Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/358 E. 2022/74 K. 25.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/358
KARAR NO : 2022/74

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 10/06/2021
KARAR TARİHİ : 25/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 28.07.2019 tarihinde … Mah. … Cad. No:… …/ … adresinde davalı … İdaresine bağlı ekiplerin kazı çalışmaları sırasında müvekkil şirketin şebekesinde hasar meydana geldiğini, olay yerine giden Arıza-Onarım-Bakım ekibi tarafından …-… Kabin …-… nolu BOX’dan enerji alan … nolu binaya ait branşman kablosunun patlak olduğunun tespit edildiğini ve tutanak düzenlendiğini, söz konusu hasara sebebiyet veren … İdaresine bağlı ekipler tarafından kablo tadilatı yapıldıktan sonra binaya tekrar enerji verildiğini, olay sonrası … ve … isimli kişilerin meydana gelen arızadan dolayı cihazlarındaki zararın karşılanması amacıyla müvekkil şirkete başvurduğunu, … Anonim Şirketi Buca İlçe Yöneticiliğince hasar tespiti yapılarak …’a 2.854,58-TL hasar bedelinin ve …’a 590,00-TL hasar bedelinin ödenmesinin 26.09.2019 tarihli …/… karar sayılı Komisyon Kararı ile uygun görüldüğünü, bu komisyon kararı gereği hasar bedellerinin müvekkil kurum tarafından ilgililere ödendiğini, müvekkil şirketin bu durumu … Genel Müdürlüğüne bildirerek zararın tazminini talep ettiğini ve hasar bedeli olan 3.444,58-TL’nin ödenmesi konusunda davalı tarafa ödeme ihtarını içeren tebligat gönderildiğini, bu tebligata rağmen hasar bedelinin ödenmemesi üzerine davalı … aleyhine İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, ancak davalı tarafın haksız ve dayanaksız itirazı sonrası icra takibinin durduğunu, davalı tarafın itirazının hiçbir haklı nedene dayanmadığını, sadece ödemeyi geciktirme kastı ile yapıldığını belirterek davalının haksız ve dayanaksız itirazının iptali ile takibin devamına ve %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından dosyaya delil olarak sunulan tutanağın usulüne uygun olarak düzenlenmediğini, tutanağın delil niteliği taşıyabilmesi için en az üç imzanın bulunması gerektiğini, davaya konu tutanakta ise iki imzanın bulunduğunu, bu imzalarda sadece ad ve soyadın bulunduğunu, imzalayanların görevlerinin tutanakta belirtilmediği gibi tutanakta hiç bir bilginin de bulunmadığını, usulüne uygun olarak tutulmayan bir tutanağa dayanılarak dava açılmasının ve delil olarak kabul edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, meydana geldiği iddia edilen zarar ile müvekkil idare arasında hiçbir illiyet bağının bulunmadığını, haksız fiilin unsurları olan hukuka aykırı fiil, zarar, kusur ve illiyet bağı şartları gerçekleşmediğinden davanın bu yönü ile de reddinin gerektiğini, davacı tarafın zararın doğduğunu ve bu zararın müvekkil idare tarafından verildiğini iddia ediyorsa bu iddiasını kesin delillerle ispatlamasının gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek üzere talep edilen tazminatın fahiş olup kabulünün mümkün olmadığını, davacı tarafça tek taraflı olarak herhangi bir tespit davası açılmaksızın fahiş bir hasar bedeli talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere yapılacak hasar hesaplamasında eşyaların kullanımından ve yıpranmasından kaynaklanan değer kayıplarının da dikkate alınmasının gerektiğini belirterek usul ve esasa ilişkin itirazların dikkate alınarak müvekkil idare aleyhine haksız ve yasal dayanaktan uzak olarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı aslı,
