Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/140 E. 2022/290 K. 29.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/140
KARAR NO : 2022/290

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/03/2021
KARAR TARİHİ : 29/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından müvekkili aleyhine İzmir 24. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasından kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, takibin dayanağının 13/07/2004 tanzim tarihli 03/07/2017 vade tarihli 35.000-USD bedelli bir senet olduğunu ve söz konusu senette lehtar davalının borçlu … Mimarlık-… ve kefil … olduğunu, söz konusu senedin gerçek bir borç ilişkisini göstermeyen ve geçerli olmayan bir senet olduğunu, müvekkilinin senet nedeniyle herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkilinin senette de kefil gözüken eski eşi … ile evli olduğu dönemde, sahibi bulunduğu şahıs firması ile küçük çapta dekorasyon (mutfak dolabı, duşakabin, parke vs. gibi) işlerini eski eşi … ile fiilen birlikte yapmakta olduğunu, senedin üzerinde lehtar olarak ismi yazılı davalı …’ın ise müvekkilinin … ile evli iken tanıdığını, hafriyat işleri yaptığını bildiğini, eski eşi …’nün arkadaşı olduğunu, müvekkili ile davalı … ile davaya konu senet uyarınca herhangi bir mal veya hizmet alımı gerçekleştirmediğini, aralarında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, 2004 yılında müvekkili tarafından imzalamış ve bir takım kayıtlar yazılmış olan senet, kötü niyetle … tarafından saklandığını, veriliş amacına aykırı olarak davalı lehine olacak şekilde doldurulduğunu, …’nün nafaka borcunu ödememesi nedeniyle Ankara 7. İcra Dairesinin
…/… Esas sayılı dosyasında taşınmazının icra yoluyla satışa çıktığı süreçte müvekkiline … tarafından ısrarla hacizin kaldırılması ve avukatın aradan çekilmesi yönünde baskı yapıldığını, taşınmazın icra kanalıyla satıldıktan sonra iş bu davaya konu İzmir 24. İcra Dairesinin …/… sayılı icra takip dosyası ortaya çıktığını, senette kefil olarak da … görüldüğünü, bu durum ve senet ortaya çıktıktan sonra müvekkili tarafından İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının
…/… sayılı soruşturma dosyası ile davalı ve … hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, imzanın kötüye kullanılması suçlamasıyla İzmir 30. Asliye Ceza Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyasında davalı … ve … hakkında dava açıldığını, soruşturma aşamasında icra takibine konu senet ile ilgili bilirkişi raporu alınmış ve bu bilirkişi raporunun sonuç kısmında inceleme konusu belge ve imzaların iğfal(aldatma) kabiliyetinin olduğunun belirtildiğini, yapılan bilirkişi incelemesi ile iş bu menfi tespit davasına konu olan senedin gerçekte var olan bir ilişkiyi göstermediğini, senedin boş kısımlarının farklı zamanlarda ve farklı kişilerce aldatma kabiliyeti olacak şekilde doldurulduğunun sabit hale geldiğini, yargılama sonucunda … hakkında iş bu davaya konu senet ile ilgili açığa imzanın kötüye kullanılması suçu nedeniyle mahkumiyetine karar verildiğini, ayrıca davalı … ceza yargılamasında 06.03.2020 tarihinde mahkeme huzurunda vermiş olduğu savunmasında “ben malzeme satmam ve borç para vermeme karşılık bu senet bana verildi” şeklinde beyanda bulunduğunu, ancak ilgili senet metninden anlaşıldığı üzere “bedeli MALEN ahzolunmuştur” ifadesinin mevcut olduğunu, eğer senet üzerinde bir malen kaydı var ise bu durumda bir mal alış verişi yapılmış olması gerektirdiğini, Ceza Mahkemesi aşamasında alınan 18.10.2019 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davaya konu olan senette (in-m-MALEN-İZMİR-m-13/07/2004) yazılarının müvekkilinin eli ürünü olduğunu, diğer yazıların ise müvekkilinin eli ürünü olmadığını, diğer yazıların 3 farklı tonda ve 3 farklı elin ürünü olduğunu, belge ve imzaların iğfal (aldatma) kabiliyetinin olduğunun tespit edildiğini belirterek müvekkilinin 212.000-TL bedelle başlatılan İzmir 24. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında davalıya borçlu olmadığının tespitine ve takibinin iptaline, davalı aleyhine, ceza dosyasındaki kendi savunmalarına, ilgili dosyadaki bilirkişi raporuna rağmen icra takibini kötü niyetle devam ettirmesinden dolayı %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın aynı suçlamalarına dayanan kamu davasında, müvekkili … hakkında beraat karararı verildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, davacının aynı iddialarla daha önce açtığı borca itiraz davası İzmir 10. İcra Hukuk Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı kararıyla reddedildiğini ve bu karar kesinleştiğini, davacı tarafın tüm iddiaları, takibin diğer borçlusu … ve … ile evli olduğu dönemde yaşadıkları ile ilgili olduğunu, bu konular davalı …’ın bilebileceği konular olmadığı gibi, hukuksal anlamda da davalı …’ı ilgilendiren ve bağlayan bir yönü olmadığını, müvekkilinin davacı …’dan ve takibin diğer borçlusu davacının eski eşi …’den alacaklı olduğunu, bu alacağı için kendisine verilen bonoyu icra takibine konu ettiğini, müvekkilinin dava konusu bonodaki alacağını tahsil edebilmek için davacı … ile birlikte eski eşi takibin diğer borçlusu … hakkında icra takibi başlattığını, her iki borçlu hakkındaki icra takip işlemleri de devam ettiğini, bu durumun dahi zaten davacı tarafın ceza davasında ortaya attığı ve kabul görmeyen “eski eşi … ile alacaklı … birlikte hareket ediyorlar” iddiasının aynı zamanda mantıksız ve yaşamın olağan akışına aykırı olduğunu gösterdiğini, Davacının yaptığı başka ticari işlerdeki ticari büyüklüğün ve düzenlediği kambiyo senetlerinin miktarlarının, dava konusu bonoya ve alacağa bir etkisi olamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini ve %20 tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-İzmir 24. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası,
3-İzmir 30. Asliye Ceza Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyası,
4-Davacıya ait ticaret sicil kayıtları,
5-… Mimarlık Dekorasyon Taahhüt Mühendislik Ticaret isimli işyerine ait ticaret sicil kayıtları,
6-Davalıya ait ticaret sicil kayıtları,
7-İzmir 10. İcra Hukuk Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyası,
8-Tanık beyanları,
9-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, davacı … tarafından evli oldukları dönemde birlikte iş yapmaları ve davacıya ait iş yerinin ödemelerinin eski eşi dava dışı … aracılığıyla gerçekleştirilmesi sebebiyle isim, imza, tarih, tanzim yeri ve ‘malen’ ibaresi düzenlenerek verilen senedin dava dışı … tarafından boşanma süreçlerinde davacının iradesini olumsuz yönde etkilemek amacıyla davacının iradesine aykırı olarak doldurulması akabinde davalıya verildiği ve bu kapsamda davaya ve icra takibine konu edilen senedin sahte olduğu iddiası kapsamında davacının, davalı tarafından davacı ve dava dışı … aleyhine İzmir 24. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibinde yer alan bedel mukabilinde borçlu olmadığının tespiti ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit ve istirdat davalarına ilişkin hususlar 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesinde; ”Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.
İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.
İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/6 md.) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./15.md.) yüzde yirmisinden aşağı olamaz.
Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.
Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.
Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki yararın bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması hâlinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu hâlde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Pekcanıtez, H./ Atalay, O./ Sungurtekin Özkan, M./ Özekes, M.: İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında icra mahkemesinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarihli ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 tarihli ve 2011/13-576 E., 2011/747 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
İzmir 24. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının davalı … olduğu, borçlunun davacı … olduğu, davalı alacaklı vekilinin davacı borçlu aleyhine 212.000,00-TL asıl alacak bedeli üzerinden icra takibi başlattığı görülmektedir.
