Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/666 E. 2021/1194 K. 29.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/666
KARAR NO : 2021/1194

DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/12/2020
KARAR TARİHİ : 29/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ….Şirketi ile müvekkili banka arasında davaya konu genel kredi sözleşmesi düzenlendiğini, diğer davalıların sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, kredi borçlarının zamanında ödenmemesi nedeniyle, muacceliyet verilerek davalılara ihtarname keşide edilmesine rağmen borcun ödenmemesi nedeniyle davaya konu icra takibinin yapıldığını, davalıların yetkiye,borca ve ferilerine itiraz etmeleri nedeniyle takibin durduğunu, sözleşmede banka defter ve belgelerinin esas alınacağının ve itiraz edilemeyeceğinin, davacının dilediği zaman muacceliyet verebileceğinin ve sözleşmeyi feshedebileceğinin, temerrüt faizinin bankaca kredilere uygulanan en yüksek faiz oranına bu oranın %30’sinin ilavesi suretiyle bulunacak oran üzerinden uygulanacağının, İzmir mahkemeleri ve icra daireleri uyuşmazlık durumunda yetkili kılındıklarının kararlaştırıldığını, davalıların bütün itirazlarının haksız ve kötü niyetli olduğunu bildirmiş, davalıların yetkiye, borca ve ferilerine itirazlarının iptali ile takibin devamına, itiraz edilen alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere davalıların icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; icra dosyasında ödeme emri dayanağı olan sözleşme ve ihtarname örneğinin tebliğ edilmemesi nedeniyle yetkiye ve borca itiraz ettiklerini, dava dilekçesi ile birlikte aynı belgelerin tebliğ edilmediğini, müvekkili davalıların adreslerinin Turgutlu ve Karşıyaka olup, sözleşmenin Turgutluda düzenlenmiş olması nedeni ile Turgutlu İcra Dairesi ve Mahkemelerinin yetkili olduğunu, taraflar arasında oldukça girift ve yoğun bir kredi ilişkisi bulunduğunu, usulüne uygun gönderilmiş bir kat ihtarnamesi bulunmadığını, ihtarnamenin yasal şartları taşımadığını, makul süre verilmemesi nedeniyle HMK’nun 2.maddesi gereğince hakkın kötüye kullanıldığını, aynı ihtarname ile ilgili altı ayrı icra dosyası açıldığını, bu dosyada da hangi krediye mahsuben talepte bulunulduğunun belirtilmediğini, aynı alacak için birden fazla takibin açılmış olması halinde derdestlik itirazında bulunduklarını, bazı krediler için KGF kredisi kullandırıldığını, bu fondan yapılan tahsilatlardan dava dilekçesinde hiç bahsedilmediğini, kullandırılan kredilerin teminatı olarak iki adet ipotek teminat verildiğini, bu ipoteklerle ilgili olarak İzmir … İcra Müdürlüğünün …/… sayılı dosyası ve İzmir … İcra Müdürlüğünün …/…sayılı dosyasında takip yapıldığını, İK’nun 45.maddesi gereğince Yargıtayın istikrarlı olarak kararlarında ipotekle temin edilmiş alacaklar için ilamsız takip yoluna başvurulamayacağı yönünde içtihat oluşturduğunu, davacı tarafın ipotek takibi ile ilamsız takibini ilişkilendirmeden açtığını, ipotek takibini sonuçlandırmadan müvekkiller aleyhine takip açma hakkı olmayan davacı bankanın davasının reddinin gerektiğini, TBK’nun 583.maddesinde aranan yasal koşulların mevcut olmadığını, uygulamada bankaların, kefilin imzası olsun veya olmasın tüm genel kredi sözleşmelerini birleştirip tek bir alacak olarak kefalet limiti ile talepte bulunduklarını, bu nitelikteki talebin geçersiz olduğunu, kefaletin belirli veya en azından verildiği anda belirlenebilir olması halinde geçerli olabileceğini, asıl borçlu şirketin temerrüde düştüğünün diğer davalılara bildirilmemesi nedeniyle kefil olan davalılara doğrudan icra takibi açılmasının hukuka aykırı olup, TTK’nun 7.ve TBK’nun 586.maddeleri gereğince temerrüt faizinden sorumluluklarının da söz konusu olmadığını, davacının müvekkilleri hakkında ipoteği tüketmeden takip yapması nedeniyle kötü niyet tazminatından sorumlu tutulması gerektiğini bildirmiş, davanın reddine, davacı tarafın alacak miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, davalı ….Şirketi’nin borçlu, diğer davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğu, taraflar arasında düzenlenen davaya konu genel kredi sözleşmesi nedeni ile borçlu şirkete kullandırılan kredinin belirlenen tarihte ödemesinin yapılmadığı iddiası ile hesabın kat edilerek ihtarname tebliğ edilmesine rağmen ödenmeyen kredi borcundan kaynaklanan alacağı için davacı bankanın, davalılar hakkında alacağının tahsili amacıyla yaptığı icra takibinde; davalıların icra dairesinin yetkisine, borca ve ferilerine yaptıkları itirazlarının iptali istemine ilişkindir.