2-İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası,
3-… Şube Müdürlüğünün 21/09/2021 havale tarihli yazı cevabı,
4-Elektrik Mühendisi bilirkişi ve Makine Mühendisi bilirkişiden oluşan bilirkişi heyetinin 17/12/2021 havale tarihli raporu,
5-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, … Mahallesi, … Caddesi, No:.., …/… adresinde davalı kuruma bağlı ekiplerin 28/07/2019 tarihinde gerçekleştirdikleri kazı çalışmaları sırasında …-… … …-… numaralı boxtan enerji alan … numaralı binaya ait branşman kablosunun patladığının tespit edildiği iddiası kapsamında, davacı şirket abonelerinin arızadan dolayı cihazlarında meydana gelen zararın karşılanması amacıyla davacı şirkete yaptıkları başvuru akabinde başvuruda bulunan abonelere davacı şirketin 26/09/2019 tarihli …/… Karar sayılı Komisyon Kararı ile ödenen hasar bedellerinin, branşman kablosuna zarar verdiği iddiası çerçevesinde davalı şirketten rücuen tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacak miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili ile davacı şirkete verilmesi taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının davacı … Anonim Şirketi olduğu, borçlunun davalı… Genel Müdürlüğü olduğu, davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine 590,00-TL hasar bedeli 87,38-TL işlemiş faiz, 15,73-TL%18 KDV, 2.854,58-TL hasar bedeli, 421,23-TL işlemiş faiz ve 75,82-TL%18 KDV olmak üzere toplam 4.044,74-TL üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
Öncelikle, rücu ve halefiyet kavramları üzerinde durmakta yarar vardır:
Rücu hakkı; başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin mal varlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen, tazminat niteliğinde bir talep hakkıdır. Alacaklıyı tatmin eden kişi, alacaklının hakkından bağımsız kendi şahsında doğan bir hak elde etmektedir. Bu alacak hakkı, alacaklı ile asıl borçlu arasındaki asıl borç ilişkisindeki alacak hakkından bağımsız, rücu eden ile edilen arasındaki ilişkiden doğan yeni bir haktır. Başkasına ait borcu ifa ederek, mal varlığında kayba uğrayan kişiye mal varlığındaki söz konusu eksilmeyi talep edebilmek için hukuk düzeni rücu hakkını tanımıştır. Bunun sonucu olarak da rücu hakkı bu hakka sahip olan kişinin şahsında doğduğu anda muaccel olur. Bu nedenle, rücu hakkı için hakkın doğduğu andan itibaren zamanaşımı süresi işlemeye başlamaktadır.
Halefiyette ise; halef olan kişi alacaklıyı tatmin ettiği anda yeni bir hak elde etmemekte, alacaklıya ait olan hakkı kanundan dolayı olduğu gibi devralmaktadır. Bu nedenle, böyle bir alacak için de daha önce zamanaşımı işlemeye başlamış ise, alacak halef olan kişiye intikal etmesine rağmen işlemeye devam eder. Zira, daha önceden muaccel olmuş alacağın yeniden muaccel olması ve yeni bir zamanaşımının işlemeye başlaması mümkün değildir. Salt halefiyet hâlleri ile yasanın rücu hakkı verdiği hâller arasındaki en önemli fark, birincisinde alacaklıya ait bir hakkın intikal etmesi, ikinci hâlde ise, rücu hakkı sahibinin şahsında yeni bir hakkın doğmasıdır. Halefiyetin temelde bir rücu hakkına dayanmadığı durumlarda, alacak hakkı daha önce işlemeye başlayan zamanaşımı ile birlikte intikal eder. İkinci hâlde ise, rücu hakkı sahibi lehine, alacaklının hakkından bağımsız yeni bir hak meydana geldiğinden, bu andan itibaren yeni bir zamanaşımı işlemeye başlayacaktır.