İcra takibine dayanak borcun keşidecisi … (…), lehtarı … olan, 13/07/2004 tanzim tarihli, 03/07/2017 ödeme tarihli, 35.000,00-USD bedelli senetten kaynaklandığı, takibini senet kapsamında ikame edildiği anlaşılmaktadır.
İzmir 30. Asliye Ceza Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyasının incelenmesinde, dosyamız davacısı …’ın katılan, dava dışı …’nün sanık olduğu, davaya dayanak iddianamenin tanzim edildiği İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının …/… Soruşturma sayılı soruşturma dosyasında alınan Adli Tıp ve Adli Belge İnceleme Uzmanı bilirkişinin 18/10/2019 tarihli raporunda inceleme konusu belgedeki (13.07.2004 düzenleme tarihli, 35.000 dolar değerinde, 03.07.2017 ödeme tarihli, … emruhavalesine düzenlenmiş senet aslı) dolum yazılarının 3 farklı tonda mavi mürekkepli kalem kullanılarak yazıldığı ve 3 farklı elin ürünü olduğu, inceleme konusu belgedeki (2) numara olarak gösterilen yazıların …’ın eli ürünü olduğu, diğer yazıların kişinin eli ürünü olmadığı, inceleme konusu belgedeki ödeyecek … Mimarlık Dekorasyon …(…) adına atılmış imzaların …’ın eli ürünü olduğu, diğer imzaların kişinin eli ürünü olmadığı, inceleme konusu belgedeki (3) numara olarak gösterilen yazıların …’nün eli ürünü olduğu, diğer yazılar ile …’ye ait yazı örneklerinin karşılaştırmasında; mevcut mukayese yazı örneklerinin tetkik konusu belge üzerinde bulunan bu yazılar (1 ve 2 numara ile gösterilen) ile aynı içerikli ve büyük/küçük harf kullanım uyumuna uygun olmaması nedeni ile bu yönde bir değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığı, inceleme konusu belgedeki kefil … adına atılmış imzaların …’nün eli ürünü olduğu, diğer imzaların kişinin eli ürünü olmadığı, inceleme konusu belge ve imzaların iğfal(aldatma) kabiliyetinin olduğu görüş ve kanaatinde olduğunu mütalaa ettiği, sanığın Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması suçundan ötürü yargılandığı ve yapılan yargılama sonucunda sanığın 5 ay hapis cezası karşılığında neticeten 2.250,00-TL Adli Para Cezası İle Cezalandırılmasına karar verildiği görülmektedir.
Bilindiği üzere “bekletici sorun” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 165. maddesinde düzenlemeye bağlanmış ve maddenin birinci bendinde; “Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Diğer taraftan ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, diğer bir ifade ile ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemelerini bağlayacağı konusu üzerinde de durulmalıdır.
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda dava tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesinde düzenlenmiş olup hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 74. maddesinde: ”Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” hükmü yer almaktadır. Benzer bir düzenleme mülga 818. sayılı Borçlar Kanununun 53. maddesinde yer almıştır.
Bu açık düzenleme karşısında ceza mahkemesince verilen beraat kararı ile cezalandırmaya yönelik kararlardaki kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliliği, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak öğretide ve gerekse Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusuyla hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Hukuk Genel Kurulunun 10.1.1975 gün ve 1971/406 E., 1975/1 K.; 23.1.1985 gün ve 1983/10-372 E., 1985/21 K.; 27.04.2011 gün ve 2011/17-50 E., 2011/231 K. sayılı ilamları).
Vurgulamakta yarar vardır ki; hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılınmasının yanında, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesiyle belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda hukuk hâkimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hâkimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O hâlde ceza mahkemesinin maddi nedensellik (illiyet) bağını tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hâkimini bağlamasına, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi bir engel oluşturmaz. (Çenberci, M. Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, Ankara, 1965, s. 22 vd.).
Yargıtayın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre maddi olgunun tespitine dair ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. ((Hukuk Genel Kurulunun 27.04.2011 gün ve 2011/17-50 E., 2011/231 K. sayılı kararı) ; (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/23-865 E. 2017/2025 K.))
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler ve yüksek yargı kararları çerçevesinde, İzmir 24. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasındaki icra takibine dayanak keşidecisi … (…), lehtarı … olan, 13/07/2004 tanzim tarihli, 03/07/2017 ödeme tarihli, 35.000,00-USD bedelli senetteki açığa imzanın kötüye kullanılması suçundan ötürü yapılan ceza yargılamasının bulunduğu İzmir 30. Asliye Ceza Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyası dosyamız açısından bekletici mesele haline getirilerek, dosyanın kesinleşmesi beklenilmiştir.
İzmir 30. Asliye Ceza Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyasının, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesinin 01/07/2021 tarih ve …/… Esas …/… Karar sayılı ilamı ile kesinleştiği anlaşılmaktadır.
İzmir 10.İcra Hukuk Mahkemesine müzekkere yazılarak …/… Esas …/… Karar sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı vekilinin icra takibinde yer alan borca itiraz talebi ile davayı ikame ettiği, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 169/a. maddesi çerçevesinde davacının itirazının reddine karar verildiği görülmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 201. maddesinde “Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.” hükmü düzenlenmiştir.
Senede karşı ileri sürülen hukuki işlemlerin senetle ispatı zorunludur. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, ispat sınırından az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir.
Ancak, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 203. maddesinde hangi hallerde tanık dinlenebileceği;
“a)Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler.
b)İşin niteliğine ve tarafların durumlarına göre, senede bağlanmaması teamül olarak yerleşmiş bulunan hukuki işlemler.
c)Yangın, deniz kazası, deprem gibi senet alınmasında imkansızlık veya olağanüstü güçlük bulunan hallerde yapılan işlemler.
ç)Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı yararlanma iddiaları.
d)Hukuki işlemlere ve senetlere karşı üçüncü kişilerin muvazaa iddiaları.
e)Bir senedin sahibi elinde beklenmeyen bir olay veya zorlayıcı bir nedenle yahut usulüne göre teslim edilen bir memur elinde veya noterlikte herhangi bir şekilde kaybolduğu kanısını kuvvetlendirecek delil veya emarelerin bulunması hali.” şeklinde düzenlenmiştir.
Her ne kadar dava konusu alacak senetten kaynaklansa dahi, senede karşı açığa imzanın kötüye kullanılması iddiası bulunması dikkate alınarak, isnat edilen suçun varlığının maddi vakıa mahiyetinde olduğu ve davacı vekilinin davalının kötüniyetli hamil olduğu iddiasında bulunduğu, kötüniyet iddiasının her türlü delille ispat edilebileceği anlaşılmakla taraf tanıklarının beyanlarının alınmasına karar verilmiştir.
