Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/279 E. 2022/304 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/279
KARAR NO : 2022/304

DAVA : Menfi Tespit (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/05/2021
KARAR TARİHİ : 06/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ile dava dışı … İnşaat Ltd. Şirketi arasında 21.03.2011, 16.09.2011, 04.11.2015 ve 21.12.2017 tarihli genel kredi sözleşmelerinin yalnızca son sayfalarını müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, müvekkilinin kefaletinin geçerli olmadığını, TBK’nun 582(1) maddesi uyarınca; kefalet sözleşmesinin, mevcut ve geçerli bir borç için yapılabileceğini, buradaki önemli kıstasın borcun önceden belirlenebilir olmasının gerektiğini, kefilin depo talebinden sorumlu tutulabilmesi için sözleşmede bunun açıkça belirlenmesi gerektiğini, sözleşmelerin, kefalete ve teminat mektubuna ilişkin bölümlerinde gayri nakdi kredilerin depo edilmesinin kefilden istenebileceğinin düzenlenmediğini, düzenlenmiş ise bu düzenlenmenin genel işlem koşulu niteliğinde olup yazılmamış sayılması gerektiğini, müvekkili ile şartların hiçbir şekilde tartışılmadığını, tartışıldığına ilişkin herhangi bir ibarenin de sözleşmenin ilgili sayfalarında belirtilmediğini, komisyon, BSMV gibi şartlara ilişkin sözleşmesel maddelerin de genel işlem koşulu olup bunların da tartışılmadığını, bu sebeple depo talebinin haksız olması nedeniyle müvekkilinin depo borcu ile bu borca ilişkin feri taleplerden sorumluluğunun bulunmadığını, davacı yönünden temerrüt şartlarının doğmamış olup çekilen kat ihtarının İİK’nun 296. maddesine aykırı olduğunu, İİK’nun 296.maddesinde; borçlunun, konkordatoya başvurması halinde bu durumun sözleşmeye aykırılık teşkil edeceğine, haklı fesih sebebi sayılacağına yahut borcu muaccel hâle getireceğine ilişkin hükümlerin uygulanamayacağının, sözleşmede bu yönde bir hüküm bulunmasa dahi sözleşmenin, borçlunun konkordatoya başvurduğu gerekçesiyle sona erdirilemeyeceğinin düzenlendiğini, kat ihtarnamesinde davacının depo taleplerinin dayanağının konkardato olduğunun açıkça dile getirildiğini, sözleşmelerde şirketin konkardato ilan etmesinin borçları muaccel hale getireceğine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmadığını, davacının hiçbir nakdi riskinin bulunmayıp yalnız gayri nakdi kredilerin bulunduğunu, Bankacılık Kanunun 48. maddesi uyarınca, gayri nakdi kredilerin nakde dönüşmedikçe kredi sayılmadığını, asıl borçlu için alacak tartışmalı olup muaccel hale gelmediğini, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin …/… esas sayılı konkordato dosyasında alacağın çekişmeli olduğunun kabul edildiğini, muaccel olmayan bir borç için takip başlatıldığını, yapılan işlemin İİK’nun 296. maddesine aykırı olmadığı kabul edilse bile tedbir kararlarına rağmen davalı tarafça depo talep edilmesinin hakkın kötüye kullanılmasını teşkil ettiğini, konkordato dosyasında teminat mektuplarının nakde çevrilmemesi konusunda tedbir kararına hükmedildiğini, bu karara rağmen bu süre içerisinde nakde dönüşmesinin mümkün olmadığı bir dönemde bu bedellerin talep edilmesinin hakkın kötüye kullanılmasını teşkil ettiğini bildirmiş, davaya