Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/355 E. 2021/1092 K. 30.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/355
KARAR NO : 2021/1092

DAVA : Menfi Tespit (Alım Satım)
DAVA TARİHİ : 29/04/2020
KARAR TARİHİ : 30/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Alım Satım) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının …San. Ve Tic. Ltd Şti’ den mezkur takip konusu daireyi tüm satış bedelini ödeyerek satın aldığını, hiç bir borcu bulunmadığını, daireyi satın aldığı … San. Ve Tic. Ltd Şti’ ile aralarındaki sözleşmede kesinlikle böyle bir ipotekten söz edilmediği gibi karşı yan … A.Ş ile davacı arasında da ipotek yada kredi vs. hiç bir anlamda da herhangi bir sözleşme bulunmadığını, mal sahibinin borcu, konuya ilişkin sözleşmesi ve haberi dahi olmadan böyle bir işlem tesisi, gerek kanuna gerekse hayatın olağan akışına vicdana kamu düzenine aykırı olduğunu, … A.Ş’ nin davacıyla arasında yükümlenilen bir sözleşme mevcut değil iken haberi dahi olmadan bir borçtan kaynaklı böyle bir ipotek ödeme emri gönderilmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Cumhuriyet Savcılığında …/… Hazırlık numarası ile suç duyurusunda da bulunduklarını, davacıya tebliğ olunmayan icra ödeme emrine karşı süresinde icranın geri bırakılması için İzmir … İcra Hukuk Mahkemesinin …/… Esas sayısı ile başvurdukların 30 gün içinde icranın geri bırakılması kararını corana sürecinden mahkemenin henüz karar veremediğini ve otuz gün de geçtiği için davalı banka, evlere değer tespiti için icra kanalı ile girmek için kapıyı icra emri bırakma noktasında olduklarını belirterek nedenle davacıya haksız, hukuksuz ve dayanaksız olarak tebliğ olunan İzmir … İcra Dairesinin …/… İcra Takip sayılı ödeme emrindeki total rakamdan müvekkiline payı oranında hesaplanan icra konusu borcun aslı davacıya ait olmadığı ve dolayısı ile böyle bir borcu olmadığının tespiti yönünde karar verilmesine, mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin karşı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekilinin 25/06/2020 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacının davada tüketici vasfına sahip olmadığını, buna istinaden mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerektiğini, davalı banka yönünden davanın husumet yönünden reddine, davalı banka mevzuatın aradığı şekilde basiretli tacirin kendisinden beklediği tüm yasal yükümlülükleri yerine getirdiğini, davanın ikame edilmesine davacının sebep olduğunu, adli yazılı belgelerin davalı banka aleyhine ileri sürülemeyeceğini, dava konusu taşınmaz davacı asil tarafından tüm ipotek, şerh ve takyidatları ve bunların hukuki sonuçlarını bilerek ve kabul ederek devir aldığını belirterek öncelikle görevsizlik kararı verilmesine, davacı tarafından ikame edilen haksız, hukuki mesnetten yoksun ve kötü niyeti davanın davalı banka açısından öncelikle husumet yönünden reddine, mahkeme aksi kanaatte olması halinde davanın davalı banka açısından esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
İzmir … İcra Dairesi’nin …/… sayılı icra dosyası, tapu ve sözleşme suretleri ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı …San. Ve Tic. Ltd Şti’ den takip konusu daireyi tüm satış bedelini ödeyerek satın aldığını, daireyi satın aldığı dava dışı … San. Ve Tic. Ltd Şti’ ile aralarındaki sözleşmede ipotekten söz edilmediği gibi davalı … A.Ş ile müvekkili arasında da ipotek yada kredi vs. hiç bir anlamda da herhangi bir sözleşme bulunmadığını, Cumhuriyet Savcılığında …/… Hazırlık numarası ile suç duyurusunda da bulunduklarını, davacıya tebliğ olunmayan icra ödeme emrine karşı süresinde icranın geri bırakılması için İzmir … İcra Hukuk Mahkemesinin …/… Esas sayısı ile başvurdukların 30 gün içinde icranın geri bırakılması kararını corana sürecinden mahkemenin henüz karar veremediğini ve otuz gün de geçtiği için davalı banka, evlere değer tespiti için icra kanalı ile girmek için kapıyı icra emri bırakma noktasında olduklarını iddia ederek davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının davada tüketici vasfına sahip olmadığını, görevsizlik kararı vermesi gerektiğini, müvekkili banka mevzuatın aradığı şekilde basiretli tacirin kendisinden beklediği tüm yasal yükümlülükleri yerine getirdiğini, davanın ikame edilmesine davacının sebep olduğunu, dava konusu taşınmaz davacı asil tarafından tüm ipotek, şerh ve takyidatları ve bunların hukuki sonuçlarını bilerek ve kabul ederek devir aldığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Dava, icra takibi nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir.
