Emsal Mahkeme Kararı İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/529 E. 2021/372 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/529 Esas
KARAR NO : 2021/372

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 09/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin maliki olduğu, sürücü …’ın sevk ve idaresinde bulunan … plakalı aracın 30,10,2012 tarihinde karışmış olduğu trafik kazası neticesinde “…” isimli vatandaşın yaralandığı davalı tarafça bu şahsa yapılan (%11 maluliyet oranına göre) ödeme nedeniyle davalı kurum tarafından müvekkili aleyhine İzmir ….İcra Müdürlüğünün … sayılı icra dosyasıyla 7 örnek ilamsız icra takibi başlatıldığı ve müvekkilinden 20.000,20TL. tutarında rücuen tazminat ödemesi talep edildiği, belirtilen maluliyet oranını kabul etmediklerini, fazlaya ilişkin her türlü dava, talep ve ıslah hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik trafik kazası sonucu %11 oranında malul kaldığı belirtilen şahsın maluliyet oranının maddi gerçeğe uygun ve usulünce belirlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı tarafından iş bu davada her ne kadar dava dışı …’nun maluliyet durumunun tespiti istenmiş ise de esasında bu durumun İzmir …. Asliye Hukuk Mahkemesinin …E sayılı dosyasına konu derdest olan itirazın iptali davasındaki yargılamaya ilişkin olduğu, yargılaması devam eden bir konuda yeniden dava açılmasında hukuki menfaat bulunmadığından iş bu davanın reddi gerektiği, maluliyeti gösteren raporun kaza tarihinde yürürlükte olan tüzük ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak Dokuz Eylül Üniversitesi ATK bölümünden alındığı, davalı tarafın maluliyetin yanlış hesaplandığına ilişkin itirazının gerçeği yansıtmadığı, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, 30/10/2012 tarihinde meydana gelen kaza nedeniyle malul kalan 3.kişinin maluliyet oranının tespit edilmesi hususundadır.
İzmir ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası UYAP üzerinden getirtilmiş olup, incelenmesinde; alacaklısının … Hesabı, borçlusunun …, … olduğu, borçlu vekilinin 21/05/2019 tarihli dilekçesi ile borca ve fer’ilerine itiraz ettiği, İzmir ….Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası celbedilerek incelenmesinde; davacı … Hesabı tarafından davalı … ve … aleyhine İzmir ….İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı … Hesabı tarafından davalı … ve … aleyhine İzmir ….İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, 08/09/2020 tarih, … Esas, … Karar sayılı kararı ile İzmir ….Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … E. Sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği görülmüştür.
Davalı vekili 16/03/2021 tarihli oturumda, davanın konusunun İzmir ….Asliye Hukuk Mahkemesi’nin konusu olduğunu, husumete yönelik itirazlarını tekrar ettiklerini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan haller, dava (yargılama) şartlarıdır. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (kesin hüküm gibi).
Dava şartlarından biri olmadan açılan davada mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür. Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hakim davayı usulden salt bu nedenle reddetmekle yükümlüdür. (6100 s. HMK 115.m) Dava açılması ile usul hukuku bakımından ortaya çıkan sonuçlardan birisi de derdestliktir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/ı maddesi “Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması” hususunu dava şartı olarak belirtmiştir. Eldeki dava açısından derdest kabul edilebilmesi için öncelikle eldeki davadan daha önce açılmış bir davanın olması ve bu davanın da eldeki dava ile konusu, tarafları ve sebebinin aynı olması gerekir. Ayrıca her iki davanın aynı sayılması için gerekli şartlar bakımından maddi anlamda kesin hüküm ile derdestlik arasında da hiçbir fark yoktur. O sebeple bu dava ile görülmekte olan başka bir davanın aynı dava olduğunu söyleyebilmek için; maddi anlamda kesin hükümdeki gibi; her iki davanın taraflarının, dava konusunun ve dava sebeplerinin aynı olması gerekir. İki davanın taraflarının aynı olması için tarafların her iki davada da aynı sıfatla davacı veya davalı sıfatıyla hareket etmiş olmaları dahi gerekmez. Derdestlik itirazında dava sebebinden maksat da hukuki sebepler değil, davanın dayanağını teşkil eden vakıalardır.
Eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı ortadadır. Görülmekte olan veya açılacak bir davada iddia veya savunma olarak ileri sürülebilecek konular için ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yarar yoktur. Aynı şekilde eda davası açılabilecek hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar yoktur. (Emsal Yarg. HGK 02.04.2003 T 2003/1-256 E., 2003/269 K., 24.06.1992 T 1992/1-347 E., 1992/394 K., 15. HD. 22.04.2004 T 2003/5627 E., 2004/2300 K.) Dava hakkı ise, hukuki yarar ile sınırlıdır. Davacı, ihlal edildiğini ileri sürdüğü hakkını elde edebilmek için mahkeme kararına muhtaç bulunmalıdır. Keza, hukuki korunmada, (davada) zorunluluk olmalıdır. İdeal veya geleceğe dönük bir yarar yeterli değildir. Kural olarak, eda davalarında hukuki yararın varlığı asıldır ve ayrıca bu yönde bir ispat yükümlülüğü yoktur. Eda davası sonunda verilen hüküm aynı zamanda bir tespit içermektedir.
Tespit davası ise; kendine özgü davalardan, dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmayan ve bunun doğal sonucu olarak da uygulama alanı sınırlı, eda davalarının öncüsüdür. Hukuki ilişkinin varlığının, ‘hemen’ tespit edilmesinde, davacının korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması gerekir. Bu da, üç şartın birlikte varlığına bağlıdırki; -Davacının bir hak veya hukuki durumunun güncel (halihazır) bir tehlike ile tehdit edilmiş olması, -Bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olması ve bu hususun davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunması, -Yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen (icraya konulamayan) tespit hükmünün bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmasıdır. Tespit davasının eda ve inşai davalardan farklı olarak davacı tarafından dava açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğunu ispat yükü vardır.( 6100 sayılı HMK 106/2-3 maddesi)
Bu açıklamalar ışığında; davacının tespitini istediği hususun halihazırda görülmekte olan diğer derdest eda davalarının yargılaması sırasında da ileri sürülebilecek konular olduğu, İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında açılmış davanın dayanağını teşkil eden vakıaların zaten somut olaydaki maluliyete ilişkin olduğu, öne sürülen iddia ve yapılan savunmaların bu dosyada incelenecek olduğu, bu şekilde yeni bir tespit davası açılmasında da hukuki yarar bulunmadığı gibi, aynı vakıaların başka yargı makamınca tartışılmak ve çözümlenmek istenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, hukuki yararın HMK’nın 114/1 h maddesi gereğince dava şartı olduğu ve aynı Kanun’un 115. maddesi gereğince dava şartlarının mahkemece re’sen araştırılması gerektiği gözetilerek davanın hukuki yarar dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle:
1-Davanın HMK 114/1-h ve 115/1,2 maddeleri uyarınca hukuki yarar dava şartı yokluğundan REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30-TL karar ve ilam harcından, davanın açılışı sırasında peşin olarak yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90-TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-Davalı yararına AAÜT’nin 7(1) maddesi uyarınca takdir edilen 2.040,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca tarafça peşin yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ilgili taraflara iadesine,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/05/2021

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)