konu icra dosyasına dayanak alacak nedeni ile davacının, davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davaya konu sözleşmelere istinaden kullandırılan kredilerin ödenmemesinden dolayı kredi hesaplarının kat edildiğini, borçluların kat ihtarnamesine itiraz etmedikleri gibi ödeme de yapmamaları nedeniyle davaya konu icra takibine geçildiğini, takibin kesinleşmesinden ve tasarrufun iptali davasının açılmasından iki yıl sonra bu davanın, alacağın tahsilini engellemek için kötü niyetli olarak açıldığını, davacının malvarlığı üzerinde muvazaalı işlemler yaptığının, mallarını elden çıkardığının tespit edildiğini, borçlunun mal varlığını eritip, danışıklı bir buharlaştırma operasyonu yaptığını ve hiçbir mal varlığının kalmadığını, bunun üzerine tasarrufun iptali davası açtıklarını, 21.12.2017 tarihli genel kredi sözleşmesinin 24.sayfasında ve 5.10. maddesinde bir kredi türü olan “Teminat (Kefalet) Mektubu ve Kontrgaranti Kredisi Açılması”nın düzenlendiğini, 5.10.5. maddesinde kefil veya kefiller dahil sözleşmeyi imza edenlerin sorumluluğunun, teminat (kefalet) mektupları için olduğu gibi banka tarafından kontrgaranti verilmesi durumunda da aynen devam edeceğinin yazılı olması nedeniyle davacı yanın sözleşmede hüküm bulunmadığı yönündeki iddiaları tamamen gerçek dışı olduğunu, icra takibinin hem sözleşmeye hem de yasa ve Yargıtay içtihatlarına uygun yapıldığını, 5.10.12. maddesinde müşterinin, bankanın kefalet ve garanti ettiği tutarları istemi halinde, derhal bankaya yatırmayı kabul ve taahhüt edeceğinin kararlaştırıldığını, ihtarnamede depo talebinin açıkça bildirilmesine rağmen yerine getirilmediğini, genel kredi sözleşmesinin 9. sayfasında kefaletin detaylı olarak açıklandığını, kefilin doğmuş ve ileride doğması muhtemel borçlardan da sorumlu bulunduğunun belirtildiğini, müşteri ve kefillere gerekli bilgilendirmelerin yapıldığını, sözleşmeyi inceleme ve değerlendirme imkanının verildiğini, bu durumun sözleşmenin 53. sayfasında müşteri ve kefillerce beyan edildiğini, bu nedenle davacının sözleşme hükümlerinin genel işlem koşulu olduğu ve yazılmamış sayılması gerektiği yönündeki iddiasının haksız ve dayanaksız olduğunu, ayrıca kredinin ticari kredi ve davacının şirketin ortağı olması nedeniyle genel işlem koşulu iddiasının dinlenemeyeceğini, sözleşmenin 15.sayfasında yer alan muacceliyet, temerrüt halleri cari hesapların kesilmesi, sözleşmenin feshi, alacağın kanuni yollarla takip ve tahsili konularının ayrıntılı olarak belirlendiğini bildirmiş, davanın reddine, davacının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava; davacının, davaya ve İzmir 2. İcra Müdürlüğü’nün …/… esas sayılı icra takibine konu edilen alacak nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davaya konu, İzmir 2. İcra Müdürlüğü’nün …/… esas sayılı icra dosyasında; davalı banka, davacı hakkında takibe dayanak kredi sözleşmelerinden kaynaklanan gayri nakdi alacağının, ihtara rağmen depo edilmediği iddiası ile aynı taleple 13.03.2019 tarihinde ilamsız takip yolu ile davacı ve dava dışı borçlular hakkında takip yapmış, davacıya ödeme emri 08.04.2019 tarihinde tebliğ edilmiş ve takip itiraz edilmemesi nedeniyle kesinleşmiştir.