Davacı taraf, müvekkilinin satın aldığı ve … ili, … ilçesi, … Mahallesinde kain ve tapuda … ada, … parselde bulunan taşınmazın … Kat …-… Numaralı bağımsız bölümünde kayıtlı dairenin üzerinde davalı … A.Ş lehine ipotek bulunduğunu, söz konusu ipoteğin bu daireyi müvekkiline satıp tapuda devir işlemini yapan önceki malik tarafından kullanılan kredi nedeniyle tesis edildiğini, önceki malikin aynı zamanda bu binayı yapan müteahhit olduğunu, müvekkili tarafından tapuda taşınmaz devralınır iken gerek devreden malik ve gerekse tapu çalışanları tarafından müvekkiline taşınmaz üzerinde ipotek bulunduğu hususunda herhangi bir bilgi verilmediğini, müvekkiline sözlü ve ya yazılı bir bildirim yapılmadığını, müvekkili ve başka maliklerin inşaat firması tarafından dolandırıldığını, bu konuda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı ‘na şikayette bulunulduğunu, müvekkilinin ve diğer maliklerin davalı banka ile hiçbir ilişkilerinin bulunmadığını, diğer maliklerle ilgili olarak başka mahkemelerde görülmekte olan davalar bulunduğunu, müvekkilinin davalı bankaya hiçbir borcu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı taraf, bu hususlara ilişkin talepler içeren bu davasını İzmir … Tüketici Mahkemesinde açmış …/… E. …/… K. Sayılı dosya üzerinden görülen davada mahkemece ipotek tesisi sebebinin ticari nitelikteki genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığından bahisle görevsizlik kararı verilmiş ve dosya mahkememize tevdi edilerek mahkememizce yargılamaya devamla hüküm kurulmuştur.
Somut olayda, davacı tarafın satın aldığı ve tapuda adına devir yapılan taşınmaz üzerinde dava dışı satıcı şirket ile davalı banka şubesi arasında genel kredi sözleşmesi yapıldığı, bu sözleşmeden dolmuş ve doğabilecek tüm kredi borçlarına teminat teşkil etmek üzere … ili, … ilçesi, … Mahallesinde kain ve tapuda … ada, … parselde bulunan taşınmazın … Kat …-… Numaralı bağımsız bölümünde kayıtlı daire üzerinde davalı banka lehine 27/04/2016 tarihinde ipotek tesis edildiği, daha sonra söz konusu bu taşınmazın dava dışı şirket tarafından 05/09/2016 tarihinde davacıya satıldığı ve tapuda devir işleminin yapıldığı, taşınmaz devri yapılırken taşınmaz üzerinde az önce bahsi geçen ipoteğin bulunduğu, satışın bu ipotek yükü ile birlikte yapıldığı, daha sonra lehine ipotek tesis edilen davalı banka tarafından dava dışı satıcı şirkete kullandırılan kredilerin ödenmemesi gerekçesi ile İzmir … İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyası üzerinden ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlatıldığı, söz konusu takibin borçlularının …, …, …, …, …, …, …,…,…, …,…,…, …, …San. Ve Tic. Ltd. Şti. ve … olduğu, takip tutarının 3.413.662,66 TL olduğu anlaşılmaktadır.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit ve istirdat davalarına ilişkin hususlar 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesinde; ”Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.
İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.
İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmisinden aşağı olamaz.
Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.
Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.
Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki yararın bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması hâlinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu hâlde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Pekcanıtez, H./ Atalay, O./ Sungurtekin Özkan, M./ Özekes, M.: İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında icra mahkemesinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarihli ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 tarihli ve 2011/13-576 E., 2011/747 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
2004 sayılı İ.İ.K’nun 72.maddesinde borçlunun icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açılabileceği, bu sırada borç ödenmiş olursa davaya istirdat davası olarak devam edilebileceği düzenlenmiştir.
