Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/715 E. 2021/338 K. 20.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/715 Esas
KARAR NO : 2021/338

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/12/2020
KARAR TARİHİ : 20/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 07.03.2020 tarihinde sigortalı araç dışı …’in sevk ve idaresindeki … plakalı araca çarparak hasara uğramasına sebebiyet verdiğini, kaza sonrasında ekiplerce düzenlenen kaza tespit tutanağında davalıya ait aracın sürücüsünün 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunun 57/1-c maddesini ihlal ettiğinden asli kusurlu bulunduğunu, kaza sonrası sigortalı araç sürücü olay yerinden ayrıldığını, araç sürücüsü olduğunu iddia eden dava dışı … isimli şahıs tarafından düzenlenen tutanakta”07.03.2020 tarihinde … plakalı araç ile kaza gerçekleşmiştir. Panik atak hastalığım nedeniyle kaza mahallini terk ettiğimi beyan ederim” diyerek kaza sonrası olay yerinin terk eden sürücü tarafından da ikrar edildiğini, kaza sonrası karşı araçta oluşan hasar bedeli, kazada sigortalı araç sürücüsünün asli kusurlu bulunması sebebiyle poliçeden karşılandığını, açılan hasar dosyasında yaptırılan ekspertiz incelemesinde … plakalı aracın onarım bedeli yedek parça ve işçilik KDV dahil olmak üzere toplam 5,550.72- TL olarak hesaplandığını, bu tutarın 16.03.2020 … Oto servise fatura karşılığı ödendiğini, aracın onarım bedelinin 7.248,00-TL olduğunu ve zararının tamamının karşılanmadığını, öne süren dava dışı karşı araç maliki bu kez bakiye hasar bedeli ve araçta meydana gelen değer kaybı bedelinin tahsili amacıyla vekili aracılığıyla Sigorta Tahkim komisyonuna başvurduğunu, yapılan tahkim yargılaması neticesinde … Sayılı tahkim dosyasında tahkim sürecinde karşı tarafla sulh olunduğunu, buna göre 1.197,71 TL maddi hasar tazminatı 250 TL yargılama gideri, 1.197,71- TL vekalet ücreti ve 57 TL faiz olmak üzere toplam 2.972,42 TL üzerinden anlaşmaya varıldığını, anlaşmaya varılan bu tutarın 08.10.2020 tarihinde Av. …’ya ait banka hesabına ödendiğini, dava açılmadan önce dava konusu ödenen tazminatın davalıya rücu edilmesi amacıyla İzmir … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasından ilamsız icra takibi başlatıldığını, ancak davalı tarafın takibe yaptığı haksız itirazı ile takibin durdurulduğunu, alacağın tahsilini engellediğini, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davanın kabulü ile davalının İzmir …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu haksız ve kötü niyetli itirazın iptali ile takibin devamına, davalının takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini vekaleten talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı yan müvekkil şirkete ait … plakalı araç sürücüsünün olay yerini terk ettiğinden bahisle davacı şirketin kazalı diğer araç için ödediği bedellerin rücuen tazmini talebinin iddia ve haksız ve kötüniyetli olduğunu müvekkil şirketin sürücüsünün, sağlık problemleri nedeniyle olay yerinden ayrılmak zorunda kaldığını, hem davacı şirkete hem de diğer araç sürücüsüne beyan ettiğini, kaza mahalline ilişkin fotoğraflarda, müvekkil şirkete ait aracın kaçmadığı, kaza yerinde durduğunu, fotoğraflamanın yapıldığı, zararın artmasını önleyici fotoğraflama gibi işlemlerin yerine getirildiğini, dava konusu kazanın meydana geldiği kavşakta geçiş üstünlüğünün … Caddesini kullanan müvekkil şirkete ait araca ait olduğunu, kaza tutanağı hatalı düzenlendiğini, … Sokağı kullanan ve kazaya karışan … plakalı aracın, yoluna düze devam etmesi mümkün olmadığını, …. Sokak ile … Caddesinin kesişiminde … Caddesinden devam etmesinin zorunlu olduğunu, müvekkil şirkete ait aracı kullanan sürücünün kazada kusursuz olduğunu, davacı yanın uğradığını iddia ettiği zarar miktarının gerçek dışı olduğunu, davacı yanın aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, açıklanan nedenler ile davacı yanın uğradığını iddia ettiği zararın sigortalısına rücu için gerekli yasal şartların oluşmadığını, bilmesine rağmen işbu davayı açmakta haksız ve kötü niyetli olduğunu İİK.67/II.maddesi uyarınca davacı yan aleyhine davalı müvekkil şirket lehine İzmir … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibinde itiraza konu tutarın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanak aslı,
2-İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası,
3-07.03.2020 tarihli kaza tespit tutanağı,
4-Sigorta Tahkim Komisyonunun … sayılı dosyası,
5-Sürücünün imzalı beyanı,
6-Tramer kayıtları,
7-Sigorta Poliçesi,
8-Profesör Doktor … nezdinde davalı şirket sürücüsü …’e ait olarak bulunan tedavi kayıtları,
9-Sair deliller.