28/10/2021 tarihli duruşmada dinlenilen davacı tanığı …, davacıyı 30 yıllık arkadaşı olması sebebiyle tanıdığını, davacı eski eşi … beyden boşandıktan sonra aralarında bir tartışma olması üzerine … beye ait iş yerine gittiğini, … beyin davacıya hitaben davacıyı çok basit bir şekilde icraya verebileceğini, elinde davacı tarafından imzalanmış birçok senet olduğunu söylediğini, kendisine davacının engelli çocuğunun annesi olan eski eşi olduğunu söylediğini ve davacıya bunu mu yapacaksın dediğini, … beyin bunun üzerine yapmam tabi diyerek senetleri kendisine verdiğini, kendisinin de senetleri davacıya götürdüğünü ancak … beyin senetlerden bir tanesini ayırmış, … bey elinde senet olduğunu kendi evinde bana söyledi, kendisine inanmadım ancak senedi kendisine göstermediğini, davacının … beye karşı nafaka davası açmış olduğunu, … beyin arkadaşı … isimli bir şahsın dava kapsamında davacı ile … beyi anlaştırmak amacıyla aracı olmak istediğini, kendisinin de yalnız gitmemesi için davacı ile birlikte görüşmeye gittiğini, … isimli şahsın görüşme sırasında senedi gördüğünü kendilerine söylediğini, hatta … beyi alttaki imza kısmındaki kalem ile üstteki alanlarda yer alan yazıların yazıldığı kalemin farklı olması durumunda bunun tespit edileceği noktasında uyardığını söylediğini, daha sonra … bey davacıyı icraya verdikten sonra davacının davalıyı kendi evinde aradığını, o sırada telefonun hoparlörünü açtığını, kendisinin de bütün konuşmayı dinlediğini, hatta kendisinin de davalı ile konuştuğunu, davacının davalıya icra takibine konu senedin … beyin nafakayı ödemek istememesi sebebiyle doldurulduğunu ve kendisinin de bu duruma alet olduğunu söylediğini, davalının da davacıya hitaben sen de bütün malların üstüne haciz koymuşsun, … sana borcunu ödemek için bir malını dahi satamıyor dediğini, ben sizin aile dostunuzum ikinizi bir araya getireyim anlaşın, … sana borcunu ödesin, … bana böyle bir yol gösterdi dediğini, davacının da davalıya hitaben siz benim dostum değilsiniz, bu yaptığınız dostum olmadığınızı gösteriyor dediğini, davacı ağlayınca telefonu alarak davalıya hitaben davacının kendisine borcu olup olmadığını sorduğunu, davalının davacının kendisine borcu olmadığını söylediğini, … beyin ekmek parası bile yok dediğini, aynı durumun davacı için de geçerli olduğunu kendisine söylediğini, bunun üzerine davalının telefonu kapattığını, davalının davacı ve … bey ile ticari bir ilişkisi olup olmadığını, mal alışverişi olup olmadığını, davalının davacı ve … beye borç para verip vermediğini bilmediğini, bu konuda bir şey duymadığını beyan etmiştir.
20/01/2022 tarihli duruşmada beyanı alınan davalı tanığı … ise, tarafları tanıdığını, dava konusu uyuşmazlığı bildiğini, bu konu ile ilgili pek fazla bir şey bilmediğini, davalıyı … beyin arkadaşı olması sebebiyle tanıdığını, … bey müteahhitlik yaparken kendisinin … beyin yanında kalfa olarak çalıştığını, çalıştığı 5 yıl süresince … bey ile … beyin oğlu … bey arasında para alışverişi olduğunu bildiğini, ancak bu para alışverişinin hangi sebepten ve ne şekilde gerçekleştiğini bilmediğini, … beyin oğlu … beyin şirketin müdürü olarak çalıştığını ve para işlerine baktığını, dava konusu senet hakkında hiçbir bilgisi olmadığını, davacı ile davalının kendisinin çalıştığım dönemde evliydi olduklarını ve birlikte çalıştıklarını, iş yerlerinin bir olduğunu, … hanımın ayrı bir şirketi olduğunu ancak bahsettiği dönemde aktif olmadığını, davacının boşandıktan sonra şirketini kullanmaya başladığını, bir inşaatlarına … beyin bana … beyin malzeme gönderdiği ve bu malzemeleri almam yönünde verdiği talimat kapsamında bir kereye mahsus inşaat malzemesi alışverişi olduğunu bidiğini, bu alışverişin … beyin şirketi ile alakalı olduğunu, bahsedilen alışverişi kalem kalem hatırlamadığını, hatırladığı kadarıyla bir profil, kum ve çimento geldiğini, o an için ödenen bedeli bilmediğini, bu alışverişin 2007 ya da 2008 yılında gerçekleştiğini belirtmiştir.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, İzmir 24. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası, İzmir 30. Asliye Ceza Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyası, davacıya ait ticaret sicil kayıtları, … Mimarlık Dekorasyon Taahhüt Mühendislik Ticaret isimli işyerine ait ticaret sicil kayıtları, davalıya ait ticaret sicil kayıtları, İzmir 10. İcra Hukuk Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyası, tanık beyanları ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın davacı … tarafından evli oldukları dönemde birlikte iş yapmaları ve davacıya ait iş yerinin ödemelerinin eski eşi dava dışı … aracılığıyla gerçekleştirilmesi sebebiyle isim, imza, tarih, tanzim yeri ve ‘malen’ ibaresi düzenlenerek verilen senedin dava dışı … tarafından boşanma süreçlerinde davacının iradesini olumsuz yönde etkilemek amacıyla davacının iradesine aykırı olarak doldurulması akabinde davalıya verildiği ve bu kapsamda davaya ve icra takibine konu edilen senedin sahte olduğu iddiası kapsamında davacının, davalı tarafından davacı ve dava dışı … aleyhine İzmir 24. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibinde yer alan bedel mukabilinde borçlu olmadığının tespiti ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, her iki taraf tanığının da beyan ettiği üzere davacı ile senet lehtarı …’nün senedin tanzim edildiği tarihte evli oldukları dönemde birlikte çalıştıkları, davacının evli oldukları ve birlikte çalıştıkları dönemde piyasaya olan ödemelerini yapmak üzere boş olarak imza atıp dava dışı …’ye verdiği senedin kendi iradesine aykırı olarak doldurulduğu, davalı ile herhangi bir ticari ilişkisi ve bu kapsamda davalıya herhangi bir borcu bulunmadığından bahisle iş bu davayı ikame ettiği, davacının şikayeti üzerine açılan İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının …/… Soruşturma sayılı soruşturma dosyasında Adli Tıp ve Adli Belge İnceleme Uzmanı bilirkişinin 18/10/2019 tarihli raporunda icra takibine dayanak senet üzerindeki dolum yazılarının 3 farklı tonda mavi mürekkepli kalem kullanılarak yazıldığı ve 3 farklı elin ürünü olduğunu, inceleme konusu belgedeki (2) numara olarak gösterilen yazıların …’ın eli ürünü olduğunu, diğer yazıların kişinin eli ürünü olmadığını, … Mimarlık Dekorasyon …(…) adına atılmış imzaların …’ın eli ürünü olduğunu, diğer imzaların kişinin eli ürünü olmadığını, (3) numara olarak gösterilen yazıların …’nün eli ürünü olduğunu, diğer yazılar ile …’ye ait yazı örneklerinin karşılaştırmasında; mevcut mukayese yazı örneklerinin tetkik konusu belge üzerinde bulunan bu yazılar (1 ve 2 numara ile gösterilen) ile aynı içerikli ve büyük/küçük harf kullanım uyumuna uygun olmaması nedeni ile bu yönde bir değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığını, inceleme konusu belgedeki kefil … adına atılmış imzaların …’nün eli ürünü olduğunu, diğer imzaların kişinin eli ürünü olmadığını, inceleme konusu belge ve imzaların iğfal(aldatma) kabiliyetinin olduğunu mütalaa ettiği, İzmir 24. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında davalı alacaklı vekilinin davacı borçlu aleyhine keşidecisi … (…), lehtarı … olan, 13/07/2004 tanzim tarihli, 03/07/2017 ödeme tarihli, 35.000,00-USD bedelli senede dayalı olarak 212.000,00-TL asıl alacak bedeli üzerinden icra takibi başlattığı, İzmir 30. Asliye Ceza Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar sayılı dosyasında sanık …’nün Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması suçundan ötürü yargılandığı ve yapılan yargılama sonucunda sanığın 5 ay hapis cezası karşılığında neticeten 2.250,00-TL Adli Para Cezası İle Cezalandırılmasına karar verildiği, kararın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesinin 01/07/2021 tarih ve …/… Esas …/… Karar sayılı ilamı ile kesinleştiği, davacı tanığının beyanlarının direkt olarak görgüye dayalı olduğu ve davacı tanığının olayların oluşunu detaylı bir şekilde mahkememize aktardığı, ayrıca anlatımların dosyada mevcut diğer deliller ile de aynı doğrultuda olduğu gözetilerek davacı tanığının beyanlarına itibar edilmiş, davalı tanığının ise net olmayan, tarihsel bazda dava konusu icra takibine dayanak senedin tanzim tarihinden yaklaşık olarak üç yıl sonrasına ilişkin ticari ilişkilerden bahsettiği, senet hakkında bilgisi olmadığını beyan ettiği gözetildiğinde davalı tanığının beyanına itibar edilmemiş olup, senette yer alan “Malen”, ”İzmir”, “13/07/2004” tanzim tarihi ile … adı ve altındaki imzanın davacı tarafından doldurulduğu ve bu şekilde dava dışı …’ye verildiği, senedin bir kısmının dava dışı … tarafından, bir kısmının ise tespit edilemeyen üçüncü bir şahıs tarafından doldurulduğu, dolum yazılarının üç farklı tonda mavi mürekkepli kalem kullanılarak yazılmasından ve üç farklı elin ürünü olmasının bu senedin “Malen”, ”İzmir”, “13/07/2004” tanzim tarihi ile … adı ve altındaki imza haricinde kalan alanlarının iki farklı kişi tarafından doldurulduğunun anlaşıldığı, dosyada mevcut bulunan nüfus kayıtlarından da anlaşılacağı üzere davacı ile dava dışı …’nün tanık anlatımlarında da bahsedildiği gibi 2011 yılında boşandıkları, senedin 13/07/2004 tarihinde tanzim edildiği, ödeme tarihinin ise 03/07/2017 tarihi olduğu, ayrıca senedin 2019 yılında icra takibine konu edilmesi ve 15 yıl sonrası için özellikle dolar üzerinden borçlanılmasının davalının savunmalarında yer verdiği borç alışverişi iddiası açısından dahi hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bir kimsenin senet tanzim etmek suretiyle 15 yıl vade ile kimseye borç vermeyeceği, 15 yıl süre ile borçlanmanın dolar cinsinden yapılmasının ülkemiz ticaret piyasası ve ticari koşulları ile bağdaşmadığı, davacı tanığının görgüye ve bizzat duyuma dayanalı beyanından da anlaşılacağı üzere davalının senedin gerçek bir borç dolayısıyla tanzim olunmadığını bilmekte olduğu ve neticeten icra takibi başlatılması ve iş bu davanın açılması noktasında kötü niyetli olduğu kanaatine varılmakla, belirtilen gerekçeler dahilinde davacının dava konusu icra takibine dayanak senet çerçevesinde davalıya borçlu olmadığı yönünde mahkememiz nezdinde hukuki ve vicdani kanaatin hasıl olması çerçevesinde, açılan davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Açılan davanın KABULÜ İLE,
1-Davacı …’ın, keşidecisi … (…), lehtarı … olan, 13/07/2004 tanzim tarihli, 03/07/2017 ödeme tarihli, 35.000,00-USD bedelli senetten dolayı davalı …’a BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE, İzmir 24. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyasında davalı … tarafından davacı … aleyhinde başlatılan icra takibinin İPTALİNE,
2-2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72/5. maddesi uyarınca alacak miktarı olan 212.000,00-TL’nin %20’si oranında hesaplanan 42.400,00-TL kötü niyet tazminatının davalı …’dan alınarak davacı …’a verilmesine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 14.481,72-TL karar ve ilam harcından, 3.620,43-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 10.861,29-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 17,50-TL elektronik tebligat, 38,00-TL tebligat, 292,50-TL posta masrafı, 3.620,43-TL peşin harç ve 59,30-TL başvurma harcı olmak üzere toplam 4.027,73-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 23.290,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
7-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.29/03/2022

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.