Davacı taraf, kefaletin geçersiz olduğu, gayri nakdi kredilerden kefilin sorumlu olduğuna dair sözleşmelerde açık bir hüküm bulunmadığı, kefaletin belirsiz olduğu, sözleşmenin tüm sayfalarında davacının imzasının bulunmadığı, kat ihtarının konkordatoya dayalı olarak ve İİK’nun 296. maddesine aykırı olarak talep edildiği, davaya konu alacağın konkordato davasına bakan mahkemece çekişmeli alacak olarak kabul edildiği ve ihtiyati tedbir kararı verildiği nedenleri ile alacağın muaccel olmadığı, kefaletin geçersiz olduğu ve gayri nakdi alacakları kapsamadığı iddiasında bulunmuş, buna karşın davalı taraf genel işlem koşullarının somut davada uygulanmasının mümkün bulunmadığını, sözleşmede kefillerin gayri nakdi alacaklardan sorumluluğunun açık şekilde düzenlendiğini, davacının ihtarnameye ve icra takibine itiraz etmediğini, alacağın muaccel olduğunu, davalının müteselsil kefil sıfatı ile dava konusu alacaktan sorumluluğunun bulunduğunu iddia etmiştir.
Davanın niteliği, davacı tarafın iddiaları ve davalı tarafın savunmalarına göre taraflarca sunulan ve bildirilen delillerin toplanmasından sonra davalı bankaya ait defter ve kayıtlar üzerinde yapılan incelemeye dayalı olarak uzman bilirkişiden alınan rapor ve ek rapor ile uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
Davacı tarafça kefaletin geçersiz olduğu iddia edilmiş ise de; davaya ve icra takibine konu alacağın genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı, kredi sözleşmelerinin düzenlendiği tarihte davacının şirketin ortağı olup, TTK’nun 7.maddesinde düzenlenen teselsül karinesi de dikkate alındığında somut sözleşme yönünden genel işlem koşullarının uygulama yeri bulunmadığı, bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere kefaletin TBK’nun 583.maddesinde yazılı koşullara uygun olarak düzenlenmesi nedeniyle geçerli olduğu, kefalet limitinin ve kefalet koşullarının sözleşmelerde açık şekilde belirlendiği dikkate alınarak davacı tarafın kefaletin belirsiz olması nedeniyle geçersiz olduğuna ilişkin iddiasında haklılık bulunmadığı, davacı tarafından tüm sözleşme hükümlerinin okunduğuna dair sözleşme hükmü dikkate alındığında yalnız son sayfada imzasının bulunması nedeniyle kefaletin geçersiz olduğuna ilişkin iddiasınında da haklılık bulunmadığı, dava dışı borçlu şirketin konkordato süreci nedeniyle dava konusu alacağın çekişmeli alacak kabul edilip, ihtiyati tedbir kararına konu edilmesi nedeniyle alacağın muaccel olmadığına ilişkin davacı iddiasının, davacının kefil olması nedeniyle konkordato sürecindeki dava dışı borçlu şirketten bağımsız olarak hakkında hesabın kat edilmesi ve takip yapılmasına bir engel durum söz konusu olmadığı gibi konkordato dosyasında verilen çekişmeli alacak ve tedbir kararlarının davacının sorumluluğunu etkiler niteliğinin bulunmadığı ve kat ihtarının İİK’nun 296.maddesine aykırı olarak düzenlendiği iddiasının da haklı olmadığı, buna göre davacı tarafın, davaya ve takibe dayanak sözleşmede gayri nakdi alacakların depo edilmesinden davacının sorumlu tutulacağına ilişkin açık bir hüküm bulunmadığı iddiası dışındaki tüm iddialarında haklılık bulunmadığı dikkate alınarak, davanın kabul edilmesini gerektirir dava sebepleri olarak görülmemiştir.
Davalı taraf, davacının ihtarnameye ve icra takibine itiraz etmediği, alacağın muaccel olduğu iddialarında bulunmuş ise de, bu nedenlerin davacının icra takibi yürüdüğü sürece menfi tespit davası açmasına engel ve davanın reddi sebebi niteliğinin bulunmadığı, davacının mal varlığını erittiğine, alacağın tahsilini engellemeye yönelik olarak kötü niyetli dava açtığına ilişkin iddiaların dinlenebilir ve davanın reddini gerektirir sebepler olmadığı dikkate alınarak, davalı tarafça dile getirilen bu iddialar davanın reddi nedeni olarak görülmemiştir.