DAVA KONUSU:
Açılan dava, 07/03/2020 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde yaralanan dava dışı …’in başvurusu üzerine Sigorta Tahkim Komisyonu’nun … ve … sayılı dosyasında verilen kararın takibe konu edilmesi sonucunda İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında talep edilen tazminat bedelleri ve ferilerinin davalı …ne ait … plakalı aracın … numaralı Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta poliçesini tanzim eden davacı … tarafından sigorta poliçesi kapsamında 16/03/2020 tarihinde … Oto Servis isimli işyerine, 08/10/2020 tarihinde ise dava dışı … vekiline ödenmesi sonucunda, ödenen tazminatı bedelinin 07/03/2020 tarihli trafik kazasının gerçekleşmesinde kusuru bulunan ve olay yerinden firar eden araç sürücüsü olduğu iddia edilen …’in sevk ve idaresindeki … plakalı araç maliki davalı …nden rücuen tazmini amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalı tarafıdan süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhinde 8.523,14-TL asıl alacak ve 313,56-TL işlemiş faiz bedeli üzerinden icra takibi başlattığı, davalı borçlunun itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
Sigortacının rücu hakkı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesinde ; ”Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.
Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Sigortacının halefiyete dayalı olarak açacağı rücuen tazminat davasında, görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda, 22/03/1944 tarih ve 1944/37 Esas 1944/9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında aynen; “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle halefiyet davası ticari dava sayılamaz. Bu dava aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” ilkesi benimsenmiştir. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir.
Yukarıda yer verilen yasa hükmü ile Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamında dava konusu talep açısından mahkememizin görevli olduğu kanaatiyle yargılamaya devam olunmuştur.
Profesör Doktor …’na ait ‘… Caddesi, No:…, … Apartmanı, Kat:.., Daire:.., …-İzmir’ adresinde bulunan muayenehaneye müzekkere yazılarak … TC Kimlik numaralı …’e ait 07/03/2020 tarihinde gerçekleştirildiği iddia edilen tedavi kayıtlarının eksiksiz olarak mahkememize gönderilmesi, …’in 07/03/2020 tarihinde hangi şikayet veya şikayetler üzerine kendilerine başvurduğunun, yapılan başvuru üzerine uygulanan tedavinin mahiyetinin, uygulanan tedavinin …’in dava konusu trafik kazası mahallini terke etmesini gerektirir düzeyde bulunup bulunmadığının mahkememize bildirilmesi istenilmiş, müzekkere cevabında davalı sigortalı şirket sürücüsünün panik bozukluğu rahatsızlığı olduğunun, 07/03/2020 tarihinde …’in aynı şikayetler ile başvuru yaptığının, kendisine reçete yazıldığının, …’in kaza mahallini terk etmesinin uygulanan tedavi ile ilgili olmadığının, panik bozukluğu rahatsızlığına bağlı olduğunun mahkememize bildirildiği görülmektedir.
Davalı şirket sürücüsü … 20/05/2021 tarihinde tanık sıfatıyla dinlenilmiş, … beyanında; ”Ben davalı şirkette satış temsilcisi olarak çalışıyorum. Dava konusu trafik kazasının gerçekleştiği tarihte davalı şirkete ait aracı ben kullanıyordum. Ben caddede düz olarak seyrettiğim sırada yan sokaktan gelen beyaz aracı gördüm, çarpışmamak amacıyla kaçmaya çalıştım fakat araç hızlı geldiği için trafik kazası gerçekleşti, kazadan sonra esnaf dışarı çıkarak araçların başına geldi, o esnada kargaşa çıktı, esnafın bir kısmı beni haklı gördü bir kısmı da diğer aracı gördü, ben kronik olarak rahatsız olduğum için oluşan kargaşa sebebiyle bu rahatsızlığım panik atak krizini tetikledi, bu sebeple olay yerini terk etmek zorunda kaldım, kazadan önce doktora gitmiştim, o tarihe ilişkin olarak raporum mevcuttur, kazadan sonra doktorumun reçeteli olarak yazdığı ilaçları almak için eczane aramaya başladım, ilaçlarımı aldım ancak ilaçlar hemen etki etmiyor, ilaçların etki etmesi için 30-40 dakika kadar bir süre gerekiyor, ilaçları aldıktan sonra olay yerine geri dönmemin gerekip gerekmediği, aracın hala olay yerinde bulunup bulunmadığını öğrenmek amacıyla arkadaşımı aradım, arkadaşım aracın kaza mahallinden kaldırıldığını söyledi, bunun üzerine olay yerine geri dönmedim, eve gittim.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.f. Maddesinde; ”Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde” şeklinde bulunan düzenleme ile sorumlu kişinin olay yerini terk etmesi halinde sigorta şirketinin rücu hakkının bulunduğu belirtilmiştir.