Davaya konu icra dosyasında; davacı banka, davalılar hakkında 25/03/2019 tarihinde davaya konu kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için ilamsız icra yoluyla takip yapmış, ödeme emrinin davalılara tebliğinden sonra her üç davalı adına birlikte ve yasal süre içinde vekillerinin sunduğu itiraz dilekçesi ile icra dairesinin yetkisine, borca ve ferilerine itiraz edilmesi nedeniyle davalılar hakkındaki takip durmuştur.
Dava İİK’nun 67 (1) maddesinde düzenlenen hak düşürücü süre içinde açılmıştır.
İtirazın iptali davalarında icra dairesinin yetkisine itiraz edildikten sonra mahkemenin yetkisine itiraz edilmesi halinde İ.İ.K’nun 50. maddesi hükmü göz önünde tutularak öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi, takibin yetkili icra dairesinde yapıldığının belirlenmesi halinde icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın iptaline karar verildikten sonra mahkemenin kendi yetkisini incelemesi gerekmektedir.
Yetkili icra dairesinde takip yapılması, geçerli bir icra takibinin varlığı yönünden zorunlu olup bu durum itirazın iptali davalarında dava şartlarından biridir. İcra müdürlüğünün yetkili olduğunu resen inceleme yetkisinin bulunmaması nedeniyle, bu dava şartı mahkeme tarafından resen gözetilmek zorundadır.
Somut olayda, davalılarca hem borca itiraz dilekçesinde icra dairesinin yetkisine, hem de cevap dilekçesinde mahkememizin yetkisine itiraz edilmiştir. İtiraz dilekçesinde yetkili icra dairesinin Turgutlu İcra Dairesi olduğu bildirilerek itirazda bulunulmasına karşın cevap dilekçesinde davalı şirketin adreslerinin Turgutlu, davalı …’in ise Karşıyaka olduğu belirtilerek Turgutlu Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkili olduğu iddiası ile yetkisizlik itirazında bulunulmuştur.
Davaya konu 21/09/2017 tarihli genel kredi sözleşmesinin 19.maddesinde; kredinin nakledilmesi halinde nakledilen şubenin bulunduğu yer mahkemelerinin, ayrıca müşterinin ikametgahı ile mal ve değerlerinin bulunduğu yerlerin de yetkili olduklarının kararlaştırılmasına rağmen İzmir Mahkemeleri ve İcra Dairelerinin yetkili kılındığı, kefalet sözleşmesinde başkaca bir yetki düzenlemesine yer verilmediği, kefil sıfatı olan davalıların sözleşmeyi müteselsil borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, buna göre sözleşmenin tarafı olan davacı banka ile davalıların tacir olup yaptıkları yetki sözleşmesinin HMK’nun 17 (1) maddesi gereği geçerli ve kendilerini bağlayıcı olduğu, yetki sözleşmesinin TTK’nun 7 (2) maddesinde düzenlenen teselsül kuralı gereğince davalı şirket yanında davalı müteselsil kefil gerçek kişi ve şirketi de bağlayacağı olduğu, buna göre taraflarca yetki sözleşmesi ile İzmir İcra Daireleri ve Mahkemelerinin ile yetkili kılındığı göz önünde tutularak; davalıların icra dairesinin yetkisine ilişkin itirazlarının usul yasa ve sözleşme hükmüne aykırı olması nedeniyle ön inceleme duruşmasında, davalıların icra dairesinin yetkisine ilişkin yaptıkları itirazın iptaline karar verilmiştir.
