Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/160 E. 2021/954 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/160
KARAR NO : 2021/954

DAVA : İstirdat
DAVA TARİHİ : 30/09/2020
KARAR TARİHİ : 04/11/2021

İzmir … Tüketici Mahkemesinin 27/01/2021 tarihli …/… Esas …/… Karar sayılı görevsizlik kararı neticesinde mahkememize tevzi edilen İstirdat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı bankadan kredi kullandığını, kredi borcuna karşılık müvekkilinin davalı bankadan aldığı emekli maaşının tamamından kesinti yapıldığını, yapılan bu kesintinin usule ve yasaya aykırı olduğuna dair davalıya noter aracılığı ile ihtarname gönderdiklerini, ihtarnamenin tebliğ edildiğini fakat davalı tarafından ihtarnameye cevap verilmediğini ve kesintilerin yapılmaya devam edildiğini, emekli maaşının müvekkilinin tek geçim kaynağının emekli maaşı olduğunu, müvekkilinin mağduriyetine neden olunduğunu, İcra ve İflas Kanunu’nun 83/a maddesine şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıkça maaşın haczedilebileceğine ilişkin önceden yapılan anlaşmaların geçersiz kılındığını, bu durumda usulüne uygun ve kesinleşen bir icra takibi bulunmaksızın, hiçbir hukuki dayanak olmaksızın müvekkilinin maaşından yapılan kesintilerin kaldırılmasının ve bu tarihe kadar yapılmış olan kesintilerin iadesinin gerektiğini, arz ve izah olunan nedenlerle, davanın kabulü ile, davalı banka tarafından müvekkilinin maaşına uygulanan kesinti işleminin kaldırılmasına, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla; şimdilik 1.000,00TL kesintinin, kesintilerin yapıldığı tarihlerden itibaren işleyecek yasal faizi ile istirdadına yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile davacı arasında Genel Kredi Sözleşmelerine istinaden krediler kullandırıldığını, kredi sözleşmesi ile müvekkili Banka’ya hesapları üzerinde hapis, takas ve mahsup hakkının tanındığını, böylelikle müvekkili banka’nın, davacının müvekkili banka nezdindeki hesaplarında bulunan her türlü bakiye üzerinde takas mahsup yetkisi bulunduğu taraflar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi ile kararlaştırıldığını, davacının aksi yöndeki her türlü iddia ve taleplerinin ahde vefa ilkesine ve sözleşmeye bağlılık ilkesine aykırı olduğunu ve açıkça hakkın kötüye kullanılması olduğunu, hakkın kötüye kullanılmasının hukuki himaye görmesinin taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, arz ve izah edilen nedenlerle; davanın reddi ile yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı taraf üzerine tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLER :
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-Taraflar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi, hesap hareketleri ve ekstreler,
3- İzmir … Tüketici Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyası,
4-Bankacılık alanında uzman bilirkişinin 28/05/2021 havale tarihli raporu,
5-Bankacılık alanında uzman bilirkişinin 20/09/2021 havale tarihli ek raporu,
6-Davacı vekilinin 18/10/2021 havale tarihli ıslah dilekçesi,
7-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, davacı tarafından davalı … … Şubesi nezdinde kullanılan kredi kapsamında kredi borcunun tahsili noktasında davacının emekli maaşının tamamının kesinti yapılması suretiyle tahsil edilmesi sebebiyle davacının emekli maaşının tamamının kesinti yapılması suretiyle kredi borcunun tahsil edilmesi işleminin ilgili usul ve yasa hükümlerine aykırı olduğu iddiası doğrultusunda davacının emekli maaşının tamamı üzerinden kesinti yapılması işleminin kaldırılması suretiyle muarazanın meni ile davalı tarafından fazla olarak tahsil edildiği iddia olunan kredi borcu bedelinin davalıdan istirdadı ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava konu uyuşmazlık, davacı tarafından davalı banka nezdinde kullanılan ticari kredi kapsamında kredi borcunun davacının emekli maaşının tamamından kesinti yapılması işlemi açısından muarazanın meni ve davacının emekli maaşından yapılan kesintilerin davalı bankadan istirdadı ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkindir.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle konuyla ilgili mevzuat hükümleri ve ilkelerin açıklanması gerekir.
Gerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda (İİK) gerekse diğer kanunlarda cebri icraya ilişkin hükümlerin 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda öngörülen temel hak ve ilkelere ilişkin düzenlemelere aykırı olmaması gerekir. Bu anlamda özellikle, hukuk devleti, hak arama özgürlüğü, sosyal devlet, adil yargılanma ve hukukî dinlenilme hakkı, eşitlik ilkesi, ölçülülük ilkesi, insan onuru, yaşam hakkının ve kişiliğin korunması, ailenin ve çocukların korunması ve mülkiyet hakkı gibi temel hak ve ilkelerin göz önünde bulundurulması gerekir. Zira Anayasa’nın 2. maddesinde anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralı olduğu ve kanunların anayasaya aykırı olamayacağı; 5. maddede de devletin amaç ve görevleri arasında kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak olduğu açıkça hükme bağlanmıştır (Topuz, G.: 5510 sayılı Kanunda Öngörülen Emekli Aylığının Haczedilmezliği Kuralı ve Bu Kuralın Anayasaya Uygunluğu Üzerine Düşünceler, AÜHFD., 65. cilt, 4. sayı, 2016, s. 3019).
Alacaklının, borçlunun mal varlığından tatmin edilmesi ilkesi takip hukukunda asıldır ve bu ilkenin sınırları da kanunla çizilmiştir. Bu bağlamda kanun koyucu gerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu gerekse bazı özel kanunlarda haczedilemeyecek veya yalnızca bir bölümünün haczi mümkün birtakım mal ve haklar öngörmüştür. Amaç, borçlu ve ailesinin mutlak yoksulluğa düşürülerek ekonomik varlığını kaybedip, Devlet yardımına muhtaç hâle getirilmesine engel olmaktır (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, 2.b., İstanbul 2016, s. 186).
Takip hukukunda sorumluluk kural olarak şahsi emeğe değil mala yöneliktir. Dolayısıyla borçlu iktisadi ve sosyal açıdan varlığını sürdürebilmek için şahsi emeğini ortaya koyarak bir gelir elde etmişse bunun üzerine borcun tamamı kadar haciz koymak Anayasa’nın 17. maddesindeki “Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” düzenlemesine aykırılık teşkil edecektir (Yavaş, M.: Maaş ve Ücret Haczi, TBB Dergisi, Sayı 84, 2009, s.94).
Bu anlamda kanun koyucu birtakım mal ve hakların haczedilemeyeceğini kararlaştırmıştır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu bu konuda kısmen veya tamamen haczedilemezliğe ilişkin bir ayrıma gitmiş ve kısmen haczedilemeyen mal ve haklar 83. maddede;“Maaşlar, tahsisat ve her nevi ücretler, intifa hakları ve hasılatı, ilâma müstenid olmayan nafakalar, tekaüd maaşları, sigortalar veya tekaüd sandıkları tarafından tahsis edilen iradlar, borçlu ve ailesinin geçinmeleri için icra müdürünce lüzumlu olarak takdir edilen miktar tenzil edildikten sonra haczolunabilir.
Ancak haczolunacak miktar bunların dörtte birinden az olamaz. Birden fazla haciz var ise sıraya konur. Sırada önde olan haczin kesintisi bitmedikçe sonraki haciz için kesintiye geçilemez” şeklinde düzenlemiştir.
Kanun’un “Önceden yapılan anlaşmalar” başlıklı 83/a. maddesi hükmüne göre ise “82 ve 83 üncü maddelerde yazılı mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir.” Önceden feragatin geçersizliğinin nedeni, borçlunun hacizden önceki bir dönemde böyle bir anlaşmanın sonuçlarını ve hacze gelindiğinde kendisine yükleyeceği yükün ağırlığını tahmin edemeyeceğinin varsayılmasıdır. Bu hâlde, borçluyu bizzat kendisine karşı koruma gereği vardır (Kılıçoğlu, E.: İcra Sözleşmeleri, İstanbul 2005, s. 130).
Bu maddeyle, borçlu ile alacaklının hacizden önceki dönemde aslında haczedilmemesi gereken mal veya hakkın haczedilebileceği konusunda yaptıkları sözleşmelerin geçerli olmayacağı düzenlenmiştir. Anılan düzenleme sadece icra takibinin kesinleşmesi sonrası bu yönde yapılan sözleşmeleri değil, icra takibi yapılmadığı durumlarda da sözleşmelere borçlunun haczi mümkün olmayan mal veya haklarına bloke konulması ve kesinti yapılması sonucunu doğuran muvafakatlerin de geçersiz olacağına ilişkin emredici bir hüküm niteliğindedir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 82. maddesinde ise tamamı haczedilemeyen mal ve haklar düzenlenmiş olup bu hükümdeki mal ve haklar borçlu ve ailesinin yoksul kılınıp sonuçta Devletin sosyal yardımına muhtaç bırakılmaması ve borçlunun ekonomik varlığını devam ettirebilmesi düşüncelerine dayanılarak haczedilemez olarak kabul edilmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrasına göre “mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar” haczedilemez.
İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir [İİK, m. 82/son (ek fıkra 02.07.2012 tarihli, 6352 sayılı Kanun, m. 16)].
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 82/1. maddesinde belirtilen özel kanunlarında haczedilemeyeceğinin kararlaştırıldığı hak ve alacaklardan biri de 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda düzenlenmiştir. Buna göre sigortalılara ve hak sahiplerine bağlanan gelir, aylık ve ödeneklerin Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 88. maddeye göre tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez (5510 s. K., m. 93/1).
Anılan maddenin devamına 18.02.2009 tarihli ve 5838 sayılı Kanun’un 32. maddesiyle; “Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir.” ibaresi eklenmiştir. Bu hüküm ile icra takibinin kesinleşmesi sonrasında takip alacaklısının borçlunun emekli maaşı üzerine haciz konulması talebinin kabul edilebilmesi, borçlunun muvafakati şartına bağlanmıştır. Borçlu hacze muvafakat etmez ise haciz talebi reddedilecektir.
Gelinen aşamada bu hükmün konuluş amacı irdelenmelidir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 82. maddesine eklenen ve yukarıda 21. bentte bahsi geçen düzenleme öncesi dönemde; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 79. maddesi hükmüne göre icra memurlarının haciz talebine konu mal veya hakkın haczinin mümkün olup olmadığını denetleme imkânı bulunmadığından SGK gelir, aylık ve ödenekleri de haczedilmekte, sonrasında takip borçlularının haczedilemezlik şikayetleri icra mahkemeleri önüne taşınıp Kanun’un açık hükmü gereği emekli maaşları üzerine konulan haciz kaldırılmaktayken; gerek Kurum gerekse icra daireleri ve mahkemeleri nezdinde gereksiz iş yüküne neden olan bu duruma son vermek için 5510 sayılı Kanun’un 93/son düzenlemesi getirilmiştir. Söz konusu hüküm icra takibinin kesinleşmesinden sonraki aşamayla ilgili olup kıyas yoluyla takip ve haciz öncesi dönemdeki sözleşmelerle borçlunun emekli maaşına kredilerin ödenmesi amacıyla bloke konulmasına veya kesinti yapılmasına yönelik verdiği muvafakatlere uygulanamaz.
Dosyanın görevsizlik kararı neticesinde mahkememize gönderildiği İzmir … Tüketici Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyasında, taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesi ve sözleşmeye bağlı olarak davalı banka nezdinde bulunan hesap hareketleri ile ekstrelerin celp edildiği görülmekle, ilgili kayıt ve belgelerin yeniden celbine gerek görülmemiş, yargılamaya devam olunmuştur.
Dosyanın bankacılık alanında uzman bilirkişiye tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, taraflar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi, hesap hareketleri, ekstreler göz önünde bulundurularak, davacı ile davalı arasında imzalanan kredi sözleşmesi ve davacı tarafından kullanılan çek karnesi kapsamında davalı bankanın davacıdan hangi miktarda alacağının bulunduğu, kredi ve çek karnesi kullanımı kapsamında davacı tarafından davalı bankaya ödeme yapılıp yapılmadığı, kredi ve çek karnesi borcu kapsamında davalı banka tarafından davacıya ait hesapta bulunan bakiye üzerinde tahsilat işlemi gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği, gerçekleştirilmiş ise davacının tahsilat işlemlerine muvafakatinin bulunup bulunmadığı, bulunmakta ise hesapta bulunan bakiyenin hangi miktarda tutarı açısından muvafakat verildiği, davalı banka tarafından dava tarihine kadar yapılan tahsilat miktarının ne kadar olduğu, yapılan tahsilat işleminin usul ve yasa hükümleri ile ilgili mevzuata uygun olup olmadığı, uygun değil ise davalı banka tarafından yapılması gereken tahsilat işlemlerinin hangi tutar üzerinden yapılması gerektiği, davalı banka tarafından usul ve yasa hükümleri ile ilgili mevzuata aykırı olarak tahsilat yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise hangi oran ve miktarda fazla tahsilat yapıldığı, davacının dava tarihi itibariyle davalı bankadan talep edebileceği fazla tahsilat bedeli bulunup bulunmadığı hususları ile sair hususların belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, bankacılık alanında uzman bilirkişi 28/05/2021 havale tarihli raporunda sonuç olarak, davalı bankanın davacının hesabına yatan SGK Maaş Ödemelerinden toplamda 3.390,29-TL kesinti yaptığını ve yapılan kesintilere uygulanan yasal faiz oranı ile dava tarihi itibariyle işlemiş faizin 1.356,67-TL olduğunu, her ne kadar davacı ile davalı banka arasında düzenlenen Genel Kredi Sözleşmesinin 2.07. numaralı ‘Geri Ödeme’ başlıklı maddesinin 4. paragrafında davalı bankaya davacının hesapları üzerinde hapis, takas ve mahsup yetkisi tarınmış ise de, davacının emekli maaşının bankaya olan borçlarına mahsup edilmesine dair herhangi bir muvafakatname düzenlenmemiş olması ve davacının emekli maaşının kullanmış olduğu kredilere mahsup edilmesi yönünde açık bir irade beyanının bulunmaması sebebiyle, davalı bankanın davacının SGK Emekli Maaşlarının kredi borçlarına mahsup etmesi yönündeki işlemlerinin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 83. maddesi ve 5510 sayılı Kanun’un 93. maddesine aykırı olduğunu mütalaa etmiştir.
Taraf vekillerinin itirazları üzerine dosyanın bankacılık alanında uzman bilirkişiye tevdi ile taraf vekillerinin itirazları doğrultusunda ve … tarafından gönderilen müzekkere cevabında yer alan kayıtlar göz önünde bulundurularak düzenlenecek ek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, bankacılık alanında uzman bilirkişi 20/09/2021 havale tarihli ek raporunda ise sonuç olarak, davalı bankanın davacının hesabına yatan SGK Maaş Ödemelerinden, dava tarihi olan 30.09.2020 tarihine kadar toplamda 22.095,23-TL kesinti yaptığını ve yapılan kesintilere uygulanan yasal faiz oranı ile dava tarihi itibariyle işlemiş faiz bedelinin 3.542,63-TL olduğunu, dava tarihinden sonra da davalının davacıya ait SGK Maaş Ödemelerinden kesinti yapmaya devam ettiğini mütalaa etmiştir.
Davacı vekilinin 18/10/2021 havale tarihli ıslah dilekçesi ile dava dilekçesinde 1.000,00-TL olarak belirttikleri dava değerini 24.637,89-TL arttırarak 25.637,86-TL’ye ıslah ettiği ve ıslah edilen bedel üzerinden eksik harcı mahkememiz veznesine yatırdığı görülmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun tarih ve Esas Karar sayılı ilamında aynen; ”…..davacı Kurum emeklisi, davalı bankadan tüketici kredisi kullandığı sırada banka nezdinde aldığı emekli maaşından takas ve virman suretiyle tahsilat yapılmasına muvafakat etmiş, kredi taksitleri bir süre sorunsuz ödenmiş ancak davacı daha sonra ödeme güçlüğüne düşmüş, kredi taksitlerini ödeyememiştir. Banka sözleşmedeki bu düzenlemeden hareketle emekli maaşının dörtte birine bloke koyarak kredi borcuna mahsup etmiştir. Ne var ki İİK’nın 83/a maddesi gereğince haczedilemezlikten önceden feragat geçersiz olup henüz hakkında herhangi bir icra takibi başlatılıp maaşından haciz suretiyle borcun ödenmesine izin verildiği yönünde davacının iradesinin açıkça ortaya konulduğundan da bahsedilemeyeceğinden kredinin alınması sırasında takas ve mahsup yönünde verilen muvafakat da geçerli sayılmaz…..” ibarelerine yer verilmiştir.
İlgili mevzuat hükümleri ile yüksek yargı kararları ve yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu çerçevesinde yapılan değerlendirme sonucunda, taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesi kapsamında davacı tarafından davalı … … Şubesi nezdinde kullanılan kredi borcunun davacı tarafından ödenmemesi üzerine, davalı bankanın davacının hesabına SGK tarafından yatırılan emekli maaşının tamamı üzerinde kesinti uygulamak suretiyle kredi borcunu tahsil etme yoluna gittiği, davacı ile davalı banka arasında düzenlenen Genel Kredi Sözleşmesinin 2.07. numaralı ‘Geri Ödeme’ başlıklı maddesinin 4. paragrafında davalı bankaya davacının hesapları üzerinde hapis, takas ve mahsup yetkisi tarınmış ise de, sözleşmede davacının emekli maaşının bankaya olan borçlarına mahsup edilmesine dair herhangi bir muvafakatname düzenlenmediği, davacının emekli maaşının kullanmış olduğu kredilere mahsup edilmesi yönünde açık bir irade beyanının da bulunmadığı dikkate alındığında, davalı bankanın davacının SGK Emekli Maaşlarını kredi borçlarına mahsup etmesi yönündeki işlemlerinin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 83. maddesi ve 5510 sayılı Kanun’un 93. maddesine aykırı olduğu, dava tarihine kadar davalı banka tarafından davacının emekli maaşlarından yapıla kesinti toplamının 22.095,23-TL olduğu, kesinti yapılan bedellerin dava tarihine kadar işlemiş faizlerinin toplamının ise 3.542,63-TL olduğu, davacının emekli maaşlarından haksız olarak yapılan kesinti sebebiyle davalı bankadan toplamda 25.637,86-TL alacağının bulunduğu ve bu bedelin istirdadını talep edebileceği kanaatine varılmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama çerçevesinde ancak dava tarihi itibariyle mevcut bulunan durum hakkında bir değerlendirme yapılarak hüküm kurulabileceği, dava tarihinden sonra uygulanan ve devam etmekte olan durumlar açısından değerlendirme yapmanın ve hüküm kurmanın mümkün olmadığı, dava tarihinden sonra uygulanan ve devam etmekte olan durumların ancak başka bir davanın konusunu oluşturabileceği göz önünde bulundurularak, davacı vekilinin davalı … tarafından davacı …’ya ait hesaba yatan emekli maaşından kesinti yapılması işleminin kaldırılması talebinin reddine karar verilmiş olup, bu talep davanın esası yönünden herhangi bir etki oluşturmadığından, yargılama giderleri ve vekalet ücreti talepleri açısından davanın tam kabulü doğrultusunda hüküm kurma yoluna gidilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, taraflar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi, hesap hareketleri ve ekstreler, İzmir … Tüketici Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyası, bankacılık alanında uzman bilirkişinin 28/05/2021 havale tarihli raporu, bankacılık alanında uzman bilirkişinin 20/09/2021 havale tarihli ek raporu, davacı vekilinin 18/10/2021 havale tarihli ıslah dilekçesi ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın davacı tarafından davalı … … Şubesi nezdinde kullanılan kredi kapsamında kredi borcunun tahsili noktasında davacının emekli maaşının tamamının kesinti yapılması suretiyle tahsil edilmesi sebebiyle davacının emekli maaşının tamamının kesinti yapılması suretiyle kredi borcunun tahsil edilmesi işleminin ilgili usul ve yasa hükümlerine aykırı olduğu iddiası doğrultusunda davacının emekli maaşının tamamı üzerinden kesinti yapılması işleminin kaldırılması suretiyle muarazanın meni ile davalı tarafından fazla olarak tahsil edildiği iddia olunan kredi borcu bedelinin davalıdan istirdadı ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, bankacılık alanında uzman bilirkişinin 28/05/2021 havale tarihli raporunda, davalı bankanın davacının hesabına yatan SGK Maaş Ödemelerinden toplam 3.390,29-TL kesinti yaptığını ve yapılan kesintilere uygulanan yasal faiz oranı ile dava tarihi itibariyle işlemiş faizin 1.356,67-TL olduğunu, her ne kadar davacı ile davalı banka arasında düzenlenen Genel Kredi Sözleşmesinin 2.07 Geri Ödeme başlıklı maddesinin 4. paragrafında davalı bankaya davacının hesapları üzerinde hapis, takas ve mahsup yetkisi tarınmış ise de, davacının emekli maaşının bankaya olan borçlarına mahsup edilmesine dair herhangi bir muvafakatname düzenlenmemiş olması ve davacının emekli maaşının kullanmış olduğu kredilere mahsup edilmesi yönünde açık bir irade beyanının bulunmaması sebebiyle, davalı bankanın davacının SGK Emekli Maaşlarının kredi borçlarına mahsup etmesi yönündeki işlemlerinin İİK 83. maddesi ve 5510 sayılı Kanun’un 93. maddesine aykırı olduğunu mütalaa ettiği, bankacılık alanında uzman bilirkişi 20/09/2021 havale tarihli ek raporunda, davalı bankanın davacının hesabına yatan SGK Maaş Ödemelerinden, dava tarihi olan 30.09.2020 tarihine kadar toplam 22.095,23-TL kesinti yaptığını ve yapılan kesintilere uygulanan yasal faiz oranı ile dava tarihi itibarıyla işlemiş faizin 3.542,63-TL olduğunu, dava tarihinden sonra da davalının davacıya ait SGK Maaş Ödemelerinden kesinti yapmaya devam ettiğini mütalaa ettiği, davacı vekilinin 18/10/2021 havale tarihli ıslah dilekçesi ile dava dilekçesinde 1.000,00-TL olarak belirttikleri dava değerini 24.637,89-TL arttırarak 25.637,86-TL’ye ıslah ettiği ve ıslah edilen bedel üzerinden eksik harcı mahkememiz veznesine yatırdığı, taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesi kapsamında davacı tarafından davalı … … Şubesi nezdinde kullanılan kredi borcunun davacı tarafından ödenmemesi üzerine, davalı bankanın davacının hesabına SGK tarafından yatırılan emekli maaşının tamamı üzerinde kesinti uygulamak suretiyle kredi borcunu tahsil etme yoluna gittiği, davacı ile davalı banka arasında düzenlenen Genel Kredi Sözleşmesinin 2.07. numaralı ‘Geri Ödeme’ başlıklı maddesinin 4. paragrafında davalı bankaya davacının hesapları üzerinde hapis, takas ve mahsup yetkisi tarınmış ise de, sözleşmede davacının emekli maaşının bankaya olan borçlarına mahsup edilmesine dair herhangi bir muvafakatname düzenlenmediği, davacının emekli maaşının kullanmış olduğu kredilere mahsup edilmesi yönünde açık bir irade beyanının da bulunmadığı dikkate alındığında, davalı bankanın davacının SGK Emekli Maaşlarını kredi borçlarına mahsup etmesi yönündeki işlemlerinin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 83. maddesi ve 5510 sayılı Kanun’un 93. maddesine aykırı olduğu, dava tarihine kadar davalı banka tarafından davacının emekli maaşlarından yapıla kesinti toplamının 22.095,23-TL olduğu, kesinti yapılan bedellerin dava tarihine kadar işlemiş faizlerinin toplamının ise 3.542,63-TL olduğu, davacının emekli maaşlarından haksız olarak yapılan kesinti sebebiyle davalı bankadan toplamda 25.637,86-TL alacağının bulunduğu ve bu bedelin istirdadını talep edebileceği anlaşılmakla, açılan davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … tarafından davacı …’ya ait hesaba yatan emekli maaşından kesinti yapılması işleminin kaldırılması talebinin REDDİNE,
2-İstirdat talebi açısından açılan davanın KABULÜNE, 25.637,86-TL’nin 1.000,00-TL’sinin dava tarihi olan 30/09/2020 tarihinden itibaren, 24.637,86-TL’sinin ise ıslah tarihi olan 18/06/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Anonim Şirketinden alınarak davacı …’ya verilmesine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 1.751,32-TL karar ve ilam harcından, davanın açılışı sırasında peşin olarak alınan 54,40-TL harç ile 421,00-TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 1.275,92-TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 55,00-TL elektronik tebligat, 19,00-TL tebligat, 1,50-TL posta masrafı, 500,00-TL bilirkişi ücreti, 54,40-TL peşin harç, 54,40-TL başvurma harcı ve 421,00-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 1.105,30-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 4.080,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.04/11/2021

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)
¸

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.