Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/35 E. 2021/528 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/35 Esas
KARAR NO : 2021/528

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 09/10/2019
KARAR TARİHİ : 01/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dosyada mübrez 03/07/2019 tarihli kaza tespit raporuna göre …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile … cad. No:… önünde park halinde iken geri manevra yapıp fatih caddesine katılacağı sırada sol şerit üzerinde geldiğinde aracının arka kısımlarına sol şerit üzerinde seyir halinde olan sürücü …’ın kullandığı elektrikli bisiklet ile çarpması sonucunda kaza trafik kazasının meydana geldiğini, bu kaza ile ilgili İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tahkikata devam ettiğini, müvekkilinin kaza sonrası Sağlık Bilimleri Üniversitesi İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Dr. Suat Seren Gögüs Hastalıkları hastanesinde tedavi gördüğünü, söz konusu kazaya sebebiyet veren … plakalı araç sürücüsünün tam ve asli olarak kusurlu olduğunu, yukarıda açıklanan nedenler ile fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı kalması kaydıyla bedensel zararlardan doğan tazminat haklarının geçici sakatlık dönemi için 500,00-TL Sürekli sakatlık dönemi, 2.000,00-TL iyileşme dönemi için 500,00-TL bakıcı gideri, sürekli dönem için ise 1.000,00-TL bakıcı gideri olmak üzere toplamda şimdilik 4.000,00-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından belirtilen evrakların ibraz edilmediğinden müvekkil şirketin gerekli işlemleri yaparak tazminat miktarını belirleyebilmesi ve ödeme yapabilmesinin mümkün olmadığını, özürlülük ölçütü, sınıflandırması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkında yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporunun eksik olduğunun davacıya iletildiğini ancak eksiklikler giderilmeden dava açma yolu tercih ettiklerini, müvekkil şirket aleyhine açılmış bulunan davanın davacı yanın dava şartı olan müvekkil şirkete başvuru şartını yerine getirmediğinden iş bu davanın usulden reddinin gerektiğini, müvekkil şirket dava açılmasına sebebiyet vermediği için yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-Gaziantep Arabuluculuk Bürosunun … Dosya …Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanak aslı,
2-Hasar dosyası,
3-Dava konusu trafik kazasına karışan araçlara ait ruhsat fotokopileri,
4-03/07/2019 tarihli trafik kazası tespit tutanağı,
5-… plakalı araça ait trafik tescil kayıtları,
6-İzmir Valiliği İl Göç İdaresinin 14/04/2021 havale tarihli müzekkere cevabı,
7-Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığının 07/05/2021 tarihli müzekkere cevabı,
8-Sair deliller.
DAVA KONUSU:
Açılan dava, 03/07/2019 tarihinde meydana gelen yaralamalı trafik kazasında yaralanan …’ın vücut bütünlüğünde kalıcı iş göremezlik oluşup oluşmadığı, yaralanması nedeniyle geçici iş göremezlik süresinin (iyileşme süresinin) ne kadar olduğu, oluşmuş ise kalıcı iş göremezlik ve iyileşme sürecinde çalışamaması sebebiyle davacı…’ın mahrum kaldığı ve kalacağı gelirlerinin, ayrıca davacı…’ın yaralanması sebebiyle sürekli veya geçici olarak bakıcı refakatine muhtaç olup olmadığı, bakıcı refakatine muhtaç ise süresinin belirlenmesi ile sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı bedelleri ile bakıcı giderleri davalı sigorta şirketinden tahsili taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Haksız fiil, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde; ”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 50. maddesinde ise ”Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” hükmü yer almaktadır.
Haksız fiil öğretide hukuka aykırı zarar verici fiil olarak tanımlanmakta ve unsurları; eylem, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve illiyet bağı olarak belirlenmektedir. Buna göre haksız fiilden bahsedebilmek için hukuka aykırı bir eylem bulunmalı, bu eylemden bir zararın doğması zararlandırıcı eylemde bulunan kişinin kusurlu bulunması ve zarar ile kusur arasında illiyet bağının olması gerekmektedir.
Bu beş unsurun varlığı halinde zarar veren kişi eylemden dolayı zarara uğrayan kişi ya da kişileri maddi ve manevi zararlarını karşılamak durumundadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesine göre haksız fiilin unsurlarını ispat etme yükü davacıdadır. Davacı zararı haksız eylemi ve zarar ile haksız eylem arasındaki illiyet bağını ispat etmek durumundadır.
Hakim, kusurlu veya hukuka aykırı bir fiili ile başkasına zarar verenin kusur durumunu, zararın ağırlını ve oluşan durumun özelliklerini gözeterek uygun ve hakkaniyete uygun bir tazminat belirler.
