Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/605 E. 2021/636 K. 09.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/605 Esas
KARAR NO : 2021/636

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/11/2020
KARAR TARİHİ : 09/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil Bankanın … Şubesi ile …’nin asıl borçlunun, … ve …’nin müteselsil kefil olduğunu, 12.02.2013 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin imzalandığını ve bu sözleşmeye istinaden ticari kredi kullandırıldığını, kredi borcunun müvekkil bankanın uyarılarına rağmen ödenmemesi, sebebiyle 10.03.2020 tarihinde Üsküdar … Noterliğinden … yevmiye nolu ihtarnamenin keşide edilerek borçluya ait kredi hesabının kat edildiğini, bunun üzerine İzmir … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından kredi borçlusu …’ne karşı 7 örnek takibe geçildiğini, işbu haklı takibe davalılar tarafından durdurulmasına neden olan borçluların, İzmir … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki borca vaki itirazın, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 10.244,38 tutarının iptaline, takibin devamına davalılar aleyhine % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın, müvekkilli olduğu … Şirketi ve … yönünden kefaletten dolayı takip yapıldığını iddia ettiğini, ancak kefaletin geçerli bir kefalet olmadığını, müvekkillerinin bir sorumluluğunun bulunmadığını, ayrıca müteselsil kefalet halinde kefil hakkında takip yapılması için Türk Borçlar Kanunun 586. maddesine göre borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olmasının gerektiğini, koşullarını tam ve eksiksiz taşıyan geçerli bir kefalet ilişkisinin olmadığını, herhangi bir sonucun doğurmadığını, somut olay bakımından müvekkilleri tarafından yazılmış bir kefalet limiti, kefalet tarihi ve müteselsil ibaresinin yer almadığını, dolayısıyla ortada geçersiz bir kefalet ilişkisinin mevcut olduğunu, ayrıca bununla birlikte sözleşmesel ilişkinin tarafı olan müvekkil şirket hakkında yapılan bir ihtar da söz konusu olmadığını, diğer bir ifade ile kefile başvuru koşulu da gerçekleşmediğini, bu yönüyle de müvekkilleri … . Ve … açısından takibin akabinde dava noktasında husumetinin bulunmadığını, takibin açıldığını, tarih itibariyle müvekkillerinin takipte belirtilen miktarda borcunun bulunmadığını, sözleşme hükümlerine uyulmadığı olgusunun ispata muhtaç olup davacı tarafça ispatlanamadığını, faize ilişkin sınırlandırmalara uyulmaksızın talep edilen faiz miktarı kabul edilmemesinin mümkün olmadığını, hesap kat ihtarının müvekkillerine tebliğ edilmediğini, davanın reddedilmesini ve davacı tarafın %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanak aslı,
2-İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyası,
3-Davalı … ile davacı … … Şubesi arasında imzalanan12.02.2013 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi, hesap özeti, ekstreler,
4-Üsküdar … Noterliğinin 10/03/2020 tarih ve … yevmiye numaralı Kat İhtarnamesi,
5-Bankacılık alanında uzman bilirkişinin 09/06/2021 havale tarihli raporu,
6-Davacı vekilinin 11/06/2021 tarihli ıslah dilekçesi,
7-Sair deliller.
DAVA KONUSU:
Açılan dava, davalı … ile davacı … … Şubesi arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi’ne istinaden davalı …ne kullandırılan krediden kaynaklanan alacağın davalı asıl borçlu … ve kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davalı … ile davalı …nden tahsili amacıyla davalılar aleyhine başlatılan icra takibine davalılar tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalılardan tahsili taleplerine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının davacı …, borçluların …, … ve … olduğu, davacı vekilinin davalılar aleyhine 9.607,19-TL asıl alacak, 1.988,14-TL işlemiş faiz, 77,25-TL BSMV ve 332,83-TL masraf bedeli olmak üzere toplamda 10.005,41-TL üzerinden icra takibi başlattığı, davalıların süresinde yapmış oldukları itirazlar üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmektedir.
Davacı bankanın ilgili şubesine müzekkere yazılarak, dava konusu kredi sözleşmesi ve ilgili hesaba ilişkim tüm kayıt ve belgeler celp edilmiş, dosya arasına alınmıştır.
