Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/353 E. 2021/681 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/353
KARAR NO : 2021/681

DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ: 09/06/2021
KARAR TARİHİ: 23/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili olduğu şirket ile davalı yan her ikisinin de tacir olduğunu, müvekkili olduğu şirket ile davalı tarafın 4.552,74-€ karşılığı özel bir zemin kaplama malzemesinin tedariki ve satın alınması konusunda aralarında anlaştığını, davalı tarafın kendilerine gönderilen teklifi ve içeriğindeki sözleşmeyi kaşelediğini ve imzalayarak mail ile müvekkiline gönderdiğini, elektronik iletide de “konu bölümüne “sipariş onayı” şeklinde belirttiğini, daha sonra vermiş oldukları siparişleri iptal ettiklerini, sözleşmeyi fesh ettiklerini, bunun üzerine müvekkil şirket adına cezai şartın davalı -borçludan taraflarına yazılı bir şekilde istendiğini, davalı- borçlu taleplerine olumsuz bir cevap verildiğini, ödemeyi ret ettiklerini, bunun üzerine taraflarınca icra takibi yapılmışsa da davalı- borçlu haksız ve kötü niyet ile icra takibine itiraz ettiğini, icra takibini durdurduğunu, açıklanan nedenler ile davanın kabulü ile davalının İzmir …İcra Müdürlüğünün …/… sayılı takip dosyasına yapmış bulunduğu haksız ve kötü niyetli borca ve yetkiye itirazının iptali ile takibin aynen devamına, alacaklarının likit olmasından dolayı yapılan itiraz sırf icranın sürüncemede bırakılması için yapıldığından icra takibindeki asıl alacak üzerinden, davalı yanın en az %20 icra inkar tazminatı ödemesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; açılan dava icra takibi gibi yetkisiz mahkemede açıldığını, her ne kadar davacı vekilince cezai şart niteliğinde alacak “söz konusu olduğu için alacaklının bulunduğu yer mahkemelerinin yetkili olduğundan söz edilmişse de bir cezai şart söz konusu olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte, sözleşmenin ifa yeri mahkemeleri yetkili olacağından dava konusu sözleşme geçerli olsa idi ifa yeri Marmaris olacağından yani ürünler Marmaris’te teslim edileceğinden Marmaris Mahkemelerinin yetkili olduğunu, müvekkili tarafından 15.10.2020 tarihinde yapılması kararlaştırılan ödeme, anlaşmanın iptal edilmesi nedeni ile yapılmadığını, taraflar arasında yapılan telefon görüşmelerinde de siparişin iptal edildiği hususunda bilgilendirmenin yapıldığını, bu nedenle peşinat ödenmediğini, bu halde taraflar arasında geçerli bir sözleşme ilişkisi kurulmadığını geçerli olmayan sözleşme ile belirlenen “cezai şart” geçerli olmadığını, öncelikle yetki itirazlarının kabulü ile dosyanın yetkili Marmaris Mahkemelerine gönderilmesine, yetki itirazlarının kabul edilmeyerek davanın esasına girilmesi halinde haksız ve hukuka aykırı davanın reddi ile takibin iptaline, kötü niyetle takip yapan alacaklı/ davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderlerinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası,
3-İcra takibine dayanak fatura,
4-Davacı tarafından çekilen ihtarnameye verilen cevap örneği,
5-Davacı şirket tarafından tanzim edilmiş ve davalı şirket tarafından kaşe vurulmak suretiyle imzalanmış ‘Tekliftir’ başlıklı belge,
6-Sair deliller.
DAVA KONUSU:
Açılan dava, taraflar arasında imzalandığı beyan edilen sözleşme kapsamında davalı şirket tarafından sipariş edilen ve bu kapsamda davalı şirkete teslimi amacıyla davacı şirketçe yurt dışından özel olarak sipariş edilen ürünün alınmasından davalı şirket tarafından vazgeçilmesi sebebiyle sözleşmenin 5 numaralı maddesinde kararlaştırılan sipariş bedelinin %30’u oranındaki ceza şart bedelinden alacağın tahsili amacıya davalı aleyhine başlatılan icra takibine süresinde yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir… İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının davacı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi olduğu, borçlunun davalı … olduğu, davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine 14.185,00-TL asıl alacak üzerinden icra takibi başlattığı, davalının süresinde yapmış olduğu itiraz üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davalının yerleşim yerinin Marmaris ilçesinde olduğu ve sözleşmenin ifa edileceği yerin Marmaris ilçesinde olduğundan bahisle yetki ilk itirazında bulunduğu görülmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde; “Mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. maddesinde; ”Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.” hükmü yer almaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 10. maddesinde ise; ”Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yetki itirazının ileri sürülmesi usulü, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 19. maddesinde; “Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir.
Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.
Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir.
Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.” şeklinde belirlenmiştir.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası, icra takibine dayanak fatura, davacı tarafından çekilen ihtarnameye verilen cevap örneği, davacı şirket tarafından tanzim edilmiş ve davalı şirket tarafından kaşe vurulmak suretiyle imzalanmış ‘Tekliftir’ başlıklı belge ve sair deliller ile birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu uyuşmazlığın taraflar arasında imzalandığı beyan edilen sözleşme kapsamında davalı şirket tarafından sipariş edilen ve bu kapsamda davalı şirkete teslimi amacıyla davacı şirketçe yurt dışından özel olarak sipariş edilen ürünün alınmasından davalı şirket tarafından vazgeçilmesi sebebiyle sözleşmenin 5 numaralı maddesinde kararlaştırılan sipariş bedelinin %30’u oranındaki ceza şart bedelinden alacağın tahsili amacıya davalı aleyhine başlatılan icra takibine süresinde yapılan itirazın iptali talebine ilişkin olduğu, İzmir … İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine 14.185,00-TL asıl alacak üzerinden icra takibi başlattığı, davalının süresinde yapmış olduğu itiraz üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, davalı vekilinin cevap dilekçesinde yetki ilk itirazında bulunduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. maddesinde yetkili mahkemenin davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğunun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceğinin belirtildiği, dava dilekçesine ekli olarak sunulan ve davacı şirket tarafından tanzim edilmiş, davalı şirket tarafından kaşe vurulmak suretiyle imzalanmış ‘Tekliftir’ başlıklı belgenin içeriği itibariyle ve taşıdığı unsurlar dikkate alındığında sözleşme niteliğinin bulunduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. maddesinde yetkili mahkemenin davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğunun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceğinin belirtildiği, davalının yerleşim yerinin Muğla İli Marmaris ilçesinde olduğu ve davalı vekilinin yetki ilk itirazının yerinde olduğu, yetkili mahkemenin Hakimler ve Savcılar Kurulunun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı Genel Kurul Kararı uyarınca Muğla Asliye Ticaret Mahkemelerinin iş bu davaya bakmaya yetkili olduğu anlaşılmakla, mahkememizin yetkisizliğine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. ve 10. maddeleri kapsamında yetkili mahkemenin Muğla Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu anlaşıldığından, mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE,
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesi gereğince, tarafların yetkisizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesini talep edebileceklerinin, yetkisizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi durumunda davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
3-Tarafların yetkisizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri durumunda dosyanın yetkili MUĞLA NÖBETÇİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
4-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.23/09/2021

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.