Mahkememizin yetkisine ilişkin yapılan yetkisizlik itirazı yönünden; itirazın cevap dilekçesi ile birlikte yasal süre içinde ve yetkili mahkeme gösterilerek usule uygun olarak yapılması yanında yukarıda açıklandığı gibi taraflar arasında düzenlenen kredi sözleşmesinin 19.maddesinde İzmir Mahkemelerinin yetkili kılınmış olması ve yetki sözleşmesinin geçerli nitelikte bulunduğu, buna göre davanın sözleşme hükmüne göre İzmir Mahkemeleri nezdinde açılmış olmasının usul ve yasa sözleşme hükmüne uygun olduğu, buna bağlı olarak davalıların mahkememizin yetkisine ilişkin itirazlarının haklı olmadığı anlaşılmakla mahkememizin yetkisine ilişkin itirazın da reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalılar vekili, tarafından kredi sözleşmesi örneğinin icra ve dava dosyasında kendilerine tebliğ edilmemesi nedeniyle itiraz edildiği ve genel geçer cevaplar verildiği, iddia edilmiş ise de; sözleşmenin tarafının davalılar olduğu ve varlığının inkar edilmemesi gerçeği karşısında içeriğinin ve hükümlerinin bilinir olması yanında, davalıların her zaman bir örneğini davacıdan alabilecekleri gibi icra mahkemesine yapacakları şikayet yoluyla da takip dosyasına sunulmasını sağlayabilecekleri, ayrıca kredi sözleşmesi örneğinin tensip kararı ile dosya içine getirtilip tarafların her zaman dosyayı inceleyip örnek alabilmelerinin mümkün bulunduğu birlikte değerlendirildiğinde; davalılar vekilinin bu konudaki beyanları haklı ve davanın dinlenmesine engel nitelikte görülmemiştir.
Davalılar vekili, girift bir sözleşme ilişkisi bulunduğu, kat ihtarının usulüne uygun düzenlenmediği ve ödeme için verilen bir günlük sürenin makul bir süre olmadığı iddiasında bulunmuş ise de; usul, yasa ve sözleşme hükümlerinin açık ve anlaşılır olup kat ihtarının usulüne uygun olarak düzenlemiş olduğu, davacı tarafın ödeme için dilediği kadar süre vermesini engeller bir kanun ve sözleşme hükmü bulunmadığı dikkate alınarak; davalılar vekilinin bu konulardaki açıklamaları da haklı ve esasa etkili görülmemiştir.
Davalılar vekili, davacı tarafın ikisi ipoteğe dayalı olmak üzere toplamda altı adet takip yaptığını, dava konusu takibin hangi krediye ait olduğunun bilinemediğini, aynı sözleşmeye dayalı olarak bir takip yapılmış ise derdestlik itirazında bulunduklarını bildirmiş ise de; davaya konu takibin 21/09/2017 tarihli sözleşmeye dayalı olarak ilamsız takip yolu ile yapılan takip olduğu açık ve anlaşılır olup, aynı hukuki ilişki ve sözleşmeden kaynaklanan aynı alacağın ikinci kez takip konusu yapılması halinde ancak mükerrer takipten söz edilebileceği, derdestlik dava şartının aynı taraflar arasında, aynı dava konusu ile ilgili, aynı taleplere ilişkin davalar yönünden söz konusu olabileceği, somut olayda derdest bir davanın bulunmadığı gibi bilirkişi raporu ve dosyada toplanan deliller ile anlaşılacağı üzere davaya konu takip yönünden mükerrer bir takibin yapılmadığı anlaşılmakla, davalılar vekilinin bu yöndeki itirazlarınını da haklı olmadığı görülmüştür.
Davalılar vekili, kredilerden bazılarının KGF kredisi olduğunu, bu nedenle tahsilat yapılmışsa KGF’den sorulmasını talep ettiklerini bildirmiş ise de; bu nitelikteki krediler ile ilgili davacı banka tarafından yapılan tahsilatların davalıların borçlarına mahsup edilmesinin mümkün olmadığı gibi davacı bankanın tahsilat yapılan alacaklar yönünden de takip yükümlülüğünün devam ettiği dikkate alınarak bu konudaki iddiaya ilişkin olarak inceleme ve araştırma yoluna gidilmemiştir.
Davalılar vekili, İİK’nun 45.maddesi uyarınca ipotekler nedeniyle ipotekli takip yoluna gidilmeden ilamsız icra takibi yoluna gidilemeyeceğini ve kefiller hakkında takip yapılamayacağını iddia etmiş ise de; davacı banka tarafından davalı borçlu şirket hakkında yapılan iki adet ipotekli takibin, banka içi kaynaklı dava konusu olan kredi sözleşmesinden başka kredi sözleşmelerine ilişkin olduğu, davaya konu sözleşme ile ilgili bir başka takip yapılmadığı anlaşılmakla, bu yöndeki iddiaların da somut olaya uygun ve haklı olmadığı anlaşılmıştır.
Davalılar vekili, asıl borçlunun temerrüte düşürülmeden ve bu durum davalı kefillere bildirilmeden davalı kefiller hakkında icra takibi yapılamayacağı ve temerrüt faizi istenemeyeceği iddiasında bulunmuş ise de; davalı kefillerin sözleşmede müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla taraf oldukları göz önünde tutularak, TTK’nun 586 (1) maddesi uyarınca; borçlunun ifade gecikmesi, ihtarın sonuçsuz kalması ve açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması halinde alacaklının, borçluyu takip etmeden ve taşınmaz rehinini paraya çevirmeden kefili takip edebileceği hükmü karşısında, somut olayda; davalı borçlunun ifada geciktiği ve ihtarın sonuçsuz kaldığı açık olup davacı tarafın, davalı kefiller hakkında da icra takibi yapması konusunda yasal koşulların oluştuğu, kat ihtarnamesinin davalı asıl borçluya tebliğ edilememesi halinde sözleşme hükmü gereği tebligatın yapılamadığı tarihte tebliğ edilmiş sayılacağına bağlı olarak temerrüt faizinin asıl borçludan talep edilmesine engel olur bir kanun ve sözleşme hükmü bulunmadığı gibi TTK’nun 7 (1) maddesi hükmü gereği kefillere tebligat yapılamaması halinde kefillerin yalnız icra takip tarihine kadar işlemiş temerrüt faizinden sorumlu tutulamayacakları göz önünde tutularak, davalılar vekilinin aksi yöndeki itirazları da haklı görülmemiştir.
Toplanan tüm deliller, mahkememizce usul, yasa ve dosya kapsamına uygun görülen, gerekçeli ve denetime elverişli nitelikteki bilirkişi raporu ve ek raporu ile; taraflar arasında 21/09/2017 tarihli ve 2.000.000,00-TL limitli, davaya konu genel kredi sözleşmesinin düzenlendiği, davalı ….Şirketi’nin asıl borçlu, diğer davalıların müteselsil kefil ve borçlu sıfatıyla sözleşmenin tarafı oldukları, TBK’nun 583. maddesi yönünden kefalete ilişkin tüm şekil şartlarının yerine getirildiği, davalı gerçek kişi kefil …’in her iki davalı şirketin ortağı ve yetkilisi olması nedeniyle TBK’nun 584. maddesinde düzenlenen eşinin rızasının bulunması koşulunun gerekmediği, taraflar arasındaki kredi sözleşmesinin varlığının ve içeriğinin uyuşmazlık konusu olmadığı, sözleşmede delil ve belgelerde farklılık olması halinde banka kayıtlarının esas alınacağının kararlaştırıldığı, taraflarca delil ve belgelerde farklılık iddiasında bulunulmaması nedeniyle dosyada toplanan deliller ve banka kayıtları üzerinde yapılacak inceleme ile uyuşmazlığın çözümünün yeterli ve gerekli olduğu, sözleşmenin 13. maddesinde davacının aynı nitelikteki kredilere uyguladığı muaccaliyet tarihinde yürürlükte olan en yüksek faiz oranına, bu oranın %50 ilavesi ile bulunacak oranda temerrüt faizi tatbik edileceğinin kararlaştırılmasına rağmen taraflarca imzalanan ödeme planında akdi faizin yıllık %15,24 oranında, temerrüt faizinin ise yıllık %39 oranında somut şekilde belirlenmiş olması nedeniyle taraflarca belirlenen bu oranların tarafları bağlayıcı olduğu, sözleşme kapsamında borçlu şirkete bilirkişi raporunda ayrıntıları gösterilen nitelikte ve miktarlarda kredinin kullandırıldığı, taksitli ticari kredi ödemesi için belirlenen 22/11/2018, 22/12/2018 ve 22/01/2019 tarihli taksitlerin ödenmemesi üzerine muacceliyetin ve kat ihtarnamesinin düzenlenmesi için yasal koşulların oluştuğu, davacı banka tarafından hesabın kat edilerek 27/02/2019 tarihli kat ihtarnamesinin düzenlendiği, ihtarnamenin davalılara tebliğ edilemediği, sözleşmedeki hüküm gereği davalı borçlu …Şirketine tebligatın yapılamadığı tarihte tebliğ edilmiş sayılarak verilen süre içinde ödeme yapılmamış olması nedeniyle 06/03/2019 tarihinde temerrütün oluştuğu, davalı kefiller yönünden ihtarnamenin tebliğ edilememiş olması nedeniyle icra takip tarihine kadar temerrütleri oluşmadığından buna bağlı olarak davalı kefiller yönünden işlemiş temerrüt faizinin talep edilebilmesinin mümkün bulunmadığı, davalıların hesap kat ihtarnamesine itiraz etmedikleri gibi verilen sürede, sonrasında ve dava tarihine kadar bir ödemede bulunmadıkları, dosya kapsamına usul ve yasaya uygun ve doğru görülen davalı kefillerin işlemiş temerrüt faizinden sorumlu tutulmadan bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalara göre; takip tarihi itibariyle davacı tarafın, davalı borçlu şirket hakkında; 846.788,98-TL asıl alacak, 80.364,70-TL işlemiş akdi faiz, 4.372,41-TL işlemiş gecikme faizi, 3.171,74-TL diğer alacaklar, 2.474,94-TL akdi faiz, 17.190,98-TL temerrüt faizi, 983,30-TL BSMV olmak üzere toplam 955.347,05-TL, davalı kefiller hakkında ise; 846.788,98-TL asıl alacak, 80.364,70-TL işlemiş akdi faiz, 4.372,41-TL işlemiş gecikme faizi, 3.171,74-TL diğer alacaklar, 9.192,65-TL akdi faiz, 459,63-TL BSMV olmak üzere toplam 944.350,11-TL işlemiş faiz ve ferileri olmak üzere toplam 955.347,05-TL, alacak talebinde bulunabilme hak ve yetkisi olmasına rağmen tüm davalılar yönünden 846.788,98-TL asıl alacak, 87.908,85-TL işlemiş faiz ve ferileri olmak üzere toplam 934.697,83-TL alacak talebinde bulunduğu, buna göre taleple bağlılık ilkesi gereği ödeme emrinde daha az miktarlarda asıl alacak ve işlemiş faiz ve ferilerinin talep edilmesi karşısında davalıların bu alacak kalemleri yönünden itirazlarının bütünüyle iptalinin gerektiği, taraflarca imza altına alınan ödeme planında temerrüt faiz oranının % 39 oranında belirlenmiş olması nedeniyle bu oranda işleyecek faiz talep edilebileceği, ancak %39,10 oranında talepte bulunulduğu, ödeme emrinde asıl alacağa 27/02/2019 tarihinden itibaren işleyecek faiz talebinde bulunulmuş ise de; ancak icra takip tarihinden itibaren işleyecek faiz talebinde bulunulabileceği dikkate alınarak, davanın kısmen kabulü ve davalıların borca ve ferilerine ilişkin itirazlarının kısmen iptaline; takibin, 846.788,98-TL asıl alacak ve 87.908,85-TL işlemiş faiz ve ferileri olmak üzere toplam 934.697,83-TL alacak ile işleyecek faiz yönünden takibe konu asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %39 oranında TCMB faiz oranları genelgeleri doğrultusunda değişken oranlarda işletilecek temerrüt faizi ve faizin %5’i oranındaki gider vergisi üzerinden devamına, davacı tarafın işleyecek faiz yönünden fazlaya ilişkin % 0.10 oranındaki temerüt faiz oranı ile işleyecek