Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/254 E. 2021/720 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/254 Esas
KARAR NO : 2021/720

DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/04/2021
KARAR TARİHİ : 29/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 01/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili davacıların … Şirketi, … Şirketi ve … ….Şirketinin ortakları olduğunu, bu şirketlere İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın…/… soruşturma sayılı dosyasında yürütülen soruşturma nedeniyle yönetim kayyımı atandığını, davacı bir ortak yönünden yönetim kayyımlığının denetim kayyımlığına dönüştüğünü, şirketlerin kayyımla yönetilmesinin ortakların şirket ortaklığından kaynaklı olarak Türk Ticaret Kanununda belirtilen haklarını kullanmalarını engellemeyeceğini, kayyımların yasanın verdiği yetkileri kötüye kullandığını, yetkilerini şahsi menfaatleri için kullandıklarını yasal sorumluluklarının hatırlatılması ve genel kurulların yapılması için kayyımlara onlarca kez ihtarname keşide edildiğini, Cumhuriyet Savcılığı ve TMSF nezdinde şikayette bulunulduğunu, haklarında hukuk davaları açıldığını, … …Şirketinin hesaplarında bulunan 6 milyon 360 bin TL  ile müşteri cari hesaplarındaki 11 milyon 743 bin TL ile 52 milyon 864 bin TL’nin mal çıkışı olmadan yok edildiğini, bu şirkette kamera, surver ve alarm sistemleri değiştirilmiş gibi gösterildiğini, çok yüksek fatura girişiyle paraların yok edildiğini, davalıların şirkete ait malzemelerle işçileri çalıştırarak kendi evlerinde tadilat ve lüks imalatlar yaptırdıklarını, bu bedellerin şirketlerce ödendiğini, şirket personellerinin çıkarılıp ya da işyerlerinin değiştirilip bilgi ve birikimi olmayan yeni elemanların istihdam edilerek büyük bedellerde ücret ödenmek suretiyle şirketlerin çalışamaz hale getirildiğini, şirket araçları dışında kayyım heyetinin özel araç kiralayarak kiralama şirketlerine büyük bedeller ödediğini, davalı …’in  İstanbul- İzmir arası büyük transfer giderleri, otel masrafları ve özel araç kiralayarak şirketi durduk yere zarara uğrattığını, hiçbir neden yokken yirmi vasıflı elemanın işten çıkarılıp yerine kalitesiz, konuyu bilmeyen yandaşlarını işe aldığını, şirket tarafından 1.54 TL’ ye satılan hurdaların İstanbul’da bir şirkete 1.38 TL’ ye satılarak toplamda milyonarca zarara neden olduklarını, sıfır demirlerin hurda olarak nitelendirilip 2.65 TL’lik demirlerin 1.38 TL’ ye satılarak milyonlarca lira zarara neden olduklarını, fabrika binasının boya ihtiyacı yokken 450 bin TL’ye boyama işi yaptırılıp bu bedelin davalı tanıdıklarına peşkeş çekildiğini, dosyaya sunulan bağımsız denetim özel raporuna göre demir satışlarında cironun kilogram fiyatlarındaki düşüklük sebebiyle 4 milyon TL’ ye düştüğünü, 11 milyon TL şirkete zarar verildiğini, şirket giderlerinin % 300 artırılmak suretiyle aylık 600 bin TL birilerine haksız kazanç sağlandığını, geçmiş dönemde alınan malzeme ve ham maddelerin %500’e yakın fiyat artışıyla tedarik edilip bu haliyle şirketlerin 30 milyon TL zarar ettirildiğini, … Şirketi yönünden: kayyım atanmadan önce 2016 yılında 2 milyon TL ciro yapan, 2019’da 6 milyon TL ciro yapması gereken şirketin cirosunun 800 bin TL’ ye düşürülüp,  50 milyon TL’ye yakın zarar ettirildiğini, … Hayvancılık ve Tarım A.