Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/147 E. 2021/607 K. 03.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/147 Esas
KARAR NO : 2021/607

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/03/2021
KARAR TARİHİ : 03/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı dava dilekçesinde özetle; müvekkili olduğu şirketin davalı …’ün de içinde bulunduğu bir kısım arsa sahipleri ile , İzmir İli, … İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz hakkında ‘düzenleme şeklinde’ gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, 16.03.2011 tarihli bu sözleşmede (md.6), davalı …’e 90 m2 civarında bir daire verileceğinin hükme bağlandığını, 16.08.2013 tarihinde davalı …’ün sadece 55 m2’lik bir daire istediğini, kalan kısım için ise, davacı şirketimizde 20.000-TL para istediğini, bunun üzerine ekte sunulan 16.08.2013 tarihli ‘ek tadil sözleşme’ düzenlendiğini, davalı …’den istediği 20.000,00-TL’ye karşılık olarak da kendisinin bu tadil sözleşmesi ile birlikte aynı tarihi taşıyan şirketinin borçlu olarak gözüktüğünü, düzenleme tarihi 16.08.2013, vade tarihi 31.12.2013 olan bono verildiğini, bu bonoyu, davalı …’ün teslim aldığına ilişkin belgenin fotokobisinin olduğunu, davalı …’ün daha sonra diğer arsa sahipleri ile birlikte 30.09.2013 tarihli ‘fesh-i ihbarname’ ile, davacı şirketimiz ile aralarında kat karşılığı inşaat sözleşmesini feshettiklerini, davalı …’ün İzmir …İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasında takip dayanağı yaptığı bononun hükümsüz kaldığını, takip dayanağının bono kaynaklı olarak davalı …’ün müvekkili olduğu şirketten bir alacağının bulunmadığını, müvekkil şirketin İzmir … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasıyla ve takip dayanağı bonoyla ilgili bir borcu olmadığının tespitine, takibin ve takip dayanağı bononun iptaline, %20 kötüniyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı yana yükletilmesini karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilimiz adına takip konusu 31/12/2013 vade tarihli 20.000,00-TL tutarında bononun tahsili amacıyla İzmir … İcra müdürlüğünün … esas sayılı icra takip dosyası üzerinden borçlu davacı aleyhine 10 örnek icra takibi başlatıldığını, borçlu davacı tarafından herhangi bir itirazda bulunulmadığından söz konusu takibin kesinleştiğini, kıymetli evrakta mücerretlik ilgisi gereği, senette yer alan hak ile bu hakkın oluşumuna neden olan temel borç ilişkisi arasındaki bağ ortadan kalkmakta olduğunu, senet temel borç ilişkisinden soyutlandığını, bağımsız bir varlık kazandığını, kıymetli evrakta senet düzenleyenin düzenlediği senetle borçlanmasının doğal soncu olan temel borç ilişkisindeki sakatlığı ileri sürememe hali yani soyutluk ilkesinin mevcut olduğunu, davacı şirket ile davalı müvekkilinin de içinde bulunduğu arsa sahipleri arasında İzmir İli, … İlçesi, … Mahallesi, … pafta, … ada, … ve … parselde kain taşınmazlar yönünden 16/03/2011 tarihli ‘düzenleme şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi’ başlıklı sözleşmenin akdedildiğini, buna bağlı olarak uyuşmazlık konusu bononun düzenlendiği beyan ve iddia edilmişse de davacı yan tarafından dosyaya sunulu belgelerin hiçbirisinden dava konusu bononun taraflar arasında sözleşmeyle ilgisinin ortaya koyabilecek bir delil ya da sözleşme hükmü bulunmadığının açık olduğunu, koşulları oluşmayan ispatlanamayan, haksız ve hukuka aykırı mezkur davanın reddine, bilahare takibin durdurulması ihtimaline binaen %20’den az olmamak kaydıyla davacı aleyhine icra inkar tazminatı yükletilmesine, yargılama giderleri, ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-Keşidecisi …, lehtarı … olan, 16/08/2013 tanzim, 31/12/2013 ödeme tarihli, 20.000,00-TL bedelli senet,
2-İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası,
3-16/08/2013 tarihli ek tadil sözleşmesi,
4-İzmir İli, … İlçesi, … Mahallesi, … pafta, … ada, … ve … parselde kain taşınmazlara ait tapu kayıtları,
5-Dava dilekçesine ekli bulunan dekont suretleri,
6-İzmir … Noterliğinin 16/03/2011 tarih ve … yevmiye sayılı Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi Ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi,
7-İzmir … Noterliğinin 30/09/2013 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi,
8-Sair deliller.
