Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/379 E. 2021/1170 K. 21.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/379
KARAR NO : 2021/1170

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/07/2020
KARAR TARİHİ : 21/12/2021

İzmir … Sulh Hukuk Mahkemesinin 24/02/2021 tarihli …/… Esas …/… Karar sayılı görevsizlik kararı doğrultusunda mahkememize tevzi edilen İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’nün müvekkiline karşı diğer davalı … ile birlikte hareket ederek keşidecisi müvekkili olan 11/12/2019 tanzim tarihli 13/01/2020 vade tarihli 20.000,00-TL bedelli bir adet emre muharrer senedi İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …/… Esas sayılı dosyasıyla takibe koyduğunu, takibin kesinleştiğini, müvekkilinin gerek icra dairesine gerekse İzmir … İcra Hukuk Mahkemesi’nin …/…Esas sayılı dosyası ile borca itirazda bulunduğunu, dosyanın derdest olduğunu, ancak haciz uygulanması sebebiyle işbu davayı açmak gerektiğini, müvekkilinin diğer davalı …’tan “… … Mah. No:… … …/…” adresindeki taşınmazı işyeri olarak kiralamış olduğunu, taşınmazı kiralarken …’a 25.000 TL nakit verdiğini ve dava konusu olan sadece meblağı kurşun kalemle 25.000 TL olarak doldurulduğunu ve diğer unsurları doldurulmamış bir adet emre muharrer senet imzalayarak teminat olarak davalı …’a verdiğini, taraflar arasında kira bedeli konusunda ihtilaf çıkınca davalı …’in bu senedi 20.000 TL ve diğer unsurlarıyla birlikte doldurup diğer davalı İbrahim’e ciroladığını, davalı …’in İzmir …İcra Müdürlüğü’nün …/… Esas sayılı dosyasıyla 13 örnek icra takibi başlatıp İzmir … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …/… Esas sayılı dosyasıyla bedel tespit davası açtığını, diğer davalı …’in de müvekkiline karşı İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …/… Esas sayılı dosyası ile kendisine cirolanan teminat senedini icraya koyduğunu, müvekkilinin borçlu olmadığını, senedin teminat senedi olduğunu, davalıların kötü niyetle hareket ettiğini, davalıların aynı vekille temsil edildiğini, birbirlerinden haberdar olmamalarının mümkün olmadığını, takip ve hacizler nedeniyle müvekkilinin mağdur edildiğini, her ne kadar kambiyo senetlerinden kaynaklı ihtilafların çözüm yeri Asliye Ticaret Mahkemeleri olsa da temel ilişki kira ilişkisi olduğundan kira davalarına Sulh Hukuk Mahkemeleri baktığından davanın Sulh Hukuk Mahkemesinde açıldığını belirterek, davanın kabulü ile, 11/12/2019 tanzim tarihli, 13/01/2020 vade tarihli, 20.000 TL bedelli senetten, senedin konu edildiği İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …/… Esas sayılı dosyasındaki takipte takip çıkışında, işlemiş, işleyecek faizden ve ferilerinden ötürü davalılara borçlu olmadığının tespitiyle senedin iptal ve iadesini, İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …/… Esas sayılı dosyasındaki takibin iptalini, davalıların kötü niyetli olmaları nedeniyle %20’den az olmamak üzere müştereken ve müteselsilen tazminat ödemelerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle;Görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olduğundan görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, müvekkilinin borçlu ile kira ilişkisinden kaynaklı herhangi bir işi yada hukuki ilişkisi olmadığını, davacının takibe konu senedin teminat senedi olduğunu yazılı delil ile ispat etmek zorunda olduğunu, kira sözleşmesinde teminat senedine dair bir beyan olmadığını, kira sözleşmesinin 2016 tarihli olmasına rağmen bononun 2019 düzenleme tarihli olduğunu, takibin durdurulması talebinin kanuna ve uygulamaya aykırı olduğunu, davacının ancak paranın alacaklıya verilmemesini talep edebileceğini, ayrıca hacizlerin kaldırılması ve hacizli taşınmazın teminat olarak kabulünün de yasaya aykırı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı … dava dilekçesine karşı cevap dilekçesi sunmamıştır.
DELİLLER :
1-Taraflar arasında davacının davalı … …’den kiraladığı ‘… … Mahallesi, No:…, …/…’ adresinde bulunan kıraathaneye ilişkin olarak imzalanan kira sözleşmesi
2-Keşidecisi davacı … olan, 11/12/2019 tanzim, 13/01/2020 vade tarihli, 20.000,00-TL bedelli senet,
3-İzmir … İcra Hukuk Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyası,
4-İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı icra takip dosyası,
5-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, taraflar arasında davacının davalı … …’den kiraladığı ‘… … Mahallesi, No:…, …/…’ adresinde bulunan kıraathaneye ilişkin olarak imzalanan kira sözleşmesine teminat olarak verildiği iddia olunan, keşidecisi davacı … olan, 11/12/2019 tanzim, 13/01/2020 vade tarihli, 20.000,00-TL bedelli senet çerçevesinde davacının, davalı … tarafından tarafından İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında davacı aleyhine başlatılan icra takibine dayanak senetten dolayı davalılara borçlu olmadığının tespiti ile İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasındaki icra takibinin iptali, keşidecisi davacı … olan, 11/12/2019 tanzim, 13/01/2020 vade tarihli, 20.000,00-TL bedelli senedin iptali ve asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit ve istirdat davalarına ilişkin hususlar 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesinde; ”Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.
İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.
İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmisinden aşağı olamaz.
Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.
Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.
Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki yararın bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması hâlinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu hâlde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Pekcanıtez, H./ Atalay, O./ Sungurtekin Özkan, M./ Özekes, M.: İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında icra mahkemesinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarihli ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 tarihli ve 2011/13-576 E., 2011/747 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının davalı … olduğu, borçlunun davacı … olduğu, davalı alacaklı vekilinin davacı borçlu aleyhine 20.000,00-TL asıl alacak ve 299,18-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 20.299,18-TL bedel üzerinden icra takibi başlattığı görülmektedir.
İzmir … İcra Hukuk Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı borçlu vekilinin davalı alacaklı aleyhinde borca itiraz talebi ile dava ikame ettiği, yapılan yargılama sonucunda davacı tarafça ispatlanamayan davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davanın, taraflar arasında tanzim olunan kira sözleşmesine binaen teminat teşkil etmek üzere davalı tarafa teslim edilen senet dolayısıyla davacının borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkin olduğu dikkate alınarak, öncelikle bono vasfındaki kıymetli evraklar hakkında yasal mevzuat ve içtihatsal düzenlemelerden bahsetme gereği doğmuştur.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra hemen belirtelim ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 691/1).
Bonoda şekil şartları TTK’nın 688. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir.
Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir (Poroy,R.: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları 11. Bası, İstanbul 1989, s. 237 vd.).
Yerleşik Yargıtay içtihatları ve öğretide kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehtarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu sebeple de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehtar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel defi sebeplerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehtarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (12/4/1933 gün ve 1933/30-6 sayılı YİBK ).
Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu sebeple bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK’nın m. 191/1, TMK m. 6). Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükünün kaydın aksini iddia edene ait olacağında kuşku bulunmamaktadır.
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 14/10/2021 tarih ve 2019/2228 Esas 2021/1510 Karar sayılı ilamında aynen; ”…Karine olarak bir kambiyo senedinin mevcut bir borcun ifası veya itfası amacıyla verildiği kabul edilir.Kambiyo senetleri birer ödeme aracıdır. Borçlu, bononun başka bir amaçla verildiği yönündeki iddiasını yazılı delil ile ispatlamalıdır. Bu konuda tanık dinletilmesi de mümkün değildir. (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2018/2939 Esas, 2019/4786 Karar sayılı 2017/3521 Esas, 2019/1844 Karar sayılı kararları) Davacı taraf, dava konusu senedin teminat senedi olduğu ve senet nedeniyle borçlu olmadığı yönündeki iddiasını yazılı ve kesin delil ile ispatlayamamıştır. Bu nedenle mahkemece davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine…” denilerek, illetten mücerret olan senedin teminat senedi olduğunun ne şekilde ispat edilmesi gerektiğine dikkat çekilmiştir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar ve yasa hükümleri ile yerleşik yüksek yargı kararları ışığında davacı vekilinin tanık dinletme talebinin, dava konusu senedin teminat senedi olarak verildiğinin ancak yazılı delil ile ispat edilebileceği, davacı tarafça senedin teminat senedi olarak verildiğini ispata elverişli yazılı delil sunulamadığı gibi yazılı delil başlangıcı mahiyetinde olabilecek herhangi bir delilin de ibraz edilemediği göz önünde bulundurularak, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200. maddesi gereğince reddine karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı tarafça dava dilekçesinde iddia edilen