… Müdürlüğünün 21/09/2021 havale tarihli yazı cevabında, arıza takip iş emri formu gönderildiği, yazı içeriğinde … İlçesi … Mahallesi, … Caddesi, No:… adresinde yerinde ve kayıtlarda yaptığıkları incelemede 27.07.2019 tarih saat 19:40’da Arıza Takip İş Emri Formu oluşturulduğunu ve 28.07.2019 tarihinde saat 15:30’da içme suyu branşman hattı yenilenerek arızanın giderildiğini, arıza çalışmasının nedeninin, eskimiş, özelliğini kaybetmiş, ekonomik ömrünü doldurmuş olan borunun yerine yenisinin döşenerek başka arızaların oluşumuna engel olması olduğunu, arıza çalışmasına kırıcı kompresör ve el ile kazı yapılarak 3 şebeke işçisi, 1 şoför, 1 ekip aracı ve 1 kamyon ile müdahale yapıldığını, çalışma esnasında el kırıcı kompresörü ile sehven bina branşman hattına ait elektrik kablo hasarı oluştuğunun mahkememize bildirildiği görülmüştür.
Dosyanın bir elektrik mühendisi bilirkişi ve makine mühendisi bilirkişiden oluşan heyete tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, hasar tespit tutanakları, faturalar, davacı kurum komisyon kararı, ödeme dekontları, davacı şirket tarafından davalı kuruma yapılan başvuru evrakı ve sair deliller birlikte değerlendirilerek, … Mahallesi, … Caddesi, No:…, …/… adresinde davalı kuruma bağlı ekiplerin 28/07/2019 tarihinde gerçekleştirdikleri kazı çalışmaları sırasında …-… …-… numaralı boxtan enerji alan … numaralı binaya ait branşman kablosunun patladığının tespit edildiği iddiası kapsamında, davalı kurum tarafından yapılan çalışma sebebiyle branşman kablolarının patlamasının mümkün olup olmadığı, patlaması mümkün ise bu durumun hangi sebepten kaynaklandığı veya kaynaklanabileceği, branşman kablolarının patlaması sonucunda tüketiciler tarafından sunulan faturalarda yer alan hasarların oluşmasının mümkün olup olmadığı, mümkün ise faturalarda yer alan hasar onarımlarının oluşabilecek hasar ile uyumlu olup olmadığı, hasar onarım bedellerinin oluşan hasar ve piyasa koşullarına göre uygun olup olmadığı, neticeten tüketiciler nezdinde oluşan hasar ile davalı kurumun fiili arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı, davacı şirketin tüketicilerine ödediği hasar bedelini davalı kuruma rücu edip edemeyeceği, edebilecek ise hangi miktar ve oranda rücu hakkının bulunduğu hususları ile sair hususların belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, elektrik mühendisi bilirkişi ve makine mühendisi bilirkişiden oluşan bilirkişi heyeti 17/12/2021 havale tarihli raporlarında sonuç olarak; 28.07.2019 tarihinde … Mahallesi … Caddesi No:… …/… adresindeki binanın içmesuyu borusunun değiştirme çalışmalarını yürüten … Genel Müdürlüğü ekipleri tarafından kazı işlemi sırasında aynı binaya elektrik şebakesinden gelen branşman kablosuna hasar verildiği konusunda herhangi bir ihtilaf bulunmamakta olup, … Genel Müdürlüğünün Mahkemeye gönderdiği 16.09.2021 tarihli yazısında “el kompresörü ile çalışma sırasında sehven elektrik branşman kablosuna hasar verildiği” belirtildiğini, elektrik şebekesinden binaya giden branşman kablosu trifaze (3 fazlı) kablodur. … Anonim Şirketi elemanlarınca düzenlenen hasar tutanağında bu kablonun nötr hattının koparıldığı belirtildiğini, nötr hattının kopması sonucu binadaki abonelerin elektrikli cihazlarında aşağıdaki sebeple arıza meydana gelmesi