikkate alınarak % 17 lik ek faturalar düzenlenip hak edişlere göre düzenlenen KDV beyannamelerinin düzeltilerek bağlı olunan Vergi Dairesine beyan edilip tahakkuklarının alındığını, faturaların ihtarname ile davalı kooperatife gönderildiğini, davalının ödeme yapmadığı gibi cevabi ihtarname ile faturaları kabul etmediğini bildirdiğini, eksik hesaplanan %17 KDV ‘nin ilgili döneminde beyan edilmemesinin 3065 Sayılı yasa ve 213 sayılı V.U.K. nu açısından suç teşkil edip müvekkilimin ileride telafisi güç ve imkânsız zararlarının doğmasına neden olması sebebiyle ve alacaklarının davalı tarafından belirtilen sürede ödenmemesi üzerine davaya konu takibin başlatıldığını, davalının haksız ve kötüniyetli olarak itirazda bulunduğunu, itirazının hukuki dayanağının da olmayıp zaman kazanmaya çalıştığını bildirmiş, itirazın iptali ile takibin devamına, davalının icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı /karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; taraflar arasında 17.06.2016 tarihinde inşaat sözleşmesi yapıldığını, yüklenicinin sözleşme gereğince yükümlülüğünü yerine getirdiği sürece, sözleşmenin 20.maddesi gereğince hak edişler düzenlenip ödemeler yapıldığını, ancak yüklenicinin yükümlülüklerini yerine getirmeyip sözleşmeyi ihlal etmesine rağmen, hak edişlere aykırı faturalar düzenleyip göndermeye başladığını, müvekkilinin karşılıklı onaylanmış hak edişlere ve sözleşmeye aykırı olarak düzenlenmiş olan faturaları yasal süresi içinde reddettiğini, davacının bu faturaları dayanak yaparak icra takibi yaptığını, sözleşmenin tacir olan yüklenici ile konut kooperatifi olan davalının yöneticileri arasında yapıldığını, yüklenicinin, inşaat işlerini çok iyi bilen bir mühendis olup ticaret hukuku ölçüleri içinde olayın bütün boyutlarını değerlendirebilecek, kar ve zarar hesaplarını yapabilecek nitelik ve deneyime sahip olduğunu, sözleşmenin tarafları bağlayıcı ve geçerli bir sözleşme olduğunu, yükleniciye ödenecek KDV oranının çok net olarak belirlendiğini, günlük yaşamda düzenlenen hizmet sözleşmelerinde, eser sözleşmelerinde ve taahhüt sözleşmelerinde KDV ödemesi ile ilgili düzenlemelerin tarafların serbest iradesi ve anlaşması sonucu saptandığını, hizmet veya imalat bedeli belirlenirken yapılan yazılı ve sözlü anlaşmada, “ KDV dahil “ veya “KDV hariç” gibi kavramların kullanıldığını, Çevre Bakanlığı birim fiyatları esas alınarak yapılan inşaat sözleşmelerinde de “Çevre Bakanlığı birim fiyatları artı KDV”, veya “birim fiyatları KDV hariç” veya “birim fiyatları artı % …..” 1 den 18 e kadar” rakamlar gibi ölçülerin konduğunu, birim fiyatların “işverene veya yükleniciye ait olduğu şeklinde” de düzenlemeler yapıldığını, bu düzenlemelerin tamamının hukuksal olarak geçerli ve uygulanabilir düzenlemeler olduğunu, dava konusu sözleşmenin 20. maddesinde de böyle bir düzenleme yapılarak kooperatifin yükleniciye % 1 KDV ödemesinin net olarak belirtildiğini, ayrıca yasalarla KDV oranlarının sözleşmeden sonra değişmemesi koşulu ile bu uygulamanın devam edeceğinin belirtildiğini, sözleşme tarihinden sonra KDV oranlarında yüklenici aleyhine bir değişiklik olmadığını, aksine düştüğünü, sözleşme süresi içinde ve daha sonra yüklenici aleyhine gelişmiş bir yasal ve yönetsel değişiklik olmayıp, sözleşmenin 20. maddesinin uygulanmasını ortadan kaldıracak veya uyarlanmasına neden olacak bir durum olmadığını, bu nedenlerle davanın reddinin gerektiğini, onaylanmış hak edişlerin kooperatif tarafından ödendiğinin kabul edildiğini, aradan dört yıl gibi bir süre geçtikten ve yüklenicinin yükümlülüklerini yerine getirmeden eksik ve hatalı imalatları bırakıp inşaat alanını terk etmesinden sonra, hakediş miktarları üzerinden yeniden KDV hesapları yaparak hiçbir dayanağı olmayan gerçek dışı faturalar düzenleyerek müvekkiline tebliğ etmek istediğini, müvekkilinin arka arkaya gönderilen bu faturaları süresi içinde reddederek iade ettiğini, yüklenicinin reddedilmiş olan bu geçersiz faturaları dayanak olarak alıp ilgili vergi dairesine KDV bildirim belgeleri sunduğunu, onaylanmamış faturaları sunarak, müvekkilini usule ve yasaya aykırı olarak borçlandırmak istediğini, böyle bir KDV borcunun kabul edilemeyeceğini, bir an için böyle bir KDV borcunun doğduğu varsayılsa bile öncelikle ilgili vergi dairesi tarafından yasaya ve usule uygun olarak bir KDV borçlandırılmasının, tahakkuk ettirilmiş bir KDV borcunun, yüklenici tarafından % 17 oranında ödenmiş bir KDV miktarının bulunmadığını, KDV ödenmediği için de yüklenicinin rücu yolu ile müvekkili aleyhine icra takibi yapmaya hakkı olmadığını, bu nedenlerle davanın reddinin gerektiğini, davacının, sözleşmede belirtilen süre içinde yükümlülüklerini eksiksiz ve hatasız olarak yerine getirmemesi üzerine 29.10.2018 tarihinde bir seviye tespit tutanağının düzenlenerek eksik ve hatalı yapılmış imalatların tespit edildiğini, yüklenicinin, daha sonra söz konusu imalatların bir bölümünü eksik ve hatalı olarak yaptığını, bu durumda müvekkilinin, yüklenicinin bilgisi dahilinde eksik ve hatalı imalatları başka taşeronlara yaptırıp bedelini ödediğini, yükleniciye verilmiş ek sürelerin de geçmesine rağmen şantiyeyi terk etmesi üzerine müvekkilinin 27 Ekim 2020 tarihli ihtarname ile eksik ve hatalı imalatları liste halinde bildirerek yükleniciden tamamlaması, ayrıca hatalı imalat nedeniyle, … Belediye Başkanlığı’nın vermiş olduğu para cezası ile çalıştırdığı işçilerin SGK primlerinin ödenmesi ihtarında bulunduğunu, yüklenicinin bu ihtara rağmen hiçbir çalışma ve ödeme yapmadığını, bu durumda dilekçede bildirdikleri eksik ve hatalı imalatlar ile yüklenicinin neden olduğu para cezalarının tahsili için karşı dava açtıklarını bildirmiş, istinat duvarı orta bölümdeki çatlama nedeni ile bu bölümün yeniden yapılması için 5.000-TL, B, C ve D Blokların çatı izolasyonlarının hatalı imalatının tamamlanması için 5.000-TL, E Blok asansör boşluğunun hatalı imalatının giderilmesi için 5.000-TL’si için, B ve D blokların arka dairelerinin banyolarının hatalı imalatının giderilmesi için 5.000-TL, apartman girişlerindeki su borularının ASKİ standardında yapılması için 5.000-TL, A, B, C, D ve E blok cephe boyalarının standart dışı ve kalitesiz olması nedeniyle yeniden yapımı için 5.000-TL, ruhsatsız olarak havuz yapımı için açılan kazı ve temele atılan beton için gereksiz yere ödenmiş olan bedel karşılığı için 5.000-TL, C Blok inşaatında 1+1 olan iki adet dairenin yapılmayan balkonlarının yapımı için 5.000-TL, yüklenicinin hatası sonucu … Belediye Başkanlığı’na ödenmiş olan toplam 22.587,80-TL’nin şimdilik 10.000-TL’lik kısmının tahsili için fazlaya dair haklarının saklı tutularak toplam 50.000-TL’nin ticari faizleri ile birlikte tahsiline, davacı tarafından açılmış olan davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava; taraflar arasında düzenlenen 17/06/2016 tarihli inşaat sözleşmesi başlıklı eser sözleşmesinin davalı tarafça 20.maddesi hükmüne aykırı davranıldığı iddiası ile Katma Değer Vergisi farkı alacağının tahsili için davacı tarafça davalı hakkında yapılan icra takibinde davalı tarafın borca ve ferilerine ilişkin itirazının iptali istemine ilişkin olup karşı dava; aynı sözleşmede yüklenicinin sözleşmedeki edimlerini eksik ve hatalı yerine getirdiği ve sözleşmeye aykırı davranması nedeniyle Belediye Başkanlığı’na ödenen para cezasından sorumlu olduğu iddiası ile doğduğu ileri sürülen alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar nispi ticari davalar ve yalnız bir ticari işletme ile ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruptan oluşur.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın yasal düzenlemelerce ticari sayılan davalardır. Bu davalar TTK’nun 4(1), kooperatifler kanununun 99, İİK’nun 154, Finansal kiralama kanununun 31, ticari işletme lehine kanununun 22. Maddelerinde sayılmış olup, bu nitelikteki davaların mutlak ticari dava sayılabilmesi için ilgili özel kanunlarda nitelendirilmesi ya da TTK’nun 4(1) maddesinde sayılmış olması yeterlidir.
Nispi ticari davalar ise, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili ve tarafların tacir olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. Uyuşmazlığın nispi ticari dava sayılabilmesi için bu iki koşulun birlikte varlığı zorunludur.
Üçüncü grup ticari davalar yalnız bir tarafın ticari işletmesini ilgilendirilen havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Bu davalar TTK’daki yasal düzenleme gereği uyuşmazlığını bir yanı tacir olmasa dahi bir yanının tacir olması halinde ticari dava sayılmıştır.
6335 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve uygulama şekli hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanununun ikinci maddesi ile değişik TTK’nun 5(1) maddesi gereğince ticaret mahkemesi ticari nitelikli davalara ve çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlendirilmiş olup, buna göre Asliye Ticaret Mahkemesi ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki görev ilişkisidir.
Somut olayda asıl davada davalı ve karşı davada davacı olan kooperatif, yapı kooperatifi olup, Kooperatifler Kanunu’nun birinci maddesinde tanımlandığı üzere kooperatifin ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerinin ve özellikle meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarını, işgücü ve parasal katkıları ile karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet sureti ile korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar olduğu, ticari anlamda kar amacının güdülmediği bu nedenle kooperatiflerin tacir sayılmasının nitelikleri gereği mümkün bulunmadığı, kooperatifin tacir sayılmayacağına ilişkin Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin süre gelen istikrarlı kararlarının varlığı, yukarıda açıklanan dava türlerine göre davanın mutlak ticari dava niteliğinde olmadığı gibi üçüncü grup ticari dava niteliğinde de bulunmadığı, davalı-karşı davacı yapı kooperatifinin ticari işletme kapsamında tacirlik faaliyeti yürütmelerinin bu kooperatiflerin Bakanlıkça kapanmalarını gündeme getiren yasak faaliyetlerden olması nedeniyle yapı kooperatifinin tacir olarak kabul edilmesinin mümkün bulunmadığı, buna göre davalı-karşı davacı yapı kooperatifinin tacir olmadığı, buna bağlı olarak ticari işletmesinin varlığının söz konusu olamayacağı göz önünde tutularak davanın nispi ticari dava sayılmasının da mümkün bulunmadığı birlikte gözetildiğinde gerek asıl dava ve gerekse karşı davaya konu uyuşmazlığın taraflar arasındaki 17/06/2016 tarihli inşaat sözleşmesinden kaynaklandığı anlaşılmakla uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde çözülmesi gerektiği ve mahkememizin görevsiz olup görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesinin zorunlu olduğu, görevin dava şartlarından olup HMK nun 115(1) maddesi uyarınca davanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın ve karşı davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine, dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle;
1-Görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın ve karşı davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2-HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli İZMİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20(1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın ve/veya karşı davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nun 343 ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile başvuru ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/09/2021

Başkan …
E-İMZA

Üye …
E-İMZA

Üye …
E-İMZA

Katip …
E-İMZA