Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/228 E. 2021/912 K. 27.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/228 Esas
KARAR NO : 2021/912

DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/04/2021
KARAR TARİHİ : 27/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili banka ile dava dışı borçlu … …Şirketi arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesi gereği kredi kullandırıldığını, davalıların sözleşmye müteselsil kefil sıfatıyla taraf olduklarını, kredi borcunun süresinde ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek ihtarnamenin tebliğ edildiğini, ihtarnameye rağmen ödeme yapılmaması üzerine icra takibine geçildiğini, davalıların borca itiraz ettiklerini, kredi sözleşmesinde temerrüt halinde uygulanacak olan faiz oranının ne şekilde hesaplanacağının açıkça belirlendiğini, talep olunan faiz ve oranının kredi sözleşmesi ile banka uygulamasına uygun olduğunu, Kredi Garanti Fonu tarafından müvekkiline ödeme yapılan tutarlarla ilgili takip ve tahsilat yükümlülüğünün müvekkiline ait olduğunu, tahsilat yapılması durumunda, tahsil edilen tutarın, Kredi Garanti Fonu tarafından tazmin edilen kefalet oranında Fon’a aktarılacağını, davalıların itirazlarının mesnetsiz olduğunu bildirmiş, itirazlarının iptali ile takibin devamına, davalıların icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalılar cevap dilekçesinde; ikametlerinin Söke olup, icra takibinin Söke İcra Müdürlüklerinde yapılıp davaların ise Söke Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, asıl borçlu … Şirketi hakkında konkordato süreci nedeniyle takibin durdurulduğunu, konkordatonun tasdiklenmesi nedeniyle bu davanın görülmesinin mümkün olmadığını, konkordato kararının borçlu şirketin tüm borçlarını kapsadığını, TBK’ya göre kefaletin asalete tabi olduğunu, TBK’nun 598. maddesine göre hangi sebeple olursa olsun, asıl borç sona erince kefilin de borcundan kurtulacağını, bu yönden de davanın reddinin gerektiğini, bir yıllık hak düşürücü sürede davanın açılmadığını bildirmiş, yetkisizlik itirazının kabulü ile dosyanın yetkili Söke Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, davanın hak düşürücü süre ile esastan reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, dava dışı … Şirketinin borçlu, davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla taraf oldukları davaya konu genel kredi sözleşmesi nedeni ile hesabın kat edilerek ihtarname tebliğ edilmesine rağmen ödenmeyen kredi borcundan kaynaklanan alacağının tahsili için davacı bankanın, davalılar hakkında yaptığı icra takibinde; davalıların borca ve ferilerine ilişkin itirazlarının iptali istemine ilişkindir.
Davaya konu icra dosyasında; davacı banka, davalılar hakkında davaya konu kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için ilamsız icra yoluyla takip yapmış, ödeme emrinin tebliğinden sonra yasal süre içinde davalıların birlikte sundukları itiraz dilekçesi ile borca ve ferilerine itiraz etmeleri nedeniyle takip durmuştur.
İtiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmemiş olması nedeniyle dava hak düşürücü süre içinde açılmıştır.
Yetkili icra dairesinde takip yapılması, geçerli bir icra takibinin varlığı yönünden zorunlu olup bu durum itirazın iptali davalarında dava şartlarından biridir.
İtirazın iptali davalarında icra dairesinin yetkisine itiraz edildikten sonra mahkemenin yetkisine itiraz edilmesi halinde İ.İ.K’nun 50. maddesi hükmü göz önünde tutularak öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi, takibin yetkili icra dairesinde yapıldığının belirlenmesi halinde icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın iptaline karar verildikten sonra mahkemenin kendi yetkisini incelemesi gerekmektedir.
Davalılar tarafından davaya konu icra dosyasına sunulan itiraz dilekçesinde icra dairesinin yetkisine itiraz edilmemesi nedeniyle İzmir İcra Müdürlüğü takipte yetkili hale gelmiştir.
Davalı tarafça icra takibinin yetkisine itiraz edilmemesine rağmen mahkememizin yetkisiz olduğu konusunda yasal süre içinde sunulan cevap dilekçesinde ilk itirazda bulunulmuştur.
Davacı vekili tarafından İzmir icra dairesinin yetkisinin kesinleşmesi nedeniyle İzmir Mahkemelerinin yetkisinin kesinleştiği iddia edilmiş ise de, bu iddianın haklı görülmesi mümkün değildir. Yetkisiz icra dairesinin yetkisine itiraz edilmemesi; itirazın iptali davası yönünden yetkisiz icra dairesinin bağlı bulunduğu yer mahkemesinin yetkili mahkeme olduğu sonucunu doğurmayacağı gibi mahkemenin yetkisine itiraz edilmesine engel bir durum değildir.
Davalılar, yerleşim yerleri nedeniyle Söke Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu iddia ederek mahkememizin yetkisiz olduğu itirazında bulunmuşlardır. İtiraz yasal süre içinde cevap dilekçesi ile birlikte ilk itiraz olarak sunulup, HMK’nun 19. maddesi uyarınca yetkili yerin de bildirilmiş olması nedeniyle geçerli ilk itiraz niteliğindedir.
Davaya ve icra takibine dayanak davalıların müteselsil borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla taraf oldukları genel kredi sözleşmesinin yetkili mahkeme ve icra daireleri başlıklı 31. maddesinde müşteri ve kefillerin anlaşmazlıklarda ilgili madde hükümleri de saklı kalmak kaydı ile bankanın İstanbul Büyükşehir Belediyesi sınırları içindeki şubeleri için İstanbul Merkez (Çağlayan), diğer şubeleri için ise sözleşmeyi imzalayan banka şubesinin bulunduğu yerin mahkeme ve icra dairelerini veya İstanbul Merkez (Çağlayan), mahkeme ve icra dairelerini yetkili kıldıkları, ancak bu yetkilendirmenin bankanın, müşteri veya kefillerin ikametgahı veya bulundukları yerin veya müşteri ve kefillere ait mal ve değerlerin bulunduğu yerin veya kredinin nakledildiği şube ikametgahındaki mahkeme ve icra dairelerinin de bulunduğu yerdeki mahkeme ve icra dairelerine başvurmasına engel olmadığı kararlaştırılmıştır.
HMK’nun 17 (1) maddesinde tacirlerin aralarındaki uyuşmazlıklar için bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmede yetkili kılabilecekleri, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı sürece davanın yalnız sözleşme ile belirlenen bu mahkemelerde açılacağı, 18 (2) maddesinde ise sözleşmenin yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesinin şart olduğu düzenlenmiştir.
Davacı ve dava dışı borçlu şirket tarafından davaya konu genel kredi sözleşmesinde HMK’nun 17. maddesi uyarınca yetkili mahkemelerin belirlendiği, davalıların müteselsil borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmenin tarafı olması yanında TTK’nun 7 (2) maddesi uyarınca ticari teselsül karinesi çerçevesinde yetki sözleşmesinin de tarafı oldukları, yetki sözleşmesinde kredinin İstanbul Büyükşehir Belediye sınırları içindeki şubeler tarafından verilmesi halinde Çağlayan, bankanın diğer şubeleri için ise sözleşmeyi imzalayan banka şubesinin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğunun, bunun yanında davacı bankanın müşteri ve kefillerin ikametgahı ve bulundukları yer veya müşteri ve kefillere ait mal ve değerlerin bulunduğu veya kredinin nakledildiği şubenin bulunduğu yer mahkemelerinde dava açmasına engel olmayacağının kararlaştırıldığı, her ne kadar yetkili yerin belirlendiği ilk paragrafta ilgili madde hükümleri de saklı kalmak kaydı ile tabiri kullanılmış ise de, bu sözcüklerin açıkça kanunen yetkili kılınan mahkemelerin yetkilerinin saklı kaldığını belirtmemiş olması nedeniyle bu sonucun çıkarılmasının mümkün olmadığı, yetkiye ilişkin bir başka maddenin de sözleşmede yer almadığı, davaya konu kredi sözleşmesinin davacı bankanın Söke Şube Müdürlüğü tarafından yapıldığı, bu nedenle yetki sözleşmesi uyarınca