mümkün olduğunu, evlerde kullanılan bütün elektrikli veya elektronik cihazlar 220 volt faz-nötr gerilimi ile çalışacak şekilde imal edildiğini, kompresörün metal kırıcı ucunun kablo izolasyonunu delerek nötr hattını koparması ve kopan nötr hattının bu sırada diğer faz iletkenlerinden herhangi birine teması halinde nötr hattı da faz gerilimi ile yükleneceğinden, binadaki bazı evlere 220 volt faz- nötr gerilimi yerine 380 voltluk faz-faz gerilimi uygulanmış olacağını, (Örnek olarak kopan nötr hattı R fazına temas etmesi halinde R fazı da faz gerilimi ile yükleneceğinden, S ve T fazları üzerinden beslenen abonelere 220 volt yerine 380 volt faz faz gerilimi uygulanacaktır) evlerde bu sırada devrede olan cihazlar 220 volt gerilimle çalışacak şekilde yapılmış olduklarından, 380 voltluk gerilim uygulandığı anda arızalanmaları kaçınılmaz olduğunu, evlerde kullanılan kaçak akım koruma rölelerinin yada anahtarlı otomatik sigortaların yüksek gerilim uygulandığında devreyi açma özelliği ve görevi bulunmadığından bu koruma aygıtlarının söz konusu hasarı önleme niteliği de bulunmadığını, davaya konu cihazlardaki hasarın bu şekilde meydana geldiğini, … tarafından davaya konu adresteki bina önünde kazı çalışmalarına başlanmadan önce kazı yapılacak alanda başka kurumlara ait altyapıların bulunup bulunmadığının araştırılması, bu konuda bina maliklerinden binaya gelen elektrik, doğalgaz, telefon hatlarının nereden geçtiğinin öğrenilmesi, bina maliklerinden bilgi alınamaması durumunda diğer altyapı kuruluşlarından bilgi istenilmesi yada gözlemci talep edilmesi, kazı çalışmalarının bu bilgilere göre dikkatli ve özenli şekilde sürdürülmesi gerektiğini, dosya içerisinde … görevlilerince kazı çalışmalarına başlanmadan önce diğer altyapıların nereden geçtiği konusunda br inceleme yada araştırma yaptıklarına dair herhangi bir bilgi bulunmadığını, bu nedenle, davaya konu kablo hasarı nedeniyle, binadaki abonelerin elektrikli ve elektronik cihazlarında oluşan zararlardan, kazı çalışmasını dikkatsiz ve özensiz olarak yürüterek kablo hattının kopmasına sebebiyet veren … Genel Müdürlüğünün tam kusurlu ve sorumlu olduğunu, binadaki kablo hasarı neticesinde oluşan cihaz arızalarının onarımı için, dava dışı aboneler tarafından sunulan faturalar incelendiğinde; bu fatura tutarlarının cihazlarda oluşan arızaların boyutu ile orantılı ve hasar tarihindeki piyasa rayiçleri ile uyumlu olduğu kanaatine varıldığını, bu durumda … Anonim Şirketinin … Genel Müdürlüğüne rücu edebileceği hasar bedelinin, … isimli kişinin cihazlarında oluşan zarar için 2.854,58-TL, … isimli kişinin cihazlarında oluşan zarar için 590,00-TL olmak üzere toplamda 3.444,58-TL olduğunu, davacı … Anonim Şirketinin 3.444,58-TL’lik bu hasar bedelini … Genel Müdürlüğüne rücu edebileceğini, davacı şirket abonelerine hasar bedelini ödedikten sonra, … Genel Müdürlüğüne 05.02.2020 tarih ve …-… sayılı yazıyı göndererek 3.444,58 TL’lik hasar bedelinin 15 gün içerisinde ödenmesini talep ettiğini, bu yazı davacı şirketçe 02.03.2020 tarihinde PTT Kargo Müdürlüğüne teslim edilmiş olup, davalı idareye yazının ne zaman tebliğ edildiği konusunda bilgi bulunmadığını, davalının temerrüt tarihi tespit edilemediğinden, icra takip tarihine kadar işlemiş faiz hesabı yapılamadığını mütalaa etmişlerdir.
Davacı şirketin abonesi olan üçüncü kişiler nezdinde oluşan hasarın davalı kurum çalışanlarının kazı çalışmasını dikkatsiz ve özensiz olarak yürüterek kablo hattının kopmasına sebebiyet vermeleri neticesinde meydana geldiği, dolayısıyla davalı kurumun davacı şirketin aboneleri olan dava dışı üçüncü kişilerin zararlarından sorumlu olduğu, davacı şirketin abonelerine ödediği zarar bedellerini hasardan sorumlu olan davalı kuruma rücu etme hakkının bulunduğu anlaşılmakla, asıl alacak talepleri yönünden davanın usulüne uygun deliller vasıtasıyla ispatlandığı sonucuna ulaşılmıştır.
Tacirler arasında ihbar ve ihtarların usul ve yöntemi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/3. maddesinde; ”Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” hükmü ile belirlenmiştir.
Her ne kadar icra dosyasında yer alan ödeme emrinde, davacı tarafça dava dışı üçüncü kişilere ödenen asıl alacak kalemleri açısından işlemiş faiz bedelleri de talep edilmiş ise de, dava açılmadan önce davacı şirket tarafından davalı kurumun usulüne uygun araçlar vasıtasıyla temerrüte düşürüldüğüne dair herhangi bir delilin dosyada yer almadığı dikkate alındığında, işlemiş faiz taleplerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Ayrıca, dava konusu edilen asıl alacak bedelleri mahkememizce yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu neticesinde belirlendiğinden, asıl alacak bedellerinin likit olmadığı da izahtan vareste durumdadır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı aslı, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası, … Müdürlüğünün 21/09/2021 havale tarihli yazı cevabı, elektrik mühendisi bilirkişi ve makine mühendisi bilirkişiden oluşan bilirkişi heyetinin 17/12/2021 havale tarihli raporları ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın … Mahallesi, … Caddesi, No:…, …/… adresinde davalı kuruma bağlı ekiplerin 28/07/2019 tarihinde gerçekleştirdikleri kazı çalışmaları sırasında …-… …-… numaralı boxtan enerji alan … numaralı binaya ait branşman kablosunun patladığının tespit edildiği iddiası kapsamında, davacı şirket abonelerinin arızadan dolayı cihazlarında meydana gelen zararın karşılanması amacıyla davacı şirkete yaptıkları başvuru akabinde başvuruda bulunan abonelere davacı şirketin 26/09/2019 tarihli …/… Karar sayılı Komisyon Kararı ile ödenen hasar bedellerinin, branşman kablosuna zarar verdiği iddiası çerçevesinde davalı şirketten rücuen tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacak miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili ile davacı şirkete verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine 590,00-TL hasar bedeli 87,38-TL işlemiş faiz, 15,73-TL%18 KDV, 2.854,58-TL hasar bedeli, 421,23-TL işlemiş faiz ve 75,82-TL%18 KDV olmak üzere toplam 4.044,74-TL üzerinden icra takibi başlattığı, davalı tarafın süresinde yapmış olduğu itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, … Müdürlüğü tarafından arıza takip iş emri formu gönderildiği, yazı içeriğinde … İlçesi … Mahallesi, … Caddesi, No:… adresinde yerinde ve kayıtlarda yaptığıkları incelemede 27.07.2019 tarih saat 19:40’da Arıza Takip İş Emri Formu oluşturulduğunu ve 28.07.2019 tarihinde saat 15:30’da içme suyu branşman hattı yenilenerek arızanın giderildiğini, arıza çalışmasının nedeninin, eskimiş, özelliğini kaybetmiş, ekonomik ömrünü doldurmuş olan borunun yerine yenisinin döşenerek başka arızaların oluşumuna engel olması olduğunu, arıza çalışmasına kırıcı kompresör ve el ile kazı yapılarak 3 şebeke işçisi, 1 şoför, 1 ekip aracı ve 1 kamyon