faizin 27/02/2019 tarihinden itibaren işletilmesine ilişkin fazlaya ilişkin istemlerinin reddine, hükmedilen 934.697,83-TL toplam alacağın %20’si oranındaki 186.939,56-TL icra inkar tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacı tarafın reddedilen taleplerinin; faizin başlangıç tarihi ile fazla talep edilen oranının olduğu, bu taleplerin niteliği itibariyle kötü niyet tazminatına konu olmalarının mümkün olmadığı gibi davacı tarafın bu talepler yönünden kötü niyetle talepte bulunduğuna ilişkin bir delilin toplanmadığı ve davalı tarafın bu konudaki iddiasını kanıtlayamadığı dikkate alınarak, davalı tarafın kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Gerektirici Nedenlerle:
1- Davanın kısmen KABULÜ ile;
Davalıların, davaya konu İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …/… esas sayılı dosyasında borca ve ferilerine ilişkin itirazlarının iptaline; takibin, 846.788,98-TL asıl alacak ve 87.908,85-TL işlemiş faiz ve ferileri olmak üzere toplam 934.697,83-TL alacak ile işleyecek faiz yönünden takibe konu asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %39 oranında TCMB faiz oranları genelgeleri doğrultusunda değişken oranlarda işletilecek temerrüt faizi ve faizin %5’i oranındaki gider vergisi üzerinden devamına,
b)- Davanın kısmen REDDİ ile;
Davacı tarafın işleyecek faiz yönünden fazlaya ilişkin % 0.10 oranındaki temerüt faiz oranı ile işleyecek faizin 27/02/2019 tarihinden itibaren işletilmesine ilişkin fazlaya ilişkin istemlerinin REDDİNE,
c)- 934.697,83-TL toplam alacağın %20’si oranındaki 186.939,56-TL icra inkar tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
d)-Davalı tarafın kötü niyet tazminatı isteminin reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40-TL başvurma harcı ile 63.849,20-TL karar ve ilam harcının, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davanın kabul edilen bölümü için davacı yararına A.A.Ü.T.’nin 13 (1) mad. uyarınca takdir edilen 63.784,89-TL vekalet ücretinin, davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafın, reddine karar verilen taleplerinin; işleyecek faiz yönünden başlangıç tarihi ve fazla talep edilen faiz oranına ilişkin olması nedeniyle, davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdir edilerek; 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davanın, dava ve takip konusu alacağın tamamı yönünden kabulüne ve yalnız işleyecek faiz yönünden başlangıç tarihi ve fazla talep edilen faiz oranı yönünden reddine karar verilmesi nedeniyle, yargılama giderlerinin tamamından davalı tarafın sorumlu olduğu dikkate alınarak; davacı tarafça yapılan 57,00-TL üç adet tebligat gideri, 60,50-TL on bir adet elektronik tebligat gideri, 21,00-TL bir adet müzekkere ve posta gideri, 2,10-TL kep reddiyatı ile 850,00-TL bilirkişi ücretinden oluşan toplam 990,60-TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
6-Davanın, dava ve takip konusu alacağın tamamı yönünden kabulüne ve yalnız işleyecek faiz yönünden başlangıç tarihi ve fazla talep edilen faiz oranı yönünden reddine karar verilmesi nedeniyle, arabuluculuk ücretinin tamamından davalı tarafın sorumlu olduğu dikkate alınarak; 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A (14) maddesi uyarınca 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
7-Davacı tarafından peşin yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde, davacı tarafa iadesine,
Davacı vekili ile davalılar vekilinin yüzüne karşı HMK’nun 343 ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/12/2021

Başkan…
E-imza

Üye …
E-imza

Üye …
E-imza

Katip…
E-imza