Davalı şirket sürücüsü …’e ait tedavi kayıtları ve doktor görüşü ile tanık …’in beyanları kapsamında, araç sürücüsünün olay yerini terk etmesinin panik bozukluğu hastalığından kaynaklandığı, bahsi geçen mahiyette rahatsızlığı bulunan bir kişinin kaza mahallini terk etmesinin olay yerinden kaçması şekilde değerlendirilmesinin hakkaniyete uygun düşmeyeceği, araç sürücüsünün kaza mahallini tedavi ve yardım amaçlı terk ettiğinin kabul edilmesi gerektiği vicdani kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanak aslı, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası, 07.03.2020 tarihli kaza tespit tutanağı, Sigorta Tahkim Komisyonunun … sayılı dosyası, sürücünün imzalı beyanı, tramer kayıtları, sigorta poliçesi, Profesör Doktor … nezdinde davalı şirket sürücüsü …’e ait olarak bulunan tedavi kayıtları ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu uyuşmazlığın 07/03/2020 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde yaralanan dava dışı …’in başvurusu üzerine Sigorta Tahkim Komisyonu’nun … ve … sayılı dosyasında verilen kararın takibe konu edilmesi sonucunda İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında talep edilen tazminat bedelleri ve ferilerinin davalı …ne ait … plakalı aracın … numaralı Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta poliçesini tanzim eden davacı … tarafından sigorta poliçesi kapsamında 16/03/2020 tarihinde … Oto Servis isimli işyerine, 08/10/2020 tarihinde ise dava dışı … vekiline ödenmesi sonucunda, ödenen tazminatı bedelinin 07/03/2020 tarihli trafik kazasının gerçekleşmesinde kusuru bulunan ve olay yerinden firar eden araç sürücüsü olduğu iddia edilen …’in sevk ve idaresindeki … plakalı araç maliki davalı …nden rücuen tazmini amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalı tarafıdan süresinde yapılan itirazın iptali ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili taleplerine ilişkin olduğu, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında davacı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhinde 8.523,14-TL asıl alacak ve 313,56-TL işlemiş faiz bedeli üzerinden icra takibi başlattığı, davalı borçlunun itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, Profesör Doktor … tarafından mahkememize gönderilen müzekkere cevabında davalı sigortalı şirket sürücüsünün panik bozukluğu rahatsızlığı olduğunun, 07/03/2020 tarihinde …’in aynı şikayetler ile başvuru yaptığının, kendisine reçete yazıldığının, …’in kaza mahallini terk etmesinin uygulanan tedavi ile ilgili olmadığının, panik bozukluğu rahatsızlığına bağlı olduğunun mahkememize bildirildiği, davalı şirket sürücüsü …’e ait tedavi kayıtları ve doktor görüşü ile tanık …’in beyanları kapsamında, araç sürücüsünün olay yerini terk etmesinin panik bozukluğu hastalığından kaynaklandığı, bahsi geçen mahiyette rahatsızlığı bulunan bir kişinin kaza mahallini terk etmesinin olay yerinden kaçması şekilde değerlendirilmesinin hakkaniyete uygun düşmeyeceği, araç sürücüsünün kaza mahallini tedavi ve yardım amaçlı terk ettiğinin kabul edilmesi gerektiği, mahkememiz nezdinde vicdani kanaatin bu yönde oluştuğu, belirtilen gerekçeler dahilinde rücu şartlarının oluşmadığı anlaşılmakla, açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-Davalı vekilinin kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Sair hususların gerekçeli kararda ele alınmasına,
4-Davalının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.360,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333.maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulden anlatıldı.20/05/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır