Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/623 E. 2021/693 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/623 Esas
KARAR NO : 2021/693

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/11/2020
KARAR TARİHİ : 23/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacıya ait … plakalı araç ile davalı … Ticaret Limited Şirketi’ne ait … plakalı araç arasında 09.03.2019 tarihinde maddi hasarlı trafik kazası gerçekleştiğini, meydana gelen kaza nedeniyle davacının aracında çok yüksek miktarda hasar meydana geldiğini, kaza nedeniyle davacının aracında birçok onarım, değişim ve düzeltme yapılmış olup birçok parçası da değiştirildiğini, araç tamir edilmesine karşın aracın kazalı duruma gelmesi nedeniyle araç önemli miktarda değer kaybına uğradığını, davacının aracında çok yüksek bir miktarda hasar meydana gelmiş olup (22.186,96-TL) söz konusu hasar doğrultusunda aracın yüksek miktarda değer kaybına uğrayacağı açık olduğunu, değer kaybı sebebiyle araçta oluşan zarardan kusurlu hareketiyle aracın hasarlanmasına sebebiyet veren araç sürücüsü ve araç sahibi de müşterek ve müteselsilen sorumlu olduğunu belirterek öncelikle kazaya sebebiyet veren yukarıda arz ettiğimiz … plakalı aracın 3.kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla trafik kaydına ihtiyati haciz konulmasına, fazlaya ilişkin talep, dava, faiz ve diğer tüm haklarımız saklı kalmak ve yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde alacağımız belirlenebilir hale geldiğinde HMK 107. Madde gereği artırım yapmak üzere 50,00-TL değer kaybı tazminatı ve 50,00-TL ikame araç bedeli olmak üzere şimdilik toplam 100,00-TL’nin kaza tarihinden işleyecek avsans faizi ile birlikte davalı taraflardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraflara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı … Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından 05/01/2021 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin “Dava Değeri” kısmında bilirkişi incelemesi neticesinde belirlenebilir hale geldiğinde HMK 107. Md gereği artırım yapılmak üzere denilmek suretiyle şeklinde yer alan beyanından iş bu davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı anlaşılmakta olduğunu, işbu davanın belirsiz alacak davası olarak açılması kanununa ve usule aykırı olduğundan HMK uyarınca dava şartı yokluğundan davanın reddi gerektiğini, dosyaya celp edilen İzmir İl Emniyet Müdürlüğünün 26/11/2020 tarihli yazısından anlaşılacağı üzere davacı adına kayıtlı olup dava konusu … plakalı aracını … Noterliğinin 14/06/2019 tarihli Noter satış senedi ile satarak devir ettiği anlaşıldığını belirterek davacının haksız olduğunu, aynı zamanda yasal şartları bulunmayan ihtiyati haciz talebinin reddini, öncelikle usul ve yasaya aykırı şekilde açılmış bulunan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine, haksız ve fiili gerçeklere aykırı yasal olmayan talepler içeren davanın reddine, harç masraf ve avukatlık ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
Poliçe ve hasar dosyası, kaza tespit tutanağı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davacı vekili, müvekkiline ait sürücü dava dışı …’nın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın 09/03/2019 tarihinde davalı … sevk ve idaresindeki davalı … Ticaret Limited Şirketi’ne ait … plakalı aracın çarpışması ile maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, kazada davalı sigorta şirketi tarafından trafik sigortası ile sigortalanan … plakalı aracın asli kusurlu olarak bulunduğu, müvekkilinin aracında 22.186,96-TL hasar meydana geldiğini, belirterek yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde alacakları belirlenebilir hale geldiğinde HMK 107. Madde gereği artırım yapmak üzere 50,00-TL değer kaybı tazminatı ve 50,00-TL ikame araç bedeli olmak üzere toplam 100,00-TL’nin kaza tarihinden işleyecek avsans faizi ile birlikte davalı taraflardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraflara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş yargılama safahatında hasar bedeline ilişkin talebini 6.500- TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davacının haksız olduğunu, yasaya aykırı şekilde açılmış bulunan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine, haksız ve fiili gerçeklere aykırı yasal olmayan talepleri ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Dava, trafik kazasından kaynaklı araç değer kaybı talebine ilişkindir.
Mahkememizce dosya Hasar Kusur ve Sigorta Hesap bilirkişilere tevdi edilerek rapor aldırılmıştır. 08/03/2021 tarihli bilirkişi raporunda; 09.03.2019 tarihli kazanın oluşumunda; davalı tarafa ait … plaka sayılı araç sürücüsünün “etken olduğu”, Davacı tarafa ait … plaka sayılı araç sürücüsünün “etken olmadığı”, Bahse konu … plaka sayılı araçta kaza nedeniyle 5.000,00.-TL değer kaybı meydana geldiği, Davaya konu hasarlı … plaka sayılı aracın makul tamir süresinin 10 iş günü olduğu, muadil bir aracın kaza tarihinde günlük kiralama bedelinin 150,00.-TL olduğu, buna göre aracın onarımı süresince 1.500,00.-TLikame araç bedelinin uygun olduğu, Davanın kabulü halinde 5.000 TL değer kaybı ve 1500 TL ikame araç bedeli olarak hesaplanan toplam 6.500 TL maddi zararın davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle müştereken ve müteselsilen tahsil edilebileceği sonucuna varıldığı tespitlerine yer verilmiştir. Oluşa, dosya içeriğine ve bilimsel verilere uygun bulunan rapor mahkememizce benimsenmiş ve hükme esas alınabilir kabul edilmiştir.
Haksız fiil, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49 maddesinde; ”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 50. maddesinde ise ”Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” hükmü yer almaktadır.
Haksız fiil öğretide hukuka aykırı zarar verici fiil olarak tanımlanmakta ve unsurları; eylem, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve illiyet bağı olarak belirlenmektedir. Buna göre haksız fiilden bahsedebilmek için hukuka aykırı bir eylem bulunmalı, bu eylemden bir zararın doğması zararlandırıcı eylemde bulunan kişinin kusurlu bulunması ve zarar ile kusur arasında illiyet bağının olması gerekmektedir.
Bu beş unsurun varlığı halinde zarar veren kişi eylemden dolayı zarara uğrayan kişi ya da kişileri maddi ve manevi zararlarını karşılamak durumundadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesine göre haksız fiilin unsurlarını ispat etme yükü davacıdadır. Davacı zararı haksız eylemi ve zarar ile haksız eylem arasındaki illiyet bağını ispat etmek durumundadır.
Hakim, kusurlu veya hukuka aykırı bir fiili ile başkasına zarar verenin kusur durumunu, zararın ağırlını ve oluşan durumun özelliklerini gözeterek uygun ve hakkaniyete uygun bir tazminat belirler.
Haksız fiiller meydana geldikleri anda hukuki sonuç doğurur ve zarara neden olanların zararı tazmin borcu haksız fiil tarihinde ortaya çıkar. Haksız fiilin unsuru olan zarar, zarar görenin malvarlığında rızası dışında meydana gelen azalma ile zarar verici fiil olmasa idi bulunacağı durum arasındaki farktır ve zarar haksız fiilin meydana gelmesi ile gerçekleşmiş sayılır. Zarar verenin ve diğer sorumluların zararı tazmin yükümlülüğü herhangi bir ihbara ve ihtara gerek kalmaksızın olay tarihinde doğar. Haksız fiile bağlanan hukuki sonuçlar haksız fiil tarihi esas alınarak belirlenir ve bu nedenle haksız fiillerde olay tarihinde yürürlükte bulunan hukuk kuralları uygulanır. Başka bir deyişle zararın belirlenmesinde olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir.
Sorumluluk sigortaları 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1473. ve devamı maddelerinde ”Sigortacı sorumluluk sigortası ile, sözleşmede aksine hüküm yoksa, sigortalının sözleşmede öngörülen ve zarar daha sonra doğsa bile, sigorta süresi içinde gerçekleşen bir olaydan kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle zarar görene, sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara kadar tazminat öder.” şeklinde düzenlenmiştir. Sorumluluk sigortalarında sigorta şirketi tarafından zararı karşılanan kişi sigorta sözleşmesinin tarafı değildir. Sigorta ettiren kendisi ya da sorumluluğu altında bulunan kişiler tarafından üçüncü kişilere verilecek zararları sigorta şirketine ödediği prim karşılığında sigorta ettirmektedir. Sorumluluk sigortası, sigorta ettirenin üçüncü kişilere vereceği zararları teminat altına alırken hem üçüncü kişiyi hem de sigortalıyı koruma altına alan bir sigorta türüdür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1473. ve 1486. maddelerinde yapılan düzenlemeye göre sorumluluk sigortalarını isteğe bağlı sigortalar ile zorunlu sigortalar olarak ikiye ayırmak gerekir.
Tehlike sorumluluklarında üçüncü kişilerin zararının karşılanması amacıyla bazı alanlarda kamu yararı ve zarar görenlerin korunması gerekçesi ile sorumluluk sigortası yaptırmak yasal zorunluluk haline getirilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun da 1483 ve 1484. maddelerinde de zorunlu sorumluluk sigortalarında uygulanacak hükümler ayrıca düzenlenmiştir. Bu düzenlemelere göre zorunlu sigortalarda sigorta şirketinin zarar gören üçüncü kişiye karşı olan sorumluluğu kanundan doğan bir sorumluluktur. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 13. maddesi ile bazı hallerde Bakanlar Kurulu’na da zorunlu sigortalar ihdas etme yetkisi verilmiştir. Zorunlu sorumluluk sigortalarının kamu yararı taşıması ve yapılmasının yasa ile zorunlu kılınması nedeniyle zorunlu sigortalarda zarar görenlerin korunması amacıyla bazı düzenlemeler yapılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, ”İşletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” hükmüne, aynı Kanun’un 85/1. maddesinde, ”Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne, aynı Kanun’un 85/son. maddesinde ise, ”İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükmüne yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, ”sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.” düzenlemesi yapılmıştır.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir. (EREN Fikret, Borçlar Hukuku, 9. B, s. 631 vd.; KILIÇOĞLU Ahmet, Borçlar Hukuku, 10. B., s. 264 vd.).
2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.
Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hâkimin taktirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de (S. Ünan, “Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180) bu husus kabul edilmektedir.
Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı KTK’nın 91. maddesiyle de; işletenin aynı Kanun’un 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları kapsamında değer kaybı, aracın trafik kazası sonucu hasarlanıp, onarılmasından sonraki değeri ile hiç hasarlanmamış haldeki değeri arasındaki farka ilişkin olup, araçtaki değer kaybı belirlenirken, aracın markası, yaşı, modeli ve hasar gördüğü kısımları dikkate alınarak aracın kaza tarihinden önceki ikinci el satış değerinin tespiti ile aracın tamir edildikten sonra ikinci el satış değerinin tespiti ve arasındaki fark göz önüne alınmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinde; ”Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmü düzenlenmiştir.
İlgili maddede Maddi Zararlar Teminatı; ”Hak sahibinin bu genel şartta tanımlanan ve zarar gören araçta meydana gelen değer kaybı dahil doğrudan malları üzerindeki azalmadır.” olarak tanımlanmıştır.
Yukarıda değinilen somut olay ve yasal düzenlemeler hep birlikte değerlendirildiğinde, meydana gelen trafik kazasında davacıya ait araçta trafik kazası nedeniyle 6.500 TL değer kaybı ve ikame araç bedeli zararı oluştuğu, bu zararın kazaya karışan aracın maliki ve sürücüsü tarafından tazmininin gerektiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla davanın kabulüne karar vermek gerektiği takdir ve sonucuna ulaşılmıştır.
Mezkur nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜNE,
5000 TL değer kaybı ve 1500 TL ikame araç bedeli olmak üzere toplam 6500 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 09/03/2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Davacı taraf duruşmada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunun AAÜT tarifesine göre hesap ve takdir edilen 4080 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6325 sayılı hukuk uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A (14) maddesi uyarınca 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinden oluşan yargılama giderinin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Harçlar yasası gereğince alınması gereken 111,00 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL ve ıslah üzerine alınan 110,00 TL harç olmak üzere 164,40 TL harcın mahsubu ile 53,40TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacı tarafından yapılan 133,00 TL tebligat, 27,50 TL elektronik tebligat, 42,00 TL posta masrafı, 0,50 Krş. KEP masrafı, 54,40 TL peşin harç, 54,40 TL başvurma harcı, 110,00 TL tamamlama harcı, 1,500 TL bilirkişi ücreti, olmak üzere toplamda 1.921,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafların yokluğunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 23/09/2021

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)