Gerekli bilgi ve belgelerin temini akabinde dosyanın bankacılık alanında uzman bilirkişiye tevdi ile dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası, davalı … ile davacı … … Şubesi arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesinin onaylı sureti, krediye bağlı hesaba ait hesap özeti ile ekstreler, kredi borcunun kat edilmesi sonucunda borçlular adına çıkartılan Üsküdar … Noterliğinin 10/03/2020 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ve ihtarnamenin muhataplara tebliğine ilişkin tebligat evrakları ve sair deliller birlikte değerlendirilerek; davalı … ile davacı … … Şubesi arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesine istinaden davalı …ne kullandırılan kredi kapsamında davacı bankanın asıl borçlu davalı ve sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davalılardan alacağının bulunup bulunmadığının, alacağı var ise miktarı, icra dosyası ile davalı aleyhine başlatılan icra takibinde talep edilen asıl alacak ve faiz miktarlarının usulüne uygun olup olmadığı hususlarının belirlenerek düzenlenecek raporun mahkememize sunulması istenilmiş, bankacılık alanında uzman bilirkişi 09/06/2021 havale tarihli raporunda sonuç olarak, davalı … ile davacı … … Şubesi arasında 12/02/2013 tarihli 500.000,00-TL tutarında Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin davalı … ile davalı … tarafından müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, kefil bölümünün gerçek kişi kefil ve aynı zamanda …nin o tarihteki yetkilisi olan …’ın el yazısı ile kefalet tarihi, kefalet limiti ve müteselsil kefil olunduğuna ilişkin ibare yazılmak suretiyle imzalandığını, sözleşmede …’ın kefaleti açısından eş muvafakatinin de bulunduğunu, bu sebeple kefaletlerin geçerli olduğunu, kat ihtarnamesinin 16/03/2020 tarihinde asıl borçlu şirket çalışanına tebliğ edildiğini, asıl borçlu davalı şirketin 18/03/2020 tarihinde temerrüte düştüğünü, icra dosyasında yer alan takip talebine konu edilen faiz oranının sözleşmeye uygun olduğunu, icra dosyasında yer alan takip talebine konu edilebilecek alacak kalemleri ile alacak miktarlarının 10.211,67-TL asıl alacak, 1.246,49-TL işlemiş faiz, 62,32-TL BSMV ve 332,83-TL masraf bedeli olduğunu, davacı bankanın icra dosyası kapsamında davalılardan toplamda 11.843,31-TL tutarında alacağının bulunduğunu mütalaa etmiştir.
Davacı vekili 11/06/2021 tarihli ıslah dilekçesinde, dava dilekçesinde 10.244,38-TL olarak belirttikleri dava değerini, 9.607,19-TL asıl alacak, 1.246,49-TL işlemiş faiz, 62,32-TL BSMV ve 322,83-TL masraf bedeli olmak üzere toplamda 11.238,83-TL olarak ıslah ettiklerini beyan etmiş ve dava değeri üzerinden eksik harcı mahkememiz veznesine yatırmıştır.
Dosya kapsamında bulunan kredi sözleşmesi ve ekinde yer alan kefalet sözleşmesi göz önünde bulundurulduğunda, davalılar … ile … tarafından verilen kefaletlerin geçerli olduğu ve bahsi geçen davalıların kredi sözleşmesi kapsamında asıl borçlu davalıya kullandırılan kredi borcundan dolayı sorumlulukları bulunduğu, alınan bilirkişi raporunda belirlenen bedellerin kredi sözleşmesi, hesap özetleri ve ekstreler ile kat ihtarnamesinde yer alan verilere göre usul ve yasa hükümleri çerçevesinde uygun olduğu, davacı bankanın davalılardan toplamda 11.843,31-TL tutarında alacağının bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, İzmir Arabuluculuk Bürosunun … Dosya … Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanak aslı, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyası, davalı … ile davacı … … Şubesi arasında imzalanan12.02.2013 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi, hesap özeti, ekstreler, Üsküdar … Noterliğinin 10/03/2020 tarih ve … yevmiye numaralı Kat İhtarnamesi, bankacılık alanında uzman bilirkişinin 09/06/2021 havale tarihli raporu, davacı vekilinin 11/06/2021 tarihli ıslah dilekçesi ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu uyuşmazlığın davalı … ile davacı … … Şubesi arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesine istinaden davalı …ne kullandırılan krediden kaynaklanan alacağın davalı asıl borçlu … ve kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davalı … ile davalı …nden tahsili amacıyla davalılar aleyhine başlatılan icra takibine davalılar tarafından süresinde yapılan itirazın iptali ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalılardan tahsili taleplerine ilişkin olduğu, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında davacı vekilinin davalılar aleyhine 9.607,19-TL asıl alacak, 