Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/253 E. 2022/339 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/253
KARAR NO : 2022/339

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 20/04/2021
KARAR TARİHİ : 14/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı 22.02.2017 tarihli trafik kazasına karışan … plakalı aracın maliki olduğunu, araç … Sigorta A.Ş. tarafından 26.04.2016 tarih ve … nolu poliçe ile zorunlu mali sorumluluk trafik sigortası ile sigorta edildiğini, davacı aleyhine kazaya karışan diğer araç maliki 3.şahıs … İnşaat Taahhüt Enerji Turizm Ticaret ve Sanayi A.Ş. tarafından kaza nedeniyle maddi tazminat davası açıldığını ve İzmir 10.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …/… E. …/… K. Sayı ve 24.12.2019 tarihli kesin kararı ile davacı aleyhine tazminata karar verildiğini, davalıya ihbara ve bildirime rağmen davalı tazminatı ödemediğini ve 3.şahıs tarafından davacı aleyhine İzmir 24.İcra Müdürlüğü’nün …/… E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ve takip sonucunda davacı tarafından 24.03.2020-2.000.TL, 30.04.2020-1.000.TL, 29.05.2020-1.000.TL, 30.06.2020-2.000.TL, 29.07.2020-2.000.TL, 31.08.2020-2.000.TL olmak üzere toplam 10.000.TL ödeme yapıldığını ve hakkındaki icra takibi alacaklı üçüncü şahıs tarafından infazen işlemden kaldırıldığını, ayrıca ilamda geçen 142,94 TL karar harcı hazineye ödendiğini, davalı tarafından 26.04.2016 tarih ve … nolu poliçe ile zorunlu mali sorumluluk trafik sigortası kapsamında ödenmeyen değer kaybı bedeli ile buna ilişkin davacı tarafından ödenmek zorunda kalınan asıl alacak,faiz, harç,yargılama ve icra giderleri v.s. olarak davacı tarafından ödenmek zorunda kalınan 10.000.TL’nin tahsili için İzmir 8.İcra Müdürlüğü’nün …/… E. Sayılı dosyasıyla icra takibi açıldığını, davalı 01.02.2021 tarihli itirazı ile hiçbir borcu olmadığını ileri sürerek takibe itiraz ettiğini belirterek davalının İzmir 8.İcra Müdürlüğü’nün …/… E. Sayılı dosyasına yaptığı itirazın 9.367,64.TL’lik bölümünün iptali ile takibin 9.367,64.TL üzerinden devamına, değer kaybı alacağı ile buna dair icra ve yargılama giderleri likit alacak olduğundan asgari %20 inkar tazminatının davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı … Sigorta A.Ş vekilinin sunduğu 26/05/2021 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin meydana gelen kazada herhangi bir kusuru bulunmadığından huzurda ki davanın reddi gerektiğini, davaya ilişkin delillerin taraflarına tebliğ edilmediğini, talep edilen miktar fahiş olup davacı sigortalının aracında talep edilen miktar hasara uğraması mümkün olmadığını belirterek haksız ve hukuka aykırı davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER
İzmir 24. İcra Dairesi’nin …/… Esas sayılı takip dosyası, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davacı vekili, müvekkilinin 22.02.2017 tarihli trafik kazasına karışan … plakalı aracın maliki olduğu, aracın … Sigorta A. Ş. tarafından ZMS trafik sigortası ile sigorta edildiğini, müvekkili aleyhine kazaya karışan dava dışı diğer araç maliki 3. Şahıs … A. Ş. tarafından kaza nedeniyle maddi tazminat davası açıldığını ve İzmir 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kesin kararı ile müvekkili aleyhine tazminata karar verilmiş olduğu, davalıya ihbara rağmen tazminatı ödemediği ve dava dışı 3. Şahıs tarafından müvekkili aleyhine İzmir 24. İcra Müdürlüğünce takip başlatıldığı, müvekkili tarafından 10.000,00 TL ödeme yapıldığını ve takibin işlemden kaldırıldığını, ayrıca ilamda geçen 142,94 TL karar harcının hazineye ödendiği, davalı tarafından ZMS trafik sigortası kapsamında ödenmeyen değer kaybı bedeli ile ödenmek zorunda kalınan 10.000,00 TL’nin tahsili için İzmir 8. İcra Müdürlüğünce icra takibi açıldığı, davalının takibe itiraz ettiği, davalının 500,00 TL kazanç kaybı ve buna isabet eden faiz, masraf, icra ve yargılama gideri olan toplam 828,86 TL’ye itirazını kabul ettikleri, ancak davalının geri kalan toplam 7.609,54 TL ve buna dair icra harç ve masrafları ile icra vekâlet ücretine itirazının haksız ve hukuka aykırı olduğunu iddia ederek davalının yaptığı itirazın 9.367,64 TL’lik bölümünün iptali ile takibin 9.367,64 TL üzerinden devamına, yüzde yirmiden aşağı olmamak üzere inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirketin meydana gelen kazada herhangi bir kusuru bulunmadığını, talep edilen miktarın fahiş olduğunu, davacı sigortalının aracında talep edilen miktar hasara uğraması mümkün olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Dava, trafik kazası nedeniyle dava dışı şirkete yönelen tazminatın rücu yoluyla ZMMS sigortacısı davalıdan tahsiline yönelik girişilen ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemlerine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamından, mahkememizce dosya Trafik Hasar Uzmanı ve Sigorta Hesap Bilirkişilerine tevdi edilerek heyet rapor aldırılmıştır. 24/01/2022 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; … plakalı araç sürücüsü …’nun kazanın meydana gelmesinde % 100 (yüzde yüz) oranında asli kusurlu olduğu, … plakalı araç sürücüsü …’nün kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığı, ekspertiz raporu esas alınarak, … plakalı araçta kaza nedeniyle oluşan hasar miktarının KDV hariç 2.275,00 TL (KDV dahil 2.684,52 TL) olduğu, bu bedelin, davalı … Sigorta A. Ş. tarafından 19.04.2018 tarihinde … plakalı aracın sahibi … İnş. Taah. Enerji Turizm Tic. ve San. A. Ş.’ne 2.684,00 TL olarak ödendiği, … plakalı araçta trafik kazası nedeniyle 3.000,00 TL değer kaybı oluştuğu, bu bedelin, işbu davanın davacısı… tarafından, icra dosyası kapsamında … plakalı aracın sahibi … İnş. Taah. Enerji Turizm Tic. ve San. A. Ş.’ne ödenmiş olduğu, Davacının başlatmış olduğu icra takibi ve takip miktarının yerinde olduğu, Davacının … AŞ’ye yapmış olduğu ödemenin davalı … Sigorta AŞ.’ye rücu edilebileceği, İcra inkar ve kötü niyet tazminatlarının takdiri sayın mahkemenize ait olduğu sonuç ve kanaatine varıldığını tespit etmiştir. Oluşa, dosya içeriğine ve bilimsel verilere uygun bulunan rapor mahkememizce benimsenmiş ve hükme esas alınabilir kabul edilmiştir.
Haksız fiil, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49 maddesinde; ”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 50. maddesinde ise ”Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” hükmü yer almaktadır.
Haksız fiil öğretide hukuka aykırı zarar verici fiil olarak tanımlanmakta ve unsurları ; eylem, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve illiyet bağı olarak belirlenmektedir. Buna göre haksız fiilden bahsedebilmek için hukuka aykırı bir eylem bulunmalı, bu eylemden bir zararın doğması zararlandırıcı eylemde bulunan kişinin kusurlu bulunması ve zarar ile kusur arasında illiyet bağının olması gerekmektedir.
Bu beş unsurun varlığı halinde zarar veren kişi eylemden dolayı zarara uğrayan kişi ya da kişileri maddi ve manevi zararlarını karşılamak durumundadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesine göre haksız fiilin unsurlarını ispat etme yükü davacıdadır. Davacı zararı haksız eylemi ve zarar ile haksız eylem arasındaki illiyet bağını ispat etmek durumundadır.
Hakim, kusurlu veya hukuka aykırı bir fiili ile başkasına zarar verenin kusur durumunu, zararın ağırlını ve oluşan durumun özelliklerini gözeterek uygun ve hakkaniyete uygun bir tazminat belirler.
Haksız fiiller meydana geldikleri anda hukuki sonuç doğurur ve zarara neden olanların zararı tazmin borcu haksız fiil tarihinde ortaya çıkar. Haksız fiilin unsuru olan zarar, zarar görenin malvarlığında rızası dışında meydana gelen azalma ile zarar verici fiil olmasa idi bulunacağı durum arasındaki farktır ve zarar haksız fiilin meydana gelmesi ile gerçekleşmiş sayılır. Zarar verenin ve diğer sorumluların zararı tazmin yükümlülüğü herhangi bir ihbara ve ihtara gerek kalmaksızın olay tarihinde doğar. Haksız fiile bağlanan hukuki sonuçlar haksız fiil tarihi esas alınarak belirlenir ve bu nedenle haksız fiillerde olay tarihinde yürürlükte bulunan hukuk kuralları uygulanır. Başka bir deyişle zararın belirlenmesinde olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir.
Sorumluluk sigortaları 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1473. ve devamı maddelerinde ”Sigortacı sorumluluk sigortası ile, sözleşmede aksine hüküm yoksa, sigortalının sözleşmede öngörülen ve zarar daha sonra doğsa bile, sigorta süresi içinde gerçekleşen bir olaydan kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle zarar görene, sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara kadar tazminat öder.” şeklinde düzenlenmiştir. Sorumluluk sigortalarında sigorta şirketi tarafından zararı karşılanan kişi sigorta sözleşmesinin tarafı değildir. Sigorta ettiren kendisi ya da sorumluluğu altında bulunan kişiler tarafından üçüncü kişilere verilecek zararları sigorta şirketine ödediği prim karşılığında sigorta ettirmektedir. Sorumluluk sigortası, sigorta ettirenin üçüncü kişilere vereceği zararları teminat altına alırken hem üçüncü kişiyi hem de sigortalıyı koruma altına alan bir sigorta türüdür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1473. ve 1486. maddelerinde yapılan düzenlemeye göre sorumluluk sigortalarını isteğe bağlı sigortalar ile zorunlu sigortalar olarak ikiye ayırmak gerekir.
Tehlike sorumluluklarında üçüncü kişilerin zararının karşılanması amacıyla bazı alanlarda kamu yararı ve zarar görenlerin korunması gerekçesi ile sorumluluk sigortası yaptırmak yasal zorunluluk haline getirilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun da 1483 ve 1484. maddelerinde de zorunlu sorumluluk sigortalarında uygulanacak hükümler ayrıca düzenlenmiştir. Bu düzenlemelere göre zorunlu sigortalarda sigorta şirketinin zarar gören üçüncü kişiye karşı olan sorumluluğu kanundan doğan bir sorumluluktur. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 13. maddesi ile bazı hallerde Bakanlar Kurulu’na da zorunlu sigortalar ihdas etme yetkisi verilmiştir. Zorunlu sorumluluk sigortalarının kamu yararı taşıması ve yapılmasının yasa ile zorunlu kılınması nedeniyle zorunlu sigortalarda zarar görenlerin korunması amacıyla bazı düzenlemeler yapılmıştır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacıya ait … plaka sayılı aracın davalı sigorta şirketince ZMMS poliçesi ile sigortalanmış olduğu, aracın 22/02/2017 tarihinde karıştığı trafik kazası neticesinde dava dışı … İnşaat Taahhüt Enerji Turizm Ticaret ve San. A.Ş’ye ait araçta oluşan zarar nedeniyle dava dışı araç maliki tarafından dosyamız davacısına karşı da dava açıldığı, yargılamanın İzmir 10.Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından …/… esas – …/… Karar sayılı kararı ile hükme bağlandığı, bu dava sırasında dosyamız davacısı tarafından davalı sigorta şirketine ihbar bulunulduğu, yargılama neticesinde dosyamız davacısının dava dışı … İnşaat Taahhüt Enerji Turizm Ticaret ve San. A.Ş’ye tazminat ödemesine karar verildiği, kararın alacaklı tarafından İzmir 24. İcra Müdürlüğü’nün …/… esas sayılı dosyası ile takibe konu edildiği, dosyamız davacısı tarafından söz konusu takip dosyasına 8977,64 TL ödenmek suretiyle dosyanın kapatıldığı, bu miktar ödemenin sigorta poliçesi kapsamında davalıdan talep edildiği, ödeme yapılmaması üzerine alacağın tahsili için davalı aleyhine İzmir 8. İcra Müdürlüğü’nün …/… esas sayılı dosyası ile takibe girişildiği, davalı sigorta şirketi tarafından yapılan itiraz üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkememizce konuya ilişkin aldırılan, yukarıda tafsilatına değinilen ve mahkememizce benimsenen bilirkişi raporunda davacının taleplerinin, takipte talep ettiği tutarların yerinde olduğu ve davacının yapmış olduğu ödeme nedeniyle davalı sigorta şirketine rücu edebileceği tespit edilmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayda, davacı alacağın varlığını, miktarını, alacağın muaccel olduğunu, İzmir 10.Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından …/… esas – …/… Karar sayılı dosyası, İzmir 24. İcra Müdürlüğü’nün …/… esas sayılı dosyası, bilirkişi raporu, ödeme belgeleri ve tüm dosya kapsamı ile ispat etmiş bulunmaktadır. Davalı taraf ise borcun mevcut olmadığını, ödeme veya başka bir sebeple ortadan kalktığını ispat edememiştir. Diğer yandan rücu davası mahiyetindeki eldeki davada davalı sigorta şirketinin sorumluluğu, sorumluluğun türü, miktarı, kusur gibi hususlar bir yargılama faaliyeti neticesinde anlaşılabilecek olup bu itibarla takibe ve itiraza konu alacak mahkememizce likit kabul edilmemiştir. Bu nedenle davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmemiştir.
Mezkur nedenlerle davanın kabulüne karar vermek gerektiği takdir ve sonucuna ulaşılmış, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜNE,
Davalının İzmir 8. İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazının KISMEN İPTALİNE,
Takibin 8.977,64 TL asıl alacak, 390,00 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 9.367,64‬ TL alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren takip talebinde belirtilen şekilde işleyecek faizi ve takip talebindeki diğer kayıt ve şartlarla ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla DEVAMINA,
Alacak likit bulunmadığından davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına,
Davacı duruşmada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre hesap ve takdir edilen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Harçlar yasası gereğince alınması gereken 639,88 TL harç olmak üzere 159,98 TL peşin ve icraya yatırılan peşin harçtan mahsubuna, 479,90 TL eksik harç ile 7155 Sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14 maddesi gereğince ilerde haksız çıkacak taraftan tahsil edilmek üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320.00 TL zorunlu Arabuluculuk yargılama giderinin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacı tarafından yapılan 19,00 TL tebligat, 16,50 TL elektronik tebligat, 107,58 TL peşin harç, 52,40 TL icra dosyasına yatırılan peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı ve 1.500 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplamda 1.754,78‬ TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde, mahkememize veya bulunduğu yerde varsa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.14/04/2022

Katip …
E-İmza

Hakim …
E-İmza