öncelikle Söke mahkemeleri yetkili olup davalıların ikametgahı bulundukları yer ve mal varlığının bulunduğu yer ile kredinin nakledildiği şubenin de yetkili kılındığı gözetildiğinde, davalı gerçek kişilerin ikamet adreslerinin ve bulundukları yerin Söke olması yanında, davalı şirketin ve dava dışı borçlu şirketin de Söke Ticaret Sicili’nde kayıtlı olması nedeniyle yerleşim yerinin Söke olduğu, davacı tarafça kredinin İzmir’deki banka şubesine nakledildiğine dair bir iddiada bulunulmadığı gibi dava dışı borçlu ve davalı kefillerin İzmir’de mal varlıklarının bulunduğu yönünde bir iddia da dile getirilmediği, bu yönde dosyaya hiçbir delil sunulmadığı, buna göre İzmir Mahkemelerinin uyuşmazlığı çözmede yetkili bulunmadığı, yetkili mahkemenin davalıların yerleşim yeri olan Söke Mahkemeleri olduğu dikkate alınarak, yasal süre içinde yapılan yetkisizlik ilk itirazının kabulü ile mahkememizin yetkisizliğine, dosyanın yetkili Söke Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 08/07/2021 tarihli ve 31535 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 07.07.2021 tarihli 608 numaralı kararı ile İzmir Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı çevresi İzmir ili mülki idare sınırları (Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç) olarak belirlenmesine ve kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanmasına karar verilmiş olup, bu davanın kararın yürürlük tarihinden önce 08/04/2021 tarihinde açıldığı dikkate alınarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanuni Hakim güvencesi” başlığını taşıyan 37. maddesinde düzenlenen kanuni hakim ilkesi, kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görevin genel mahkemelere ait olduğuna ilişkin 05/12/1977 tarihli, 1977/4 esas ve 1977/4 karar sayılı içtihadı birleştirme kararı, mahkemelerin görevinin kıyas ya da yorum ile genişletilemeyeceği ya da değiştirilemeyeceği ilkesi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun somut olaya uygulanır nitelikteki 04/04/2019 tarih, 2017/11-10 esas ve 2019/401 karar sayılı ilamı, kararın yürürlük tarihinden önce açılan veya görülen davaların 01/09/2021 tarihinden itibaren görev verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ne devredileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, bunun yanında kararın 07/07/2021 tarihli olup, 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olmasına göre; farklı uygulama tarihi belirlenmiş olması ve yalnız yeni mahkemeler kurulmuş olmasının farklı karar ve uygulama tarihini gerektirir bir neden olmadığı dikkate alınarak kararı vermeye yetkili makamın, görülmekte olan davaların Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir kararının bulunmadığı gibi bu yönde bir irade de göstermediği anlaşılmakla, dava tarihi itibariyle uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin Söke Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olduğu dikkate alınarak, dosyanın Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’ne değil, Söke Asliye Hukuk Mahkemesi’ne (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle:
1-Yetkili mahkemenin Söke Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olması ve Mahkememizin YETKİSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114(1/ç) maddesinin yollaması ile HMK’nun 115(2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2-HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın kesin yetkili ve görevli SÖKE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin yetkili ve görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20(1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalıların yokluğunda HMK’nun 343 ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.27/10/2021

Başkan …
(e-imzalıdır)

Üye …
(e-imzalıdır)

Üye …
(e-imzalıdır)

Katip …
(e-imzalıdır)