Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/292 E. 2022/272 K. 22.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/292
KARAR NO : 2022/272

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/05/2021
KARAR TARİHİ : 22/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … Nakliyat Kumlama Boya İnşaat Taahhüt Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, kumlama ve boya işiyle uğraştığı, bu vesileyle müvekkil şirket ile davalı …. Metal Makina Otomotiv Nakliye İnşaat Turizm İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, davalı şirkete ait “39 adet demir korkuluk kumlama boya işinin malzemeli yapılması” işi üzerinde anlaşmış olup, müvekkilinin davalıya ait 39 adet demir korkuluğun kumlama ve boyama işini malzemeli olarak yerine getirdiği, taraflar arasında anlaşılan işin müvekkili tarafından yerine getirilmesi ardından müvekkilimiz 30.11.2016 tarihli ve de E seri, … Sıra No’lu toplam 3.451,50 TL değerindeki faturayı düzenlediği, söz konusu fatura, muhatabı olan davalı …. Şirketine de gönderildiği, yapılan iş ve de işin anlaşıldığı şekilde bitmiş olduğu hususlarında taraflar mutabık olmasına rağmen işin bitim tarihinden bu yana her türlü talebimize rağmen davalı şirketçe müvekkil şirkete ödeme yapılmadığı, yukarıda açıkladıkları nedenlerden ötürü 10.11.2016 tarihli ve de E seri, … Sıra No’lu toplam 3.451,50 TL değerindeki faturaya konu alacakların dava tarihinden itibaren ticari faizi ile tarafımıza ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı taraf usulüne uygun çıkartılan tebligatlara rağmen davaya cevap vermemiş, duruşmalara da katılmamıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Uyuşmazlığın, taraflar arasındaki kumlama ve boya işinden kaynaklı 30/11/2016 tarih E seri … sıra nolu 3.451,50 TL bedelli ödenmeyen faturanın ticari faiziyle birlikte tahsilinden ibaret olduğu anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 324. maddesinde; ”Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler.
Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır.
Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ”Harç ve avans ödenmesi” başlıklı 120. maddesinde ise; “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. (Ek:22/7/2020-7251/9 md.) Taraflardan her birinin ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen delil avansına ilişkin 324 üncü madde hükümleri saklıdır.” hükmü bulunmaktadır.
Öte yandan 06.08.2015 tarihli ve 29437 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin (Yönetmelik) 197. maddesinde, dava dilekçesinin, dava harca tabi ise harç ve gider avansı, harca tabi değilse gider avansı tahsil edildikten sonra tevzi edileceği ve tevzi formunun bir örneğinin başvuru sahibine verileceği hükme bağlanmıştır.
Yönetmeliğin “Harç, gider avansı ve delil avansının ödenmesi” başlıklı 205. maddesinde de; ” (1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade eder.
Adlî yardım talebiyle açılan dava ve işlerde adlî yardım konusunda bir karar verilinceye kadar harç, gider ve delil avansı alınmaz. Kanunlardaki özel hükümler saklıdır.
Gider avansının yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. Dava şartı olan gider avansının yatırılmaması veya tamamlanmaması hâlinde, dava, dava şartı yokluğundan reddedilir…” düzenlemesi bulunmaktadır.
Yönetmelikte gider avansının içinde delil avansı için gerekli giderler de gösterilmiştir. Gider avansının yatırılmaması halinde açılan dava, dava şartı yokluğundan reddedilir (Yön. m. 45/3); delil avansının yatırılmaması halinde ise, o delilden vazgeçilmiş sayılır. (Yön. m. 45/3). Bu durumda Yönetmeliğin 45. maddesinin 1. fıkrası ile 4 ve 5 fıkraları arasında uyum bulunmadığından, HMK.’nun 324. maddesi gözetilerek Yönetmeliğin 45. maddesinin 4. ve 5. fıkralarının öncelikle uygulanması gerekir (Pekcanıtez H./Atalay O./ Özekes., M., Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku 13. Bası, Ankara 2012, s.354).
Davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken, bir kısım sürelerin tespiti ise işin özelliğine ve tarafların durumuna göre hâkime bırakılmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 90. maddesine göre, “Süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeple artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler”.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 94. maddesi ise; “Kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.” hükmünü içermektedir.
O hâlde, kanunun tayin ettiği süreler hâkim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, hâkimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hâkim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi hâlinde, karşı taraf yararına usuli kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hâkim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur.
Bu şekilde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere düzenlenen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hâkimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hâkim tarafından hemen yerine getirilmelidir.
Mahkememizin 18/01/2022 tarihli oturumunda davacı tanığı …, kendisinin muhasebeci olarak … Nakliyat firmasında çalıştığını, kumlama boyama işi yaptığını, firma, gelen metal çelik işlerin kumlanıp boya yaptıktan sonra sevk ettikleri, firma sahibi anlaşma yaptığı, kendilerinin işi içerde bitirdiği, işin yapıldığı zaman kendisinin orda olduğu, irsaliyesini yaptıkları, gönderdikleri, ondan sonra ödemesi yapılmadığı, yapılmayan ödemeden dolayı da firma sahibinin dava açtığını, kendisinin söyleyeceklerinin bunlar olduğunu beyan etmiştir.
Aynı oturumda davacı tanığı …, kendisinin … firmasının ön muhasebe sorumlusu olduğunu, yıllardır burda çalıştığını, YDÇ sorumlusu … bey ile telefonla görüştüklerini, kumlanacak malzemeler ve işlerin fabrikalarına geldiğini, kumlama ve boya işlemi yapıldığı, ardından firmaya gönderildiği, faturayı kendisinin düzenlediğini, ama karşılığında henüz herhangi bir ödeme alamadıklarını beyan etmiştir.
Mahkememizin 22/03/2022 tarihli duruşmasında; Davacı vekilinin mazeret talebinin mesleki olarak gerekçelendirilmediği, vekaletnamesinde birden fazla vekil ile dosyaya sunulan yetki belgelerinde 2 vekil ile daha yetkilendirildiği, diğer vekillerin davacı vekilinin başka duruşmalarına katılabileceği, davacı vekilinin buna rağmen duruşmaya katılmadığı, mazeret talebinde başkaca bir açıklamaya da yer verilmediği gözetilerek reddine karar verilmiştir.
Dosyada 18/01/2022 tarihli davacı vekilinin hazır olduğu önceki celsede bilirkişi incelemesi ara kararının oluşturulduğu, ara kararın gereği olarak davacı vekilince herhangi bir kayıt sunulmadığı ya da ticari defter ve kayıtların bulunduğu yerin bildirilmediği ve bilirkişi ücretinin yatırılması için ihtar edildiği halde bilirkişi ücretinin yatırılmadığı, davalı şirkete HMK.’nun 222.maddesi gereği ihtarat içerir defter ibraz davetiyesinin tebliğe çıkartıldığı, davalı şirketçe de herhangi bir kayıt sunulmadığı görülmüştür.
Dava dilekçesi içeriği ile netice-i talep açısından tahkikat yapılabilmesi amacıyla esaslı unsur olan fatura alacağının tespiti ve davacının dayandığı hususların kesin ve net olarak belirlenebilmesi açısından yaptırılacak bilirkişi incelemesinde kullanılmak üzere gerekli olan delil avansının davacı vekilinin hazır olduğu celsede ihtaratlı olarak kurulan kesin süre içerir ara karar gereği son celseye değin yerine getirilmediğinden davacı tarafın bilirkişi incelemesi deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılması gerektiği izahtan vareste olup, açıklanan gerekçeler dahilinde davacı tarafın, iddiasını usulüne uygun deliller vasıtasıyla ispatlayamadığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-İspatlanamayan davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL harcından peşin yatırılan 59,30-TL harcın indirilmesi ile geriye kalan 21,40-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından sarf olunan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-HMK.nun 333.maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan gider avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
5-7155 sayılı yasanın 19/12/2018 tarihinde yürürlüğe giren 23.maddesiyle eklenen 6325 sayılı yasanın 18/A maddesi gereğince taraflar arasında yapılan arabuluculuk faaliyeti sonunda, ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere Hazine tarafından karşılanan 1.320,00-TL arabulucu ücretinin yargılama gideri olarak davacıdan alınarak, Hazineye gelir kaydına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere tarafların yokluğunda karar verildi. 22/03/2022

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)