Haksız fiiller meydana geldikleri anda hukuki sonuç doğurur ve zarara neden olanların zararı tazmin borcu haksız fiil tarihinde ortaya çıkar. Haksız fiilin unsuru olan zarar, zarar görenin malvarlığında rızası dışında meydana gelen azalma ile zarar verici fiil olmasa idi bulunacağı durum arasındaki farktır ve zarar haksız fiilin meydana gelmesi ile gerçekleşmiş sayılır. Zarar verenin ve diğer sorumluların zararı tazmin yükümlülüğü herhangi bir ihbara ve ihtara gerek kalmaksızın olay tarihinde doğar. Haksız fiile bağlanan hukuki sonuçlar haksız fiil tarihi esas alınarak belirlenir ve bu nedenle haksız fiillerde olay tarihinde yürürlükte bulunan hukuk kuralları uygulanır. Başka bir deyişle zararın belirlenmesinde olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir.
Vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin ekonomik geleceğinin sarsılması nedeniyle ortaya çıkan zararlar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54. maddesinde; ”Bedensel zararlar özellikle şunlardır: 1. Tedavi giderleri. 2. Kazanç kaybı. 3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar. 4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.” şeklinde ifade edilmiştir. Bu hükümden de anlaşılacağı üzere vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin bu ihlâl nedeniyle ekonomik geleceği sarsılmış olabilir. Bu tür zararlar çalışma gücünün tamamen veya kısmen kaybı nedeniyle ortaya çıkan zararlar dışında ekonomik geleceğin sarsılmasının meydana getirdiği zararlardır. Ekonomik geleceğin sarsılması nedeniyle ortaya çıkan zararlar müstakbel zararlardır ve bu zararlar çalışma gücünde bir azalma olmasa dahi meydana gelmektedir. Vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişi çalışma gücünde bir azalma meydana gelmese dahi iş piyasasında yeni bir iş bulmakta veya eski işini korumakta güçlük çekmekte veya aynı işte çalışsa dahi ihlâlden öncesine nazaran daha çok emek sarf etmek zorunda kalmaktadır.
Trafik kazalarından kaynaklanan maddi ve manevi zararların tazmini için dava açmak için yasada öngörülen süre mağdurun uğradığı zararı ve failini öğrendiği tarihten itibaren 2 yıldır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesinde de bu süre 2 yıl olarak öngörülmüştür. Kaza sonucu dava açarak zararlarının giderilmesini isteyecek kişiler bu iki yıllık süre içinde dava açmak zorundadır. Her halükarda ise kazanın meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra dava açma hakkı zaman aşımına uğrar. Burada bir istisna vardır. O da eğer failin trafik kazası ile sonuçlanan eylemi aynı zamanda ceza kanunlarına göre suç teşkil ediyorsa ve bu suç için ceza kanunlarında daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörülmüş ise tazminat davası açma süresi de ceza kanunlarında düzenlenmiş olan daha uzun zaman aşımı süresine uzar. Bu husus 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesinin birinci fıkrasının 2. cümlesinde ”Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” şeklinde ifade edilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, ”işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı Yasa’nın 85/1. maddesinde, ”bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı Yasa’nın 85/son maddesinde ise, ”işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, ”sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir. (EREN Fikret, Borçlar Hukuku, 9. B, s. 631 vd.; KILIÇOĞLU Ahmet, Borçlar Hukuku, 10. B., s. 264 vd.).
2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.
Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hâkimin taktirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de (S. Ünan, “Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180) bu husus kabul edilmektedir.
Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesiyle de; işletenin aynı Kanun’un 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir.
Hemen belirtmelidir ki, işletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91. maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Öyle ise, hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınıp çözümlenmesi gerekmektedir.
Karayolları Trafik Kanunu’nda zorunlu trafik sigortasına ilişkin olarak, sorumluluğun kapsamı yanında, bu kapsam dışında kalan haller de açıkça düzenlenmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun ‘Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar’ başlıklı 92. maddesinde:
”Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.
a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,
c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,
d) Bu Kanun’un 105. maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,
e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,
f) Manevi tazminata ilişkin talepler” hükmü ile zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenleme altına alınmış, burada örnekseme yoluna gidilmeyip tek tek ve tahdidi olarak sorumlu olunmayan haller sıralanmıştır.
Bu noktada üzerinde durulması gereken hususlardan birisi, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 92/b. maddesinde yer alan “İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğuna” ilişkin hükümdür.