Ş yönünden; 2016 yılında 900 ton üretim yapan şirketin 2019 yılında aylık 400 ton üretime kadar düştüğünü, kayıtlı 4500 büyükbaş hayvandan geriye 1200 hayvan kaldığını, bir kısmı kayyımların kötü idaresiyle hastalık nedeniyle telef olup bir kısmının ucuz olarak kesime gönderilmek suretiyle birilerine peşkeş çekildiğini, içeriği tamamen boşaltılan … Şirketi’nin 31 milyon TL’ye ihale edildiğini, şirketin değerinin 120 milyon TL olduğunu, kayyımların 90 milyon TL eksilterek devletin de zararına olur şekilde şirkete 90 milyon TL zarar verdiklerini, tüm şirketlerde büyük ciro düşüşleri, ucuza mal satışları, sağlam ürünlerin hurda gibi pazarlanması, gerçek maliyetinin beş katına yakın maliyet ile mal tedariki, işletme maliyetlerinin beş katına çıkarılması sebebiyle büyük zararların mevcut olup bu zararları davalıların birlikte çıkar amaçlı suç örgütü kurarak gerçekleştirdiklerini, TMSF tarafından yetkilendirilmelerinin amacının şirketleri doğal olarak devlet çıkarlarını korumak olması gereken kayyımların şahsi menfaatler ve ikballeri için göz göre göre tüm şikâyete ve davalara rağmen yargıyı da “bunlar fetöcü” korkularıyla püskürtmek suretiyle çıkar elde ettiklerini, özel denetçi tayini taleplerinin İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …/…esas sayılı dosyasıyla reddedildiğini, şirketin gözlerinin önünde yok edilip önce içinin boşaltıldığını,daha sonra da satıldığını bildirmiş, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00-TL’nin eylem tarihlerinden itibaren işleyecek en yüksek ticari mevduat faizi işletilmek suretiyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile ilgili şirketlere ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davalılar …ve … dışındaki diğer davalıların CMK’nun 133. ve 674 sayılı KHK’nın 19. maddesi gereğince atanan kayyım/yönetim kurulu üyeleri olduğunu, davalılar …ve …’ın kayyım/yönetim kurulu üyesi olmayıp, şirketin profesyonel çalışanları olduklarını, bu nedenle bu davalıların taraf olmasının olanaksız olup, husumet yokluğu nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi …/… E. sayılı dosyada verilen 08/07/2020 tarihli …/… K. sayılı kararda adı geçen davalılar hakkında pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verildiğini, 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü tarafından gerçekleştirilen darbe girişimi ile ilgili, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın…/… sor. sayılı dosyasından başlatılan soruşturma sebebiyle, Cumhuriyet Başsavcılığının talebi ile; İzmir …Sulh Ceza Mahkemesi’nin …/… D.iş sayılı dosyasından verilen kararla, CMK. Madde 133 ve 674 sayılı KHK madde 19 hükümleri gereğince Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF)‘nin kayyım olarak atanmasına karar verildiğini, TMSF’nin kayyımlık görevini, TMSF Fon Kurulu tarafından atanan kayyımlar eliyle yürütmekte olduğunu, davaya konu yapılan şirketin, TMSF tarafından atanmış yönetim kurulu üyesi kayyımlarının, davalı … ve …dışındaki davalılar olduğunu, 691 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 11 maddesi uyarınca; 10/11/2016 tarihli ve 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 20 nci maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen ikinci cümlesi ile atıf yapılan 6755 sayılı, 37 ve 38. Maddeleri uyarınca müvekkili kayyımların hukuki ve cezai yönden yargı bağışıklığına sahip olduklarını bu nedenle bu kanunlara alenen aykırı olarak ikame edilen davanın reddinin gerektiğini, bu düzenleme olmasa dahi CMK’nın 133. maddesinin 5. fıkrası uyarınca kayyımlar aleyhine doğrudan dava açılmasına olanak bulunmadığını, kayyımların görevleriyle ilgili iş ve işlemlerinden dolayı tazminat davalarının ancak Devlet aleyhine açılmasına olanak bulunduğunu, davacıların şirketin zarara uğratıldığı yönündeki iddialarının gerçeği yansıtmadığını, iddiaları ispat külfetinin davacı tarafta olup, iddiaların soyut ve afaki beyanlardan öteye gitmeyip, davanın açıkça hukuka aykırı olduğunu, TTK düzenlemelerine göre, şirket yöneticilerinin işlem ve eylemleri ile ilgili sorumluluk davası açılabilmesinin, şirket genel kurulu tarafından müzakere edilmesine ve bu hususta karar alınmasına bağlanmış olduğunu, şirketin genel kurul yetkisinin, 674 sayılı KHK.m.19 hükmü gereğince, TMSF Fon Kurulu’nda bulunduğunu, bu doğrultuda; dava dışı şirketlerin genel kurulu tarafından, yönetim kurulu üyelerinin sorumlulukları ile ilgili alınan herhangi bir kararın bulunmadığını bildirmiş, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, davalı …ve …’ın TMSF tarafından atanmış kayyım yönetim kurulu üyesi olmayıp, şirketin personeli olması sebebiyle taraf ehliyetsizliği sebebiyle reddine, davanın esasına girilmesi halinde ise, davalıların hukuki, idari ve cezai sorumluluklarına gidilmesinin yasayla engellenmiş olması sebebiyle davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, Sulh Ceza Hakimliği kararı ile CMK’nun 133. maddesi hükmü uyarınca davacıların ortağı olduğu … LTD Şirketi,… LTD Şirketi ve … Anonim Şirketi’ne yönetim kayyımı olarak atanan davalıların şirketi kötü yönettikleri, şirketi ve ortaklarını zarara uğrattıkları iddiası ile CMK’nun 133. maddesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Davacı tarafça, dava dilekçesinde davalılar … ve …’in de kayyım olarak atandığı, dava konusu şirketleri bu sıfatla yöneterek zarara uğrattıkları iddia edilerek tazminat talebinde bulunulmuş ise de; dosyada toplanan delil ve belge örnekleri ile adı geçen davalıların, yönetim kayyımı olarak atanan davalı TMSF tarafından dava konusu edilen şirketlerin kayyım yetkisi taşıyan yönetim kurulu üyeleri olarak atanmadıkları, şirketi temsile yetkili atananlar arasında yer almadıkları, davalı …’in genel müdür, davalı …’ın ise mali ve idari işler koordinatörü olarak yalnız şirketlerin belli işlerinin görülmesi amacıyla görevlendirildikleri, yönetim kurulunda kayyım sıfatı ile karar almaya yönelik olarak imza yetkilerinin bulunmadığı, yetkilerinin kendilerine verilen görevle ve yönetmekle sınırlı olup, şirketin yönetimiyle ilgili esaslı ve önemli kararları alma yetkisinin kayyımlarda olduğu, adı geçen davalıların kayyım yetkileri ile yetkilendirilmediği, buna göre sınırlı ve yalnız yönetime ilişkin yetkilerinin bulunduğu, davanın kayyım oldukları iddia edilen davalıların bu görevleri nedeniyle aldıkları kararlar ve yaptıkları işlemlere yönelik olarak açıldığı, adı geçen davalıların kayyım sıfatlarının bulunmaması yanında özellikle karar alma yetkilerinin bulunmayıp, yönetimle ilgili sınırlı yetkilerinin bulunduğu, dava konusu şirketlerin mahkeme kararı ile kayyım yönetiminde olup, şirket yöneticiliği sorumluluğunun kayyım yönetimi dönemi için ancak kayyımlara yöneltilebileceği göz önünde tutularak adı geçen davalıların kayyım sıfatlarının bulunmamasına ve şirketin yönetilmesi konusunda bu sıfatla karar alma, imza ve yetkisi bulunmamasına bağlı olarak taraf sıfatları bulunmadığından davalılar … ve …hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Davacı taraf, dava dilekçesinde; kayyım olarak atanan davalıların, şirketleri kötü yöneterek ve şirketlere ve ortaklara zarar veren haksız eylemlerde bulunarak, şirketleri ve ortakları zarara uğrattıkları iddiası ile TTK’nun 553 ve 555. maddelerindeki düzenlemelere dayalı olarak şirket adına tazminat talebinde bulunmuştur.
Dosyada toplanan deliller ve sicil kayıt örnekleri ile;.. Şirketi, … Şirketi ve … Şirketinin dava tarihi itibariyle ortaklarının davacı …, davacı … ve … ile dava dışı ortaklar …, … ve … ile yalnız … Şirketi yönünden … olduğu görülmüştür.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın…/… soruşturma nolu dosyasında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak suçu kapsamında yürütülen soruşturma nedeniyle İzmir … Sulh Ceza Hakimliği’nin …/… Değişik İş sayılı ve 29/06/2016 tarihli kararı ile davacıların ortağı olduğu ve aralarında dava konusu … LTD Şirketi, … LTD Şirketi ve…. Anonim Şirketi’nin de bulunduğu birçok şirkete Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi ile; İzmir …Sulh Ceza Mahkemesi’nin …/… D.iş sayılı dosyasından verilen kararla, CMK.m.133 ve 674 sayılı KHK m.19 hükümleri gereğince Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ‘nin kayyım olarak atanmasına karar verilip TMSF tarafından adı geçen şirketlere yönetim kurulu oluşturularak üyeliklerine davalılar …ve … dışında diğer davalıların yönetim kayyımı olarak atamalar yapmak suretiyle şirketlerin kayyım heyeti tarafından yönetildiği davacı … ile dava dışı ortak … dışındaki diğer şirket ortakları …, … ve … hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının…/… soruşturma nolu dosyasında yapılan soruşturma sonunda adı geçen ortakların silahlı terör örgütü üyesi olmak suçlaması ile haklarında iddianame ile İzmir … Ağır Ceza Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyasında dava açıldığı ve mal varlıklarının müsaderesinin talep edildiği, davacı ortak … hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılının …/… soruşturma nolu dosyasında yapılan soruşturmanın tefrikle …/… soruşturma nolu dosyasında devam ettiği, bu dosyanın …/… soruşturma nolu dosya ile birleştirildiği ve halen soruşturmanın derdest olduğu, davacı … hakkında aynı suçlama ile açılan dava ile ilgili olarak İzmir … Ağır Ceza Mahkemesi’nin …/… esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonunda mahkumiyetine ilişkin verilen kararla birlikte yönetim kayyımının denetim kayyımı olarak görevinin devamına karar verilmesinden sonra oluşturulan ek kararlarla adı geçen ortağın payı yönünden Sulh Ceza Hakimliği’nce atanan yönetim kayyımının denetim kayyımı olarak kararın kesinleşmesine kadar görevinin devamına karar verildiği dosyaya gelen belgelerle anlaşılmıştır.
675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin dokuzuncu maddesinde “FETÖ/PDY terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olan gerçek ve tüzel kişilerin yüzde elliden daha az ortaklık payı olduğu şirketlerde, bu payların yönetimi ve temsili amacıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca yetkili hakim veya mahkeme tarafından Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kayyım olarak atanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Dosyada toplanan belge örnekleri ve özellikle Sulh Ceza Hakimliği kararları ile her ne kadar davacı …’nun mahkumiyetine karar verilen dosyada karar ve ek karar ile yönetim kayyımı olarak atanan TMSF’nin adı geçen davacının payı ile sınırlı olarak denetim kayyımı olarak devamına karar verilmiş ise de, davacı ortak … ile dava dışı ortakların payı yönünden İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın…/… soruşturma nolu dosyasında Sulh Ceza Hakimliği’nin kararı ile yönetim kayyımı atanmasına karar verildiği ve bu kararın halen geçerliliğini koruduğu, kararın değiştirilmediği ve kaldırılmadığı, bu nedenle adı geçen şirketler yönünden kayyım olarak atanan TMSF’nin yönetim kayyımlığı sıfatıyla görevinin sürdürülmekte olduğu bellidir.
CMK’nun 133. maddesinin birinci fıkrasında; suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olması halinde; soruşturma ve kovuşturma sürecinde, hakim veya mahkemenin, şirket işlerinin yürütülmesi ile ilgili olarak kayyım atayabileceği, ikinci fıkrasında; hakim veya mahkemenin kayyım hakkında takdir etmiş bulunduğu ücretin şirket bütçesinden karşılanacağı, kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararı verilmesi halinde paranın faizi ile birlikte Devlet hazinesinden karşılanacağı, üçüncü fıkrasında; ilgililerin atanan kayyımın işlemlerine karşın görevli mahkemeye Türk Medeni Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre başvurabilecekleri, beşinci fıkrasında; bu madde uyarınca atanan kayyımların görevleri ile ilgili iş ve işlemlerinden dolayı tazminat davalarının 142 ila 144. maddeler uyarınca Devlet aleyhine açılacağı düzenlenmiştir.