Tarafların, davacının kefil sıfatıyla davaya konu gayri nakdi alacağın depo edilmesinden sorumluluğuna ilişkin karşılıklı iddiaları dışındaki tüm iddiaları haklı görülmemekle uyuşmazlık davacının gayri nakdi alacağın depo edilmesinden sorumlu olup olmadığına ve bu konuda sözleşmede açık bir hüküm bulunup bulunmadığı noktasında toplanmıştır.
Yerleşmiş Yargıtay kararları gereği genel kredi sözleşmeleri nedeniyle müteselsil kefillerin, gayri nakdi alacakların depo edilmesinden sorumlu tutulmaları için dayanak, sözleşme veya sözleşmelerde bu konuda açık bir hükmün bulunması zorunludur.
Bilirkişi, rapor ve ek raporunda; davalı banka ile borçlu dava dışı …….Şirketi arasında 21.03.2011, 16.09.2011, 04.11.2015 ve 21.12.2017 tarihli genel kredi sözleşmelerinin düzenlendiğini, davacının bu sözleşmelerde müteselsil borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğunu, kat ihtarnamesinde kat sebebinin açıkça gösterilmediğini, ihtarnamenin dava dışı şirkete ve davacıya 09/10/2018 tarihinde tebliğ edilip, 11/10/2018 tarihinde temerrütün oluştuğunu, 21.12.2017 tarihli genel kredi sözleşmesinin imzalanmasından sonra davaya ve takibe konu teminat mektubunun 28.12.2017 tarihinde düzenlendiğini, davaya ve takibe konu gayri nakdi alacağın kefillerden talep edilebileceğine ilişkin sözleşmelerde açık bir hüküm bulunmadığını, davacının sorumluluğunun bulunduğunun kabulü halinde icra takibine konu alacak kalemlerinin tamamı yönünden sorumlu olduğunu, sorumluluğunun bulunmadığının kabulü halinde ise takibin yalnız 1.875,00 TL komisyon ve 93,75 TL BSMV yönünden devam etmesi gerektiğini bildirmiştir.
Davaya ve icra takibine konu teminat mektubu, borçlu şirket lehine ve İzmir Defterdarlığı Milli Emlak Dairesi Başkanlığı Karşıyaka Emlak Müdürlüğüne hitaben 28.12.2017 tarihinde 500.000,00 TL bedelli olarak düzenlenip verilmiştir. İcra takip ve dava tarihi itibariyle teminat mektubu tazmin edilmemiş durumdadır. Bir başka deyişle nakdi alacağa dönüşmemiştir. Davacı tarafça icra takibinde talep edilen komisyon ve BSMV, teminat mektubu bedeli üzerinden yıllık %1.5 oranında üçer aylık devrelerde tahsile konu ferileri niteliğindedir.
21.03.2011 ve 16.09.2011 tarihli genel kredi sözleşmelerindeki limit 200.000,00 TL’dir. 04.11.2015 tarihli sözleşme 500.000,00 TL limitlidir. 21.12.2017 tarihli sözleşme ise 675.000,00 TL limitli olup, kredi sözleşmelerinin limitleri dikkate alındığında 21.03.2011 ve 16.09.2011 tarihli genel kredi sözleşmelerine bağlı olarak teminat mektubunun düzenlenmesinin mümkün bulunmadığı 04.11.2015 tarihli sözleşme limiti uygun olsa da bu sözleşmeden sonra 21.12.2017 tarihli sözleşmeden sonra teminat mektubunun 28.12.2017 tarihinde düzenlenmiş olduğu göz önünde tutulduğunda takibe ve davaya konu teminat mektubunun 21.12.2017 tarihli sözleşme kapsamında düzenlendiği kabul edilmiştir.