1.988,14-TL işlemiş faiz, 77,25-TL BSMV ve 332,83-TL masraf bedeli olmak üzere toplamda 10.005,41-TL üzerinden icra takibi başlattığı, davalıların süresinde yapmış oldukları itirazlar üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, bankacılık alanında uzman bilirkişi 09/06/2021 havale tarihli raporunda davalı … ile davacı … … Şubesi arasında 12/02/2013 tarihli 500.000,00-TL tutarında Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin davalı … ile davalı … tarafından müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, kefil bölümünün gerçek kişi kefil ve aynı zamanda …nin o tarihteki yetkilisi olan …’ın el yazısı ile kefalet tarihi, kefalet limiti ve müteselsil kefil olunduğuna ilişkin ibare yazılmak suretiyle imzalandığını, sözleşmede …’ın kefaleti açısından eş muvafakatinin de bulunduğunu, bu sebeple kefaletlerin geçerli olduğunu, kat ihtarnamesinin 16/03/2020 tarihinde asıl borçlu şirket çalışanına tebliğ edildiğini, asıl borçlu davalı şirketin 18/03/2020 tarihinde temerrüte düştüğünü, icra dosyasında yer alan takip talebine konu edilen faiz oranının sözleşmeye uygun olduğunu, icra dosyasında yer alan takip talebine konu edilebilecek alacak kalemleri ile alacak miktarlarının 10.211,67-TL asıl alacak, 1.246,49-TL işlemiş faiz, 62,32-TL BSMV ve 332,83-TL masraf bedeli olduğunu, davacı bankanın icra dosyası kapsamında davalılardan toplamda 11.843,31-TL tutarında alacağının bulunduğunu mütalaa ettiği, davacı vekilinin 11/06/2021 tarihli ıslah dilekçesinde, dava dilekçesinde 10.244,38-TL olarak belirttikleri dava değerini, 9.607,19-TL asıl alacak, 1.246,49-TL işlemiş faiz, 62,32-TL BSMV ve 322,83-TL masraf bedeli olmak üzere toplamda 11.238,83-TL olarak ıslah ettiklerini beyan ettiği ve dava değeri üzerinden eksik harcı mahkememiz veznesine yatırdığı, dosya kapsamında bulunan kredi sözleşmesi ve ekinde yer alan kefalet sözleşmesi göz önünde bulundurulduğunda, davalılar … ile … tarafından verilen kefaletlerin geçerli olduğu ve bahsi geçen davalıların kredi sözleşmesi kapsamında asıl borçlu davalıya kullandırılan kredi borcundan dolayı sorumlulukları bulunduğu, alınan bilirkişi raporunda belirlenen bedellerin kredi sözleşmesi, hesap özetleri ve ekstreler ile kat ihtarnamesinde yer alan verilere göre usul ve yasa hükümleri çerçevesinde uygun olduğu, davacı bankanın davalılardan toplamda 11.843,31-TL tutarında alacağının bulunduğu kanaatiyle anlaşılmakla, açılan davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Açılan davanın KABULÜ İLE,
1-Davalılar …, … ve …nin İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasındaki icra takibine İTİRAZLARININ 9.607,19-TL asıl alacak, 1.246,49-TL işlemiş faiz, 62,32-TL BSMV ve 322,83-TL masraf bedeli olmak üzere toplamda 11.238,83-TL yönünden İPTALİNE, İzmir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasındaki icra takibinin 9.607,19-TL asıl alacak, 1.246,49-TL işlemiş faiz, 62,32-TL BSMV ve 322,83-TL masraf bedeli olmak üzere toplamda 11.238,83-TL üzerinden, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri uyarınca asıl alacağa yıllık %20,40 oranında temerrüt faizi uygulanmak suretiyle devamına,
2-Alacak miktarı likit olduğundan takip konusu kabul edilen alacak miktarı olan 11.238,83-TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalılar …, … ve …nden alınarak davacı … Şirketine verilmesine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 767,73-TL karar ve ilam harcından, 59,30-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 708,43-TL karar ve ilam harcının …, … ve …nden müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 61,00-TL elektronik tebligat, 95,00-TL tebligat, 42,00-TL posta ücreti, 500,00-TL bilirkişi ücreti,174,95-TL peşin harç, 54,40-TL başvurma harcı, 59,30-TL ıslah harçı olmak üzere toplamda 986,65-TL yargılama giderinin davalılar …, … ve …nden müştereken ve müteselsilen alınarak davacı … Şirketine verilmesine,
5-Davacının kendisini vekille temsil ettirdiği göz önünde bulundurularak karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalılar …, … ve …nden müştereken ve müteselsilen alınarak davacı … Şirketine verilmesine, verilmesine,
6-7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23/14. maddesi gereğince 1.360,00-TL zorunlu arabuluculuk yargılama giderinin davalılar …, … ve …nden müştereken ve müteselsilen alınarak alınarak Hazineye irat kaydına,
7-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulden anlatıldı.09/09/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır