Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/42 E. 2021/634 K. 09.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/42
KARAR NO : 2021/634

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 20/01/2021
KARAR TARİHİ : 09/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin …nde 5 yıldır komisyoncu olarak ticari faaliyetini sürdürdüğünü, il dışından sebze ve meyve temin ettiğini, Mersin ilinde müstahsillik yapan … aracılığıyla davalı firmanın elamanı ve mal tedarikçisi ile iletişime geçtiğini, belirli meblağda limon gönderilmesi konusunda anlaştıklarını, müvekkili tarafından davalı firmaya sebze ve meyve bedeli olarak 10/08/2020 tarihinde … Bankası … aracılığıyla 20.000,00-TL havale yapıldığını, yapılan havale karşılığında mal gönderilmediğini, alacağın tahsili amacıyla İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasıyla icra takibi yapıldığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline ve %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili mahkemenin Adıyaman mahkemeleri olduğunu, davacının dava dilekçesinde gönderilen havalenin limon bedeli olduğu hususunun gerçeği yansıtmadığını, davalının … plakalı aracı … isimli şahsa vadeli sattığını, …’ın araç satışından 20.000,00-TL borcu kaldığının, davacının 20.000,00-TL göndermesi halinde dava dışı üçüncü kişi …’nin 20.000,00-TL bedelli senedinin davacıya teslim edileceği ve aracın devrinin verileceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin üzerine düşen edimini yerine getirdiğini, bu hususların belge ile ispatlanacağını, müvekkilinin davacıya limon gönderme taahhüdünün bulunmadığının, müvekkilinin bu alanda faaliyetinin olmadığını, üçüncü kişi … ile davacı arasındaki ticari uyuşmazlığın müvekkilinin sorumluluğunda olmadığını, üçüncü kişi …’nin beyanına göre davacıya satıp teslim etmiş olduğu limonların bedeli olarak haksız ve mesnetsiz olarak davaya konu havalenin gönderildiğini, havalenin … isimli şahsın müvekkiline borcuna karşılık gönderildiğini, ticari teamüllere göre önce ürün teslim edilip sonra parasının ödendiğini, gönderinin davacının iddia ettiği gibi limon bedeli olmadığını belirterek davanın reddine ve %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı aslı,
2-İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası,
3-Davacı şirkete ait ticari defter ve kayıtlar,
4-Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 18/05/2021 havale tarihli raporu,
6-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, taraflar arasındaki mal alım satımına ilişkin olarak bulunduğu iddia edilen ticari ilişki çerçevesinde davacı tarafından davalı şirkete sebze ve meyve bedeli adı altında gönderilen 20.000,00-TL tutar karşılığında davalı şirket tarafından gönderilmesi gerektiği iddia edilen malların davacıya gönderilmemesi üzerine ödenen bedelin sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde davalı şirketten amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafıdan süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının davacı … olduğu, borçlunun davalı … olduğu, davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine 20.000,00-TL asıl alacak ve 475,00-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 20.475,00-TL üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
23/03/2021 tarihli duruşmanın 6 numaralı ara kararında, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, davacı vekiline bilirkişi incelemesine esas olmak üzere dava konusu ticari defter kayıt ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş, davacı vekili davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri kendisine verilen kesin süre içerisinde mahkememize bildirmiştir.
23/03/2021 tarihli duruşmanın 7 numaralı ara kararında ise, duruşmada hazır bulunmayan davalı vekili adına ticari defter ve belgelerini ibraz etmek ya da ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere; “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca bilirkişi incelemesine esas olmak üzere dava konusu ticari defter ve belgeleri iki haftalık kesin süre içerisinde sunmanız veya bulundukları yeri bildirmeniz, verilen kesin süre içinde ticari defterlerin sunulmaması veya bulunduğu yerin bildirilmemesi durumunda söz konusu ticari defter ve kayıtlara delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağınız ihtaren bildirilir.” şerhini içeren tebligat çıkartılmasına karar verilmiş, davalı vekili adına çıkartılan tebligatın usulüne uygun şekilde tebliğine rağmen, davalıya ait ticari defter ve belgeler verilen kesin süre içerisinde mahkememize sunulmadığı gibi, ticari defter ve belgelerin bulunduğu yer verilen kesin süre içerisinde mahkememize bildirilmemiştir.
Davacıya ait ticari defter ve belgelerin incelenmesi amacıyla dosyanın Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye tevdii ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, davacı şirkete ait ticari defter ve belgeler, İzmir … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası, davacıya ait ticaret sicil kayıtları, davacıya ait vergi sicil kayıtları, davacıya ait esnaf sicil kayıtları, dava dilekçesine ekli bulunan havale dekontu sureti, taraflara ait ticari defter ve belgeler, talimat dosyası ve içeriğinde yer alan bilirkişi raporu ile sair deliller birlikte değerlendirilerek; davacıya ait ticari defter ve belgelerin usulüne uygun şekilde tutulup tutulmadığı, davacıya ait ticari defter ve belgelerin onaylarının usulüne uygun şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, taraflara ait ticari defter ve belgelerin birbirini doğrulayıp doğrulamadığı, taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, var ise hangi sebeplerden kaynaklı olarak ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasında limon alım satımına ilişkin herhangi bir ilişki bulunup bulunmadığı, taraflar arasındaki mal alım satımına ilişkin olarak bulunduğu iddia edilen ticari ilişki çerçevesinde davacı tarafından davalı şirkete sebze ve meyve bedeli adı altında 20.000,00-TL gönderilip gönderilmediği, gönderilmiş ise davalı şirketçe davacı tarafından gönderilen bedel karşılığında limon ürününün davacıya gönderilip gönderilmediği, gönderilmemiş ise davalı şirketin davacı tarafından gönderilen 20.000,00-TL tutarında sebepsiz zenginleşip zenginleşmediği, bu kapsamda neticeten davacının davalı şirketten alacağının bulunup bulunmadığı, alacağı var ise miktarı, icra takibinde işletilen faiz miktar ve oranının usulüne uygun şekilde işletilip işletilmediği hususlarının belirlenerek talimat dosyası ve içeriğinde yer alan bilirkişi raporu da göz önünde bulundurularak düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişi 18/05/2021 havale tarihli raporunda sonuç olarak, davacı defter kayıtlarında taraflar arasında geçmişse dayanan bir ticari ilişki bulunmadığını, daha önce sebze ve meyve ticaretine ilişkin bir kayıt tespit edilemediğini, davacı kayıtlarında davacı tarafından banka kanalıyla gönderilen bedel karşılığı mal gönderildiğine ilişkin bir bilgi olmadığını mütalaa etmiştir.
23/03/2021 tarihli ön inceleme duruşmasında mahkememizce her ne kadar taraflar arasındaki uyuşmazlığın mal alım satımına ilişkin olarak bulunduğu iddia edilen ticari ilişki çerçevesinde davacı tarafından davalı şirkete sebze ve meyve bedeli adı altında gönderilen 20.000,00-TL tutar karşılığında davalı şirket tarafından gönderilmesi gerektiği iddia edilen malların davacıya gönderilmemesi üzerine ödenen bedelin sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde davalı şirketten amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafıdan süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili talebine ilişkin olduğu, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 50. maddesinde para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yetkiye dair hükümlerinin kıyas yolu ile uygulanacağının, ayrıca takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesinin de takibe yetkili olduğunun düzenlendiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceğinin belirtildiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesinde de para borçlarının alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edileceği hükmüne yer verildiği, alacaklı davacının yerleşim yerinin İzmir İli Buca ilçesinde olduğu göz önünde bulundurulduğunda yerleşik Yargıtay içtihatları, Bölge Adliye Mahkemesi kararları ve ilgili Kanun hükümleri doğrultusunda mahkememizin iş bu davaya bakmaya yetkili olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin yetki ilk itirazının reddine karar verilerek yargılamaya devam olunmuş ise de, taraflar arasında yazılı olarak herhangi bir sözleşme bulunmadığı, sözleşmenin varlığının yalnızca davacı tarafın soyut beyanından ibaret olduğu, ayrıca yerleşik Yargıtay içtihatları ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak davalarında yetkili mahkemenin belirlenmesi noktasında genel yetkili mahkemenin esas alınması gerektiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde; “Mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. maddesinde; ”Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.” hükmü yer almaktadır.
Yetki itirazının ileri sürülmesi usulü, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 19. maddesinde; “Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir.
Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.
Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir.
Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.” şeklinde belirlenmiştir.
Belirtine gerekçeler ve yukarıda yer verilen Kanun maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, davalı vekilinin süresinde ve usulüne uygun şekilde yapmış olduğu yetki ilk itirazının kabulü doğrultusunda mahkememizin yetkisizliğine karar vermek gerektiği kanaati hasıl olmuştur.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı aslı, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası, davacı şirkete ait ticari defter ve kayıtlar, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 18/05/2021 havale tarihli raporu ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın taraflar arasındaki mal alım satımına ilişkin olarak bulunduğu iddia edilen ticari ilişki çerçevesinde davacı tarafından davalı şirkete sebze ve meyve bedeli adı altında gönderilen 20.000,00-TL tutar karşılığında davalı şirket tarafından gönderilmesi gerektiği iddia edilen malların davacıya gönderilmemesi üzerine ödenen bedelin sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde davalı şirketten amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafıdan süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili taleplerine ilişkin olduğu, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine 20.000,00-TL asıl alacak ve 475,00-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 20.475,00-TL üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, davalı vekilinin süresinde sunmuş olduğu cevap dilekçesinde yetki ilk itirazında bulunduğu ve dosyanın davalının yerleşim yeri mahkemesi olan Adıyaman Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesini talep ettiği, davalı vekilinin süresinde ve usulüne uygun şekilde yapmış olduğu yetki ilk itirazının kabulünün gerektiği kanaatiyle mahkememizin yetkisizliğine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. maddesi kapsamında yetkili mahkemenin Adıyaman Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu anlaşıldığından, mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE,
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesi gereğince, tarafların yetkisizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesini talep edebileceklerinin, yetkisizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi durumunda davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
3-Tarafların yetkisizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri durumunda dosyanın yetkili ADIYAMAN NÖBETÇİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
4-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.09/09/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır