Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/241 E. 2021/919 K. 28.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/241 Esas
KARAR NO : 2021/919

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/04/2021
KARAR TARİHİ : 28/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; borçlunun süresi içinde borçlu olmadığını iddia ederek borca itiraz edip İzmir ….İcra Müdürlüğü’nün …/… Esas sayılı takibi durdurduğu, borçlunun itirazı haksız ve dayanaksız olduğu, Müvekkil ile davalı şirket arasında ticari ilişki mevcut olduğu, bu ticari ilişki taraflar arasında aktedilen “Satın Alma Sözleşmesi”ne dayalı olduğu, davalı yan satın alma sözleşmesinden kaynaklı olarak müvekkil şirketten çeşitli renk ve ebatlarda ayakkabılar satın aldığı, davalı yanca talep edilen ürünlerin tamamı davalı yana teslim edildiği, teslim edilen ürünlere karşılık olarak da davalı yana faturalar kesildiği, davalı borçlu şirket müvekkilden fatura karşılığı bir kısım mal aldığı, taraflar arasındaki ticari ilişki içerisinde satışı yapılan ürünlerin hepsi faturalı ve tarafların defter ve kayıtlarına işlendiği, müvekkil ürettiği ayakkabıların tamamını davalı tarafa teslim ettiği, karşı taraf ayakkabıları teslim aldığı, ayakkabıları teslim aldıktan sonra , ayıp veya eksik imalat konusunda bir ihbar veya talepte de bulunmadığı, taraflarınca bir takım mallar gönderilmiş ise de gönderilen mallar, tamamen karşı tarafın kötü niyetli tutumu nedeniyle müvekkilce teslim alınmadığı, davalı tarafça yapılan bir ayıplı mal tespiti de bulunmadığı, böyle bir iddiada bulunan karşı davacının bu iddiasını ispatlaması gerektiği, haksız ve dayanaksız itirazın iptalina takibin devamına, borçlunun % 20’den aşağıda olmamak üzere tazminat ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında bir ticari ilişki bulunmadığı, Bu kapsamda davacıdan ayakkabı satın alındığı, Ayıplı ürünler ya da tüketiciden gelen iade ürünler veyahut Hakem Heyeti kararları neticesinde gelen bir kısım ayakkabılar ise davacı tarafa iade edilmekte olduğu, davacı tarafın gönderdiği ayıplı mallar davacıya sözlü olarak ihbar edildiği, ayıp ihbarında bulunulduğu, ancak davacı taraf ürünleri teslim almayı sürekli ve kötüniyetli olarak ertelediği, Bu ayıplı mallarla ilgili düzenlenen iade faturaları da geri çevrildiği, davacı tarafça üretilip gönderilen ürünlerin ayıplı olduğu, Müvekkil şirketin / Davalı’ nın adresi İstanbul olduğu,. Sözleşme İstanbul’ da kurulmakta ve ürünler İstanbul’ a teslim edildiği, Yetkili Mahkeme Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu, yetki yönünden de itiraz ettiklerini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava itirazın iptali talebine ilişkindir.
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir …. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının … Limited Şirketi, borçlunun … Deri San ve Tic. A.Ş olduğu, borçlu vekilinin 15/01/2021 tarihli dilekçesi ile yetki itirazında bulundukları, yetkili İcra Dairesi’nin Küçükçekmece İcra Daireleri olduğu, icra takibine, ödeme emrine, işlemiş faize, faiz oranına, ferilerine itiraz ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davalı/müvekkil şirketin adresinin İstanbul olduğu, Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yetkili olduğundan bahisle yetki ilk itirazında bulunduğu görülmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde; “Mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. maddesinde; ”Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.” hükmü yer almaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 10. maddesinde ise; ”Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yetki itirazının ileri sürülmesi usulü, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 19. maddesinde; “Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir.
Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.
Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir.
Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.” şeklinde belirlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 10. maddesinde ise; ”Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” hükmü ile sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda sözleşmenin ifa edileceği yer Mahkemesinin yetkili olduğuna dikkat çekilmiştir.
Aynı Kanun’un 17. maddesinde; ”Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmüne yer verilmiş, yetki sözleşmesinin geçerlilik koşullarına değinilmiştir.
Taraflar arasındaki satın alma sözleşmesi “Teslim ve Mal Kabul” başlıklı kısmında; ” Ürünler…. …’nın Halkalı Cad. No:208 Sefaköy/İstanbul adresindeki merkez deposuna teslim edilecektir….” maddesinin her iki tacir tarafça hüküm altına alındığı görülmüştür.
Tarafların iddia ve savunmaları, taraflar arasında yapılan satın alma sözleşmesi, İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, İzmir …. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası, icra takibine dayanak faturalar ve tüm dosya kapsamı incelendiğinde, davalının 15/01/2021 tarihli dilekçesi ile süresinde icra dairesinin yetkisine itirazda bulunduğundan icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, bu bakımdan öncelikle icra dairesinin yetkisine yapılan itirazın incelenmek durumunda olduğu, sözleşmeden doğan davada sözleşmenin ifa edileceği yerin Sefaköy-Küçükçekmece/İstanbul ilçesi olarak belirlendiği, bu kapsamda yetkili icra dairesinin de Sefaköy-Küçükçekmece/İstanbul İcra Daireleri olduğu, İzmir İcra Dairelerinin davada yetkisi bulunmadığı, uyuşmazlığa konu alacağın tahsili amacıyla usulüne uygun şekilde başlatılmış bir icra takibinden bahsedilemeyeceği, bu doğrultuda iş bu itirazın iptali davası açısından dava ön şartının gerçekleşmediği anlaşılmakla, açılan davanın 6100 sayılı HMK 6 ve 10. Maddeleri atfıyla dava ön şartı yetkili icra dairesi yokluğu sebebiyle HMK 114/2, 115/2 maddeleri gereğince usulden reddine karar vermek gerekmiş, buna dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın 6100 sayılı HMK 6 ve 10. Maddeleri atfıyla yetkisiz icra dairesince takip yapıldığı HMK 114/2, 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30-TL harcın peşin harç olarak alınan 308,15-TL harçtan indirilmesi ile geriye kalan 248,85-TL harcın isteği halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca yatırılan gider avansından artacak yargılama giderinin HMK’nın 333 maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili taraflara iadesine,
5-7155 sayılı yasanın 19/12/2018 tarihinde yürürlüğe giren 23.maddesiyle eklenen 6325 sayılı yasanın 18/A maddesi gereğince taraflar arasında yapılan arabuluculuk faaliyeti sonunda, ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere Hazine tarafından karşılanan 1.320,00-TL arabulucu ücretinin yargılama gideri olarak davacıdan alınarak, Hazineye gelir kaydına,
6-Davalı yararına AAÜT’nin 7(1) maddesi uyarınca takdir edilen 2.040,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı.28/10/2021

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)