Davaya konu ihtilaf ipotek yükü ile satın alınan ve tapuda devri yapılan taşınmazdaki ipotek yükünden yeni malikin sorumlu olup olmadığı, buna bağlı olarak bu ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile başlatılan takipte menfi tespit isteminin dinlenebilir olup olmadığıdır.
İpotekli bir taşınmazın satış ve devrine engel bir durum meri mevzuatımıza göre bulunmamaktadır. Başka bir deyişle, ipotekli bir taşınmaz malikin talebi ile devredilebilir ve bu devrin yapılabilmesi ipotek alacaklısının izni veya muvafakatına bağlı değildir. Bu şekilde ipotekli bir taşınmazı satın alan malikin ipotek alacaklısına karşı sorumluluğu 4421 sayılı Türk Medeni Kanununun 888. Maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu yasal düzenlemeye göre ipotekli taşınmazın devri aksi kararlaştırılmış olmadıkça borçlunun sorumluluğunda ve güvencede bir değişiklik meydana getirmeyecektir. Bu yasal hüküm kapsamında ipotekli taşınmazın malikinin değişmesi, taşınmaz üzerindeki ipoteğe etkisi bulunan bir husus değildir. İpotek tesisine sebep olan borç ifa edilmediği takdirde ipotek alacaklısı ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlatıp ipotekli taşınmazın satışını isteyebilecektir. İpotekli taşınmazın malikinin değişmesi durumunda ilgili tapu müdürlüğü tarafından bu değişiklik İPOTEK ALACAKLISINA bildirilmelidir. İpotek alacaklısı ( somut olayda davalı banka), malik değişikliğinin kendisine tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde eski malike sorumluluğuna ilişkin herhangi bir bildirimde bulunmaz ise eski malik borçtan kurtulabilecektir. Somut olayda ise, eski malik zaten genel kredi sözleşmesi kapsamında davalı banka şubesine borçlu bulunmaktadır. Burada tapu müdürlüğünün bildirim yükümlülüğü sadece ipotek alacaklısına karşı bir sorumluluktur. Yoksa, davacı tarafın iddia ettiği gibi yeni malike herhangi bir bildirim yükümlülüğü bulunmamaktadır. Kaldı ki tapu sicili alenidir ve tapuya şerh edilen ipotek taşınmazın devri esnasında tapu sicilinden açıkça anlaşılabilecektir. Davacı ipotekli bir taşınmazı aldığını satış esnasında ve öncesinde bilmektedir veya bilmesi kendinden beklenmelidir. Türk Medeni Kanununun 856. Maddesi gereğince malik ile alacaklı banka şubesi arasında rehin sözleşmesi bulunduğu, sözleşmenin sicile tescil edildiği, aynı yasanın 889. Maddesine göre ipotekli taşınmazın biri veya bir kısmının başkasına devredilmesi ya da bölünmesi halinde tapu idaresince aksine bir anlaşma yoksa rehnin taşınmazlara değerleri oranlarında dağıtılarak işlem yapılması gerektiği, bu hususta taraflar arasında bir ihtilaf bulunmadığı tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bu itibarla, davacı tarafın taşınmazın üzerinde ipotek yükü bulunduğunu bilmeksizin taşınmazın satın alınıp tapuda devrinin yapıldığı ve taşınmaz üzerinde bulunan ipotek yükünden ve bu ipotek dayanak yapılarak başlatılan icra takibinden sorumlu olunmadığı yönündeki iddialarına mahkememizce itibar edilmemiştir. Bu hususlar davacı tarafça ispat da edilememiştir. Bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerektiği takdir ve sonucuna ulaşılmıştır.
Mezkur nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
Davanın REDDİNE,
Davalı taraf duruşmada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunun AAÜT tarifesine göre hesap ve takdir edilen 15.754,70 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından, davanın açılışı sırasında peşin olarak alınan 2.122,05 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.062,75‬ TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
Yargılama giderlerinin davacının üzerinde bırakılmasına,
HMK.nun 333.maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan gider avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 30/11/2021

Katip …
E-İmza

Hakim …
E-İmza