ile müdahale yapıldığını, çalışma esnasında el kırıcı kompresörü ile sehven bina branşman hattına ait elektrik kablo hasarı oluştuğunun mahkememize bildirildiği, bilirkişi heyetinin 17/12/2021 havale tarihli raporlarında sonuç olarak, … Anonim Şirketinin … Genel Müdürlüğüne rücu edebileceği hasar bedelinin, … isimli kişinin cihazlarında oluşan zarar için 2.854,58-TL, … isimli kişinin cihazlarında oluşan zarar için 590,00 TL olmak üzere toplamda 3.444,58-TL olduğunu mütalaa ettikleri, davacı şirketin abonesi olan üçüncü kişiler nezdinde oluşan hasarın davalı kurum çalışanlarının kazı çalışmasını dikkatsiz ve özensiz olarak yürüterek kablo hattının kopmasına sebebiyet vermeleri neticesinde meydana geldiği, dolayısıyla davalı kurumun davacı şirketin aboneleri olan dava dışı üçüncü kişilerin zararlarından sorumlu olduğu, davacı şirketin abonelerine ödediği zarar bedellerini hasardan sorumlu olan davalı kuruma rücu etme hakkının bulunduğu anlaşılmakla, asıl alacak talepleri yönünden davanın usulüne uygun deliller vasıtasıyla ispatlandığı, davacı tarafça dava dışı üçüncü kişilere ödenen asıl alacak kalemleri açısından işlemiş faiz bedelleri de talep edilmiş ise de, dava açılmadan önce davacı şirket tarafından davalı kurumun usulüne uygun araçlar vasıtasıyla temerrüte düşürüldüğüne dair herhangi bir delilin dosyada yer almadığı dikkate alındığında, işlemiş faiz taleplerinin yerinde olmadığı, ayrıca, dava konusu edilen asıl alacak bedelleri mahkememizce yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu neticesinde belirlendiğinden, asıl alacak bedellerinin likit olmadığı anlaşılmakla, açıklanan gerekçeler dahilinde açılan davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Açılan davanın KISMEN KABULÜ KISMEN REDDİ İLE,
1-Davalı… Genel Müdürlüğünün İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasındaki icra takibine ilişkin İTİRAZININ 590,00-TL hasar bedeli ve 2.854,58-TL hasar bedeli olmak üzere toplamda 3.444,58-TL asıl alacak bedeli yönünden İPTALİNE, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasındaki icra takibinin 590,00-TL hasar bedeli ve 2.854,58-TL hasar bedeli olmak üzere toplamda 3.444,58-TL asıl alacak bedeli üzerinden 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri uyarınca yıllık %13,75 oranında avans faizi uygulanmak suretiyle devamına, 87,38-TL işlemiş faiz, 15,73-TL KDV, 421,23-TL işlemiş faiz ve 75,82-TL KDV bedeli olmak üzere toplamda 600,16-TL’ye yönelik fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Alacak miktarı miktarı mahkememizce yapılan yargılama sırasında belirlenmesinden mütevellit likit mahiyette bulunmadığından icra inkar tazminatı talebinin REDDİNE,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 235,30-TL karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 59,30-TL harçtan mahsubu ile bakiye 176,00-TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 22,00-TL elektronik tebligat, 26,00-TL tebligat, 1,20-TL posta masrafı, 1.000,00-TL bilirkişi ücreti, 59,30-TL peşin harç ve 59,30-TL başvurma harcı olmak üzere toplam 1.167,80-TL yargılama giderinden davanın kabul oranı dikkate alınarak 994,52-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 3.444,58-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 600,16-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
8-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2. maddesi gereğince kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.25/01/2022

Katip …
(E-İMZA)

Hakim …
(E-İMZA)

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.