DAVA KONUSU:
Açılan dava, davalı …’ün taraflar arasında imzalanan İzmir … Noterliğinin 16/03/2011 tarih ve … yevmiye numaralı Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin 6. maddesi kapsamında kendisine ait olacağı kararlaştırılan 90 m²’lik bağımsız bölüm yerine 55 m²’lik bağımsız bölüm istediğini belirterek davacı şirkete başvurduğu iddiası neticesinde taraflar arasında imzalanan 16/08/2013 tarihli Ek Tadil Sözleşme gereğince daireler arasındaki fark bedeli olan 20.000,00-TL’ye karşılık olarak tanzim edilen keşidecisi …, lehtarı … olan, 16/08/2013 tanzim, 31/12/2013 ödeme tarihli, 20.000,00-TL bedelli senet içeriğinde yer alan bedelden dolayı 16/03/2011 tarihli Düzenleme Şeklinde Gayrimenul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin davalı tarafından İzmir … Noterliğinin 30/09/2013 tarih ve … yevmiye numaralı Fesh-i İhbarnamesi ile feshedilmesi sebebiyle borçlu olmadığının tespiti ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit ve istirdat davalarına ilişkin hususlar 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesinde; ”Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.
İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.
İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmisinden aşağı olamaz.
Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.
Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.
Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki yararın bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması hâlinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu hâlde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Pekcanıtez, H./ Atalay, O./ Sungurtekin Özkan, M./ Özekes, M.: İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında icra mahkemesinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarihli ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 tarihli ve 2011/13-576 E., 2011/747 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyasını incelenmesi neticesinde, davalı alacaklı …’ün davacı borçlu … Limited Şirketi aleyhine 20.000,00-TL bono bedeli ve 3.836,16-TL işlemiş faiz bedeli olmak üzere toplamda 23.896,16-TL üzerinden icra takibi başlattığı görülmektedir.
İzmir İli, … İlçesi, … Mahallesi, … pafta, … ada,… ve … parselde kain taşınmazlara ait tapu kayıtları celp edilerek dosya arasına alınmıştır.
İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne imar barışı kapsamında 25/09/2018 valör tarihli 28/12/2018 tarihinde yapılan ödemeye ilişkin dekont sureti ilgili kurumdan alınarak dosya muhteviyatına kazandırılmıştır.
20/05/2021 tarihli duruşmanın 5 numaralı ara kararında, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/2. ve 222/1. maddelerinde tarafların delil olarak dayandığı ticari defter ve kayıtları ibraz ile yükümlü olduğu hüküm altına alındığından, davacı … yetkilisine bilirkişi incelemesine esas olmak üzere davacı şirkete ait ticari defter kayıt ve belgeleri mahkememize sunmak veya ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220/1. fıkrası uyarınca iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş, davacı şirket yetkilisi davacı şirkete ait ticari defter ve belgeleri kendisine verilen kesin süre içerisinde mahkememize sunmadığı gibi, davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri kendisine verilen kesin süre içerisinde mahkememize bildirmemiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219. maddesinde; ”Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir.
Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir.” hükmü bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 220. maddesinde ise; ”İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir.
Mahkemece, ibrazı istenen belgenin elinde bulunduğunu inkâr eden tarafa, böyle bir belgenin elinde bulunmadığına, özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da bilmediğine ilişkin yemin teklif edilir.
Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesinde de; ”Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Davacı tarafça dava dilekçesinde iddia edilen hususlar açısından ispat yükü davacı tarafta olup, davacı şirket yetkilisi tarafından davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yer verilen kesin süre içerisinde mahkememize bildirilmediği, dava konusu edilen ve illetten mücerret kıymetli evrak vasfını haiz senet kapsamında davalının davacı şirketten alacaklı olup olmadığı, taraflar arasında herhangi bir hukuki ilişki bulunup bulunmadığı ve sair hususların belirlenmesi açısından davacı şirkete ait ticari defter ve belgeler üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesinin elzem olduğu, ancak defter ve belgelerin bulunduğu yerin mahkememize bildirilmemesi karşısında gerekli incelemenin yapılamadığı, bu kapsamda illetten mücerret senet vasfını haiz senet çerçevesinde davacı tarafın davalıya borçlu olmadığı iddiasını ispatlayamadığı kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, keşidecisi …, lehtarı … olan, 16/08/2013 tanzim, 31/12/2013 ödeme tarihli, 20.000,00-TL bedelli senet, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası, 16/08/2013 tarihli ek tadil sözleşmesi, İzmir İli, … İlçesi, … Mahallesi, … pafta, … ada, … ve … parselde kain taşınmazlara ait tapu kayıtları, dava dilekçesine ekli bulunan dekont suretleri, İzmir … Noterliğinin 16/03/2011 tarih ve … yevmiye sayılı Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi Ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi, İzmir … Noterliğinin 30/09/2013 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu uyuşmazlığın davalı …’ün taraflar arasında imzalanan İzmir … Noterliğinin 16/03/2011 tarih ve … yevmiye numaralı Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin 6. maddesi kapsamında kendisine ait olacağı kararlaştırılan 90 m²’lik bağımsız bölüm yerine 55 m²’lik bağımsız bölüm istediğini belirterek davacı şirkete başvurduğu iddiası neticesinde taraflar arasında imzalanan 16/08/2013 tarihli Ek Tadil Sözleşme gereğince daireler arasındaki fark bedeli olan 20.000,00-TL’ye karşılık olarak tanzim edilen keşidecisi …, lehtarı … olan, 16/08/2013 tanzim, 31/12/2013 ödeme tarihli, 20.000,00-TL bedelli senet içeriğinde yer alan bedelden dolayı 16/03/2011 tarihli Düzenleme Şeklinde Gayrimenul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin davalı tarafından İzmir … Noterliğinin 30/09/2013 tarih ve … yevmiye numaralı Fesh-i İhbarnamesi ile feshedilmesi sebebiyle borçlu olmadığının tespiti ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyasında davalı alacaklı …’ün davacı borçlu … Limited Şirketi aleyhine 20.000,00-TL bono bedeli ve 3.836,16-TL işlemiş faiz bedeli olmak üzere toplamda 23.896,16-TL üzerinden icra takibi başlattığı, 20/05/2021 tarihli duruşmanın 5 numaralı ara kararında davacı … yetkilisine bilirkişi incelemesine esas olmak üzere davacı şirkete ait ticari defter kayıt ve belgeleri mahkememize sunmak veya ticari defter ve belgelerin bulunduğu yeri mahkememize bildirmek üzere iki haftalık kesin süre verildiği, ticari defter ve belgelerin verilen kesin süre içerisinde sunulmaması veya ticari defter ve belgelerin bulunduğu yerin verilen kesin süre içerisinde bildirilmemesi durumunda ilgili delile başvurmaktan vazgeçmiş sayılacaklarının usulüne uygun şekilde ihtar edildiği, verilen kesin süreye ve usulüne uygun ihtara rağmen davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin mahkememize sunulmadığı, davacı şirket yetkilisi tarafından davacı şirkete ait ticari defter ve belgelerin bulunduğu yerin mahkememize bildirilmediği, dava konusu edilen ve illetten mücerret kıymetli evrak vasfını haiz senet kapsamında davalının davacı şirketten alacaklı olup olmadığı, taraflar arasında herhangi bir hukuki ilişki bulunup bulunmadığı ve sair hususların belirlenmesi açısından davacı şirkete ait ticari defter ve belgeler üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesinin elzem olduğu, ancak defter ve belgelerin bulunduğu yerin mahkememize bildirilmemesi karşısında gerekli incelemenin yapılamadığı, bu kapsamda illetten mücerret senet vasfını haiz senet çerçevesinde davacı tarafın davalıya borçlu olmadığı iddiasını ispatlayamadığı anlaşılmakla, açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken harç davanın açılışı sırasında peşin olarak alındığından, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333.maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı şirket yetkilisi ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulden anlatıldı.03/09/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır