Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/134 E. 2022/18 K. 11.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/134
KARAR NO : 2022/18

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/03/2021
KARAR TARİHİ : 11/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 06/11/2018 tarihinde davalı sigorta şirketine sigortalı olan … plakalı aracın asli ve tam kusurlu olarak müvekkiline ait … plakalı araca park halinde iken çarptığını, müvekkiline ait aracın davalı sigorta şirketinden … nolu kasko poliçesine istinaden … nolu hasar dosyası ile 12/11/2018 tarihli ihbar sonrası onarıldığını, davalının 28/12/2020 tarihinde kısmi ödeme yaparak zamanaşımını kestiğini, kaza nedeniyle müvekkilinin aracında değer kaybı meydana geldiğini, müvekkili tarafından uzman görüşü raporu alındığını ve bu rapor için 600,00-TL ödeme yaptığını, raporda müvekkilinin aracında meydana gelen değer kaybının 5.000,00-TL olarak hesaplandığını, davalı sigorta şirketi tarafından değer kaybına yönelik olarak 1.014,27-TL ödeme yapıldığını belirterek 28/12/2020 tarihli zamanaşımı kesen eksik ödenen değer kaybı için Yargıtay kararlarına göre 23/11/2018 temerrüt tarihinden itibaren şimdilik 10,00-TL’nin işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline ve 600,00-TL uzman görüşü raporu ücretinin yargılama giderlerine dahil edilmesine karar verilmesini talep etmitşir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; söz konusu başvuru kapsamında hasarın meydana geldiği olay 06.11.2018 tarihinde gerçekleştiğini, zorunlu arabuluculuk yoluna başvuru ve mahkemeniz nezdinde ikame edilen arabuluculuk başvurusu ise kaza tarihi üzerinden 2 yıldan fazla bir zaman geçmesinden sonra 15.12.2020 tarihinde gerçekleştirildiğini, sigorta tarafından yapılan ödemenin zamanaşımını kesmeyeceğine dair Yargıtay kararları olduğunu, bu nedenle davanın zamanaşımı nedeniyle doğrudan reddine karar verilmesini talep ettikleri, ayrıca değer kaybı talebi yönünden işbu davadan önce davacı yana 28/12/2020 tarihinde 1.014,27-TL değer kaybı tazminatı ödendiğini, hesaplamanın tamamen doğru verilere göre yapıldığını ve müvekkilinin poliçeden kaynaklanan tüm sorumluluklarını yerine getirdiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı,
2-Davalı … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde dava dışı …’a ait … plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin, dava konusu 06/11/2018 tarihli trafik kazasına ilişkin olarak davacı … TC Kimlik numaralı … tarafından şirkete yapılan başvuru dilekçesinin, dilekçenin şirkete ulaştığı tarihi gösterir tebligat evraklarının, yapılan başvuru sonucunda varsa açılan hasar dosyasının ve varsa davacıya yapılan ödemeleri gösterir evrak ve kayıtlar,
3-Dava konusu trafik kazasına karışan araçlara ait ruhsat fotokopileri,
4-… plakalı ve … plakalı araçlara ait trafik tescil kayıtları,
5-… plakalı araca ait Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi nezdinde bulunan tramer kaydı,
6-Trafik alanında uzman bilirkişi ve otomotiv alanında uzman bilirkişiden oluşan bilirkişi heyetinin 06/12/2021 havale tarihli raporu,
7-Davacı vekilinin 06/01/2022 havale tarihli bedel arttırım dilekçesi,
8-Sair deliller.
DAVA KONUSU :
Açılan dava, 06/11/2018 tarihinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası neticesinde davacı …’ye ait … plakalı araçta meydana gelen hasar nedeniyle oluşan değer kaybı bedelinin belirlenmesi ile belirlenecek değer kaybı bedelinin davalı … Sigorta Anonim Şirketinden tazmini ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Haksız fiil, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49 maddesinde; ”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 50. maddesinde ise ”Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” hükmü yer almaktadır.
Haksız fiil öğretide hukuka aykırı zarar verici fiil olarak tanımlanmakta ve unsurları; eylem, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve illiyet bağı olarak belirlenmektedir. Buna göre haksız fiilden bahsedebilmek için hukuka aykırı bir eylem bulunmalı, bu eylemden bir zararın doğması zararlandırıcı eylemde bulunan kişinin kusurlu bulunması ve zarar ile kusur arasında illiyet bağının olması gerekmektedir.
Bu beş unsurun varlığı halinde zarar veren kişi eylemden dolayı zarara uğrayan kişi ya da kişileri maddi ve manevi zararlarını karşılamak durumundadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesine göre haksız fiilin unsurlarını ispat etme yükü davacıdadır. Davacı zararı haksız eylemi ve zarar ile haksız eylem arasındaki illiyet bağını ispat etmek durumundadır.
Hakim, kusurlu veya hukuka aykırı bir fiili ile başkasına zarar verenin kusur durumunu, zararın ağırlını ve oluşan durumun özelliklerini gözeterek uygun ve hakkaniyete uygun bir tazminat belirler.
Haksız fiiller meydana geldikleri anda hukuki sonuç doğurur ve zarara neden olanların zararı tazmin borcu haksız fiil tarihinde ortaya çıkar. Haksız fiilin unsuru olan zarar, zarar görenin malvarlığında rızası dışında meydana gelen azalma ile zarar verici fiil olmasa idi bulunacağı durum arasındaki farktır ve zarar haksız fiilin meydana gelmesi ile gerçekleşmiş sayılır. Zarar verenin ve diğer sorumluların zararı tazmin yükümlülüğü herhangi bir ihbara ve ihtara gerek kalmaksızın olay tarihinde doğar. Haksız fiile bağlanan hukuki sonuçlar haksız fiil tarihi esas alınarak belirlenir ve bu nedenle haksız fiillerde olay tarihinde yürürlükte bulunan hukuk kuralları uygulanır. Başka bir deyişle zararın belirlenmesinde olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir.
Sorumluluk sigortaları 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1473. ve devamı maddelerinde ”Sigortacı sorumluluk sigortası ile, sözleşmede aksine hüküm yoksa, sigortalının sözleşmede öngörülen ve zarar daha sonra doğsa bile, sigorta süresi içinde gerçekleşen bir olaydan kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle zarar görene, sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara kadar tazminat öder.” şeklinde düzenlenmiştir. Sorumluluk sigortalarında sigorta şirketi tarafından zararı karşılanan kişi sigorta sözleşmesinin tarafı değildir. Sigorta ettiren kendisi ya da sorumluluğu altında bulunan kişiler tarafından üçüncü kişilere verilecek zararları sigorta şirketine ödediği prim karşılığında sigorta ettirmektedir. Sorumluluk sigortası, sigorta ettirenin üçüncü kişilere vereceği zararları teminat altına alırken hem üçüncü kişiyi hem de sigortalıyı koruma altına alan bir sigorta türüdür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1473. ve 1486. maddelerinde yapılan düzenlemeye göre sorumluluk sigortalarını isteğe bağlı sigortalar ile zorunlu sigortalar olarak ikiye ayırmak gerekir.
Tehlike sorumluluklarında üçüncü kişilerin zararının karşılanması amacıyla bazı alanlarda kamu yararı ve zarar görenlerin korunması gerekçesi ile sorumluluk sigortası yaptırmak yasal zorunluluk haline getirilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun da 1483 ve 1484. maddelerinde de zorunlu sorumluluk sigortalarında uygulanacak hükümler ayrıca düzenlenmiştir. Bu düzenlemelere göre zorunlu sigortalarda sigorta şirketinin zarar gören üçüncü kişiye karşı olan sorumluluğu kanundan doğan bir sorumluluktur. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 13. maddesi ile bazı hallerde Bakanlar Kurulu’na da zorunlu sigortalar ihdas etme yetkisi verilmiştir. Zorunlu sorumluluk sigortalarının kamu yararı taşıması ve yapılmasının yasa ile zorunlu kılınması nedeniyle zorunlu sigortalarda zarar görenlerin korunması amacıyla bazı düzenlemeler yapılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, ”İşletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” hükmüne, aynı Kanun’un 85/1. maddesinde, ”Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne, aynı Kanun’un 85/son. maddesinde ise, ”İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükmüne yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, ”sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.” düzenlemesi yapılmıştır.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir. (EREN Fikret, Borçlar Hukuku, 9. B, s. 631 vd.; KILIÇOĞLU Ahmet, Borçlar Hukuku, 10. B., s. 264 vd.).
2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.
Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hâkimin taktirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de (S. Ünan, “Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180) bu husus kabul edilmektedir.
Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı KTK’nın 91. maddesiyle de; işletenin aynı Kanun’un 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları kapsamında değer kaybı, aracın trafik kazası sonucu hasarlanıp, onarılmasından sonraki değeri ile hiç hasarlanmamış haldeki değeri arasındaki farka ilişkin olup, araçtaki değer kaybı belirlenirken, aracın markası, yaşı, modeli ve hasar gördüğü kısımları dikkate alınarak aracın kaza tarihinden önceki ikinci el satış değerinin tespiti ile aracın tamir edildikten sonra ikinci el satış değerinin tespiti ve arasındaki fark göz önüne alınmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinde; ”Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmü düzenlenmiştir.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A.5. Bölümünde belirtilen ‘Kapsama Giren Teminat Türleri’ başlığı altında bulunan (a) bendinde ‘Maddi Zararlar Teminatı’ kapsamında araçta meydana gelen değer kaybı da sayılmıştır.
İlgili maddede Maddi Zararlar Teminatı; ”Hak sahibinin bu genel şartta tanımlanan ve zarar gören araçta meydana gelen değer kaybı dahil doğrudan malları üzerindeki azalmadır.” olarak tanımlanmıştır.
İzmir İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Şubesine müzekkere yazılarak kazaya karışan araçlara ait ruhsat ve tescil belge ve bilgileri dosya arasına alınmıştır.
Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezine müzekkere yazılarak davacı tarafa ait araca ilişkin tramer kayıtları temin edilmiştir.
Davalı sigorta şirketine müzekkere yazılarak, sigortalı araca ait Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin, dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak davacı tarafça şirkete yapılan başvuru dilekçesi, dilekçenin şirkete ulaştığı tarihi gösterir tebligat evrakı, varsa açılmış olan hasar dosyası ve varsa davacı tarafa yapılan ödeme ödeme evraklarının eksiksiz olarak mahkememize gönderilmesi istenilmiş, müzekkere cevabında gönderilen evrak ve kayıtlar dosya arasına alınmıştır.
Gerekli bilgi ve belgelerin temini akabinde dosyanın bir trafik alanında uzman bir otomotiv alanında uzman bilirkişiden oluşan heyete tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, 06/11/2018 tarihli trafik kazası tespit tutanağı, davalı sigorta şirketi nezdinde dava dışı …’a ait … plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi ve davacı …’ye ait … plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen … numaralı İhtiyari Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi, dava konusu 06/11/2018 tarihli trafik kazasına ilişkin olarak davacı … TC Kimlik numaralı … tarafından şirkete yapılan başvuru dilekçesi, dilekçenin şirkete ulaştığı tarihi gösterir tebligat evrakı, başvuru neticesinde açılmış olan hasar dosyası ve davacıya yapılan ödeme evrakları, … plakalı araca ait tramer kaydı ve sair deliller göz önünde bulundurularak, … plakalı araç sürücüsü ile … plakalı araç sürücüsünün 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun hangi maddelerini ihlal etmek suretiyle dava konusu olan ve 06/11/2018 tarihinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazasının oluşumuna sebebiyet verdikleri hususu ile dava konusu trafik kazası neticesinde davacıya ait … araçta meydana gelen hasar sebebiyle oluşan değer kaybı bedelinin yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda aracın dava konusu kazadan önceki hasarsız ikinci el bedeli ile kazadan sonraki hasarlı ikinci el bedeli arasındaki fark esas alınmak suretiyle belirlenmesi suretiyle düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, trafik alanında uzman bilirkişi ve otomotiv alanında uzman bilirkişiden oluşan bilirkişi heyeti 06/12/2021 havale tarihli raporlarında sonuç olarak, … plakalı sayılı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, … plakalı araç sürücüsünün kusurunun olmadığını, … plakalı araçta 5.000,00-TL değer kaybı meydana geldiğini, davalı sigorta şirketinin davacı tarafa değer kaybı bedeli olarak 28/12/2020 tarihinde 1.014,27-TL ödeme yaptığını, buna göre bakiye değer kaybı bedelinin 3.985,73-TL olabileceğini mütalaa etmişlerdir.
Davacı vekilinin 06/01/2022 havale tarihli dilekçesi ile dava dilekçesinde 100,00-TL olarak gösterdikleri dava değerini 3.985,73-TL’ye arttırdıklarını beyan ettiği ve arttırılan değer üzerinden eksik harcı mahkememiz veznesine yatırmış olduğu görülmektedir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde zamanaşımı itirazında bulunduğu anlaşılmakla bu itiraz açısından bir değerlendirme yapma gerekliliği hasıl olmuştur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 72. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 2 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanışımı süresi ile olağan üstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794).
Buna karşılık, özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesi uygulanmaz. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı fiil bazen, hem sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörüldüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira cezalandırma, müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72/I. maddesinde, özel olarak da 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/II. maddesinde düzenleme yapmıştır.
Burada üzerinde durulması gereken, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten veya Güvence Hesabı) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325, HGK’nın 05.06.2015 gün 2014/17-2198,2015/1495 ve HGK’nın 16.09.2015 gün, 2014/17-116, 2015/1771, HGK’nın 10.06.2015gün, 2014/17-27,2015/1530 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir)
Öte yandan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 154. maddesi “Aşağıdaki durumlarda zamanaşımı kesilir:
1. Borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş veya kefil göstermişse.
2. Alacaklı, dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa.” hükmünü, 158. maddesi ise “Dava veya def’i; mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir.” hükmünü amirdir. Türk Borçlar Kanununda zamanaşımını kesen sebepler sayılmış olup bunlardan birisi de dava açılmasıdır. Davanın açılmasıyla birlikte zamanaşımı kesilir ve yeniden işlemeye başlar.
Yukarıda yer verilen düzenlemeler çerçevesinde, dava konusu trafik kazasının 06/11/2018 tarihinde vuku bulduğu, dava şartı olan zorunlu arabuluculuk yoluna 15/12/2020 tarihinde başvurulduğu, arabuluculuk sürecinin 06/01/2021 tarihinde sona erdiği ve arabuluculuk son anlaşamama tutanağının 07/01/2021 tarihinde düzenlendiği, davanın ise 02/03/2021 tarihinde açıldığı, her ne kadar arabuluculuk sürecinde geçen 24 günlük sürede zamanaşımının durduğu mahkememizin kabulünde ise de, dava konusu trafik kazasının gerçekleştiği tarih ile davanın ikame edildiği tarih arasında geçen süre 2 yıl 3 ay 24 gün olup, arabuluculuk sürecinin tamamlandığı 24 günlük sürenin bahsi geçen süreden mahsubu halinde dahi zamanaşımı süresinin sona erdiği anlaşılmakla, davanın zamanaşımı süresi içerisinde ikame edilmediği kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun …/… Dosya …/… Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, davalı … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde dava dışı …’a ait … plakalı araca ilişkin olarak düzenlenen … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin, dava konusu 06/11/2018 tarihli trafik kazasına ilişkin olarak davacı … TC Kimlik numaralı … tarafından şirkete yapılan başvuru dilekçesinin, dilekçenin şirkete ulaştığı tarihi gösterir tebligat evraklarının, yapılan başvuru sonucunda varsa açılan hasar dosyasının ve varsa davacıya yapılan ödemeleri gösterir evrak ve kayıtlar, dava konusu trafik kazasına karışan araçlara ait ruhsat fotokopileri, … plakalı ve … plakalı araçlara ait trafik tescil kayıtları, … plakalı araca ait Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi nezdinde bulunan tramer kaydı, trafik alanında uzman bilirkişi ve otomotiv alanında uzman bilirkişiden oluşan bilirkişi heyetinin 06/12/2021 havale tarihli raporu, davacı vekilinin 06/01/2022 havale tarihli bedel arttırım dilekçesi ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın 06/11/2018 tarihinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası neticesinde davacı …’ye ait … plakalı araçta meydana gelen hasar nedeniyle oluşan değer kaybı bedelinin belirlenmesi ile belirlenecek değer kaybı bedelinin davalı … Sigorta Anonim Şirketinden tazmini ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, bilirkişi heyetinin 06/12/2021 havale tarihli raporlarında … plakalı sayılı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, … plakalı araç sürücüsünün kusurunun olmadığını, … plakalı araçta 5.000,00-TL değer kaybı meydana geldiğini, davalı sigorta şirketinin davacı tarafa değer kaybı bedeli olarak 28/12/2020 tarihinde 1.014,27-TL ödeme yaptığını, buna göre bakiye değer kaybı bedelinin 3.985,73-TL olabileceğini mütalaa ettikleri, dava konusu trafik kazasının 06/11/2018 tarihinde vuku bulduğu, dava şartı olan zorunlu arabuluculuk yoluna 15/12/2020 tarihinde başvurulduğu, arabuluculuk sürecinin 06/01/2021 tarihinde sona erdiği ve arabuluculuk son anlaşamama tutanağının 07/01/2021 tarihinde düzenlendiği, davanın ise 02/03/2021 tarihinde açıldığı, her ne kadar arabuluculuk sürecinde geçen 24 günlük sürede zamanaşımının durduğu mahkememizin kabulünde ise de, dava konusu trafik kazasının gerçekleştiği tarih ile davanın ikame edildiği tarih arasında geçen süre 2 yıl 3 ay 24 gün olup, arabuluculuk sürecinin tamamlandığı 24 günlük sürenin bahsi geçen süreden mahsubu halinde dahi zamanaşımı süresinin sona erdiği anlaşılmakla, davanın zamanaşımı süresi içerisinde ikame edilmediği anlaşılmakla, zamanaşımı süresi içerisinde açılmayan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın, davaya konu tazminat talebinin zamanaşımına uğramış olması sebebiyle REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 80,70-TL karar ve ilam harcının, 67,90-TL tamamlama harcı ve 59,30-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 46,50-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
4-Davalının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 3.985,73-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333.maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2. maddesi gereğince kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.11/01/2022

Katip …
E-İMZA

Hakim …
E-İMZA

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında DYS üzerinde hazırlanmış ve e-imza ile imzalanmıştır.