Bu hükümle kanun koyucu; tehlike sorumlusu zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumluluğu kapsamından, sadece tehlike sorumlusu olan işletenin eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararları çıkarmıştır.
Şu haliyle, anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararlar ise sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakılmış; böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğu benimsenmiştir.
Durum bu olunca, işletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölümü veya yaralanmaları halinde bundan kaynaklanan zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir.
Araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri ise 92. madde kapsamında yer almamakla sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir. 14/04/2016 günü yapılan ve 26/04/2016 tarihinde 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren değişiklik ile;
6704 Sayılı Kanunun üçüncü maddesi ile 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesi değiştirilmiş, değişik; ”MADDE 90- Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmü yer almaktadır.
Yine aynı Kanun’un 4. maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 92. maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir.
”g)Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri,
h)İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri,
ı)Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler”in de teminat dışı olduğu düzenlenmiştir.
Mahkememizce … Esas … Karar sayılı dosya kapsamında yapılan yargılama sonucunda davanın usulden reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinaf başvuru üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin 04/12/2020 tarihli … Esas … Karar sayılı kararı ile mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verilerek, dosya mahkememize gönderilmiş ve yukarıda yere verilen esas numarasını alarak dosyanın mahkememiz esasına kaydı yapılmıştır.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesinin 04/12/2020 tarihli … Esas … Karar sayılı kararı doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığına ve İzmir Valiliğine müzekkere yazılarak Suriye Arap Cumhuriyeti vatandaşı olan …. TC Kimlik numaralı…’ın yabancı uyruklu olması ve tabi olduğu Suriye Arap Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında yürürlükte bulunan bir karşılıklılık anlaşmasının bulunmaması nedeni ile 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuk Hakkında Kanun’un 48. maddesi gereğince Türkiye Cumhuriyetinde açacağı davalar açısından teminat ödeme yükümlülüğüne tabi olup olmadığının belirlenmesi açısından, … TC Kimlik numaralı…’ın 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 63. maddesinde düzenlenen ”Mülteci veya şartlı mülteci olarak nitelendirilemeyen, ancak menşe ülkesine veya ikamet ülkesine geri gönderildiği takdirde; a) Ölüm cezasına mahkûm olacak veya ölüm cezası infaz edilecek, b) İşkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacak, c) Uluslararası veya ülke genelindeki silahlı çatışma durumlarında, ayrım gözetmeyen şiddet hareketleri nedeniyle şahsına yönelik ciddi tehditle karşılaşacak olması nedeniyle menşe ülkesinin veya ikamet ülkesinin korumasından yararlanamayan veya söz konusu tehdit nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancı ya da vatansız kişiye, statü belirleme işlemleri sonrasında ikincil koruma statüsü verilir.” hükmü kapsamında ikincil koruma kapsamında kalıp kalmadığı hususunun Mahkememize bildirilmesinin, davacı … TC Kimlik numaralı…’ın ülkemizdeki hukuki konumuna ilişkim tüm bilgi, belge ve evrakların eksiksiz olarak mahkememize gönderilmesi istenilmiş, Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı tarafından davacıya ait kişisel bilgi formu mahkememize gönderilmiş, İzmir Valiliğince ise davacının 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 63. maddesinde düzenlenen ikincil koruma kapsamında yer almadığı mahkememize bildirilmiştir.
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuk Hakkında Kanun’un 48. maddesinde; ”Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır.
Mahkeme, dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutar.” hükmü düzenlenmiş, Türkiye Cumhuriyeti ile arasında karşılıklılık anlaşması bulunmayan yabancı ülke vatandaşının Türkiye Cumhuriyeti Mahkemelerinde dava açarken teminat göstermek zorunda olduğu hüküm altına alınmıştır.
Davacı vekili adına çıkartılan tensip tutanağını içerir ön inceleme duruşmasını bildirir e-tebligatın 06/11/2019 tarihi itibariyle usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, usulüne uygun şekilde tebliğe rağmen davacı vekilinin kendisine verilen kesin süre içerisinde mahkememizce belirlenen teminat bedelini mahkememiz veznesine depo etmediği anlaşılmış, davacı vekili İzmir Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesinin 04/12/2020 tarihli … Esas … Karar sayılı kararı akabinde yazılan müzekkerelere verilen cevaplar neticesinde de ilgili teminat bedelini mahkememiz veznesine yatırmamıştır. Bu kapsamda davacı açısından teminat dava şartının yerine getirildiğinden bahsetmek mümkün değildir.
Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan haller, dava (yargılama) şartlarıdır. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (kesin hüküm gibi). Dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi (davanın esasına girebilmesi) için gerekli olan da denir.
Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür. Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hakim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür.
Esasa ilişkin nihai karar ile taraflar arasındaki uyuşmazlık (esastan) sona erer ve hüküm kesinleşince (kesin hüküm ortaya çıkınca), artık o uyuşmazlık (dava konusu) hakkında, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz; açılırsa, kesin hükümden dolayı reddedilir (HMK m.303) (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt:3, s.3005).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/2. maddesinde; ”Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmüne yer verilmiş olup, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuk Hakkında Kanun’un 48. Maddesinde düzenlenen yabancı ülke vatandaşının teminat yatırması dava şartı bu madde kapsamına girmektedir.
Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesinde ise; ”Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” hükmü yer almaktadır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, … Sigorta Anonim Şirketi tarafından … plakalı araca ait olmak üzere düzenlenen … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ve hasar dosyası, İzmir İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Şube Müdürlüğü’nün … plakalı araca ait tescil kayıları, … plakalı araca ait Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi nezdinde bulunan tramer kayıtları, davacıya ait tedavi evrakları, SGK kayıtları, İzmir Valiliği İl Göç İdaresinin 14/04/2021 havale tarihli müzekkere cevabı, Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığının 07/05/2021 tarihli müzekkere cevabı ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 03/07/2019 tarihinde meydana gelen yaralamalı trafik kazasında yaralanan…’ın vücut bütünlüğünde kalıcı işgöremezlik oluşup oluşmadığı, yaralanması nedeniyle geçici iş göremezlik süresinin (iyileşme süresinin) ne kadar olduğu, oluşmuş ise kalıcı işgöremezlik ve iyileşme sürecinde çalışamaması sebebiyle davacı…’ın mahrum kaldığı ve kalacağı gelirlerinin, ayrıca davacı…’ın yaralanması sebebiyle sürekli veya geçici olarak bakıcı refakatine muhtaç olup olmadığı, bakıcı refakatine muhtaç ise süresinin belirlenmesi ile sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı bedelleri ile bakıcı giderleri davalı sigorta şirketinden tahsili talebine ilişkin olduğu, davacının Suriye Arap Cumhuriyeti tabiiyetinde bulunduğu ve Suriye Arap Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında yürürlükte bulunan bir karşılıklılık anlaşmasının bulunmadığı göz önünde bulundurularak 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuk Hakkında Kanun’un 48.maddesi gereğince 5.000,00-TL teminatın mahkememiz veznesine yatırılması için davacı vekiline 2 haftalık kesin süre verilmesine karar verildiği, belirtilen teminatın verilen kesin süre içerisinde mahkememiz veznesine yatırılmaması durumunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115/2. maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verileceği ihtar edildiği, davacı vekilinin kendisine verilen kesin süre içerisinde 5.000,00-TL teminatın mahkememiz veznesine yatırmadığı, mahkememizce davanın usulden reddine yönelik olarak verilen kararın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin 04/12/2020 tarihli … Esas … Karar sayılı kararı ile kaldırılmasına karar verildiği, mahkememizce kaldırma ilamı doğrultusunda yazılan müzekkere neticesinde İzmir Valiliğince davacının 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 63. maddesinde düzenlenen ikincil koruma kapsamında yer almadığının mahkememize bildirildiği, bu kapsamda dava şartlarının mevcut olduğundan bahsetmenin mümkün olmadığı, dava şartlarının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinde düzenlendiği, aynı maddenin 2. fıkrasında mahkemenin diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklı olduğunun düzenlendiği, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuk Hakkında Kanun’un 48. Maddesinde düzenlenen yabancı ülke vatandaşının teminat yatırması dava şartı bu madde kapsamına girdiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesinde ise Mahkemenin dava şartlarının varlığını yargılamanın her aşamasında re’sen gözeteceğinin ve dava şartlarının bulunmaması durumunda davanın usulden reddine karar verileceğinin belirtildiği anlaşılmakla, açılan davanın dava şartı yokluğu sebebiyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuk Hakkında Kanun’un 48. maddesi atfıyla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115/2. maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu sebebiyle USULDEN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 22. maddesi gereğince alınması gereken 59,30-TL karar ve ilam harcından, davanın açılışı sırasında peşin olarak yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile 14,90-TL harcın karar kesinleşince talep halinde yatırana iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı … Sigorta Anonim Şirketi kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/2. maddesi uyarınca 480,00-TL vekalet ücretinin davacı…’dan alınarak davalı … Sigorta Anonim Şirketine verilmesine,
5-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.360,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, tarafların yokluklarında, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.01/07/2021

Katip …
e -imzalıdır

Hakim …
e -imzalıdır

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.