hususlar açısından ispat yükünün davacı tarafta olduğu, dava konusu ve icra takibine konu keşidecisi davacı … olan, 11/12/2019 tanzim, 13/01/2020 vade tarihli, 20.000,00-TL bedelli senedin bono vasfında olduğu, dosyada bulunan kira sözleşmesi aslının incelenmesi neticesinde dava konusu senedin sözleşme gereğince teminat olarak verildiğine ilişkin herhangi bir ibarenin sözleşmede yer almadığı, senet üzerinde senedin kira sözleşmesine veya başkaca herhangi bir sebebe dayalı olarak teminat amacıyla verildiğine ilişkin bir şerhin bulunmadığı, senedin teminat senedi olarak verildiğinin ispatı açısından davacı tarafın iddiasını yazılı deliller vasıtasıyla ispatlaması gerektiği ancak davacı tarafça senedin taraflar arasında imzalanan kira sözleşmesine teminat teşkil etmesi amacıyla verildiğine ilişkin herhangi bir delilin dosyaya sunulamadığı, dava konusu senet üzerindeki imzaların davacıya ait olduğu hususunun davacı tarafın kabulünde olduğu, belirtilen sebepler dahilinde dava konusu senedin teminat olarak verildiğinin usulüne uygun deliller vasıtasıyla ispatlanamadığı, bu kapsamda davacının iddiasını usulüne uygun deliller vasıtasıyla ispatlayamadığı kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, taraflar arasında davacının davalı … …’den kiraladığı ‘… … Mahallesi, No:…, …/…’ adresinde bulunan kıraathaneye ilişkin olarak imzalanan kira sözleşmesi, keşidecisi davacı … olan, 11/12/2019 tanzim, 13/01/2020 vade tarihli, 20.000,00-TL bedelli senet, İzmir … İcra Hukuk Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyası, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı icra takip dosyası ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın taraflar arasında davacının davalı … …’den kiraladığı ‘… … Mahallesi, No:.., …/…’ adresinde bulunan kıraathaneye ilişkin olarak imzalanan kira sözleşmesine teminat olarak verildiği iddia olunan, keşidecisi davacı … olan, 11/12/2019 tanzim, 13/01/2020 vade tarihli, 20.000,00-TL bedelli senet çerçevesinde davacının, davalı … tarafından tarafından İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında davacı aleyhine başlatılan icra takibine dayanak senetten dolayı davalılara borçlu olmadığının tespiti ile İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasındaki icra takibinin iptali, keşidecisi davacı … olan, 11/12/2019 tanzim, 13/01/2020 vade tarihli, 20.000,00-TL bedelli senedin iptali ve asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında davalı alacaklı vekilinin davacı borçlu aleyhine 20.000,00-TL asıl alacak ve 299,18-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 20.299,18-TL bedel üzerinden icra takibi başlattığı, İzmir … İcra Hukuk Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyasında davacı borçlu vekilinin davalı alacaklı aleyhinde borca itiraz talebi ile dava ikame ettiği, yapılan yargılama sonucunda davacı tarafça ispatlanamayan davanın reddine karar verildiği, davacı tarafça dava dilekçesinde iddia edilen hususlar açısından ispat yükünün davacı tarafta olduğu, dava konusu ve icra takibine konu keşidecisi davacı … olan, 11/12/2019 tanzim, 13/01/2020 vade tarihli, 20.000,00-TL bedelli senedin bono vasfında olduğu, dosyada bulunan kira sözleşmesi aslının incelenmesi neticesinde dava konusu senedin sözleşme gereğince teminat olarak verildiğine ilişkin herhangi bir ibarenin sözleşmede yer almadığı, senet üzerinde senedin kira sözleşmesine veya başkaca herhangi bir sebebe dayalı olarak teminat amacıyla verildiğine ilişkin bir şerhin bulunmadığı, senedin teminat senedi olarak verildiğinin ispatı açısından davacı tarafın iddiasını yazılı deliller vasıtasıyla ispatlaması gerektiği ancak davacı tarafça senedin taraflar arasında imzalanan kira sözleşmesine teminat teşkil etmesi amacıyla verildiğine ilişkin herhangi bir delilin dosyaya sunulamadığı, dava konusu senet üzerindeki imzaların davacıya ait olduğu hususunun davacı tarafın kabulünde olduğu, belirtilen sebepler dahilinde dava konusu senedin teminat olarak verildiğinin usulüne uygun deliller vasıtasıyla ispatlanamadığı, bu kapsamda davacının iddiasını usulüne uygun deliller vasıtasıyla ispatlayamadığı anlaşılmakla, açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30-TL karar ve ilam harcının, davanın açılışı sırasında peşin olarak yatırılan 346,66-TL harçtan mahsubu ile bakiye 287,36-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı …’nün kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 5.100,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’ye verilmesine,
5-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333.maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı … vekilinin yüzlerine karşı, davalı …’nün yokluğunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.21/12/2021

Katip …
(E-İMZA)

Hakim …
(E-İMZA)

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.