CMK’nun 142 (2) maddesinde istemin zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa en yakın ağır ceza mahkemesinde karara bağlanacağı belirtilmiştir.
Davacıların, dava konusu şirketlerin yönetimi ile görevlendirilen kayyımlara karşı ortak sıfatıyla CMK’nun 133 (3) maddesi hükmü uyarınca ortaklıktan doğan hakları için TMK ve TTK hükümlerine göre Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açması mümkündür. Davacıların bu dava dosyasındaki talebi, kayyımların herhangi bir kararı işlem ve eylemi ile TMK’ dan ve TTK’ dan kaynaklanan ortaklık alacakları olmayıp TTK’nun 553. ve 555. maddelerinde düzenlenmiş şirket yöneticilerinin kusurlarından kaynaklanan şirkete verdikleri zarar iddiasının CMK’nun 133. maddesi kapsamında soruşturma nedeniyle atanan kayyımların aynı nitelikteki iş ve işlemleri konusunda açılacak tazminat davaları yönünden anılan maddedeki özel düzenleme nedeniyle CMK’nun 133(5) maddesinde kapsamında açılmış bu nedenle doğduğunu iddia ettiği şirket zararının tahsili istemli tazminat davasıdır.
Somut olayda; davalı kayyımların CMK’nun 133. maddesi kapsamında davacılar hakkında yapılan soruşturmayla ilgili olarak davacıların ortağı olduğu şirketlere atandıkları, CMK’nun 133 (5) maddesi uyarınca tazminat davasının her ne kadar kayyımların görevleriyle ilgili iş ve işlemlerinden dolayı doğrudan kendilerine değil devlet aleyhine açılacağı düzenlenmiş ise de aynı fıkrada bu nitelikteki davaların 142 ile 144’üncü maddeler uyarınca açılacağının belirtildiği 142 (2) maddesinde ise görevli mahkemenin zarara uğrayanın oturduğu ağır ceza mahkemesi olarak belirlendiği, buna göre 133. madde kapsamında atanan kayyımların iş ve işlemlerinden dolayı tazminat davalarının 142. maddenin 2. fıkrası uyarınca ağır ceza mahkemesinde görülmesi gerektiği, aynı maddenin 3. fıkrasındaki düzenlemenin kayyımın işlemlerine karşı ve tazminat davası dışındaki alacak ve hak talepleri yönünden ilgililer tarafından açılacak davaları kapsayıp kayyımların görevleriyle ilgili iş ve işlemlerinden dolayı tazminat davalarını kapsamadığı, bu nedenle bu nitelikteki davanın asliye ticaret mahkemesinde yargılama konusu yapılmasının mümkün bulunmadığı, CMK’nun 133. maddesi uyarınca atanan kayyım iş ve işlemlerinden doğan tazminat davalarına ilişkin açıklanan özel düzenlemeler nedeniyle görevli mahkemenin ağır ceza mahkemesi olup mahkememizin somut davada görevsiz olduğu dikkate alınarak mahkememizin görevsizliğine, dava dilekçesinin mahkememizin görevsizliği nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle:
1-Davalılar …, …, …, …, …, … ve … hakkındaki davanın görevli mahkemenin Ağır Ceza Mahkemesi olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114 (1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2-Davalılar …ve … hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken karar ve ilam harcı peşin alınmakla başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
4-Davalılar … ve …dışındaki davalılar yararına AAÜT’nin 3(2) maddesi ve 2.bölümü uyarınca takdir edilen 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalılar … ve …dışındaki davalılara verilmesine,
5-Davalılar … ve …yararına AAÜT’nin 3(2) ve 7(2) maddeleri uyarınca takdir edilen 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalılar … ve …’ e verilmesine,
6-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan gider avansından arta kalanın HMK 333 maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Davacılar vekili ve davalı … ve arkadaşları vekilinin yüzüne karşı, davalılar … ve arkadaşları vekilinin yokluğunda HMK’nun 343 ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.29/09/2021

Başkan …
(e-imzalıdır)

Üye …
(e-imzalıdır)

Üye …
(e-imzalıdır)

Katip …
(e-imzalıdır)