21.12.2017 tarihli sözleşmede kefillerin gayri nakdi alacağın depo edilmesinden sorumlu olduklarına dair açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Davalı tarafça, sözleşmenin diğer hükümleri ile birlikte “teminat (kefalet) mektubu kontrgaranti kredisi açılması” başlıklı 5.10.5 maddesinde düzenlenen “müşterinin talebi üzerine ve gerekli izinlerin müşteri tarafından alınmış olması kaydı ile Banka bu maddede yer alan kredileri müşteri Lehine yurt dışında teminat mektubu verilmesi sağlamak amacıyla; muhabirlerine veya başka kuruluşlara hitaben kontrgaranti düzenlenmesi şeklinde de kullandırabilir. Bu takdirde, bu Sözleşmeyi imza edenlerin (kefil veya kefiller) dahi sorumluluğu teminat mektupları için olduğu gibi banka tarafından kontrgaranti verilmesi durumunda da aynen devam eder” hükmünün kefillerin gayri nakdi alacağın depo edilmesinden sorumluluğunun bulunduğuna dair açık bir hüküm olduğu iddia edilmiştir. Ancak bu hüküm dışında gayri nakdi alacağın depo edilmesinden kefillerin sorumlu olduklarına dair sözleşmede hiç bir açık hükmün bulunmaması, bu maddedeki düzenlemenin atıf şeklinde olup, atıf yapılan ve kefillerin sorumluluğunu içeren açık bir hüküm bulunmaması karşısında başlı başına bu nitelikte bir hüküm olarak sayılmasının mümkün bulunmadığı, buna göre davaya ve icra takibine konu alacağın henüz tazmin edilmemiş teminat mektubundan kaynaklanan alacak ve ferileri olup, yerleşmiş Yargıtay kararları gereğince müteselsil kefillerin gayri nakdi alacağın depo edilmesinden sorumlu olduklarına dair açık bir hükmün bulunmaması halinde bu nitelikteki alacaktan sorumluluğunun bulunmadığı dikkate alındığında, somut olayda davacı müteselsil kefilin davaya ve icra takibine dayanak genel kredi sözleşmesinde depo edilmesi talep edilen tazmin edilmemiş teminat mektubundan kaynaklanan gayri nakdi alacak ve ferilerinden sorumluluğunun bulunmadığı, buna bağlı olarak davaya konu ve icra takibine konu edilen alacak nedeniyle davacı bankaya borçlu olmadığı, her ne kadar bilirkişi raporunda davacının komisyon bedeli ve BSMV’den sorumlu olacağı değerlendirilmiş ise de, bu alacak kalemlerinin teminat mektubunun ferileri niteliği olup, davacının bu alacak kalemleri nedeniyle de sorumluluğunun bulunmadığı anlaşılmakla davanın kabulü ile davacının davaya ve ve icra takibine konu alacak nedeniyle davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine, davalı tarafça kötü niyet tazminatı talep edilmiş ise de, davanın kabulüne karar verilmiş olması nedeniyle davalı tarafın kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle:
1-Davanın KABULÜ ile;
Davacının, davaya konu İzmir 2. İcra Müdürlüğü’nün …/… esas sayılı dosyası ile bu dosyadaki tüm alacak nedeniyle davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine,
2-Davalı tarafın kötü niyet tazminatı isteminin reddine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 34.289,48 TL karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 8.572,38 TL harcın indirilmesi ile geriye kalan 25.717,10 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
4-Davacı yararına A.A.Ü.T.’nin 13 (1) maddesi uyarınca takdir edilen 42.148,44-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 8.572,38 TL peşin harç, 68,00 TL on iki elektronik tebligat gideri, 0,60 TL kep reddiyatı ile 850,00 TL bilirkişi ücretinden oluşan toplam 9.550,28 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca peşin yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı HMK’nun 343 ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/04/2022

Başkan …
e-imza

Üye …
e-imza

Üye …
e-imza

Katip …
e-imza